Öğretmenler odasından fısıltılar-2
Mutlu etme sanatı değil midir öğretmenlik. Kim mutlu pekâlâ; öğrencilerimiz mi, velilerimiz mi, öğretmenlerimiz mi? Peki ya müdür?
![Öğretmenler odasından fısıltılar-2](https://staimg.evrensel.net/upload/dosya/170266.jpg)
Kaynak: Freepik/ rawpixel.com tarafından tasarlanmıştır.
İLGİLİ HABERLER
![Öğretmenler odasından fısıltılar](https://staimg.evrensel.net/images/840/upload/dosya/150589.jpg)
Öğretmenler odasından fısıltılar
Eğitim Sen üyesi bir öğretmen
Bursa
Bu teneffüs öğretmenler odası daha kalabalık, herkesin yüzü gülüyor, çaylar kahveler elden ele. Hocalar oldukça neşeliler desem, hemen yüzünüzde bir gülümseme oluşacaktır. Onunla beraber meraklanıp bir heyecan saracak sizleri. “Gerçekten bizim ülkede öyle bir okul var mı?” diye birbirinize bakacaksınız.
Teneffüsler kısa, malum ikili eğitim var okulumuzda. Bir de öğrencilere bakınca pencereden; sabah 07.30’da birinci grup derse başlar. Kantinin önü ana baba günü. Sırada beklerken uyuklayan yavrular… Yedi saat üst üste ders yapmaya hazır ve
nazır. Zihinler açık, eğitim fakülteleri şaşkın!
KARANLIK YUTUYOR ÇOCUKLARIMIZI
Bu öğrencilerden ne bekliyoruz? Verimli geçiyor mu, yoksa günü mü kurtarıyoruz. Ha bir de bunun öğleden sonraki grubu var. Onlar daha da minik. Uyumaları lazım diyerek sonraya aldık gurur duyulacak ne kadar önemli bir karar. Onlar da yedi saat; hem de üst üste. Son iki saati
hiç sormayın bahçede sadece sesleri yükseliyor. Görüntü maalesef. Karanlık yutuyor çocuklarımızı. Göz gözü görmüyor ama eğitim şart diyor büyüklerimiz. Tüm bilimsel veriler ışığında sanırım.
Ders saatlerini kısaltma çabamız rağbet görmedi tabii ki. Eğitimin gecesi gündüzü olmaz. Çocuklarımız akşam 19.10’a kadar okulun havasından mahrum kalmamalı. Verimliliğin zirvesini yakalayacak olan bu nesil ‘çocuk’ değil artık. Her ne kadar yaşları on, on bir olsa da.
Bunları düşünürken yanımda belirdi X öğretmen. “Mutsuzluğun resmini çizebilir misin Abidin?” diye mırıldandım. “Abidin mi, mutsuzluğun resmi mi?” diye tekrarladı. Soru ilginç gelmiş olmalı ki, bir iki sandalye yanımıza doğru sürüklendi. Kulak kabartma sanatı sergilenmeye hazırdı.
Sadece dinleyici diyebileceğimiz bir ekip de vardır bu odalarda. Hep dinler hep dinler. Bildiği, gördüğü, kulak kabarttığı her şeyi ilk defa karşılaşıyormuş gibi davranır. Sanki eğitimdeki sorunlar daha önce hiç yokmuşçasına. Bu arkadaşlar çözüm de üretmezler. “Büyüklerimiz bilir nasıl olsa” ayarındadır.
Neyse X arkadaşım. Maaşlarımız mı bizi mutsuz eden, dedim. Başını salladı. Keyif yok, dedi. Herkes hayatından bezmiş. Günümüzü doldurmakla yetiniyoruz sanırım. Çaresiz miyiz acaba, yoksa çare biz miyiz? Nasıl bir cendereye düşmüşüz bilemiyoruz. Göz gezdiriyorum odanın dört yanına, güneş bile içine düştüğümüz bu karanlığı aydınlatmıyor.
MUTLU ETME SANATI DEĞİL MİDİR ÖĞRETMENLİK
Mutlu etme sanatı değil midir öğretmenlik. Kim mutlu pekâlâ; öğrencilerimiz mi, velilerimiz mi, öğretmenlerimiz mi? Peki ya müdür? Evet, diyerek sözü ona getirdim. Müdür, lafı geçince kulaklar da ha bir açıldı tabii. Sözlerimizin öğretmenler odasından uçup müdür odasına konacağı kulaklar etrafta.
Evet arkadaşım, müdürümüzü pas geçmeyelim. Bence en mutsuzumuz odur. Hem ödenek vermezsin, hem para toplatmazsın. Bu yetmezmiş gibi bir de ele güne el açtırırsın. Müdür bu, bir çaresini bulmalı, diye düşünüyordur büyüklerimiz. Okul aile birliği gibi sarsılmaz bir güç var değil mi arkalarında. Baktı olmadı, kantin gelirleri ne güne duruyor. Hele de kırtasiyeler, yardımcı kitaplardan ve deneme sınavlarından üç beş bir şey kalırsa ne mutlu. İşte o zaman gelsin Abidin mutluluğun resmini çizmeye.
Gerçi genel anlamda mutsuz olsalar da bunu belli etmeme noktasında üstlerine yoktur diye düşünüyorum. Okulunda her şey güllük gülistanlık edasıyla döşenmiştir odası. Bazıları sendika odalarında ne mücadeleler vermiştir o koltuk için. Hele mülakat zamanları geceleri gündüz edenler bile vardır. Biraz olsun hak etmiyorlar mı mutluluktan bir demet.
Öncelik kimi mutlu etmeli diye mırıldandım. Ana sınıfçımız ‘çocukları’ deyince, bir diğeri bence ‘velileri’ demez mi? Yoksa CİMER’e yazıyorlar diye ekledi. Kulak kabartan biri ‘müdürü’ dedi.
Zil sesiyle başımı masadan kaldırdım. Rüya mı gerçek mi fark etmeden yavaş adımlarla sınıfa doğru yürümeye başladım. Yanımdan hızla geçen X arkadaşım öbür teneffüs devam ederiz, diyerek sınıfa girdi.
Evrensel'i Takip Et