Kobane Davası'nda konuşan Selahattin Demirtaş: Dik durmayı halktan öğrendik
Kobane Davasında avukatlar, mahkemenin davayı alelacele bitirmeye çalıştığına dikkat çekti, HSK'ye yapacakları şikayet sonuçlanmadan duruşmaya katılmayacaklarını bildirdi.
Çizer: Ercan Altuntaş
Halkların Demokratik Partisi (HDP) eski Eş Genel Başkanları, Merkez Yürütme Kurulu (MYK) üyeleri ve yöneticilerinin de aralarında bulunduğu 21’i tutuklu 108 kişi hakkında açılan Kobanê Davası’nın 6’ncı duruşmasının ilk oturumu, Sincan Cezaevi Kampüsü’nde görüldü.
Davada konuşan HDP eski Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, "Dik durmayı halktan öğrendik, halkımızın öğrencisiyiz, dik durmaya devam edeceğiz" dedi.
Yerine kayyum atanan Diyarbakır Belediye Eşbaşkanı Gülten Kışanak da davanın alelacele bitirilmeye çalışıldığını belirterek, “Ben robot olsam da 50 bin sayfayı bu sürede okuyamam. Size makul süre diyoruz ama siz anlamıyorsunuz. Çünkü başınızda ‘bir an önce karar verin’ diyenler var” dedi.
Duruşmada bir süre önce Kovid nedeniyle daha sonra ameliyat nedeniyle duruşmalara katılmadığı belirtilen mahkeme başkanının görevden alınmasına yargılamaya müdahale yapıldığı belirtilerek tepki gösterildi.
Mahkemenin davayı hızlı bir şekilde bitirmeye çalıştığına dikkat çeken avukatlar, duruşma periyotlarının adil yargılamaya aykırı olduğunu belirterek, HSK’ye yapacakları şikayet sonuçlanmadan duruşmalara katılmayacaklarını söyledi. Dava için özel olarak görevlendirilen Ankara 22’inci Ağır Ceza Mahkemesi Başkanı Bahtiyar Çolak, Hakim ve Savcılar Kurulu (HSK) kararıyla görevden alındı. HSK tarafından 4 Kasım’da verilen kararla görevden alınan Çolak’ın, henüz bir yere atanmadığı öğrenildi.
KOVID-19 İDDİASI
Kobane Davası’nın 21 Eylül’de görülen 4’üncü duruşmasının 2’nci oturumunda duruşmaya geçici olarak bakan mahkeme üyelerinden Yıldıray Kaya, Çolak’ın Kovid-19 testinin pozitif olduğunu iddia etti. Çolak’ın pozitif olmasına rağmen duruşma ertelenmeyerek, 23 Eylül’de Kaya’nın başkanlığında sürdürüldü. Davanın 18 Ekim’de görülmeye başlanan 5’inci duruşmasında, geçici mahkeme başkanı Kaya, Çolak’ın rahatsızlığı nedeniyle 1 veya 2 ay duruşmalara katılamayacağını belirtmişti.
İTİRAZLARIN YAPILDIĞI MAHKEMEDEN ATAMA
HSK’nin 4 Kasım tarihli kararıyla Ankara 22’inci Ağır Ceza Mahkemesi’ne geçici olarak görevlendirilen üye Yıldıray Kaya, mahkeme başkanı olarak atandı. Aynı kararla yeri boşalan Kaya’nın yerine ise 22’nci Ağır Ceza Mahkemesi’ne ilişkin yapılan itirazların karar mercii olan Ankara 23’üncü Ağır Ceza Mahkemesi’nden Murat Dönmez atandı.
"ADİL YARGILAMAYA AYKIRI"
Mahkemenin davayı hızlı bir şekilde bitirmeye çalıştığına dikkat çeken avukatlar, duruşma periyotlarının adil yargılamaya aykırı olduğunu belirterek, HSK’ya yapacakları şikayet sonuçlanmadan duruşmalara katılmayacaklarını söyledi
İki duruşma arasında meydana gelen mahkeme başkanının görevden alınması ve duruşma periyotlarına dair konuşan avukat Aydın Erdoğan, “Anayasaya göre hakimler ve savcılar arz olunamaz. Kendileri istenmedikçe anayasada görüşen yaştan önce emekli olunamaz. Bir kimse ya da bir topluluk yargılanan kişi özel bir mahkemede yargılanmak üzere görev teşkil edilemez” dedi.
Davanın en başından itibaren anayasanın emredici hükümlerine aykırı olarak heyetin teşkil edilmiş heyet olarak görevlendirildiğinin altını çizen Erdoğan, “Heyet sadece bir tek davaya bakmak üzere görevlendirildi. Dolayısıyla olağan yargılama periyotlarından farkı bir yargılama periyodu için görevlendirildiniz. Buna bağlı olarak sadece anayasanın tabii yargıçlık ilkesi ihlal edilmedi, duruşma günlerine ilişkin temel haklar da ihlal edildi. Anayasanın yasaklanan mahkemelerin kuruluşu sadece bir kanun çıkararak böyle bir mahkeme kurmakla ilgili değildi. Böyle bir mahkemenin kurulamayacağı gibi uygulamada hakim ve savcıların görevlendirilmesiyle bir kişi ya da müvekkilleriyle ilgili böyle bir mahkeme kurulamaz. Bu yargı bağımsızlığına aykırıdır” şeklinde konuştu.
"GÖREVDEN ALINDI"
Önceki mahkeme başkanının rahatsızlandığı belirtilerek duruşmalara katılmaması hakkında net bir bilgi verilmediğini söyleyen Erdoğan, “Mahkemenin sayın başkanının, bizce tam olarak bilinmeyen sözlü açıklamalardan öğrendiğimize göre, önce Kovid-19 sebebiyle rahatsız olduğu söylendi sonra ameliyat olduğu söylendi, ne kadar süre sonra göreve döneceği belli değil denildi, arkasından da görevden alındı. Ne zaman göreve başlayacağı belli değil sorgulamaya devam edeceğiz denildiğinde sanki başkanı bir daha göreve gelmeyeceğini biliyormuş gibi duruşmaya olduğu yerden devam etti. Bazı müvekkillerimiz biz savunma vermek istemiyoruz demişlerdir” ifadelerini kullandı.
"SAVUNMA HAKKI KULLANILMADI"
Mahkemenin dosya eklerinin müvekkillerine tebliğ edilmesini kabul ettiğini ancak müvekkillerinin cezaevinde yeterli sürelerde elektronik imkanlardan yararlanma imkanı olmadığını sözlerine ekleyen Erdoğan, “Buna rağmen bazı müvekkillerimiz hazırlanabildikleri kadarıyla ve ileride hazırlandıkça söz alma haklarını saklı tutarak bir kısım beyanlarda bulundular. Ama bu savunma hakkının tam olarak kullanıldığı anlamına gelmez. Bu davanın dosyalarının fiziksel olarak ulaştırılması mümkün değildir. Bu kadar dosya için ne konulacak yer var ne de fotokopi çekilme imkanı vardır. Dosyanın kapsamı ortada” ifadelerini kullandı.
"BİR EVRAK İNDİRMEMİZ YARIM SAATİMİZİ ALIYOR"
Avukat Ruken Gülağacı, Sebahat Tuncel ve Sibel Akdeniz’in bilgisayar kullanımı için cezaevine gönderilen yazıya gelen yanıtın okumasını istedi. Mahkeme başkanı, gelen yazıda cezaevinin haftada 13 ile 16 saat arasında mevcut olan bilgisayar odasında yararlanmalarının sağlandığını söyledi.
Duruşma periyotları arasında 1 haftanın yeterli olmadığını ifade eden Gülağacı, “Müvekkillerimin 7/24 bu dosyayla ilgilenme zorunlulukları yok. Hayatları var, kitap okuma, görüşe çıkma, yemek yeme, spor yapma gibi hakları var. Bizim de çalıştığımız tek dosya bu değil ki bu dosya için UYAP’ı açıp bir evrak indirmemiz bile yarım saati alıyor. Sizinle bizim aramızda bir denge sorunu var. Duruşma periyotlarını kabul etmiyoruz. Bu şekilde devam etmeyi doğru bulmuyoruz. Yargılamanın artık işkence haline gelmemesini talep ediyoruz” dedi.
"YAŞAM ALANINA MÜDAHALE"
Avukat Çiğdem Kozan, “Mahkemenizin bu şekilde bir duruşma periyoduna devam etmesi, müvekkiller üzerinde bir işkence ve adil yargılamanın engellenmesi anlamına gelecek. Mevcut yargılama periyodu doğrultusunda müvekkillerimiz en temel haklarından bile yararlanamıyor. Müvekkillerin iki hafta boyunca burada kalmaları, sağlık durumlarını zor duruma getirecek. Hastaneye bile gidemeyecek hale geldiler. Orası müvekkillerimizin yaşam alanı. Müvekkillerimiz cezaevinde en temel ihtiyaçlarını gidermek zorundalar. Siz burada kişilerin yaşam alanına müdahale ediyorsunuz” ifadelerini kullandı.
"İTİRAZLAR ALINMADAN BAŞLANDI"
Tutukluluk devam gerekçelerinin çok geç UYAP’a işlendiğini belirten Kozan, “Müvekkilimize 7 gün içinde dahi tebliğ etmediniz. 7 gün bittikten sonra tebliğ edildi. Bizim tutukluluk devam kararına itirazlarımız da henüz üst mahkemece incelenmedi. Yani tutuk devam kararına yapılan itirazlarımız değerlendirilmeden siz yeni bir duruşmaya başladınız. Tutuk itirazı 23’üncü Ağır Ceza Mahkemesine ne zaman göndereceksiniz? SEGBİS çözüm tutanağı olmadan ya da bizim beyanlarımız olmadan 23’üncü Ağır Ceza Mahkemesi neyi inceleyecek? Onlar da sizin gibi bakmadan mı değerlendirecek” diye sordu.
"ŞİKAYETİN SONUÇLANMASINI BEKLEYECEĞİZ"
Mahkeme başkanının değiştirilmesiyle duruşma periyotlarının da değiştirildiğini ifade eden Kozan, “Böyle bir yargılama usulünü şimdiye kadar görmedik. Bu yargılama biçimi bile hukuksuzluğu çok net ortaya koyuyor. Duruşmayı doğru bir periyotla belirleyerek devam ettirmenizi istiyoruz. Bu talebimizin karşılıksız kalması durumunda gerekli HSK şikayeti yapacağımızı ve şikayet sonuçlanana kadar da bu duruşmalara katılmayacağımızı ifade etmek istiyoruz” diye belirtti.
"KİMİN TALİMATI?"
Avukat Cahit Kırkazak, mahkemenin davayı hızlı bir şekilde bitirme kararlılığının olduğunu aktararak, “Bu yargılamayı acil bitirme motivasyonunuz niye? Devlet Bahçeli’nin mi Erdoğan’ın mı, Süleyman Soylu’nun mu talimatını yerine getiriyorsunuz? Adil yargılama hakkının ihlal edildiğini, bu duruşma periyotlarının insan hakkı ihlali olduğunu biliyorsunuz. Bunları bilmenize rağmen iktidarın talimatları doğrultusunda hareket ettiğiniz ortaya çıkıyor. Eğer ki kararınız hazırsa ve dosyayı bir an önce bitirmek istiyorsanız dosyayı savcıya verin onunda mütalaası açıktır. Kararınız hazırsa bugünden kararı verin ama bizi bu oyuna karıştırmayın. Bizim bu temel haklarımızın ihlaline, siyasal iktidarın temsilcileri pozisyonuna rıza vermeyiz” şeklinde konuştu.
"HUKUKİ YARDIM HAKKI İHLALİ"
Nuray Özdoğan, “Duruşma takvimleriyle usulü ihlal ediyorsunuz. Hangi sürelere dikkat ettiniz de bu kadar kısa süreye duruşma tarihi verdiniz? Bu kararlarınızın hiçbir makam tarafından denetlenmeyeceğini düşünüyorsunuz ama biz hukukçular olarak bu kararları denetleyeceğiz. Hangi koşullarda bu duruşmalara iki hafta boyunca katılabileceğimize inanıyorsunuz? Bu dosyaların tüm evrakları, tüm işlemleri bir bütün bu nedenle tüm günler burada olmamız gerekiyor. Diğer mesleki faaliyetlerimizi ihlal mi edelim? Şu an müvekkilimizin hukuki yardım alma hakkını ihlal ettiğiniz gibi bizim de avukatlık mesleğimizi yapma hakkımızı ihlal ediyorsunuz” ifadelerini kullandı.
Ardından söz alan avukatlar da makul sürenin verilmesi gerektiğine vurgu yaparak aksi halde yargılamaya devam edemeyeceklerini belirterek, mahkeme heyeti hakkında hürriyeti tahdit suçundan şikayette bulunacaklarını ifade etti.
"MÜŞTEKİLER DURUŞMADA DİNLENSİN"
Duruşma verilen bir buçuk saatlik aranın ardından avukatların talepleriyle devam etti.
Duruşmaya Diyarbakır’dan SEGBİS ile katılan avukat Mahsuni Karaman, “Eğer CMK varsa, bu yargılamanın CMK’ya uygun şekilde yürütülüp yürütülmediğini konuşmamız lazım. Sizler sadece müvekkillerimizle ilgili sadece bu duruşmaları değil, dosya kapsamında 7 Ocak tarihinden sonra her gün duruşma yapıyorsunuz. Hatta her gün ülkenin genelinde birden fazla duruşmalar yapıyorsunuz. 2 bin 670 civarındaki müştekiyi bu şekilde dinliyorsunuz. Ülkenin herhangi bir yerinde bir hakimin duruşmayı açıp şikayetçi olup olmadığını sorması, katılma talebinin olup olmadığını sorması, duruşma yapılmadığı anlamına gelmiyor. Bugüne kadar binlerce duruşma yaptınız. Talimat duruşmalarına bizlerin de katılma hususu aklınıza bile gelmedi ya da umurunuzda bile değil. Önünüze geliyor, sizde ‘okundu dosyaya konuldu’ diyerek yargılamayı sürdürmek istiyorsunuz. Siz bu müştekileri SEGBİS ile de dinleyebilirsiniz. Duruşma salonuna getirilip dinlenir, bu zorsa SEGBİS talimatları yazılır, bu periyotlarda yapılan duruşmalarda 5 ya da 6 müşteki bağlanır. Savunma hakkının kısıtlanmasına dair saydığımız hususlardan yalnızca birkaçı yerine getirilmiş olabilir” diye belirtti.
"KORSAN DURUŞMALAR YAPILIYOR"
Müştekilere dair yapılan duruşmaların heyete ait olduğunu belirten Karaman, mahkemenin talimatıyla ülkenin birçok yerinde hakimlerin kürsüye çıkıp müştekileri dinlediğini kaydetti. Bu şekilde dinlenen bir yurttaşla konuştuğunu dile getiren Karaman, “‘Beni de çağırdılar, ben de gittim duruşmaya’ dedi. ‘Kim yaptıysa onlardan şikayetçiyim’ dedi. Ben de ‘senin şikayet ettiğin kişiler Demirtaş ve arkadaşlarıdır’ dedim. Şaşırdı. Talimatla gizli saklı kapılar ardında duruşma yapılmıyor, insanlar kandırılarak, zorla götürülüyor. ‘Biz şikayetçiyiz’ şeklinde beyanları alınıyor ve gönderiliyor. Ama bu talimat duruşmalarında bizler olsak ve en azından iddianamenin bir kısmı özetlenebilse, bu müştekilerin yüzde 70-80’i ‘HDP ile ne ilgisi var’ derler. Ama insanlara bu fırsatı vermiyoruz. Vermeme yöntemine karşı korsan duruşma yapıyoruz. Bu konuya ilişkin talebimiz şu; tüm talimatların yenilenmesi, yeniden talimat yazılması, bu talimatlara sanıklar ve sanık müdafilerinin çağrılmasını talep ediyoruz. Eğer bu mümkün değilse bu periyotlarda dinlenmesini istiyoruz” talebinde bulundu.
Duruşma periyotlarına dair Karaman, “Adil yargılamanın ilkelerinden biri olan silahların eşitliği sağlanamaz. Sizin ve üyelerin önünde birer bilgisayar var. Bizde de var. Ama müvekkilimizin böyle bir imkanı yok” dedi.
"DOSYADAN ÇEKİLİN"
Mahkeme Başkanı Bahtiyar Çolak’ın görevden alınması ve heyete yeni bir üyenin dahil edilmesine değinen Karaman, sözlerini şöyle sürdürdü: “Heyetinizde yeni bir üye var. Kendisine de iddianameyi incelemesi için 6-7 aylık bir süre verin. Eğer bu taleplerimizi olumsuz değerlendirecekseniz, size tavsiyemiz dosyadan çekilin. En iyisini yapmış olursunuz. Gelen daha iyi olacak mı biliyorum ama en azından teorik olarak siz kendinizi kurtarmış olursunuz.”
"KENDİNİZİ KURTARIN"
Ardından Diyarbakır’dan duruşmaya SEGBİS ile bağlanan avukat Cihan Aydın, Mahkeme Başkanı Bahtiyar Çolak’ın görevden neden azledildiğini sordu. Bunun cevaplanması gerektiğinin altını çizen Aydın, “Adalet Bakanlığı, İçişleri Bakanlığı ve bunun gibi kurumlardan gelen yanıtları kabul etmiyoruz. Çünkü bunlar davanın katılanları ve taraf. Bunların gönderdikleriyle yargılama yapamazsınız. Bahtiyar bey kendini kurtardı, siz de kurtarın” dedi.
NASIL BİR DURUŞMA PERİYODU?
“Nasıl bir duruşma periyodu istiyorsunuz?” diye soran mahkeme başkanına cevap veren Aydın, “Biz müvekkillerimize gerekli kolaylıkların sağlanmasını istiyoruz. Müvekkillerimizle konuşurken günde yalnızca 2 saat dosyayı incelemek için bilgisayar başına götürüldüklerini söylediler. Müvekkillerimizin bilgisayar başında geçirdikleri sürenin uzatılmasını istiyoruz. Mümkünse süresiz olsun. Süre sınırlaması koymak doğru değil. Ne yargılamaktan ne de yargılatmaktan kaçınmıyoruz. Müvekkillerimiz de bu pozisyonda” diye belirtti.
Mahkeme başkanı, “2 ay ara verelim, 2 hafta duruşma yapalım öyle mi?” diye sordu. Aydın, “Evet” yanıtını verdi.
Diyarbakır’dan SEGBİS aracılığıyla duruşmaya katılan avukat Cemile Turhallı Balsak, duruşmada mevcut klasör sayısını sordu. Soruyu yanıtlamayan mahkeme başkanı, avukatın konuşmasına devam etmesini söyledi.
BİR ODA DOLUSU KLASÖR
Konuşmasını sürdüren Balsak, “Bu cevabınızla bilmediğinizi anlıyorum. Adil yargılama hakkı uluslararası sözleşmelerle güvence altına alınmış bir haktır. Ama bu hakkın uygulanmasından birinci derece sorumlu olan sizlersiniz. Tarafsız bir mahkeme heyeti olarak orada bulunmuyorsunuz ne yazık ki. Bu yüzden heyetinizi ayrı ayrı olarak reddettik. Ama burada savunma hakkına yönelik almış olduğunuz her bir kararı ifşa ederek belirtmek zorundayız. Savunma hakkı sadece mahkemede kullanılmaktan ibaret değildir. Tutukluluk devam kararları alan sizlersiniz, ceza tehdidi altında olan müvekkillerdir. Bu hususta savunmanın hazırlanmasının fiziksel koşullarından psikolojik koşullarına kadar sağlanması sizin sorumluluğunuzda. Bu yargılamadaki dosyaların her bir belgesinin yargılananlar tarafından inceleniyor olmasını bekliyor olmanız lazım. Dosyada bini aşan klasör var. Bir oda dolusu klasörden bahsediyoruz” diye aktardı.
"MIŞ GİBİ YARGILAMA"
Ardından söz alan avukat Veysi Eski, “Her şeyin olağanüstü olduğunu siz de biliyorsunuz. Olağanmış gibi davranmayın, ‘mış’ gibi bir yargılama yapmayalım. ‘CMK’da duruşmalar kesintisiz olur’ diyorsunuz, doğrudur ama her yargılamanın kendi ruhu var. Siz burada 108 sanıklı duruşma yapıyorsunuz. Her duruşma arasında yüzlerce evrak geliyor. Siz her ne kadar yasallığa dayansanız da savunma hakkının özünü bu şekilde duruşma periyotlarını belirleyerek ortadan kaldırıyorsunuz” dedi.
"İSTİKLAL MAHKEMESİ’NDEN FARKI YOK"
Ülkede çok sayıda OHAL dönemi yaşandığına dikkati çeken Eski, “En çok da Kürtlere yönelik yargılamalarda oldu. Kürtlere yönelik yargılamaların hepsi düşman ceza hukuku çerçevesinde oldu. Şeyh Sait yargılaması 1925’te başladı bitti, idam cezaları verildi. İdam cezaları Meclis’te onaylanmadan infaz edildi. Şu anda sizin bu yargı pratiğinizin Şark İstiklal Mahkemesi’nin yargı pratiğinden bir farkı yoktur. Duruşmanın düzenine dair bugüne kadar oturmuş bir gelenek var. Doğrudanlık ilkesi vardır. Tutuk devam kararlarınızda bir kısım yargılanan arkadaşlarımızın beyanlarını tutuk devam gerekçesi yapıyorsunuz. Burada toplam herkes bu duruşmayı takip etmek zorunda. Müvekkilimin lehine veya aleyhine olacak her beyanı görmem, duymam ve dokunmam gerekiyor. Bu doğrudanlık ilkesinin bir gereği. Yeni üye geldi. Yeni üyenin sadece tutanakları dahi okuması Yargıtay kararlarına aykırı. Burada bir yerlerden bir müdahale oluyor. Aynen Ali Salip’in, Şeyh Sait’i idama mahkum eden Şark İstiklal Mahkemesi savcısı Ahmed Süreyya Örgeevren’e şikayette bulunması gibi. Atatürk’ten gelen cevap şuydu, ‘Hukuka uymanıza gerek yok.’ burada da aynı mevzuyu yaşıyoruz” diye konuştu.
Makul sürenin belirlenmesi talebinde bulunan Eski, “2 ay ara verilmesi gerekiyor. Ara karar kurun, duruşmayı sonlandırın, 2 ay sonrasına gün verin, biz de gelip kaldığımız yerden devam edelim. Aksi takdirde savunma makamı olarak bu yargılamanın bir parçası olmayacağız. Bu bir yargılama değil şark istiklal mahkemesinin bir devamı niteliğindedir biz bunu kabul etmiyoruz” ifadelerini kullandı.
Ardından söz alan avukatlar da Eski’nin taleplerinin ortak talepleri olduğunu ifade ederek, karar verilmesini istedi. Mahkeme başkanı ise tutuklu yargılanan siyasetçilere taleplerini sordu. Söz alan siyasetçilerden Mesut Bağcık, “Belgelerin içinde tam olarak neler olduğunu bilmiyoruz. Ben hakkım olan savunmamı yapmak istiyorum ama bununla ilgili koşulların yaratılmasını istiyorum. Duruşma periyotlarından dolayı savunma hakkım elimden alınmaktadır. Diğer yandan avukatlarımın da tüm yaşamı bu davayla sınırlı değildir. Bu yapılan uygulama avukatsız bırakılma anlamına gelmez mi?” diye sordu.
DEMİRTAŞ: SİZ DE KUMPASIN ORTAĞI MISINIZ?
Selahattin Demirtaş ise HSK’nin mahkemeye siyasi müdahalede bulunduğunu, bunun savunma hakkının ihlaline yol açtığını belirterek, “Mahkemenizin bir takım eksikleri giderilmesi, dosya incelemesi için duruşma periyodu konusunda hassasiyet göstermesi, özellikle müştekilerin dinlendiği duruşmalarda müştekiler dinlenirken, avukatlarımızın da en azından bilgilendirilmesinin sağlanması gerekir. Bugüne kadar binlercesi dinlendi ama tam olarak kime karşı suç duyurusunda bulunduklarını kendileri de biz de bilmiyoruz. Tüm heyet üyelerinin dikkatle dinlemesini istiyoruz. Biz bu işin öznesiyiz. Allah'ın varlığı ve birliği gibi biliyoruz ki kumpas bir davadır. Avukatlarımızla dosyadaki belgelere bakarak bunu söylüyoruz, ben biliyorum. Ben hiçbir yerden talimat almadığımı biliyorum. Avukatlarımız delil toplama faaliyetine lehte olan delillerin toplanması konusunda talepte bulunurken, bunu kabul etmediniz. Lehimize tek bir ara karar kurmadığınıza göre buna dayanarak diyoruz, ‘Siz de kumpasın ortağı mısınız?’ Ben biliyorum suçsuz olduğumu. Kimsenin bana talimat vermediğini ben biliyorum. Yüzde 100 yalan olduğunu ben biliyorum, MYK üyelerimiz biliyor. O yüzden kumpas olduğuna eminiz. Sizden birileri bize kumpas kurdu kimseden talimat almadık dolayısıyla savcılık, İçişleri Bakanlığı, MİT ve Saray bir takım avukatlarla yan yana geldi ve bu dosyayı kurdu. ‘Yeni delil olarak ne sunabiliriz ki AİHM kararını uygulamayalım’ diye düşündüler” şeklinde konuştu.
"BİZ ONLARI SANDIĞA GÖMECEĞİZ"
Demirtaş, sözlerini şöyle sürdürdü: “Sıfır delille bizi ikinci defa tutuklayıp da ‘ne yapacağız’ dediler ve gizli tanık beyanlarına başvurdular. Savcı, gizli ve açık tanık ihalesine çıktı. Avukatlarımız sizden bu soruşturma aşamasındaki tuhaflıkların araştırılması talebinde bulunuyor. Gizli ve açık tanıklar nerede bulundu, araştırılsın. Soruşturma savcısı nasıl İzmir'e gitti, geri geldi bunlar HSK’dan sorulsun. Ben anlayabiliyorum. Avukatlar ‘iki celse arasında 50 klasör daha geldi bakamadım’ diyorlar. Aleyhte, lehte ne var bilmiyoruz. Dosyayı fiziki olarak alabilsek bin klasörü koyacak yer yok. Açık söylüyorum, Devlet Bahçeli ve Erdoğan Türkiye'yi yöneten iki siyasi lider ve bu davanın sonuçlanması için grup toplantısı salonlarından yargıya talimat veriyorlar. Hem bizi terörist olarak ilan ediyorlar hem de İçişleri Bakanlığı avukatıyla dahil oluyor. Savunma hakkı dediğimiz sadece süreyle sınırlı değil. Bazı yargı mensupları ideolojik olarak Bahçeli ve Erdoğan'a bağlı olabilir, bazıları korkuyor olabilir. Ama biz onları sandığa gömeceğiz."
"DOSYANIN VERİLERİ ELİMİZDE YOK"
"Dolayısıyla ne karar vermek istiyorsanız verin. Savcı yanınızda bir an önce mütalaayı çıkarın, kararı verin, mahkeme salonunda işimiz bitsin. Ama halk sandıkta kararı verir. 6 sene sürmüş bu soruşturma. Savcıya soruşturma için 6 sene tanımışsınız ama avukatlarımıza 6 aylık süreyi çok görüyor, davayı bitirmeye çalışıyorsunuz. Türkiye'nin her yerinden evrak toplamış, koymuş savcı. Biz de siyaseten bunun kumpas olduğundan eminiz. Ama bırakın avukatlarımız baksın. Lehimize bir tane bile delil yok. Yapmayın. ‘Şeklen de yapmıyoruz’ derseniz savunma hakkımız elimizden alınmıştır ne fiziken ne de dijital ortamda şu an bin klasöre ulaşmış dosyanın verileri de elimizde yok. Tutukluluk devam gerekçelerini de sallıyorsunuz."
"GİZLİ TANIK MERCEK, UYDURMA"
"Tutukluluk gerekçelerine bakalım. Demirtaş’ın yargılandığı Ankara 19’uncu Ağır Ceza Mahkemesi’ndeki davadaki gizli tanık Mercek’e ulaşılamaz duruma geldi. Bunu da tüm arkadaşların tutuk devam gerekçeleri yapmışsınız. Delil uydurmayın. Mercek adlı gizli tanık kayıp değil, olmadığı ortaya çıktı. Beyanları yok. Böyle bir gizli tanık yok dediler. Açık müzekkere cevabını okuyun. ‘Gizli tanık beyanlarına ulaşılmamıştır’ diyor. Bunu alıp ‘ulaşılamaz duruma geldi’ diyerek tutuk devam gerekçesi yaptınız, yapmayın."
"HALKIN ÖĞRENCİLERİYİZ"
"Bize yüzlerce yıl ağırlaştırılmış ceza verseniz de binlerce yol verseniz de aynı süre yatacağız çünkü halk sandıkta karar verecek. Bu bir kumpas davasıdır. Siz bu yargılamayı devam ettirecek kumpasa dahil oluyorsunuz. Savunma yapmaya istekliyiz. 5 yılımız bitti tutuklulukta. Normalde bizim hızlandırmamız gerekiyor ama sanki biz yargılıyormuşuz da siz acele ediyorsunuz gibi bir durum var. Bu 5 yıllık tutukluluğun siyasi rehinelik yıldönümünde insanlar açıklama yaptılar ama onlara da müdahale edildi. Arkadaşlara teşekkür ediyorum. Ama özellikle Van’daki, başını eğmeye çalışanlara karşı dik duran arkadaşa da teşekkür ediyorum ve dik durmayı halktan öğrendik, halkımızın öğrencisiyiz dik durmaya devam edeceğiz."
"YALANLA KURGULANAN BİR DOSYA VAR"
Duruşmada konuşan yerine kayyum atanan Diyarbakır Belediye Eşbaşkanı Gülten Kışanak, avukatlarının taleplerine katıldığını ve taleplerin dikkate alınması gerektiğini ifade ederek, “Bu davanın, kumpas hale gelmesinin sorumlusu biz değiliz. Bu kadar içinden çıkılmaz bir dosyayı önünüze koydular ve siz de acilen bir şeyler yapmaya çalışıyorsunuz. Bundan sonraki süreçte biz bu kumpası açığa çıkartmak için üzerimize düşeni yapmaya hazırız. Bunun için bir an önce savunma yapmak istiyoruz. Açık bir kumpas var. Yalanla, dolanla kurgulanan bir dosya var. Bu nedenle halkımıza gerçeği anlatmak istiyoruz. Ama bunların açığa çıkarılması için koşulların temin edilmesi gerekiyor. Size talimat verdiler siz de bize vermeye çalışıyorsunuz, öyle bir şey olmaz” şeklinde konuştu.
Kışanak’ın sözünü kesen mahkeme başkanı, sadece savunma yapıp yapmayacağına dair konuşmasını söyledi.
"HAKİKATİ ORTAYA ÇIKARMAK GİBİ BİR DERDİMİZ VAR"
Kendilerine gönderilen evrakları incelemek için süre istediklerini kaydeden Kışanak, “Ben robot olsam da 50 bin sayfayı okuyamam. Size makul süre diyoruz ama siz anlamıyorsunuz. Çünkü başınızda ‘bir an önce karar verin’ diyenler var. Buyurun kararı verin. Eğer hakikatin ortaya çıkarılması gibi bir derdiniz yoksa bizim öyle bir derdimiz var bunu ortaya çıkaracağız. Ama size bir talimat verilmiş gereğini yapacaksınız. Bizim üzerimizden bunu yürütmeye çalışmayın, buyurun gereğini yapın. Biz siyasetçiyiz” dedi.
Kışanak’ın sözünü tekrar kesen mahkeme başkanı, Figen Yüksekdağ’a söz vermek istedi.
Kışanak, devam ederek, “SEGBİS’te yan yana oturuyoruz ama bilgisayar odasında yan yana oturtmuyorlar. Binlerce sayfa belgeyi tek tek okumam lazım. Bize işkence yapmayın” dedi.
"KUMPAS DAVA"
Sonrasında söz alan HDP eski Eş Genel Başkanı Figen Yüksekdağ ise şöyle konuştu: “Avukatların taleplerine katılıyoruz. Bu dava bir kumpas davası. Yargılamaktan kaçtığımızı söyleyen bir mahkeme heyeti ile karşı karşıyayız. Bugüne kadar kaçmadığımız, arkadan dolaşmadığımız için hala kumpas davalarıyla muhatabız” dedi. Yüksekdağ duruşma periyotlarının düzeltilmesi talebinde bulunarak, “Her birimiz ayrı ayrı 7 saat bilgisayar kullanabiliyoruz. Bu koşulların da düzeltilmesini istiyoruz” dedi.
Ardından söz alan tutuklu siyasetçiler de tutukluluk devam gerekçesinin dahi kendilerine bir hafta sonra tebliğ edildiğini belirterek, savunma hazırlığı için 2 aylık sürenin verilmesini talep etti.
YARINA KADAR ARA VERİLDİ
Ara kararını açıklayan mahkeme başkanı, duruşmada hazır bulunmayan siyasetçilerin mazeretlerini okuyarak yarın devam edecek duruşmaya hazır bulundurulmaları için cezaevine yazı yazılmasına ve bugün için sunulan mazeretlerin kabulüne karar verdi. Cumhuriyet savcısının talebinin sonra değerlendirilmeye karar veren mahkeme başkanı duruşmaya yarına kadar ara verilmesine karar verdi.
Karara itiraz eden avukatlar, taleplerine dair karar verilmesini istedi. Mahkeme başkanı mazeret bildiren tutuklu siyasetçilerin de taleplerini aldıktan sonra talepleri değerlendireceğini söyledi.
Avukatlar itirazlarını sürdürerek, “Bu şekilde yargılama yapamazsınız” dedi.
Duruşmaya yarına kadar ara verildi.
OTURUM SONRASI AÇIKLAMA: MAHKEME BAŞKANININ GÖREVDEN ALINMASI YARGILAMAYA MÜDAHALE
Oturumun ardından dava avukatları, Halkların Demokratik Partisi (HDP) milletvekilleri ve davayı izlemeye gelen kişilerin katılımıyla Sincan Cezaevi Kampüsü önünde basın açıklaması yaptı. Dava avukatları adına açıklama yapan Avukat Aydın Erdoğan, bugün görülen duruşmada 2 temel konu üzerinde durduklarını belirterek, “Birincisi teşkil edilmiş özel ve olağanüstü mahkemede yapılan yargılamanın hukuksuzluğu üzerinde durduk. Bu dava başladıktan bir süre sonra, mahkeme başkanı Bahtiyar Çolak’ın önce pandemi dolayısıyla hasta olduğu söylendi arkasından bir ameliyat geçirdiği ve geçici olarak görev yapamayacağı söylendi. En son geçen hafta içerisinde çıkarılan bir kararnameyle görevden alındı. Bu sürmekte olan yargılamaya doğrudan bir müdahale olarak değerlendiriliyor bizim tarafımızdan” diye konuştu.
‘SAVUNMA HAKKININ KULLANILMASI MÜMKÜN OLMADI’
Üzerinde durdukları ikinci konuya dair ise Erdoğan şunları söyledi: “Bu periyotlarda, yani iki hafta duruşma yapıp bir hafta ara vererek, arkasından tekrar 2 hafta duruşma şeklindeki periyotta avukatların duruşmaları sürdürmesinin mümkün olmadığını, bu periyotların Türkiye’deki tüm mahkemelerde istisnasız avukatlar ile mahkeme heyetinin birlikte görüşüp uygun bir duruşma takviminin yürütmelerinin mümkün olabildiğini, yargı aşamasında avukatların durumunun mutlaka gözetilmesi gerektiğini ifade ettik. Yine müvekkillerin bu koşullarda, yani 3 bin 600 sayfa iddianamesi olan dava açıldığında 325 klasörden ibaret, gelen klasörlerle birlikte her duruşma arasında gelen evraklarla, birleşen dosyalarla sayısı her gün artan ve binin üzerinde klasöre çıkacak olan bu dosyanın müvekkillerimize yeteri inceleme süresi ve imkanı sağlanmadan duruşmaların sürdürülmesinin adil bir yargılamanın yapılması savunma hakkının kullanılmasının mümkün olmadığı açıklandı.”
‘BU ŞEKİLDE YARGILAMA YAPAMAZSINIZ’
Duruşma periyotları düzenlendikten, müvekkillerine gerekli araç-gereçler verildikten ve dosya incelenebildikten sonra müvekkillerin sorgularına geçilebileceğini ifade eden Erdoğan, “Şimdiye kadar bazı müvekkillerimiz baskı altında, mecburen, hazırlanmadan savunmalarını yaptılar. Ancak bir ceza dosyasında kimse müvekkillerimizin ve bizim gerekli hazırlıkları yapmadan duruşmalara çıkmamızı ve yargılamanın sürdürülmesini beklememeli. Bu şekilde yargılama yapamazsınız” dedi.
‘BUYRUN KARAR VERİN’
Mahkemenin mazeret bildiren müvekkillerin beyanının ardından ara karar oluşturacağını aktaran Erdoğan, “Biz avukatlar, bu koşullarda yargılama yapılamayacağını söylüyoruz. ‘Eğer böyle devam ederlerse, buyurun o zaman hiç avukat da olmadan sanıkların savunmaları da alınmadan mahkumiyet kararlarınızı verin. Derdiniz neyse ona erin. Sizden talimatlarla ne isteniyorsa buyurun yerine getirin’ dedik” ifadelerini kullandı. (Ankara/MA)