Gün aydı mı?
“Biz servis camlarından kafamızı çıkardığımızda gördüğümüz o son model arabaların her bir parçasını yaratan ve onları birer araba haline getiren işçileriz.”
![Gün aydı mı?](https://staimg.evrensel.net/upload/dosya/180963.jpg)
Fotoğraf: DHA
Metal işçisi bir kadın
İstanbul
Sabahın ilk ışıklarının dili olsa herhalde ilk bu soruyu sorardı kendine. Seke seke ayakkabılarımızı giyerek koşturduğumuz duraklara, her köşe başına bizleri yan yana getiren sabahlar. Aklımızda başka bir soru. Aynı yolun yolcusu muyuz? İlçeler boyu, mahallesinden, caddesinden, sokağından çıkarak daha çok yan yana geldiğimiz ikinci durağımız ise Tuzla Organize Sanayi Bölgesi oluyor. Orada daha da çoğalıyoruz. Plakalar değişse de aynı servislerde son durağımıza yetişmeye çalışıyoruz. Trafik de yoğunlaşıyor tabii. Yanımızdan geçen son model arabalarının arasında yüksekte kalsak da, birazdan o arabaların en küçük parçalarını var etmeye gidiyoruz. Ve servisimiz fabrikamızın önünde indiriyor bizleri. Evet aynı yolun yolcusuyuz. Durakta içemediysek iki fırt sigaramızı çekip, geçiyoruz tezgah başlarına.
Her tezgah ya da makine başında o arabaların ayrı ayrı parçalarını işliyoruz. Başımızda vardiya amirleri ve müdürlerle ne kadar rüyalara dalamasak da mola ve yemek saatinin gelmesi için nefes almaya çalışıyoruz. Üzerine bir de telefonumuza gelen kredi kartı borcu, icra mesajlarıyla gırtlağımıza kadar boğulduğumuz bugünlerde gelen çay saatiyle sıkılan gırtlağımızı bir nebze de olsa rahatlatmak için aynı anda sohbet etmeye başlıyoruz. Kimimiz daha sessiz konuşurken, genel olarak küfür ve isyanlarla “Yeter artık, bıktık, daha ne kadar kötü olabilir” kelimelerini birbirimize sarf etmeye başlıyoruz.
Ne mi yaşıyoruz? Yükselen seslerimizi sırasıyla döküyoruz bu satırlara.
- Bir tane kızım var, daha 7 yaşında. Ben şimdiden onun için kenara para atmaya başladım. Beslenmesini, okulunu bile düşünmeyi bırakmak zorunda kalan bir babayım. Çünkü onun nasıl hayatta kalacağını düşünmekten kendimi alamıyorum. Cebimizdeki para belli. Sağlıklı beslenmek, iyi okullarda okusun demek geride kaldı. Çocuğum nasıl hayatta kalacak, onu düşünüyorum sadece.
- Geçtiğimiz haftalarda denetim olmuştu ya, ara vardiyadan çıkıp, sabah tekrar sabahtan işe gelip 12 saat çalışmıştık. Eskiden olsa küfür eder, bir bahane bulur kendi vardiyamla gelirdim işe. Ama kalmamı söylediklerinde direkt üzerine atladım cümlenin. Çünkü evden bir tabak eksilecek, o ocak daha az yanacak ve evdeki harcamam 1 gün de olsa azalacaktı.
- Asgari ücrete zam geldi, sevindik. Ertesi gün kursağımızda kaldı. Başka bir dönem bu kadar haberleri takip ettiğimi hatırlamıyorum. Her gün bizi yeni yeni zamlarla uyandırırken, bir gün de maaşlarımıza yapılacak zam ile uyanır mıyız diye bekliyorum. Yapılsa ne kadar yapılacak gerçi! Açlık sınırının altında aldığımız ücretlerle halimiz itten beter yaşıyoruz. Ha yerin altındaki tabut, ha dört duvar arasındaki betondan bozma evler...
- Diğer vardiyada bir arkadaş, geçen çocuğunun davetiyesini dağıtıyordu herkese. Ama herkese. Tanıdık, tanımadık... Gittim sordum neden diye. “Kardeşim; düğün arifesinde aileler şen şakrak, davul zurnayla evlendirirdi çocuklarını. Biz de bir tebessüm edebilmek için. Şimdi sadece eş dostun bir araya gelmesinden çok çocukları evlendirebilmek için uğraşıyoruz. Yoksa zarftaki pul kadar bile değerimiz kalmayacak çocuklarımızın karşısında” dedi.
- Yıllık izinler yaklaşıyor ama arkadaş eskisi kadar heyecanlı değilim. Ben de bizdeki iki arkadaş gibi izin kullanmayacağım bu sene. Çalıştığım para memlekete gitmeye yetmeyecekse, ne yapayım böyle tatili. Zaten eksiler buradan memlekete yol olmuş, çıkarsam o eksilerin üzerinden ayağım kayar, düşer, daha da boğulurum.
- Kiralar almış başını gitmiş. Sanayinin dibinde kiralarımız aldığımız ücretlerle eşitlenmesine ramak kalmış. Manzaramız deri sanayinin o pis kokusuyla bırak üstlerimizi, hayatlarımıza nüfuz etmişken bundan sonra nasıl yaşarız inanın ben bilmiyorum.
Çay ve yemek saatleri biter, konuşacaklarımız hep virgüllü kalır. Bu sohbetlerimiz de 15 dakikalık molalara sığmadı zaten. Böyle döktük içimizi. Biz mi kimiz? Biz bir otomotiv fabrikasında çalışan işçileriz. O sabahın ilk ışıklarından fabrika kapısına gidene kadar servis camlarından kafamızı çıkardığımızda gördüğümüz o son model arabaların her bir parçasını yaratan ve onları birer araba haline getiren işçileriz. Tek sevincimiz de “Bu arabanın motor aksamları da bizim tezgahlarımızdan çıkıyor.”
Evrensel'i Takip Et