ABD-Yunanistan ilişkileri: Erdoğan’ın dış politikası Yunanistan’ın önemini artırdı
Erdoğan yönetiminin dış politikaların iflas etmiş olması ve iki tekneye birden basarak ABD ve Rusya-Çin eksenleri arasındaki rekabetten faydalanmaya çalışması Yunanistan’ın bölgedeki önemini artırdı.
Seyit ALDOĞAN
Atina
Yaşadığımız bölgede emperyalistler arasındaki ekonomik, politik ve askeri rekabet hız kaybetmeden artarken, oluşan dengeler içinde taraf olarak yer alan ve emperyalist müdahalelerden pay kapmaya çalışan bölge gericiliklerinin bağımlılığı daha da artıyor. “Stratejik ortaklıkların” ilan edilmediği, yeni anlaşmaların altına imza atılmadığı ve diplomasi trafiğinin olmadığı gün yok gibi.
Bölgedeki gelişmeler içinde oldukça ciddi bir yer tutan ABD-Yunanistan ilişkilerinin çok fazla gündem oluşturmasa da oldukça önemli gelişmelere yol açacağını da belirtmek gerekir. Çin ve Rusya’nın ABD ve NATO tarafından abluka altına alınması politikalarının sonuçlarından biri olarak son yıllarda Yunanistan’a daha fazla önem verildiği ve “vekalet” verilecek ülkelerden biri olarak görüldüğü gözleniyor. Ayrıca ABD-Yunanistan diplomasi trafiğinin ve anlaşmalarının Doğu Akdeniz, Suriye, enerji hatları vb. tüm sorunlarla da direk ilişkisi bulunuyor.
TÜRKİYE İLE İLİŞKİLERİN ETKİSİ
Türkiye-Yunanistan ilişkilerinin Ege, Doğu Akdeniz, münhasır ekonomik bölge, mülteci ve Kıbrıs sorunları nedeniyle gerginliklerle dolu bir sürece girmesi ve Yunan hükümetlerinin Erdoğan yönetiminin dış politikalarını bir tehdit görmesi ve yayılmacı olarak değerlendirmesi, hükümet ve sermaye yanlısı analistler tarafından ABD ve NATO politikalarına daha fazla bağlanmanın haklı nedenleri olarak gösteriliyor.
Yunanistan’ın Kıbrıslı Rumlar, Mısır ve İtalya’yla yaptığı münhasır ekonomik bölge anlaşmaları ve bu doğrultuda dev enerji şirketlerinin bölgeye konuşlanması ABD, Fransa, İsrail, Kıbrıs, Birleşik Arap Emirlikleri ve Mısır’la yapılan ortak askeri tatbikatlar, Yunan gericiliğinin ve sermaye sınıflarının talepleriyle örtüşüyor; Balkanlarda ve Doğu Akdeniz’de emperyalist ve gerici çıkarlar doğrultusunda aktif bir dış politika izlenmesi teşvik ediliyor.
Erdoğan yönetiminin bölgede izlediği dış politikaların iflas etmiş olması ve iki tekneye birden basarak ABD ve Rusya-Çin eksenleri arasındaki rekabetten faydalanmaya çalışması Yunanistan’ın bölgedeki önemini artırmış görünüyor. Yunanistan her fırsatta sorunsuz bir “stratejik müttefik” olduğunu hatırlatmakla kalmıyor bu yönde adımlar da atıyor. Balkan ülkelerinin NATO’ya alınması, enerji hatlarına ilişkin anlaşmalar yapması, ortak askeri tatbikatlar gerçekleştirmesi ve son olarak ABD ile yeni üs anlaşmaları imzalaması ve Aleksandropolis’te (Dedeağaç) kapsamlı bir ABD üssü kurulması bu adımların sadece birkaç örneğini oluşturuyor.
DEDEAĞAÇ’IN POZİSYONU
ABD özellikle Ortadoğu’ya müdahalede ve Rusya’nın abluka altına alınmasında bu üsse oldukça önem veriyor. Geçtiğimiz ekim ayında ABD ile imzalanan beş yıllık anlaşma doğrultusunda Washigton Post gazetesine konuşan Yunanistan Başbakanı Kiryakos Miçotakis “Beş yılda bir otomatik olarak süresi uzatılan üs anlaşması yaptık. Anlaşma Amerika’nın yeni üsler açmasını öngörmektedir. En önemlisi Yunanistan’ın kuzeydoğusunda bulunan ve Türkiye’ye çok yakın olan Aleksandropolis (Dedeağaç) Limanıdır. Amerika ve NATO’nun askeri güçlerinin Doğu Avrupa’daki doğal kapısı olacaktır.”
Yunan başbakanının bu açıklamayı yaptığı günlerde yüz yirminin üzerinde Amerikan savaş helikopterleri ve binin üzerinde diğer askeri araç giriş yapıyordu. Gelen araçlar ve askeri güçler 2014 yılından beri Doğu Avrupa’daki güçler. Kırım sorununun ortaya çıkmasından bu yana her yıl yeni güçlerle takviye ediliyor. “Atlantic Resolve 2021” çerçevesi içinde Aleksandropolis Üssüne gönderilen bu güçler, Doğu Avrupa’dakinin iki katına çıkarılmış durumda. Yine “Atlantic Resolve 2022” kapsamında üslere yeni güçlerin takviyesinin devam edeceği açıklanmış bulunuyor. Doğu Avrupa’daki genel sorunlar ve Rusya’nın Karadeniz’de abluka altına alınması planları doğrultusunda Amerika donanmasının sürekli bir hareketlilik içinde olduğu biliniyor. Diğer taraftan benzeri hareketlilik Rusya tarafında da “karşı hamle” olarak görülüyor.
Bütün bu hareketlilik ve planlar bölge halkları için açık bir tehdit durumuna gelmiş bulunuyor. Emperyalist saldırganlıklar öngören bu hamlelerin bölge halklarını yeni maceralara sürükleme hamleleri olduğu açık.
17 Kasım 2021’de başlayan askeri takviyelerle beraber NATO üyesi ülkelerin pilotlarıyla ortak eğitim uçuşları yapılacağı ve demir yolları aracılığıyla Bulgaristan ve Romanya’ya askeri araç ve mühimmatın gönderileceği basında yer almışken Yunanistan Başbakanı Kiryakos Miçotakis her fırsatta Amerika ve Yunanistan arasındaki ilişkilerin öneminden ve “stratejik müttefiklikten” bahsetmekte ve kapıların emperyalist saldırganlığa iyice açılacağının işaretlerini vermektedir.
12 ARALIK’TA PUTİN İLE GÖRÜŞME
Kuşkusuz bu gelişmeler Rusya’nın tepkisini çekmiş bulunuyor. Miçotakis 12 Aralık’ta Rusya’da Putin ile görüşecek. Aleksandropolis’te konuşlanan ABD güçleri konusu gündemin en önemli maddesi olarak konuşulacak. Miçotakis bu görüşmeden bir gün önce ise İsrail’de olacak ve Kıbrıs Cumhuriyeti, Yunanistan ve İsrail arasında yapılacak üçlü zirveye katılacak. Rusya’nın Atina Büyükelçisi olan Andrey Maslov’un “NATO güçlerinin Rusya’ya yakın bir yerde konuşlanması karşısında gerekli askeri önlemler alınacaktır” açıklaması yapması ise Rusya’nın tepkisinin sert olacağına işaret olarak okunuyor.
YUNANİSTAN HALKI TÜM BUNLARA NE DİYOR?
Yunan hükümetlerinin ve şu anda iktidar olan Miçotakis yönetiminin ABD politikalarına sadık kalacağını açıklaması Yunan kamuoyunda geniş bir tepki görüyor. Bölgedeki sorunların emperyalist plan ve rekabetlerden kaynaklandığı gizlenemez durumdayken ve halk ekonomik sorunlarla, işsizlik ve güvencesizlikle baş başayken askeri harcamaların artırılması bu tepkilerin başında geliyor.
Ancak hükümet özellikle Türkiye yönetiminin yayılmacı politikalarının ve tehditlerinin önüne geçilmesinin ancak NATO, AB ve ABD ile iyi ilişkilerden geçtiğini propaganda etmeye çalışıyor. Halkın belli bir kesimi, özellikle de milliyetçi ve gerici politikaların etkisi altında kalanlar, bu propagandalardan etkileniyor.
Doğu Akdeniz’de ve Ege’de yaşanan gerginliklere karşı özellikle Yunan solu etkili bir teşhir sürdürüyor ve tüm emperyalist güçlerin bölgeden çekilmesini, askeri harcamaların durdurulmasını, düşmanlık politikalarına son verilmesini, ülke sınırları dışında bulunan askeri güçlerin geri çağrılmasını ve askeri üslerin kapatılmasını talep ediyorlar.
"ABD ÜSSÜ KAPATILSIN" TALEBİ
Bu doğrultuda geçtiğimiz cuma günü Aleksandropolis’te oldukça kitlesel bir etkinlik yapıldı. 23 sendika şubesi ve kitle kuruluşunun yer aldığı etkinlikte çok sayıda sendikacı, aydın, kadın örgütleri temsilcileri, barış komiteleri, emekli örgütleri temsilcileri söz alarak ABD üssünün hemen kapatılması talebini yinelediler.
Konuşmacılar içinde yer alan Trakya Üniversitesi Profesörü Vasilis Bellos, yaptığı konuşmada şunları dile getirdi: “Ülkemiz bulunduğumuz geniş coğrafyada bütünüyle ABD ve NATO çıkarlarına hizmet eden jeopolitik bir menteşe durumuna gelmiş bulunuyor. Bütün ülke ABD ve NATO saldırılarının merkezi durumuna getiriliyor. Bölgede yapılan en büyük tatbikatın üssü Aleksandropolis ve Meriç bölgesiydi.
Aleksandropolis Öğretmenler Sendikası Sekreteri Dimitris Serbezis de üslerin kapatılmasını talep etti ve savaş tehlikesine dikkat çekerek şunları dile getirdi. “Tarih defalarca bize bir yerlere askeri yığınak yapılmasının halkların barışı ve güvenliği için olmadığını göstermiştir. Söz konusu ordu dünyanın birçok yerinde savaş ateşleri yakmış olan Amerikan ordusudur.”
Evrensel'i Takip Et