Müsilaj Marmara'da yeniden görülüyor | Dr. Kubilay Kaptan: Radikal tedbirler gerekli
Bakan Kurum, Marmara'nın yüzeyinde de dibinde de musilaj olmadığını savunsa da Maltepe açıklarında yeniden musilaj görüldü. Dr. Kubilay Kaptan, denizin dipten dibe çürümeye devam ettiğini söyledi.
Fotoğraf: İstanbul Üniversitesi
Eylem NAZLIER
İstanbul
Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanı Murat Kurum, Marmara'nın dibinde de yüzeyinde de şu an için müsilaj olmadığını savunsa da Marmara Denizi’ni geçen sene esir alan müsilaj, İstanbul’da kendini yeniden gösterdi. Maltepe sahili açıklarında görülen müsilaj, sıcaklıkların artışa geçtiği bu günlerde, akıllarda ‘Müsilaj bu sene de görülecek mi?’ sorusunu getirdi.
Marmara Denizi’nin sadece yüzeyinin temizlendiğini söyleyen Akademisyen ve Yazar Dr. Kubilay Kaptan, “Sadece üstteki makyaj temizlendi. Doğal olarak hiçbir şey yokmuş gibi düşündürdüler ama deniz dipten dibe çürümeye devam ediyor. Havalar ısınınca müsilaj yine görünmeye başlandı. Bu daha tehlikeli ve korktuğumuz bir şeyi gösteriyor. Marmara’nın tükenme ve ölme hızı yukarıya doğru artarak devam ediyor. Artık Marmara Denizi’ni kurtarmak için bir an önce radikal tedbirlerin alınması lazım ama ben bu tedbirlerin alınabileceğini beklemiyorum” dedi.
"SANAYİ ATIKLARI ARITILMADAN DENİZE VERİLDİ"
Marmara’nın etrafındaki yoğun yapılaşmanın ’60’lardan bugüne kadar hız kesmeden devam ettiğini söyleyen Kaptan, “Yoğun yapılaşmadan dolaylı atık sular ve kanalizasyon borularının bir kısmı zaten Marmara’ya akıyordu. Aynı zamanda ’80’den ve 2000’lerden sonra anormal şekilde yoğunlaşan sanayi de Marmara Denizi’nin kıyısına yapılmaya başlandı. Yapılmaması gerekiyordu. Niye yapıldı? Oradaki işveren ve işletmeler denizi kullansın diye. Fakat bunun çok ciddi bir etkisi oldu. Zehirli ara maddeleri kullandıkları için onlardan arta kalan maddeler Marmara Denizi’ne direk verilmeye başlandı. Bunlar son derece detaylı bir şekilde biyolojik arıtma ile arıtılması gerekirken basit arıtmalarla hiçbir şekilde düzgün arıtılmadan Marmara Denizi’ne bırakıldı” dedi.
"HAFRİYAT MARMARA DENİZİNE BOŞALTILDI"
Bunların yetmediğini İstanbul ve çevresinin hafriyatının Marmara Denizi’ne boşaltıldığını aktaran Kaptan, “Boşaltılan yere gitmek istemeyen kamyonlar veya işletmeler kolay yolunu bulup bir kilometre açılıp Marmara Denizi’ne boşaltılar. Bu aynı zamanda Kaz Dağlarında maden aramaları, Marmara Adası’ndaki maden aramaları ve bunun gibi maden aramalarından çıkan toprakların da Marmara Denizi’ne boşaltılmasına yol açtı” diye konuştu.
Kaptan sözlerine şöyle devam etti: “‘Biz derin deşarj yapacağız, biz bu atık suları alacağız. Marmara Denizi’nin dibini bombalayacağız’ dediler. Etmeyin eylemeyin yapmayın bunu dedik. Yaptılar. Bütün bunların etkisiyle Marmara Denizi ’60’lı yıllardan bu yana devam eden ve ’80’lerden sonra çoğalan 2000’lerden sonra anormal şekilde yoğunlaşan Marmara Denizi’nin ölüme davetiyesi tescillenmiş oldu.”
‘KOMİSYON KURMANIN DIŞINDA BİRŞEY YAPILMADI’
Geçen yıl Bakanlığın 25 maddelik bir program açıkladığını söyleyen Kaptan, “Bütün bu 25 madde içerisinde tek bir madde hayata geçirildi, komisyon kurulacak deniliyordu, komisyon kuruldu. Onun dışında hiçbir şey yapılmadı, zaten yapılmayacağını da söylüyorduk. Şu anda aynı zehirlenme, aynı atık su, aynı şekilde devam ediyor. Hiçbir farkı yok, geçen yaz gördüğümüz vahim olayı yaratan koşullar bugün bir santim bile düzelmeden hatta artarak devam ediyor. O zaman da dedik ki, sadece yüzeyde gördüğünüz bir makyajı temizliyorsunuz, yoksa denizin dibi değişmeyecek, siz istediğiniz kadar yukarıyı temizleyin önemli olan denizin altı, altına doğru indikçe deniz iyice çürüyor. Siz bunu görmüyorsunuz. Zaten siz bunu düzeltmedikçe yüzeydeki müsilajı toplasanız ne olacak toplamasanız ne olacak. Ve bu daha da devam edecek” değerlendirmesinde bulundu.
"DENİZE ATIK BOŞALTAN BÜTÜN FABRİKALARI KİLİTLEYİN"
Dr. Kubilay Kaptan, “Tedbirlerin alınması için yarın hemen Marmara Denizi’ne atık boşaltan ve katkı malzemesi, zehirli madde boşaltan bütün fabrikalar kilitlenmeli. Diyelim 200 fabrika mı var, 200 fabrikanın işlemi hemen yarın durdurulacak. Bu fabrikalar durdurulduktan sonra (Bunların yüzde 95’inin daha fazla da olabilir, uygun arıtma tesislerine sahip olduklarına inanmıyorum.) Bu fabrikalar içinde biyolojik arıtmaya sahip olanlar varsa bunlara buyursun devam etsin diyeceksin. Diğerleri bir plan sunacaklar, şu kadar süre içinde bu tesisleri yapacağız diye. Buna eyvallah, yaptığınız zaman gelin imalata devam edin diyeceksin. Bütün bunlar işveren gözüyle bakılıp yapılamaz. Halkın olan Marmara Denizi’nin gözüyle bakılarak yapılır. Eğer işveren gözüyle bakarsanız şöyle dersiniz ‘Siz devam edin, devam ederken de bu tedbirleri alın.’ Alınmaz efendim, alınmaz. Onun dışında Marmara Denizi’ne yasak olan hafriyat dökümünü durduracaksın, onun dışında balıkçılığın düzgün bir biçimde yapılması için insanları eğiteceksin. Balıkçıların kullandığı ağların denizin dibinde birikip çürüme yapması önlenecek, onun dışında balıkçılıkla ilgili düzenlemeler getireceksiniz” ifadelerini kullandı.
"MARMARAY GİBİ SAÇMA SAPAN İŞLERLE DENİZİN DİBİNDEKİ AKIMI VAHVETTİK"
Marmara’nın kapalı deniz olduğu için kendi içinde akımları olduğunu anlatan Kaptan, “Biz bu akımları, denizin dibini doldurarak, Marmaray gibi saçma sapan işler yaparak mahvettik. Artık daha fazla hafriyat yapılmaması lazım ki denizin dibindeki akımlar düzgün şekilde işlesin ve deniz kendini temizleyebilsin. Zaten bütün bu işleri yapmayanların mantığı şöyle çalışıyor ‘Kocaman deniz nasıl olsa kendini yeniler’. Hayır, yenilemez. Kapalı özelliği olan bir denizi öldürürseniz o deniz kendini yenileme özelliğini bir yerden sonra kaybeder. Marmara Denizi artık bunu kaybetmiş vaziyette. Yarın bütün bu önlemler alınmazsa koskoca lebiderya olarak gözüken Marmara Denizi çok yakında etrafında oturulması bile mümkün olmayan bir hale gelecek” değerlendirmesinde bulundu.
"BİZ GÖREMEYECEĞİZ, AMA SONUÇLARI İKİ NESİL SONRA ÇOK ACI OLACAK"
Marmara Denizi’nin ölmesiyle tarım ve balıkçılığın etkileneceğini söyleyen Kaptan, “Geçimi bu olan insanların da burada yaşaması mümkün olmayacak. Buradaki mevcut insanları uzaklaştırıp, tarımı, balıkçılığı bitirip, Kanal İstanbul gibi konut projeleriyle orayı tuhaf bir ada haline getirmek istiyorlar. Çünkü bu şekilde ölümcül hatalarla, mükemmel doğası olan bir yeri ancak bu şekilde katlederler. Marmara Denizi’ni Kuzey Ormanlarıyla bir bütün olarak düşünelim. Kuzey Ormanları dediğimiz yerde yüzlerce farklı endemik bitki çeşidi, hayvan, sürüngen, kuş, göller var. Orası Marmara’nın ve İstanbul’un akciğeri. Oradan bize temiz hava, su geliyor. Marmara Denizi’yle düşündüğünüzde komple bir ekosistemden bahsediyoruz, şimdi biz bu ekosistemin çevresine yerleştik. Fakat onu korumayı bıraktık, onu mahvetmek etmek için elimizden geleni yapıyoruz. Bunun sonucu belki biz görmeyiz ama bir iki nesil sonra çok acı olacaktır. Eminim o zaman ‘Neden bir şey yapmadınız’ diye epey kulaklarımız çınlayacaktır diye düşünüyorum” dedi.