CHP'li Murat Emir: Çocuklarımızın eğitimi için zorunlu aşıyı tartışmalıyız
CHP Ankara Milletvekili Murat Emir, öğrencilerin yüz yüze eğitimden geri kalmaması için öğretmenler ve okul çalışanları için zorunlu aşıyı tartışmanın önemine vurgu yaptı.
Fotoğraf: İbrahim Yozoğlu/AA
CHP Ankara Milletvekili ve PM Üyesi Dr. Murat Emir, “Aşı olmayı reddettiği için Kovid pozitif çıkan bir öğretmenin öğrencilerinin 14 gün karantinada kalacak olması vicdanlarımızı incitiyor” dedi.
Pandeminin artık, “aşısızların pandemisi” haline dönüştüğünü ve aşı reddinin Türkiye’de toplumsal bağışıklık hedefi için tehdit haline geldiğini ifade eden CHP Ankara Milletvekili Murat Emir, "Özellikle milyonlarca çocuk ve gencimizin yüz yüze eğitimden geri kalmaması için özellikle öğretmenler ve okul çalışanları için zorunlu aşıyı tartışmalıyız ve geniş bir mutabakatla bu uygulamayı hayata geçirmeliyiz” dedi.
Emir, açıklamasında şu ifadeleri kullandı:
"TÜM NÜFUSUN DAHİL EDİLMESİ GEREKİYOR"
“İnsanlık tarihi boyunca birçok hastalığın baskılanması ve yayılmasını engelleyen aşı, bugün de salgınla mücadelede elimizdeki en önemli
silahımız. Buna rağmen aşının fiyatı, etkinliği ve güvenilirliği konularında Sağlık Bakanlığının süreci gizli yürütmesi, kamuoyunda bazı
kuşkulara neden oldu ve bu durum da aşılanma oranlarına yansıdı. Sağlık Bakanı, vaka ve ölüm sayılarını gizlediği gibi aşılanma oranlarında da toplumu yanıltıyor. Aşılanma oranlarını “18 yaş üstü” nüfusu dikkate alarak açıklıyor. Ancak, toplumsal bağışıklık hedefi için tüm nüfusun, hatta 5 milyona yakın mülteci nüfusunun da dahil edilerek 88 milyon üzerinden hesaplama yapılması gerekiyor. Bu durumu dikkate aldığımızda Türkiye’de aşılanma oranları birçok Avrupa ülkesinin gerisinde kalıyor. Örneğin 1. doz aşısını olmuş olan kişi sayısı 51,5 milyon ve yüzde 83 oranında. Oysa tüm nüfusa kıyasladığımızda bu oran yalnızca yüzde 58. Bu gerçeği göz önünde bulundurduğumuzda Türkiye, halen toplumsal bağışıklık hedefinden çok uzakta.
"ÖZENDİRİCİ TEDBİRLER ARTIRILMALI"
Her ne kadar Sağlık Bakanlığı açıklamıyor olsa da, Yoğun Bakım Derneğinin en son açıkladığı verilere baktığımızda, yoğun bakıma yatan hastaların yüzde 50’den fazlasının aşısız, yüzde 39’unun da Sinovac aşısını olmuş kişiler olduğunu görüyoruz. Rakamlar bize pandeminin artık aşısızların pandemisi haline dönüştüğünü gösteriyor. Aşının özendirilmesi, bu konuda kamu spotları hazırlanması önemli ancak, artık halk sağlığı, eğitim ve pandeminin sebep olduğu ekonomik maliyetler de göz önünde bulundurularak zorunlu aşının gündeme alınması gerekiyor. Aşılama oranlarının artırılmasının anahtarı, doğru bilgilendirme, doğru iletişim ve özendirici tedbirlerin alınmasıdır. Bunların yetersiz kaldığı durumlarda fiili zorlayıcı önlemeler devreye alınmalıdır.
AVRUPA'DA ZORUNLU AŞIYA GEÇİLDİ
Bu önlemler de yeterli olmazsa özellikle sağlıkçılar ve öğretmenler gibi toplumla iç içe bir biçimde kamusal hizmet yapan meslek grupları olmak üzere belirli meslek grupları için zorunlu aşılamanın gündeme gelmesi beklenebilir. Özellikle birçok Avrupa ülkesinde sağlıkçılar ve bazı kamu görevlileri içi zorunlu aşı uygulamasına geçildiğine ve ABD' de böyle bir düzenleme için hazırlık yapıldığına dikkat çekmek isterim.
KİMSE EĞİTİM HAKKINDAN YOKSUN BIRAKILAMAZ
Zorunlu aşı uygulaması ile kişinin vücut dokunulmazlığı hakkı, başka insanların yaşam ve eğitim hakkı başta olmak üzere birçok temel hakkını koruyabilmek için sınırlı bir biçimde ihlal edilmektedir. Her ne kadar Anayasa, kişinin vücut bütünlüğünün dokunulmazlığını garanti altına almış olsa da, devletlerin, tüm bireylerin yaşam hakkını ve sağlığını her türlü riske karşı koruma yükümlülüğü de bulunuyor. Anayasa tarafından teminat altına alınan haklardan biri de eğitim hakkıdır. Anayasanın 42. maddesine göre “Kimse eğitim ve öğrenim hakkından yoksun bırakılamaz.” Milyonlarca öğrencinin bir buçuk yıldır yüz yüze eğitimden mahrum kaldığını düşündüğümüzde bu yıl yüz yüze eğitimin aksamadan devam ettirilmesi büyük önem taşıyor. Dolayısıyla zorunlu aşı tartışmasının özellikle eğitim sürecinin aksamaması adına gündeme alınması gerekiyor. Bunun için ise kanuni düzenlemeler gerekiyor. Anayasamıza göre kişinin vücut bütünlüğüne ancak tıbbi zorunluluk olması durumunda veya toplum sağlığı söz konusu olduğunda kanuni bir düzenleme ile müdahalede bulunabilmektedir. Bu şekilde bir kanuni düzenleme için, toplumun tüm kesimlerinin mutabakatıyla yeni düzenlemeleri hayata geçirmemiz büyük önem taşıyor.” (HABER MERKEZİ)