Almanya’da 1 Mayıs: Savaşın gölgesi büyüyor, yoksulluk artıyor
En büyük 40 şirketin kârlarının yüzde 170 arttığı, 1,5 milyon insanın ise her gün gıda maddesi dağıtan kurumlar önünde kuyruğa girdiği Almanya’da 1 Mayıs’ın kitlesel geçmesi bekleniyor.
Fotoğraf: Sinan Özbolat/EVRENSEL
Serdar DERVENTLİ
Köln
Almanya’nın cirosu en yüksek 40 şirketinin toplam net kârları 2021 yılında yüzde 170 artarak 115 milyar avroya çıktı. DAX borsasına kayıtlı olan şirketler ortalama yüzde 2,7 olan “ciroya endeksli net kâr marjlarını” katlayarak yüzde 7,3’e çıkardılar. İşin ilginç yanı bu şirketlerin ciroları aynı dönem sadece yüzde 10 artmış.
BU “FENOMEN” KAPİTALİZME ÖZGÜ
Otomobil tekellerinde tasarruf paketleriyle ücret giderleri düşürüldü. Örneğin Mercedes, maliyeti 2019’dan bu yana yüzde 19 düşürdüğünü açıkladı. Diğer yanda metal işkolunda ücretlere sürekli yansıyan ücret zammının en son dört yıl önce, 2018 yılında yapıldığını da göz önünde bulundurmak gerekiyor. Bütün bunlar üst üste konulduğunda ciro ve kâr arasındaki devasa farklı gelişme anlaşılır oluyor.
Ayrıca bütün tekeller ve büyük şirketler ekonomik kriz ve korona sonrası piyasadaki talebin artması karşısında üretimi suni olarak sınırladılar ve fiyatları yükselttiler. Arz ve talepteki dengesizlik bugün özellikle akaryakıtta, katı ve sıvı besin yağlarında, değişik tahıl ürünlerinde suni olarak yaratılarak fiyatları katlanarak artması sağlanıyor.
YOKSUL ORDUSU BÜYÜYOR
Almanya’da nisan 2021’de yüzde 2’ye çıkan enflasyon o tarihten bugüne kadar sürekli yükseldi. En son geçtiğimiz mart ayında resmi olarak yüzde 7,3’e çıkan enflasyonun özellikle önümüzdeki aylarda yüzde 10’u aşması bekleniyor. İktisatçılar 2022 ortalama enflasyonun yüzde 6,1 olacağını söylüyorlar.
Resmi enflasyonla dar gelirlilerin bütçesine yansıyan enflasyonun farklı olduğunu herkes son aylarda bizzat yaşadı. İster benzin istasyonunda ister markette olsun, her yerde bir yıl önce ödediğimizin çok üzerinde faturalar ödemek zorunda kalıyoruz. Her ay on binlerce emekçinin elektriği faturayı ödeyemediği için kesiliyor, kirayı ödeyemediği için evden çıkarılıyor.
Yoksullara besin ve gıda maddesi dağıtan kurumlar (Tafel) son altı aydır ne yapacaklarını bilmediklerini söylüyorlar. Kendilerinin gönüllü olarak marketlerden tüketim süresi dolmuş ama yenilebilecek gıda malzemelerini toplayıp yoksullara dağıttıklarını söyleyen Tafel çalışanları, “Ama belediyeler biz sanki resmi kurummuşuz gibi davranıyorlar ve sürekli yeni yoksul kesimleri de bize yönlendiriyorlar. Son haftalarda Ukraynalı savaş mültecilerini gönderiyorlar. Biz de dağıttığımız kumanyaları küçültmek zorunda kalıyoruz” diyorlar.
Ukrayna’dan kaçan savaş mağdurlarına ise ancak 1 Haziran 2022’den itibaren temel geçim parası (“Grundsicherung” – Hartz IV) ödenecek. Her gün savaşta ne kadar vahşet yaşandığını, Almanya’nın savaş mültecilerine kapılarını sonuna kadar açtığını propaganda eden hükümet bu insanlara neden hemen maaş bağlamıyor? Görünen o ki, savaştan kaçan insanları önce açlık ve yoksullukla terbiye edilecek, ardından ucuz işgücü olarak bütün işkollarında sömürecekler.
Öte yandan özellikle korona salgını döneminde onlarca hastane kapatıldı. Hastanelerin tasfiyesi devam ederken sağlık sigortalarının hizmetleri de sürekli azaltılıyor. Özellikle kadın emekçiler jinekoloğa gittiklerinde ultrason gibi birçok tedaviyi artık kendileri ödemek zorunda bırakılıyorlar.
SOSYAL GÜVENLİKTE SPEKÜLASYON DÖNEMİ
Emeklilikte ise “Aktienrente” (Hisse senedi emekliliği) modeli gündeme getirildi. Alman Çalışma Bakanı Hubertus Heil, “Yıl sonuna kadar emeklilik sigortasına üçüncü sütun olarak sermaye destekli sistemi oluşturacağız” dedi.
Sigorta tekelleri yıllardır hükümete, “Gönüllü sistem işe yaramaz, herkesin sisteme dahil edilmesi şart” diye baskı yapıyordu. Hükümetin yeni planlarına göre sosyal sigortalı olarak çalışan herkes (düşük ücretli/yarı zamanlı veya tam gün çalışan fark etmiyor) “Aktienrente” kapsamına alınacak. Alınmak istemeyenler özel olarak “Beni sigortaya almayın” diye başvurmak zorunda olacaklar.
Bu sözde sigortanın hiçbir ödeme güvencesi de olmayacak. Çünkü aidatlarla borsalarda spekülasyon yapılacak. Borsa çöktüğünde milyonlarca emekçinin güvence hayalleri de çökecek.
KİTLESEL 1 MAYIS BEKLENİYOR
Tüm bunların yaşandığı Almanya’da işçi ve emekçiler reel ücretlerin erimesine, çalışırken ve emeklilikte yoksulluğa karşı alanlara çıkacaklar. Çalışma ve yaşam koşullarının iyileştirilmesi için taleplerini alanlara taşıyacaklar.
Kimya işkolunda toplu sözleşmeler, “işletmeleri zora sokmamak için” sonbahara ertelendi. Bakım ve eğitim işkolunda emekçiler defalarca uyarı grevi yapmalarına karşın sermaye tarafı kımıldamıyor. Sendika bürokrasisi sonbaharda gündeme gelecek olan metal toplu sözleşmelerde satışı örgütlemek için şimdiden yolu hazırlıyor. Bu yıl sözleşme döneminde “pilot bölge” olmak isteyen IG Metall Baden-Württemberg bölgesinin başkanı Roman Zitzelsberger, “Örneğin 2020’de olduğu gibi şalteri çevirerek toplu pazarlıkta köprü çözümü bulabilecek kadar deneyimliyiz” diyor.
Bu eğilimlere karşı önce 1 Mayıs alanlarına “reel ücret kaybını telafi edece ek zam” talebinin öne çıkması bekleniyor. Bu talep yaygınlaşmazsa metal işçileri bu yıl da ücret zammı alamayacaklar.
Önümüzdeki dönemin birçok açıdan zor bir dönem olacağı ortada. Sınıfın birliğini sağlama, sınıf dayanışmasını güçlendirme ve sınıf mücadelesini daha kararlı sürdürme, Almanya’da da zorlukları aşmanın yolu buradan geçiyor.