26 Aralık 2021 00:36

2021'de kadınların biriktirdikleri

Kadın haklarına saldırılar, derinleşen şiddet ve yoksulluğa karşı kadınların biriken öfkesi, daha da genişleyen mücadele arayışı 2022 yılında birlikte mücadelenin değiştirici gücünü müjdeliyor...


Fotoğraf: Evrensel

Paylaş

Dilan TEMİZ
İstanbul

Kadınların haklarına dönük saldırıların arttığı, şiddettin vahşileştiği, İstanbul Sözleşmesi’nin iptal edildiği ve bunun ardından kadınların sokakları terk etmediği, işçi direnişlerinde en önde kadınların mücadeleyi azimle yürüttüğü bir yılı yaşadık 2021’le. Ağır şiddet ve yoksulluk koşulları mücadele ateşini fitilleyen öfkenin de birikmesini sağladı bir yandan. Bu yılın kadınlar için ne anlama geldiğini, neler biriktiğini, 2022 yılına neler taşıdığını Esenyalı Kadın Dayanışma Derneği Başkanı Adile ‘Doğan ve EŞİK (Eşitlik İçin Kadın Platformu) gönüllüsü Zelal Ayman ile konuştuk.

ŞİDDET VE YOKSULLUK DERİNLEŞTİ

Esenyalı Kadın Dayanışma Derneği Başkanı Adile Doğan, pandemi koşullarıyla birlikte değerlendirdi bu yılı: “Yılın önemli bir zamanı kısa çalışma ödeneğiyle (KÇÖ) geçti. 30 Haziran’a kadar KÇÖ ile kadın işçilerin işten uzaklaştırıldığı ya da çokça ücretsiz izne gönderildikleri bir yıl yaşadık. Bu durum özellikle kadınların hayatının ekonomik açıdan çok zorladı. Kadınları merdiven altı işler yapmaya itti, kadınların daha güvencesiz işlerde çalışmasına neden oldu. Çalışan kadınlar için de uzun bir süre eğitimin uzaktan olmasıyla beraber yılın önemli bir yarısında kadınların bakım yükü çok daha ağırdı. Çocuk bakımı için, bırakacak yeri olmadığı için birçoğu iş bırakmak zorunda kaldı. Bu sefer de evdeki ekonomi sarsıldı. Ekonomi sarsılınca öfke ve şiddet arttı. İş yerlerinde kısa çalışma ödeneği, ücretsiz izinlerin olduğu dönem iş yükü de arttı kalan işçiler açısından. Özellikle iki vardiyalı çalışan tekstil fabrikalarında 12 saate varan çalışma koşullarıyla neredeyse 4-5 ay hiç izin almadan, pazarlar dahil çalışmak zorunda kaldı kadın işçiler. Bu kadar ağır şartlarda çalışan, yorgun, bitkin düşen kadınların tekrar işe gitmeleri, çocuklarına gerekli bakımı sağlayamamaları ciddi psikolojik sorunlara da sebep oldu. Tanıdığımız birçok kadın bize başvurduğunda ya da biz onlara ulaştığımızda artık ağır uyku hapları kullanarak uykuya dalabildiklerini, aşırı yorulmaktan, aşırı çalışmaktan uykunun bile tutmadığı ‘Bari iki, üç saat sağlıklı uyuyayım’ diyerek ilaçlara yöneldiğini gördük.”

KADIN İŞÇİLER DEĞİŞİMİN ÖZNESİ OLDU

Yan yana geldiklerinde ve kadınların sorunlarını dinlediklerinde büyük çoğunluğunun sendikalı olduğunun da altını çizen Doğan, “Bu süreçte sendikalar kadın işçilerin sorunlarını yeterince gündeme almadı ve tartışmadı. Ciddi bir güvensizlik yaşandılar ve  ‘Bir şey olacaksa buradaki kadın işçilerle olacak’ sözünü daha çok dile getirdiler. Kimi tekstil fabrikalarında TİS süreçleri de bu döneme denk geldi. Yine fabrikalarda kadın işçiler öne çıktı, TİS’i imzalattırdı, patronu masaya oturttu. Yani birtakım sorunlar yaşandı ama kadın işçilerin çözümü birbirinde aradığı ve bulduğu bir süreç de oldu” dedi.

BUGÜNÜN SORUSU: NE YAPMALIYIZ?

Özellikle yazın ardından art arda gelen zamlarla yaşam kalitesinin düştüğünü, birçok ailenin aç kaldığını belirten Doğan, işçi kadınların dünden daha çok çözüm arayışında olduğunun altını çizdi: “Asla lüks amaçlı kullanmayacağımız, günlük yaşamımızın bir parçası olan basit bir peçeteyi bu kadar çalışıp alamaz hale geldiğini sorguluyor bugün işçi kadınlar ya da küçük bir kutu peynirin 45 lira olmasını çalışma saatiyle kıyaslıyor. “Bu peyniri alabilmem için benim beş saat çalışmam lazım” diyor mesela. Esenyurt’ta Xiaomi fabrikasında geçen süreç ya da EFT fabrikasında 9 ay boyunca TİS sürecine giren yüzde 80’i kadın olan bu gibi iş yerlerinde kazanımlar da oldu elbet. Bu koşulların içerisinde iyi kötü yan yana gelmeyi başaran kadınlar mücadelenin öncüsü haline gelebiliyor. Kadınlar kendi bulundukları yerlerden doğru yaşanan sorunun önüne geçme ve oradaki sorunun çözümünde birlikte hareket etme yollarını da dünden daha çok arıyor. Pandemi koşullarında yine kadın işçilerin ağırlıklı olduğu birçok yerde sendikalaşma süreçleri başladı. Biz böyle çok fazla kadın işçiden telefon alır olduk. ‘Burası benim paramı vermiyor, beni hâlâ ücretsiz izinden çağırmadı’ deyip birlikte hareket etme yollarını yöntemlerini arayan kadınlar arttı. Tarif ettiğimiz mücadele biçimleri yüz binleri kapsayacak bir örnek değil ama kadınların o direngenliğini görüyoruz. Daha ağır koşullarda olmasına rağmen ‘Ne yapmalıyız’ sorusunu daha çok sorduğunu biliyoruz. ‘Buradan bir şey olmaz, bir şey çıkmaz’ sözleri yerini özellikle son üç-dört aydır ‘Ne yapmalıyız’a bıraktı.”

YENİ YILDA KADINLARIN MEVZİSİ YİNE MÜCADELE OLACAK

Sene sonunda belirlenen asgari ücretin işçiler arasında iyi bir rakam olarak tartışıldığını ancak zamlar ve bugünkü hayat pahalılığına bakıldığında beklentinin çok çok altında kaldığını ekleyen Doğan, “Uzanan ekmek kuyruklarını düşünün. Bir kere işçinin duygusu şu; hayat pahalılığı dehşet derecede kaygı uyandırmış durumda, insanlar kaygılı, o kadar kaygılı ki yarın bir teneke yağ alamayacağının kaygısı değil bir günü kurtaramayacağının kaygısı değil sadece toplam bir gelecek kaygısı içinde. Alım gücü düşüyor, elinde avucunda para yok, birikmişi yok. İşsizlik fonu boşaltıldı ve bu işçiler açısından daha endişe verici. Tek güvencesi olan kıdem tazminatına dair çok ciddi endişeleri var işçilerin. Normalde işçi kıdem tazminatına güvenirdi. ‘Çok sıkışırsam bunu alırım’ derdi. Artık orayı hiç düşünemiyor. Alsa bile elinde ancak üç ay duracağının, iş bulamazsa o paranın da eriyip gideceğinin farkında. Önümüzdeki yıl, daha büyük zorluklara gebe bir yıl. Kadınların bütününü ilgilendirdiği gibi işçi kadınları da ilgilendiren yasalar tırpanlanma hedefinde. Özellikle aile içi şiddetin de bu ekonomik sorunlarla birlikte daha fazla arttığını gördük. Önümüzdeki dönem bunun çok daha fazla artacağını da gözlemliyoruz. Artmasının bir nedeni de kadınları güvencesiz bırakan saldırılar, cezasızlık, adaletsizlik. Bu durumların yeni yılda da giderek ağırlaşacağını ve aynı zamanda ağırlaştıkça da mücadeleyi körükleneceğini söylemek mümkün.”

BİR YANDA SALDIRILAR BİR YANDA MÜCADELE

EŞİK gönüllüsü Zelal Ayman da 2021 yılını kadın hareketi açısından şöyle değerlendirdi: “2021 yılı kadınların kazanılmış haklarına yönelik çok ciddi saldırıların ve buna karşı mücadelenin devam ettiği bir yıl oldu. 2010 yılından bu yana hâkim olan ‘Kadın erkek eşit değildir, fıtrat olarak bu mümkün değildir’, söyleminin en üst noktasına vardığı ve somut sonuç aldığı bir seneydi bu yıl. Çünkü İstanbul Sözleşmesi iptal edildi. Türkiye’nin Sözleşme’den çekilmesi çok önemli bir dönüm noktası çünkü başta kadınlar ve kadın hareketi olmak üzere, eşitlik mücadelesi veren tüm kesimler için, yani bütün demokratik kurumlar, eşitlik ve hak mücadelesi veren STK’lar ve geniş toplum kesimleri açısından çok önemli bir kayıp anlamına geliyor bu.

Bu süreçte kazanılmış haklarımıza karşı saldırı sürekli canlı tutuldu: Sözleşmenin yanı sıra, 6284 sayılı Yasa’nın, Medeni Kanunu’nun, Türk Ceza Kanunu’nun çeşitli maddelerine müdahale girişimleri son bulmadı. Çocukların cinsel istismarına karşı TCK’deki maddelerden tutun, kadınların nafaka hakkı, zina konusundaki maddeler, çocuk teslimi ve velayet gibi Medeni Kanun’daki pek çok maddede geriye gidiş anlamına gelen düzenlemeler yapılmak istendi, isteniyor. Son olarak 6. Yargı Paketi ile hükümetin kadınlara nafakalarını devlet tarafından ödenmesini sağlayacak yasal bir düzenleme yapılacağı gündeme getiriliyor. Son iki yıldır ayrıca pandemiyi de çok güçlü bir fırsata çevirdiler. Nisan 2020’de İnfaz Yasası’nı çıkardılar ve kadına yönelik şiddetle ilgili hüküm giyen failler serbest bırakıldı. İzin düzenlemesi altında bu insanlar hâlâ izinli, dışarıdalar. Kaç kadın bu tehditle yaşamak zorunda kaldı, kalıyor veya öldürüldü, yaralandı bilinmiyor. Öte yandan, İstanbul Sözleşmesi gibi önemli bir yasal kazanımın feshedilmesine karşılık, kadınlar ve kadın hareketleri, bütün bu geriye gidişe karşı olağanüstü çabalar sarf etti ve örgütlü mücadelelerini pek çok araçla sürdürmeye devam etti.”

"DAHA GENİŞ KESİMLERİ MÜCADELEYE KAZANMALIYIZ"

Bu sene kadınlar ve kadın örgütlerinin, 8 Mart ve 25 Kasım gösterilerine ve ayrıca diğer yerel eylemliliklere önceki senelerden çok daha yoğun bir şekilde katıldıklarını ve bu kitlesel eylemler ve kampanyalarda kadınların daha çok ortaklaştığını da hatırlatan Ayman, “Bütün bu saldırıya ve geriye gidişe karşı bence Türkiye kadın hareketi son yıllarda hiç olmadığı kadar kitlesel bir örgütlülükle cevap verdi. Evet bir taraftan bir saldırı ve bir ‘kazanım’ var onlar açısından ama bir taraftan da kadın örgütleri, platformları, yerel kadın örgütlenmeleri örgütlü bir şekilde hareket ediyor. Ayrıca özellikle Sözleşmeden çekilme süreci öncesi ve sonrasında, pek çok baronun, meslek odasının, siyasi partinin, sendikanın, belediyenin, özel şirketin, geniş toplumsal kesimlerin bu eşitlik mücadelesine katılmasının önemli olduğunu düşünüyorum. Bu açıdan 2021 yılı, kadın hareketinin kazanılmış haklarımızı geri vermeme ve koruma konusunda çokça ortaklaştığı ve mücadeleye çeşitli kesimlerin de katıldığı bir yıldı da aynı zamanda.”

Kadın hareketinin benimsediği, “Haklarımızdan Vazgeçmiyoruz” sözünü yineleyen Ayman, “Stratejimiz iki ayaklı olmalı, örneğin bu durum EŞİK’in başlattığı kampanyadaki sloganında somutlanıyor: Yasalara Dokunma, Uygula! İkincisi örgütlülüğümüzü daha çok artırmalıyız, ortak bir noktada daha fazla ortak mücadele çağrısı yapmak anlamlı. Ayrıca başka toplum kesimlerini de bu mücadeleye katma konusunda daha çok çaba sarf etmeliyiz. Bunlar siyasi partiler, sendikalar, özel şirketler hatta erkekler olabilir… Kadın hareketinin öncülüğünde, pek çok kesimin bu saldırılara karşı mücadeleye katılması gerektiğini düşünüyorum önümüzdeki yıl. Geniş kesimleri mücadeleye katmalı, kazanmalıyız.”

ÖNCEKİ HABER

Selahattin Demirtaş: Hem masayı kuracağız hem de masada olacağız

SONRAKİ HABER

Köprüye "Bakırköy Belediye Başkanı Bülent Kerimoğlu işçi emek düşmanı" pankartı asan işçiler gözaltına alındı

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa