Benim adım 7
Hendek'teki patlamada ağabeyi Halis Yılmaz’ı kaybeden Mervenur Yılmaz: "3 Temmuz 2020’de Coşkunlar havai fişek fabrikasında katledilen 7 işçi, 28 Şubat 2022’de bir kez de yargı tarafından katledildi."
İLGİLİ HABERLER
Hendek işçi katliamı davasında karar açıklandı: Fabrikanın iki patronuna 16 yıl 3 ay hapis cezası verildi
Sakarya'da patlamanın olduğu Coşkunlar Havai Fişek Fabrikasının sicili kabarık
Sakarya Hendek’te havai fişek fabrikasında patlama: 7 ölü, 114 yaralı
Mervenur YILMAZ*
3 Temmuz 2020.
Hayatımda ilk defa gökyüzüne bakarken canım yandı; ilk defa renklerden nefret ettim. Patlayan fabrikanın önünde göğe rengarenk havai fişekler saçılırken saatlerce abimin sağ salim çıkmasını bekledik.
Öyle ya, abime hiçbir şey olmazdı; bizim başımıza böyle bir şey gelmezdi.
Bekleyişimizin ikinci gününde aldık haberi.
Abim o cehennemden çıkamamış, 6 arkadaşıyla beraber feci bir şekilde can vermişti.
Kendisi çıkamadığı gibi artık bizler de o fabrikanın içinde tutsaktık.
Sonrası çok puslu bir süreç benim için. DNA testi ile kimliği belirlenen abimin cenazesini teslim almış ve defin işlemini gerçekleştirmiştik; 26 yaşında, gençliğinin baharında bir cenaze gömülmüş fakat koca bir aile ölmüştü.
Kalabalığın arasında sürekli bir şeyler için koşuşturuyordum. Yaşadığım travmatik kaybı idrak edememiştim henüz.
Ne zaman ki, abimin ölümünden yaklaşık bir ay sonra olan bayram için anneme sürpriz olsun diye toprağına ektiğim çiçeklerin çalındığını gördüm, o zaman göğsümdeki alev topunun giderek büyüdüğünü hissettim.
Toprağına diktiğim çiçeğe bile izin yoktu.
Hayaller, rüyalar, kabuslar, krizler; bir ailenin yok oluşu.
Sonrası yargılama süreci. İlk andan itibaren bir şeylerin doğru olmadığını, mutlak bir ihmal olduğunu tahmin ediyorduk fakat ne denli bir katliamın öznesi olduğumuzu bilmiyorduk. İşçi ifadeleri ve bilirkişi raporunu okuduğumuzda kan beynimize sıçramıştı.
Bu bir kaza değildi; 7 işçi ölmemiş, öldürülmüştü!
Öğrendiklerimiz acımızı katlarken en yakınlarımızın dahi söyledikleri bizi çaresizliğe itiyordu.
“Uğraşmayın boşuna, ölen geri mi gelecek sanki?”
“Daha önce de patlamış kaç kere. Yine kurtulurlar nasıl olsa.”
En acısı ise abimin ölümünün ailemize maddi bir kazanç girişi olarak görenlerin kurdukları cümlelerdi:
“Şikayetçi olmayın, alın tazminatınızı hem eliniz rahatlar.”
Kurulan cümleler ne kadar canımı yaksa da düşününce kızamıyordum onlara. Şimdiye kadar bir yerlerde hep işçiler ölmüş ama kimseye bir şey olmamıştı. Katıldığım duruşmalarda bizzat şahit olmuştum sermayenin nasıl insan hayatının üzerinde tutulduğuna. Daha önce fabrikası defalarca kez patlayan, kaçak barut üreten, ruhsatsız depoları olan ve kapasitesinin üzerinde ürün depolayan, işçilere üretim baskısıyla psikolojik şiddet uygulayan patron sanık Yaşar Coşkun, 7 işçinin ölümü ve 100’den fazla işçinin yaralanmasıyla sonuçlanan yeni bir patlamanın yargılamasında tutuklu olmasına şaşırıyordu. Bizler her duruşma serbest kalacakları korkusuyla o salona girerken, patron Yaşar Coşkun sanık kürsüsünden, sanki kendi işletmesinde ihmalleri yüzünden 7 işçi ölmemiş de 7 bardak kırılmışçasına işçi tehdit ediyor, avukatlarımıza saldırıda bulunuyor; mücadelemizden dolayı biz ailelere “Şovmen” diyordu.
Sanık müdafileriyse savunma adı altında kurdukları cümlelerle bu zihniyetin işçi canına verdiği değeri net bir şekilde özetliyordu.
“Bu işin doğasında var.”
“Daha öncede ölenler oldu, para verdik helalleştik ama bu ailelerin aklını çeldiler.”
Bu kadar basitti işte onlar için. Fıtrat derdiniz; insanların eline para tutuşturur, arkanızda bıraktığınız enkazla ilgilenmezdiniz. Babamın da dediği gibi 3-5 kodaman 3-5 kuruş fazla kazansın diye paramparça almıştık biz 26 yaşındaki abimi. Ne bizde ne de diğer ailelerde satılık can yoktu.
İşçi canı onlar için maliyet kalemiydi, işçi canı onlar için parmak hesabıydı. Öyle ki sanık müdafilerinden tecrübeli olduğu her halinden belli olan bir beyefendi üzerindeki avukatlık cübbesiyle şu cümleyi kurabiliyordu:
“Soma da 301 kişi toprağa gömüldü, burada sadece 7 kişi öldü...”
Her duruşma sinir krizleri eşliğinde, insan hayatının bu ülkede ne kadar ucuz olduğunu iliklerimize kadar hissederek dinledik savunmaları.
Sonuç olarak savcının bilinçli taksirle insan öldürme ve yaralama suçundan mütalaa verdiği davada karar çıkması beklenen 30 Ocak haftası mahkemenin olası kasıtla insan öldürme suçuna ilişkin ek savunma istemesi içimize bir umut ışığı doğurmuştu.
Sanıkların da arkasına sığındığı diğer iş cinayetlerindeki cezasızlık pratiği her ne kadar umutlarımızın yersiz olduğunu gösterse de bir şeylerin değişebileceğine olan inancımız umut ışığını harlıyordu.
Fakat öyle olmadı. Yalnızca içimizdeki umut ışığını söndürmekle kalmadılar; tüm işçi sınıfını karanlığa mahkum ettiler.
Bırakın olası kastı, bilinçli taksirin bile üst sınırından ceza almadılar. Hatta işçi tehdit eden avukatlara bağırıp, hak arayan ailelere “Şov yapıyorsunuz” diyen, mahkeme heyetine baskı kurmaya çalışan patron Yaşar Coşkun başta olmak üzere tüm sanıklara iyi hal indirimi uygulandı.
3 Temmuz 2020’de Coşkunlar havai fişek fabrikasında katledilen 7 işçi, 28 Şubat 2022’de bir kez de yargı tarafından katledildi.
Adalet, 28 Şubat da Sakarya 1. Ağır Ceza Mahkemesi Ferizli yeni cezaevi kampüsü duruşma salonunun bahçesinde toprağa gömüldü.
7 kişi sermayeye kurban edildi.
Alnının teriyle ekmek parası için kölelik koşullarında, ölümü pahasına çalıştırılan işçi sınıfına ölüm; işçilerin üzerinden milyonlar kazanıp en ufak önlemleri bile almayan katil patronlara iyi hal reva görüldü.
3, 5, 7, 301...
Ben bir işçiyim; ben hiçim.
Benim adım 7.
Peki ya senin adın ne?
* Mervenur Yılmaz patlamada ağabeyi Halis Yılmaz’ı kaybetmişti.
Evrensel'i Takip Et