Direnişlerinin 500. gününde Boğaziçi Üniversitesi akademisyenleri 336'ncı kez sırtlarını rektörlüğe döndü
Boğaziçi Üniversitesi akademisyenleri direnişlerinin 500. gününde, haftanın her iş günü olduğu gibi bugün de #KabulEtmiyoruzVazgeçmiyoruz diyerek arkalarını 340. kez rektörlük binasına döndüler.
![Direnişlerinin 500. gününde Boğaziçi Üniversitesi akademisyenleri 336'ncı kez sırtlarını rektörlüğe döndü](https://www.evrensel.net/upload/dosya/210731.jpg)
Fotoğraf: Can Candan
Boğaziçi Üniversitesi’nde 1. yılı dolan direniş 500. gününde devam ediyor. Bugün direnişin beş yüzüncü, Naci İnci’nin ilgili kurullarının hiçbiri muhatap alınmadan, kurum iradesi hiçe sayılarak şeffaf olmayan bir şekilde Boğaziçi Üniversitesi’ne rektör olarak atanmasının iki yüz altmış beşinci, 30 Temmuz günü gerçekleştirilen destek oylamasında akademisyenlerin yüzde 95 oranında rektör adaylığına karşı olduğu açıklanan İnci’nin Matematik Bölümü tam zamanlı öğretim üyesi Mohan Ravichandran’ı hiçbir gerekçe göstermeden dönem ortasında görevden almasının ise yüz seksen dördüncü günü.
Boğaziçi Üniversitesi akademisyenleri haftanın her iş günü olduğu gibi bugün de "Kabul Etmiyoruz, Vazgeçmiyoruz" diyerek arkalarını 340. kez rektörlük binasına döndüler. Akademisyenler nöbet boyunca ellerinde “Kabul Etmiyoruz” “Vazgeçmiyoruz” ve “Özerk, Özgür, Demokratik Üniversite” yazan dövizler taşıdılar.
AÇIK DERS: DEVLET, PİYASA, SİVİL TOPLUM
Boğaziçi Üniversitesi akademisyenlerinin direnişin 500. gün etkinlikleri kapsamında Ekonomi Bölümü’nden Fikret Adaman da "Devlet/Piyasa/Sivil Toplum Üçlemesi -101" başlıklı bir açık ders verdi. Adaman'ın dersinin ardından Senato ve ÜYK üyeliği yapmış akademisyenler geçen hafta senato toplantısında yaşanananlar ve kayyım yönetimin atama ve yükseltme kriterlerinde yaptığı değişiklikler hakkında bir bilgilendirme yaptı.
"KABUL ETMİYORUZ, VAZGEÇMİYORUZ"
Daha sonra akademisyenler geçen hafta üniversite senatosunda alınan kararlara dair bir açıklama okudular. Akademisyenler gerçekleştirdikleri açıklamada şu ifadeleri kullandı:
"Direnişin 72. haftası ve 500. günündeyiz. Az önce 340. akademik nöbetimizi gerçekleştirdik. Bugünkü açıklamamıza, bundan yaklaşık iki ay önceki bir açıklamayı yeniden okuyarak başlayacağız. 28 Mart 2022’de Boğaziçi Üniversitesi’nin 29 bölüm ve 3 enstitüsü, Naci İnci yönetimin gerçekleştirmeye devam ettiği tahrip uygulamalarının ulaştığı evreyle ilgili şu açıklamayı yapmıştı:
Boğaziçi Üniversitesi'nin liyakate dayalı istihdam sistemi ağır bir kadrolaşma tehdidi altındadır. 51 yıllık saygın bir kamu üniversitesi olarak temel önceliklerimizden biri, dünyanın ve ülkemizin önde gelen eğitim ve araştırma kurumlarında doktora ve/veya doktora sonrası çalışmalarını tamamlamış en nitelikli genç bilim insanlarını üniversitemizin bünyesine katmak olmuştur. Üniversitemizde senatomuzun belirlediği 'Boğaziçi Üniversitesi Öğretim Üyeleri Atama ve Yükseltme Esasları' çerçevesinde bu konudaki en büyük akademik sorumluluk enstitü/bölüm/anabilim dallarına aittir. Ancak birimlerin, istihdam süreçlerinin her aşamasında açık olma, liyakat prensibine sadık kalma ve adaylar arasından ortak kararla ve şeffaf bir şekilde seçim yapma zorunluluğu vardır. Bu zorunluluk başvuruların en yaygın şekilde duyurulması, nitelikli adayların hiçbir ayrımcılığa ya da kayırmacılığa uğramadan sadece eğitim-öğretim ve araştırma faaliyeti, potansiyeli ve etiği üzerinden şeffaf bir şekilde incelenmesi anlamına gelir. Üniversitemizde birimler ve kurullar tarafından titizlikle uygulanan bu süreçler akademik yetkinliğe sahip kadrolarıyla iyi eğitim veren, nitelikli bir araştırma üniversitesi olma özelliğimizi koruyabilmemiz için elzemdir. Bu nedenle aşağıda isimleri bulunan bölüm ve enstitüler olarak Üniversitemizin birim ve kurullarında değerlendirilmeden, liyakat ve şeffaflık prensipleri ile birimlerin akademik özerklikleri dikkate alınmadan yapılan atamaların kabul edilemeyeceğini ve gerekli tüm hukuki yollara başvurulacağını belirtmek isteriz.
Boğaziçi Üniversitesi’nin akademik birimlerinin bu uyarılarına rağmen, Naci İnci yönetimi 11 Mayıs Çarşamba tarihindeki senato toplantısıyla, üniversitenin “öğretim üyeliğine atanma ve yükseltilme esasları” başta olmak üzere 51 yıllık kamu üniversitesi geleneği içerisinde oluşturduğu demokratik yönetim birikimini tamamıyla yıkmayı amaçlayan değişiklik kararlarını senatodan geçirdi. Üstelik bu değişiklikler üniversitedeki yönetim pozisyonlarına dışarıdan atanan ve üniversitede öğretim kadrosu bile bulunmayan 6 kişinin oyları ile rektör yardımcılarının işgal ettikleri vekaletler için kullandıkları mükerrer oylar üzerinden ve oy çokluğuyla sağlandı.
Ulaşılan aşamada kayyımlık yönetimi, kendi istediği ve liyakat sorunu da taşıyabilecek herkesi üniversitede istediği fakülte, enstitü, meslek yüksekokul ve bölüme atayabilecek. Bu süreçlerde öncelik artık bölümlerde değil, doğrudan dekanlar ve rektörde olacak.
Kayyımlık yönetiminin atama yönetmeliğindeki bu değişikliklerle üniversitede açıkça kadrolaşma uygulamalarını kabul etmiyoruz. Gençleri ve geleceğimizi düşünen herkesi tüm topluma ait olan bu kuruma sahip çıkmaya, kör bir inatla yürütülen yıkım politikalarına karşı Boğaziçi Üniversitesi’ni bizimle birlikte savunmaya bir kez daha davet ediyoruz.
Kamuoyuna saygılarımızla ve 500. kez duyururuz."
BOĞAZİÇİ ÜNİVERSİTESİ ÖĞRENCİ TEMSİLCİLİĞİ: DİRENİŞİ SÜRDÜRECEĞİZ
500. günde hocaların ardından Boğaziçi Üniversitesi Öğrenci Temsilciliği de bir açıklama gerçekleştirdi.
Fotoğraf: Evrensel
"16 öğrencinin tutuklanması, yüzlercesinin gözaltına alınması, birçok disiplin soruşturması ve KYK burslarının kesilmesi gibi yıldırma politikalarıyla baskılanmaya çalışılsa da kayyumlara karşı üniversiteyi savunmaya ve direnmeye devam ediyoruz" ifadelerinin kullanıldığı açıklamada öğrenciler şunları söyledi:
"Kampüslerden taşıp memleketin dört bir yanını saran direnişimizle, antidemokratik yollarla atanan Melih Bulu’yu gönderdiğimiz gibi Naci İnci’yi ve kayyum kadrosunu da göndereceğiz.
500 gündür AKP’nin üniversiteye yönelik saldırılarını göğüslerken birçok hukuksuz uygulamayla da karşılaştık. Kayyum kadro; yaşam alanlarımıza müdahale ederek okulumuzun BÜLGBTİ kulübünü kapattı, CİTÖK’ü işlevsizleştirerek üniversitedeki güvenli alanı yok etti, sivil polislerin kampüsteki varlığını artırdı. Bunun yanında üniversitede siyaset yasağı uygulamaya dönük politikaları arttırarak sıra arkadaşlarımıza ve mezunlara verilen uzaklaştırma cezalarıyla bizleri yalnızlaştırmaya çalıştılar. Üniversite bütçesi; öğrencilere nitelikli ve ücretsiz psikolojik destek sağlanması için değil, kampüse yüzlerce kamera takılması ve yaşam alanlarımızın işgal edilmesine yönelik kayyum icraatleri için kullanıldı. Tacizci akademisyenler ve personellere ceza vermek yerine “İstanbul Sözleşmesi’nden vazgeçmiyoruz.” diyen kadınlar ve LGBTİ+’lara disiplin soruşturmaları açıldı.
Fakat üniversiteleri baskı ve yıldırma politikaları ile kapalı kapılar ardında yönetmeye çalışan kayyumlar gördüler ki biz bir kişi daha eksilmeyeceğiz. Can Candan’ı geri aldığımız gibi görevden alınan diğer tüm akademisyenler de görevlerine geri dönene kadar mücadele etmeye devam edeceğiz. Keyfi soruşturmalarla görevden alınan dekanların yerine yandaşlarını atayarak, bir gecede kayyum fakülteler açarak bizleri niteliksiz bir eğitime mecbur bırakanlara karşı meşru taleplerimizi yükselteceğiz.
Biz öğrenciler, bir yandan bu baskılara direnirken bir yandan da hayatta kalma mücadelemizi sürdürmeye çalışıyoruz. Üniversitelerin memleketin durumundan azade olmadığının bilincindeyiz. Sermayeye peşkeş çekerek piyasalaştırmaya, savaş sanayisinin bir kolu haline getirmeye çalıştıkları üniversitelerde gençler, okurken çalışmak zorunda bırakılıyor. Bizler barınamazken, yeterli bir şekilde beslenemezken, cemaat yurtlarına mecbur bırakılırken, günden güne yoksullaşırken, intihara sürüklenirken onlar bizden çaldıklarıyla zenginleşmeye devam ediyorlar. Ancak bu geleceksizliğe mahkum değiliz. Antidemokratik uygulamalarla üniversiteleri yıldırmaya çalışanlardan hesabı gençlik soracak. Biz mücadelemizin haklı ve meşru olduğunun bilincindeyiz. Tüm kayyum kadrolar gönderilene, üniversite bileşenlerinin dahil edildiği demokratik seçimler yapılıncaya, üniversitelerin demokratik ve özerk yapısı sağlanıncaya kadar direnişimizi sürdüreceğiz. 500 gündür haykırdığımız gibi: BU DAHA BAŞLANGIÇ MÜCADELEYE DEVAM!"
Fotoğraf: Can Candan
(HABER MERKEZİ)
Evrensel'i Takip Et