Madenci yürüyüşünden bugüne: Kara kıştan çıkarken!
Bıçağın kemiği de kesmeye başladığı bir dönemde, kurye, tekstil, metal ve daha farklı iş kollarında sefalete ve sömürüye karşı yükselen bu çığlıkta, hiç ilgili görünmese de madencilerin sesi de var.
Kapak: İletişim Yayınları Fotoğraf: Mehmet Özer
Şerif KARATAŞ
Zonguldak maden işçilerinin 1990-91 grevi ve büyük Ankara yürüyüşü, Türkiye’de işçi sınıf mücadelesi tarihinde önemli bir yere sahiptir. 12 Eylül 1980’de gerçekleşen askeri darbeyle işçi-emekçi muhalefeti ezilmiş, neoliberal politikaların hayata geçirilmesine uygun bir zemin sağlanmıştı. Sendikalar kapatılmış, sol-muhalefet örgütleri de dağıtılmıştı. İşçi ve emekçilerin hayatlarına kabus gibi çökmüştü 12 Eylül faşizmi. ’80’li yılların ikinci yarısından itibaren başlayan lokal işçi hareketlilikleri (1987 Netaş, ’87-88 deri iş kolunda yapılan grevler, kamu emekçilerinin mücadelesi...) “89 Bahar Eylemleri” olarak bilinen yaygın eylem ve grevler silsilesiyle bir üst düzeye sıçradı. 12 Eylül karanlığından çıkış sürecinde önemli bir işlevi olan Bahar Eylemleriyle Özal’ın oturtmak istediği serbest piyasa düzenine önemli bir darbe vurulmuş, azımsanmayacak kazanımlar elde edilmişti.
Bu sürecin sonuna denk düşen ve 1990-91 arasında gerçekleşen Zonguldak’taki maden işçilerinin mücadelesi de bir başka zirvedir. Zonguldak’ta madenlerde başlayan grev ve ardından Ankara’ya yapılmak istenen büyük madenci yürüyüşü, Bahar Eylemleri zincirinin son halkası sayılabilir. Hem işçi sınıfının hem de işçi sınıfını aydınlatmak isteyenlerin bu deneyimden öğreneceği çok şey vardır. Bu tarihsel deneyime dair şimdiye kadar çok sayıda görsel ve yazılı çalışma yapıldı ve yapılıyor. Akademisyen Akın Bakioğlu’nun çalışması da bunlardan biri. İletişim Yayınlarından çıkan kitabın adı, Büyük Madenci Yürüyüşü- Zonguldak’ın Büyük Grevi (1990-1991). Kitap, 43 kişiyle yapılmış görüşmeler üzerinden hazırlanmış. Türkiye işçi sınıfı hareketinin tarihinde şüphesiz ki en “parlak” sayfalardan biri olan 1991 madenci grevi ve Ankara’ya doğru çıkılan uzun yürüyüşe odaklanılıyor. Trajik sayılabilecek bir boyutu da olan bu büyük direniş, işçi sınıfının kendini inşa etme deneyiminin kurucu bir anı olarak resmediliyor kitapta. Bir tarihi belge olarak günümüze taşınıyor. Sınıf hareketinin önündeki en büyük engellerden biri olan sendikal bürokrasinin maden işçileri tarafından nasıl aşıldığının deneyimi de aktarılıyor. Bir maden kentine dönüşme süreci içerisinde Zonguldak’ın sınıf mücadelesi tarihindeki yerine de tanıklık eden bir arşiv özelliğindeki kitap, bugünün karanlığına karşı mücadele edenlerin ilgisini bekliyor...
Türkiye, bugün de benzer bir süreçten geçiyor çünkü. Pandeminin gölgesinde iki yılı aşkın bir süredir zorlu bir süreç yaşanıyor. Bu zorlu süreç, patronlar için daha fazla kâr olurken, emeğiyle geçinenler için daha fazla sömürü ve yoksulluk demek. Neoliberal düzenin pandemiyi fırsat bilen sömürü çarkı giderek pervasızlaşıp keskinleşti. Öncesi bir yana, geçen yılın son aylarına doğru, “Kışın kara kış olacağı” dillerde pelesenk oldu. Derinleşen yoksullukla gerçekten de kara kış yaşanıyor şimdi. “Tek parti tek adam rejiminin” yarattığı korku iklimi Cumhurbaşkanının Basım ve Yayım Faaliyetleri Genelgesi’yle birlikte adeta pekiştirilmek isteniyor. Ama zulümle abad olunmayacağı gerçeği unutuluyor yine! Kara kışın açılacağı baharın ayak sesleri duyulmaya başlandı bile. Haklı haykırışlar, yeni yıla girmeden önce Urfa ve Antep’te tekstil işçilerinin mücadelesiyle duyulmaya başlanmıştı. Şimdi, farklı iş kollarında sefalet ücretine karşı ve sendika talebiyle itiraz güçlenip yaygınlaşıyor. Sokaklarda, fabrika önlerinde yükselen bu sesler karı delerek çıkan kardelen misali umut oluyor. Emekçilerin siyaset denklemine ancak kendi güçleriyle girebileceğinin bir örneği daha yaşanıyor. Sokakta, fabrika önlerinde hak aramayı “öcü” gösterenlere, “Aman provokasyona gelmeyin” ve “Sandığı bekleyin” diyenlerin de muhatap oldukları bir örnek. Farklı iş kollarında hakları için direnenlerin irili ufaklı kazanımları umut verici bir potansiyeli açığa çıkarıyor. 12 Eylül karanlığından çıkaran Bahar Eylemleri ve büyük Zonguldak direnişinin anlattığı hikayenin devamına tanık oluyoruz bugün. Bıçağın kemiği de kesmeye başladığı bir dönemde, kurye, tekstil, metal ve daha farklı iş kollarında sefalete ve sömürüye karşı yükselen bu çığlıkta, hiç ilgili görünmese de Bahar Eylemlerinin de Zonguldak işçilerinin de sesi duyulmaktadır. Duymasını, öğrenmesini bilelim yeter ki!