07 Mart 2022 05:00

14 Mart

Sağlık çalışanı hekimi, hemşiresi, teknisyeni, laborantı, işçisi ile alanda kol kola, omuz omuza hak ve emek mücadelesi verdiği gün kazanacaktır, o gün hak edecektir 14 Mart’ı Bayram olarak kutlamayı.

Fotoğraf: Eylem Nazlıer/Evrensel

Fatih Sürenkök
Fatih Sürenkök

Her yıl, 14 Mart haftası Tıp Bayramı olarak kutlanır. Ancak, AKP hükümetlerinin Sağlıkta Dönüşüm Programı (SDP) ile sağlıkta dönüşüm değil de yıkım yaşandığından; son 20 yıldır 14 martlar, sağlık çalışanlarının mücadele haftası olarak da bilinir. Sağlık alanında, mücadele eden temelde dört örgütlenme var. Bunlar meslek odaları, kamu sendikaları, işçi sendikaları ve dernekler.

Bu örgütlere biraz yakından bakalım. 1953 yılında 6023 sayılı yasa ile kurulmuş ve bir meslek örgütü olan Türk Tabipleri Birliği (TTB). 1990 yılların başından itibaren kurulan kamu sendikaları. 1961 yılında kurulmuş Türk-İş’e bağlı Sağlık-İş ile 1967’de kurulan DİSK’e bağlı Devrimci Sağlık-İş Sendikası. Ve başta Türkiye Hemşireler Derneği olmak üzere özellikle Aile Hekimliği sistemi başladıktan sonra kurulan dernekler dikkati çeker.

Bu örgütlerin, sağlık alanındaki mücadelede yer alışları da farklı dönemlere denk gelir. 12 Eylül Askeri faşist darbe sonrası her alandaki hak kayıpları özellikle hekimlerin çalışma koşulları ve parasız sağlık alanında olmuştur. 1984 yılında TTB Merkez Konseyi başkanlığına gelen Prof. Dr. Nusret Fişek hoca ile başlayan TTB’nin alan mücadelesi, Erdal Atabek, Selim Ölçer, Füsun Sayek hocalarla devam etmiştir. Beyaz eylemlerin önderleri olan bu isimlerden mücadele bayrağını devralan sonraki dönem TTB başkanları ve merkez konseyleri hâlâ mücadelenin içinde olmuştur. Temel kuruluş nedeni bir meslek örgütlenmesi olsa da TTB ve Tabip Odaları, yaklaşık 40 yıla yakın bir zamandır gerek hekimlerin özlük ve ekonomik hakları ile gerekse halkın sağlık hakkı için aktif ve önder mücadele vermiştir. Bu yıllar içinde kamu sendikalarının henüz kurulmamış ve kamuda çalışan işçi sayısının az olması nedeniyle önderlik TTB’de kalmıştır. TTB, bunun yanında insan hakları ve demokrasinin savunulması konusunda da ciddi mücadele vermiştir. Ve vermeye de devam etmektedir.

1990’lı yılların başında kurulan kamu sendikaları, dönemin AB uyum süreci içinde toplu sözleşme ve grev hakkı olmaksızın kuruluşlarını tamamlamıştır. Eğitim-İş ve Sağlık-İş sendikalarının başını çektiği örgütlenme, güçlü bir yapı haline gelerek KESK’i oluşturmuştur. Bu dönemde sağlık iş kolunda Türk Sağlık Sen ve Sağlık Sen öncelikli örgütlenmiş ve üye sayıları oldukça yüksek sendikalardır. Üye sayılarının yüksek olmasına rağmen, özellikle Sağlık-Sen iktidar tarafından kontrol edilen ve hastanelerde baskı unsuru olarak kullanılan bir pozisyona düşmüştür. Örgütlenme ve hak mücadelesinde önemli hiçbir adımda sağlık çalışanlarının yanında olmamıştır.

2021 yılı itibari ile sağlık iş kolunda 41 adet kamu sendikası varken; ilk üçünün üye sayıları, Memur Sen’ e bağlı Sağlık Sen 246 bin, Türk Sağlık Sen 102 bin, SES 19 bin 500’dür. Ancak yukarda bahsettiğim gibi alandaki mücadelede Sağlık-Sen’i görmek mümkün olmamaktadır. Kamu sendikalarının sayısal artışı maalesef alandaki mücadeleye yansımamış tam tersine kitlenin dağılmasına yol açmıştır. Taşeon işçilerin sayılarının son 15 yılda artışı çalışma koşulları nedeniyle örgütlenme zorluğu çekilen bu alanda tekrar örgütlenmeyi görünür kılmış ve sağlık iş kolunda kamuda çalışan sağlık işçileri Devrimci Sağlık-İş ve Sağlık-İş’de örgütlenerek mücadelede yerlerimi almışlardır.

Son dönemde özellikle sağlık iş kolunda görülen hareketliliğin yansıması olarak yeni sendikaların kurulması devam etmektedir. Ancak sendikal mücadele konusunda yeterli deneyime sahip olmayan, hak ve emek mücadelesi gibi bir önceliği olmayan bu yapılar, alanlarda kafa karışıklığı ve dağınıklıklara yol açmaktadır. Bir sendikanın önceliği, siyasi dayatmadan önce sınıf bilinci ile mücadele geleneği olmalıdır. Çalışanların hak talepleri iktidara karşıdır. İktidar tarafından desteklenen ya da kurdurulan sendikal yapı ya da diğer örgütlerin, çalışanların hak taleplerinde doğru yerde durması mümkün müdür? Türkiye bu tezatlı yaşamaktadır. Bugün iktidar yanlısı sendika ve konfederasyonların üye sayıları, diğer sendikaların toplamından fazladır. İşte bu fazlalık maalesef ki, sağlık çalışanlarının örgütlenme alanında yeterince bilinçli olmadıklarını göstermektedir. Sendika hak mücadelesi yerine iktidara, yönetimlere yandaş olmanın alanı durumundadır.

14 Mart’a girerken her bir örgütten birbirine yakın talepler geliyor. Sağlık iş kolunda TTB, sendika ve derneklerin üye sayısı neredeyse toplamın yüzde sekseni. Haydi örgütler, haydi birleşme zamanı. Gerçek yüzünüzü varsa emekten yana mücadelenizi gösterin. Sağlık çalışanı hekimi, hemşiresi, teknisyeni, laborantı, işçisi ile alanda kol kola, omuz omuza hak ve emek mücadelesi verdiği gün kazanacaktır ve ancak o gün hak edecektir 14 Mart’ı Bayram olarak kutlamayı. Gün bölünme değil, gün mücadele ve birlik zamanıdır. Sağlıkla kalın.

Reklam
YAZARIN DİĞER YAZILARI