'Konu aslında dil meselesinden ibaret değil'
Etnisiteyi merkeze almış, kendi varlığını diğer varlıklara hegemonik olarak dikte etmeye çalışan yapılar bir anlamda kendi varlıklarını her zaman merkezde tutarlar
!['Konu aslında dil meselesinden ibaret değil'](https://staimg.evrensel.net/upload/dosya/179269.jpg)
Fotoğraf: MA
Erkan DUMAN
Van
Çoğunluk-azınlık ilişkilerinde genellikle çoğunluklar kendi varlıklarını azınlıklara dikte etmek istemiştir. Bunun temel sebebi durumu leyh ve aleyh açısından ele almasıdır. Türkiye’de Kürt, Ermeni veya mezhepsel açıdan Alevilerin yaşadığı durum buna bir örnektir. İrlanda-İngiltere, Katalonya-İspanya örnekleri de dünya üzerinde verilebilecek örneklerdir. Türkiye'de arka mahallelerde azınlık siyasetini benimseyen toplumlarda o kültürel kimliğin varlığını göremiyorsunuz. Türkiye'de eğitimde ana dili kullanılmasının gerekçesi "çoğunluk dilinin Türkçe olması’’ olarak gösterilir ve bu genel olarak azınlığı durumun farkındalığına varmalarının dışında. Çünkü belirli bir etnisitenin merkezde olduğu siyasi yapılarda dil çoğunluğun dili olması itibariyle eğitim dili olmaz. Bir anlamda o etnisitenin dili olmasından kaynaklı o dil eğitim dili kabul edilir. Etnisiteyi merkeze almış, kendi varlığını diğer varlıklara hegemonik olarak dikte etmeye çalışan yapılar bir anlamda kendi varlıklarını her zaman merkezde tutarlar. Bu durum çoğunluğun doğasında olan bir şeydir. Milliyeti ne olursa olsun insanların etik değerler üzerinden bu siyasete karşı çıkmaları gerekir.
Çoğunluklar için bu durumlarda leyh ve aleyh durumunun önemli bir ölçüt olduğundan bahsetmiştim. Leyh ve aleyhin hiçbir zaman doğru-yanlış iddiası yoktur yalnızca faydalı ve zararlı olmasına bakılarak karar alınması durumudur. Bu konu aslında dil meselesinden ibaret değildir. İşin kaynağı olarak buna sebebiyet veren zihin yapısının ele alınması gerekir.
Bir olayı değerlendirirken tek bir konuda ele almak, yalnızca oradan bakmak olayın bütününü göremememize sebep olabilir. Bu yüzden kendi düşüncem bu olayın da yalnızca tek yönlü değerlendirilebilecek bir konu olmaması yönünde. Orta yaş ve üzeri insanlarda dile veya kültüre bağlılıklar görebiliyoruz ama yeni nesil yani hayatlarının büyük kısmını çoğunluğun kültürü ile yaşamış olan bireyler bu durumun farkında olamadan asimilasyona uğrayabiliyor. Bu asimilasyonun oluşumunda da “çoğunluk dili benim hayatıma daha büyük bir katkı sağlayacaktır” gibi bir pragmatist düşünce rol oynuyor. Yani çocuklar artık zorunda olmadıkları şeyleri hayatlarına uygulamak istemiyorlar ki ailelerin de buna dair bir gayretleri yok çünkü pratik hayatta kendi işlerine de yaramadığı düşüncesindeler. Yakın çevremde de belirli azınlık siyasetini çok bariz bir şekilde benimseyen fakat o azınlığın dilinden, kültürel yapısında kendisini soyutlayan insanlar mevcut. Kısacası bir otosansür durumunun net bir şekilde varlığı görülebiliyor.
Evrensel'i Takip Et