Savaşı Durduran Kadınlar: Lili ve Marlen
Lili Marlen şarkısı her ne kadar Nazi Almanya’sı tarafından askerlerinin moralini yükselterek savaşma gücünü artırmayı hedeflemiş olsa da amacından azade beş dakika da olsa savaşı durdurabilmiştir.
Alman askerleri Barbarossa Operasyonu sırasında Sovyet sınırını geçiyor. | Fotoğraf: Johannes Hähle
“Herkesin Bir Ahmet Kaya’sı Vardır” başlıklı yazımda; “O albüm çıkarır ben albümü alıp ezberlerdim. Ezberlediğim şarkıların izini şiir antolojilerinde arardım. Bulduğum şairlere de sımsıcak sarılırdım” diye yazmıştım. İşte Lili Marlen’in yaşamıma girişi bu şekilde olmuştu.
Ahmet Kaya’nın 1986 yılında çıkardığı “An Gelir” albümünde önce şarkı olarak dinlemiştim “Lili Marlen Türküsüsünü” Ardından bu şarkının sözlerinin bir şiir, şairinin de Attila İlhan olduğunu şiir antolojisinden öğrenmiştim.
“Akşam olur mektuplar hasretlik söyler/Zagrep radyosunda Lili Marlen türküsü” diyordu şair, “Dehrin cefasını çektik sefasını süreceğiz” diyordu, “Marş söylemeden ölmek bize yakışmaz” diyordu. Ergenliğimin hüznünü isyana çevirmek için daha ne desindi Attila İlhan.
Aradan yıllar geçti, bu defa “Lili Marlen” ismi ile İngilizce bir şarkının sözlerinde karşılaştım. Leonard Cohen’in şarkı mı söylüyor yoksa şiir mi okuyor karasızlığında kaldığım aşk, ihanet ve affedişe dair bu şarkının adı “My Famous Blue Raincoat” idi. Cohen’in altına imzasını attığı bir mektup olan şarkı sözleri aşk ihaneti affeder mi sorusu üzerine uzun uzun düşünmeme neden olmuştu. Şarkının bir yerinde “You’d been to the station to meet every train/But then you came home without Lili Marlene” (Tüm trenleri karşılamak için istasyona gitmiştin/Ama sonra eve Lili Marlen olmadan geldin) diyordu.
Hayatımın erken dönemlerine çentik atan iki şarkının sözlerinde geçen Lili Marlen ismi çok daha sonraları dikkatimi çekti. Peki, neydi bu Lili Marlen?
Lili Marlen’i her ne kadar şarkı olarak bilsek de aslında bir şiirmiş. Birinci Dünya Savaşı’na katılmış bir Alman askeri olan Hans Leip tarafından yazılmış bir şiir. Şiirin adı da “Nöbetteki Genç Askerin Şarkısıymış”. Bu şiirin öznesi olan Lili Marlen ismi Leip’in yaşamında iz bırakmış iki kadına atfen verilmiş. İlk kadının adı cepheye giderken Hamburg’ta bırakmak zorunda kaldığı sevgilisi Betty’miş. Ama Leip şiirinde sevgilisine Goethe’nin Lilis Park şiirine atfen Lili demiş. Marleen ise askerken sahra hastanesinde tanıştığı ve etkisinde kaldığı bir hemşireymiş. İşte böylece hepimizin Lili Marlen’i hayat bulmuş. “Kışla kapısının önündeki fener/Eskiden de oradaydı, şimdi de orada/Orada tekrar görüşsek ya /Dursak yine lambanın altında/Tıpkı eskisi gibi, Lili Marleen” dizeleri ile başlayan şiir savaşın acımasızlığında ölüme karşı yaşamı, hasrete karşı vuslatı çağırır nöbetteki askerin yüreğine.
Lili Marlen biten bir savaştan başlayacak yeni savaşa kadar bir kitabın sayfasında harflerden ibaret olarak suskunca bekler. Ta ki şiir 1938 yılında Hitler’in Propaganda Bakanı Joseph Goebbels denetiminde marşlar yazan ve besteleyen Norbert Arnold Wilhelm Richard Schultze’nin dikkatini çekene kadar. Schultze şiiri besteler ve şarkı ilk kez 1939 yılında Lale Anderson adında kabare şarkıcısı genç bir kadın tarafından seslendirilir. Plak 1941 yılına kadar yaklaşık 700 adet satar.
1941 yılında Nazilerin Yugoslavya’yı işgali sonrası savaştaki Alman askerlerin moralini yükseltmek amacıyla Belgrat Asker Radyosu kurulur (Soldatensender Belgrad). Attila İlhan’ın “Lili Marlen Türküsü” şiirinde yer alan Zagrep Radyosu Belgrat Asker Radyosu olsa gerek.
Belgrat Asker Radyosu Alman askerlerinin savaştığı Akdeniz ve Avrupa’daki cephelere de yayın yapmaktadır. İşte bu radyo yayınlarının birinde “Lili Marlen” şarkısının çalınması her şeyi değiştirir. I. Dünya Savaşı sırasında Hans Leip’in dizelerinde dile gelen duygular II. Dünya Savaşı sırasında gelip siperlerde Alman askerlerini sarmalar.
Sadece alman askerlerini mi? Elbette hayır. Alman siperlerinden yayılan ezgiler düşman siperlerini de işgal eder. Her akşam 21.55’te çalınan bu şarkı sırasında Alman askerleri silahlarını bırakarak şarkının esrikliği ile savaşa ara verirler. Savaşa sadece Alman askerleri mi ara verir? Elbette hayır. Karşı cephedeki askerler de şarkının esrikliğini biraz daha kısık sesle de olsa paylaşır. Hatta arada Alman siperlerine radyonun sesini açmaları için bağırırlar.
Şarkı hızla askerler arasında yayılır. Neredeyse savaşa ara veren enternasyonal bir marş haline gelir. Şarkının etkisi diğer ülkeler tarafından da fark edilince kendi askerlerinin moralini yükseltmek amacıyla Lili Marlen hızla diğer dillere çevrilir.
Lili Marlen kırkın üzerinde dile çevrilir. Bunlardan en ünlülerinden biri de İngilizce versiyonudur. Alman asıllı Amerikalı oyuncu ve şarkıcı Marlene Magdalene Dietrich şarkının sözlerini 1944 yılında İngilizceye çevirerek, Amerikan askerlerinin çarpıştıkları cephelere gidip söylemeye başlar. İngilizce versiyonu da en az Almanca orjinali kadar ünlenir.
Savaş tüm acımasızlığı ile devam ederken savaşa ara verdirtebilen bu şarkının etkisi Josef Goebbels’in dikkatini çeker. Goebbels bu şarkının çok duygusal olduğunu ve askerlerdeki çarpışma azmini kırdığını ileri sürerek yasaklanmasını ister. Gerçi şarkının yasaklanmasında Lale Anderson’un Rolf Lieberman adlı yahudi bir besteciyle ile yakınlaşmasının da katkısı olduğu iddia edilmektedir. Şarkı yaklaşık 9 ay yasaklanabilir. Çünkü şarkının yasaklanması sonrasında tepkiler çığ gibi büyür ve Goebbels geri adım atmak zorunda kalır ve Alman askerleri her akşam 21.55’te savaşa ara vererek Lili Marlen’i dinlemeye devam ederler.
1939-1941 yılları arasında sadece 700 adet plağı satılabilen Lili Marlen şarkısı Belgrat Asker Radyosunda çalındıktan sonra toplamda bir milyondan fazla satış sayısına ulaşarak Lale Anderson’a altın plak kazandırır.
Bear Family Firması 2005 yılında Lili Marlen’e adeta bir saygı duruşu yapar. Firma Lili Marlen şarkısının 193 versiyonunu içeren 526 dakikalık bir kaydı 7 kompakt disk ve 184 sayfalık bir kitap ile yayınlar. Böylece Lili Marlen şarkısı insanlığın evrensel bir mirası olarak tarihteki yerini almış olur.
Lili Marlen şarkısı her ne kadar Nazi Almanya’sı tarafından askerlerinin moralini yükselterek savaşma gücünü artırmayı hedeflemiş olsa da amacından azade olarak beş dakika da olsa savaşı durdurabilmiştir.
Daha nice Lili ve Marlen’lere…
- Vadedilmiş harfler 10 Ekim 2024 10:21
- Umut ayracı 26 Eylül 2024 10:24
- Fenike’den Marsilya’ya, uzodan rakıya… 12 Eylül 2024 12:41
- Bütün yollar Rom’a çıkar 29 Ağustos 2024 10:33
- Bitiş çizgisi 15 Ağustos 2024 04:54
- Çayın yolculuğu 01 Ağustos 2024 08:30
- Kafatası çağı 18 Temmuz 2024 10:00
- Çok kapılı oda 08 Temmuz 2024 10:44
- Yoldan sonra 28 Haziran 2024 09:23
- Bir “Yol” Hikayesi II 13 Haziran 2024 13:49
- Bir “Yol” Hikayesi 30 Mayıs 2024 13:20
- İçimizdeki İrlandalı 16 Mayıs 2024 12:53
- İşçiler marş söyleyerek sahneye girerler… 01 Mayıs 2024 10:10
- Emek bizim, söz bizim… 26 Nisan 2024 04:30
- Sol açık 18 Nisan 2024 11:30
- Kader kapıyı çalınca… 04 Nisan 2024 12:45
- Bir ihtimal daha var o da ölmek mi dersin 21 Mart 2024 04:30
- İkiyüzlü ahlak kumkumalığı 07 Mart 2024 13:48
- Elde kaldı hüzün… 22 Şubat 2024 13:32
- Tüfenk üçlemesi: Mavzer 01 Şubat 2024 10:47
- Tüfenk üçlemesi: Aynalı Martin 18 Ocak 2024 11:50
- Tüfenk üçlemesi: Filinta 04 Ocak 2024 13:45
- Gayrı döner oldum 21 Aralık 2023 14:58
- Kayyum rejimi 07 Aralık 2023 12:54
- Kimdi giden kimdi kalan 23 Kasım 2023 11:01
- Eni vici vokke 02 Kasım 2023 13:04
- Şeytanın ışıltısından insanlığın karanlığına 19 Ekim 2023 09:52
- Dayanışma ezilenlerin inceliği midir? 28 Eylül 2023 12:20
- Amerikan İç Savaşı'ndan İngiltere'ye gariptos ağaçlarının hışırtısı 14 Eylül 2023 11:12
- Cehennemin kapısından Bakırköy’ün avlusuna… 31 Ağustos 2023 10:22
- Irgatın Türküsü 17 Ağustos 2023 11:32
- Yüksek Kaldırım’dan Leningrad’a bir şehrin faşizme karşı direniş senfonisi 03 Ağustos 2023 11:46
- Mississipi’den Feshane’ye derinlik ve güvenlik meselesi 20 Temmuz 2023 04:07
- Birimize bir şey olursa ne yaparız? 06 Temmuz 2023 11:31
- Mordan öte 22 Haziran 2023 12:22
- Hakikat bükücülüğü 08 Haziran 2023 11:11
- Umut yorgunluğu 25 Mayıs 2023 10:44
- “Winner” ceket mütevazı mutfağa karşı 11 Mayıs 2023 11:11
- Savaş naraları 27 Nisan 2023 10:10
- Bellek oyunları 13 Nisan 2023 10:50
- Maraş, bahtı gara Maraş 23 Mart 2023 10:48
- Aradığınız devlet bulunamadı 02 Mart 2023 12:22
- Deprem değil, binalar öldürürmüş (!) 16 Şubat 2023 08:42
- Katil uşak 02 Şubat 2023 11:01
- Suyun kokusu 19 Ocak 2023 13:45
- Timsah armudu 05 Ocak 2023 10:27
- Yılın sözcükleri 22 Aralık 2022 11:09
- Franco’dan bugüne Dünya Kupalarından elimizde kalanlar 08 Aralık 2022 11:45
- Şah mat 24 Kasım 2022 09:19
- “Gördük biz bu filmi” 10 Kasım 2022 10:54
- Hakikat yolcusu 30 Ekim 2022 11:20
- Anlatılamamış masallar 27 Ekim 2022 10:14
- "In vino veritas" diğer bir deyişle "Hakikat şaraptadır" 13 Ekim 2022 11:07
- Suskun notalar 29 Eylül 2022 11:12
- Güney Kutbunun yeniden keşfinin hüzünlü hikâyesi 15 Eylül 2022 11:09
- “Sen ben Lenin” Bir de Ahmet Abi. 01 Eylül 2022 10:39
- Börklüce’den günümüze Eyyamı Bahur ya da namı diğer Köpek Günleri 18 Ağustos 2022 10:59
- Dünyanın eksenini kaydıran Hindistan’ın küçük cevizi 04 Ağustos 2022 10:39
- Dünyanın tadı baharı 21 Temmuz 2022 08:40
- Menekşe kokusu 07 Temmuz 2022 04:24
- İnsan kokusu 23 Haziran 2022 04:12
- Tiryak-i 02 Haziran 2022 11:37
- Bahar karşılama 19 Mayıs 2022 06:26
- Hıdırellez ateşi 05 Mayıs 2022 01:05
- Yelkenler fora 21 Nisan 2022 05:20
- Sözün gücü 07 Nisan 2022 06:05
- Lombardiya’dan Ukrayna’ya kemanın tınısı 24 Mart 2022 05:34
- Zeytinin hükmü 10 Mart 2022 05:55
- Geççek 24 Şubat 2022 05:15
- Allasen söyle nedir aşkın aslı astarı! 09 Şubat 2022 23:45
- Erguvan kokusu 27 Ocak 2022 05:49
- (N)isyan 13 Ocak 2022 04:53
- Yaşamın ağırlığı 30 Aralık 2021 05:42
- Kuşaklar boyu insan hakları 16 Aralık 2021 05:03
- Herkesin bir Ahmet Kaya’sı vardır 18 Kasım 2021 04:00
- Şaka mı, şeker mi, yoksa patates mi? 04 Kasım 2021 05:43
- Memeli Zeus 21 Ekim 2021 06:51
- Son Bakış 07 Ekim 2021 05:30
- Kırmızı 22 Eylül 2021 23:43
- Asuman’dan Antonis’e Ege’nin iki yakası 09 Eylül 2021 04:46
- Her ekalliyeti düşünüyorum 26 Ağustos 2021 04:04
- Dezenfektan aşkı 12 Ağustos 2021 06:12
- Nomadland’den Rosetta’ya Göçebe Ruhlar 29 Temmuz 2021 06:35
- Lavinia 14 Temmuz 2021 23:08
- Ruhumda Sızı* 01 Temmuz 2021 06:46
- “Y” 17 Haziran 2021 06:06
- Vurmayın öldüm 03 Haziran 2021 03:56
- Gözümün nuru 20 Mayıs 2021 06:11
- İmgenin suskunluğu 06 Mayıs 2021 05:56
- Ruhlar Mezbahası İyi Günler 22 Nisan 2021 03:34
- Şiirci Geldi Haaanıım… 08 Nisan 2021 00:00
- Ata Abi 25 Mart 2021 05:08
- “Yurtsama”dan “gündedün”e “nostalji”nin çağrıştırdıkları 10 Mart 2021 23:20
- Gönülçelen kelimeler atlasım 25 Şubat 2021 05:00
- Harfiyat 10 Şubat 2021 22:41
- Utanç ne yana düşer usta... 28 Ocak 2021 04:20
- “... Ve Herkes için Adalet” 13 Ocak 2021 23:15
- Yattığınız yer incitmesin… 31 Aralık 2020 04:38
- San(a)saryan’dan Su’ya Mahsus Mahaller 09 Aralık 2020 22:44
- Ölüm, adın kalleş olsun… 26 Kasım 2020 04:03
- Depremin ruhsal sarsıntısı 12 Kasım 2020 04:59
- Notaların savaşla hesaplaşması 29 Ekim 2020 05:11
- Hırsızlar mağarası 15 Ekim 2020 00:00
- İyi ki TTB var! 01 Ekim 2020 06:30
- Heybeliada Sanatoryumundaki Hayalet 17 Eylül 2020 00:02
- Otokinetik etki ve norm oluşturma 03 Eylül 2020 05:06
- Ödemişli Muzaffer’den Amerikalı Sherif’e 20 Ağustos 2020 00:51
- Uygun adım marş!… 06 Ağustos 2020 05:18
- ERK-EK 23 Temmuz 2020 04:57
- İçimdeki yangın 09 Temmuz 2020 05:18
- Dededen toruna “Barış”ın inşası 25 Haziran 2020 01:00
- Esaretten kaçan köleden hasta, kamçıdan tedavi üretmek 11 Haziran 2020 00:00
- Kerli ferli yalanlar ve sosyal uyum 28 Mayıs 2020 00:00
- Elma dersem çık… 14 Mayıs 2020 00:30
- Yaşam için ölüme yatanlar 30 Nisan 2020 02:08
- Bastırılan geri döner 16 Nisan 2020 00:00
- Miasmadan Covid-19’a sağlıkçıların salgından korunma önlemleri 02 Nisan 2020 02:49
- Şimdiki zamanda bir distopya: Covid-19 18 Mart 2020 20:30
- Şehitler tepesi 05 Mart 2020 00:30
- Özlerimize kıymayın efendiler! 20 Şubat 2020 00:30
- Acının tonu 06 Şubat 2020 00:00
- Başlarken… 29 Ocak 2020 23:20