İzmir Barosu ve EMEP mülteci hakları için birleşik mücadele çağrısında bulundu
İzmir Barosu ve EMEP 20 Haziran Dünya Mülteciler Günü dolayısıyla basın açıklaması yaptı. Açıklamaya mülteci derneklerinin temsilcileri de katıldı.
İzmir Barosu ve Emek Partisi 20 Haziran Dünya Mülteciler Günü dolayısıyla basın açıklaması yaptı. Açıklamaya mülteci derneklerinin temsilcileri de katıldı. Açıklamada Emek Partisi Göç Bürosunun 20 Haziran Dünya Mülteciler Günü vesilesiyle hazırladığı rapor gazetecilerle paylaşıldı. İzmir Barosu önünde yapılan basın açıklamasında ilk olarak söz alan İzmir Barosu Göç ve İltica Komisyonu üyesi Ayşegül Karpuz "Günümüzde yaşanan göç dalgasında biz İzmir Barosu olarak şu soruyu bir kez daha hep beraber soralım istiyoruz: İnsanlar neden göç ederler?" sorusu ile sözlerine başladı.
“BELİRSİZ VE ÖNGÖRÜLEMEYEN GEÇİCİ KORUMAYA TABİ YAŞIYORLAR”
Mülteci nüfusunun büyük çoğunluğunu Suriye İç Savaşı nedeniyle ülkeye kitlesel şekilde gelen geçici koruma rejimi altındaki Suriye uyruklu bireylerin oluşturduğunu hatırlatan Karpuz, “Suriye Savaşı’nın mağduru bu insanlar, 9 yılı aşkın süredir belirsiz ve öngörülemeyen geçici korumaya tabi olarak yaşamaktadırlar. Bu statü, kesinlikle vatandaşlık ya da ülkemizde kalıcı oturum izni sunan herhangi bir hak tanımamaktadır" dedi.
"HEDEF GÖSTERMEK SUÇTUR"
"Ülkemizdeki mülteci nüfusuna ilişkin sağlıklı bir politika yürütülmemesi, mültecilere sınır kapılarını açıp batıya yollanacak bir rehine muamelesinin reva görülmesi, süregelen belirsizlik ve ekonomik kriz, ne yazık ki son dönemde de Türkiye toplumunda korkutucu bir tablo yaratmıştır” diyerek konuşmasını sürdüren Karpuz, siyasi parti liderlerine, milletvekillerine, gazetecilere, sanatçılara, sosyal medya kullanıcılarına seslenerek belirli bir grubu, salt ırkına ve yabancılık olgusuna dayalı olarak hedef göstermenin suç olduğunu vurguladı. İzmir Barosu olarak; hukuku, aklı ve insan haklarını herkes için her koşulda savunacaklarını kaydeden Karpuz son olarak, "Ülkemizdeki mültecilere yönelik ırkçı ve ayrımcı söylemlerin karşısında olduğumuzu bir kez daha yüksek sesle haykırıyor; ulusal ve uluslararası tüm siyasi odakları göç sorunun nedenlerini sorgulamaya, göç nüfusu ve barış diplomasisi için politika ve hukuk üretmeye çağırıyoruz” dedi.
“EVRENSEL HUKUK NORMLARININ RAFA KALDIRILMASINI KABUL ETMİYORUZ”
Ayşegül Karpuz'un ardından konuşan EMEP Genel Başkanı Ercüment Akdeniz, Emek Partisi Göç Bürosunun 20 Haziran Dünya Mülteciler Günü vesilesiyle hazırladığı raporu sundu.
21. Yüzyılda emperyalizm ve kapitalistlerin yeni bir göç rejimi yaratmak istediklerini söyleyen Akdeniz, “Buna göre bağıtlanmış olan özellikle 1961 Cenevre sözleşmesinde mülteciler sözleşmesi de dahil olmak üzere bütün evrensel hukuksal normları rafa kaldırıyorlar. Bunu kabul etmiyoruz” dedi.
“BU DÜNYAYI BU ÜLKEYİ DEĞİŞTİRMEK İSTİYORUZ”
Özellikle Ukrayna savaşından sonra da bir anda 7 milyon insanın yerinden edildiğini hatırlatan Akdeniz, “Emperyalist barbarlık insanlara göç yollarını reva görüyor. NATO 2030 soğuk savaş stratejisini açıkladı. Bu da maalesef yeni göçlerin habercisi olacak. Gördük ki kapitalist düzende ne göç bitiyor ne göçmenler dertlerine derman buluyor. Türkiye’de ve dünyada bu mücadelemizi aynı zamanda göçmen kardeşlerimiz için onlarla birlikte yapıyoruz. Bu dünyayı bu ülkeyi değiştirmek istiyoruz" diye konuştu.
“YOKSULLUĞUMUZUN NEDENİ MÜLTECİLER DEĞİLDİR”
Ne zaman ki ekonomik kriz çanları çalsa hemen ortaya faşist ideolojilerin, ırkçı partilerin ve şoven akımlarının çıktığını söyleyen Akdeniz, “Bunu tekeller, medya destekliyor. Mülteci düşmanlığı ülkemizde bilerek kışkırtılıyor. Mülteciler bizim kardeşlerimizdir. Yoksulluğumuzun nedeni göçmenler ya da mülteciler değildir. Bu kapitalist düzen, bu soyguncu sömürü düzenidir. Çıkış yolu da ortak mücadeleden geçmektedir" diye vurguladı.Suriye savaşından bu yana 11 yıl geçtiğini ve hem göçmenlerin hem de yerli emekçilerin mağdur edildiğini belirten Akdeniz, “Bu sorun bir bütün olarak yoksul halkların meselesidir. Birlikte bu düzeni değiştirmek için göçmen kardeşlerimizle omuz omuza mücadele edeceğiz" dedi.
“SAVAŞ GÜÇLERİ SURİYE’DEN ÇEKİLMELİDİR”
Suriye’de henüz geri gönderme için uygun bir ortam olmadığını hatırlatan Akdeniz, “NATO'nun, Avrupa Birliği ülkelerinin, ABD'nin, Rusya'nın, Çin'in, Türkiye'nin, İran'ın bir bütün olarak Suriye'den çekilmesi gerekir. Bir barış ortamının sağlanması, gerekli ekonomik, sosyal şartlar bir altyapının hazırlanması gerekir. Aksi halde zorla geri göndermeler yeni ve daha büyük trajedilerin kaynağı olacaktır. Buna elbette sessiz kalmayacağız" dedi.Şu an Türkiye'de 2 milyon göçmen ve mülteci işçinin olduğunu ve bunların 38 bin Suriyelinin kayıtlı gerisinin kayıt dışı olduğunu söyleyen Akdeniz, "Uluslararası ve ulusal sermaye kuralsız bir sömürü cenneti yarattı" dedi. Akdeniz, artan iş cinayetlerini ve Güzelbahçe'de yanarak yaşamını yitirenleri hatırlatarak soruşturmanın da takipçisi olacaklarını ekledi.
“GERİ KABUL ANLAŞMASININ İPTALİNİ TALEP EDİYORUZ”
Mültecilerin adalet beklentilerini de karşılayamadıklarını dile getiren Akdeniz, hukuksal bir korumanın da şart olduğunu vurguladı. Sözüm ona önlemlere rağmen 2014 ölüm rakamlarına geri dönüldüğünü ifade eden Akdeniz, "Türkiye'ye göçmen deposu misyonu veriyor Avrupa Birliği, bunu kabul etmiyoruz. Yunanistan'a mülteci jandarmalığı misyonu veriyor. Yunan halkı da bunu kabul etmiyor. Ege'nin her iki yakasında barış, kardeşlik, mülteci hakları için Türkiye ile Avrupa Birliği arasında imzalanan bir utanç vesikası olan Geri Kabul anlaşmasının iptalini talep ediyoruz" dedi.
“İSTANBUL SÖZLEŞMESİ BİR AN ÖNCE YENİDEN YÜRÜRLÜĞE GİRMELİ”
Mülteci kadınların korunmasız ve güvencesiz olduğunu da özellikle vurgulayan Akdeniz, "İstanbul Sözleşmesi, özel olarak 3 maddesiyle mülteci ve göçmen kadınları da koruyordu. Bu sözleşmenin askıya alınması mülteci kadınların tutunacak can simididir ve ortadan kaldırılmış bulunuyor. Dolayısıyla göçmen ve mülteci kadınlar için de İstanbul Sözleşmesi bir an önce yeniden yürürlüğe girmeli" dedi. Son olarak sosyal, siyasi ve sendikal alanların sadece 83 milyon yurttaşa göre belirlenemeyeceğini söyleyen Akdeniz, "Sendikal, sosyal ve siyasal alanda bir bütün olarak bu hayatı değiştirmek, eşit hale getirmek, özgürleşmek için göçmen yerli demeden ortak mücadele çağrısı yapıyoruz. Türkiye'yi de Orta Doğu’yu da dünyayı da güzelleştirecek olan bu mücadeledir" diye konuştu.
“KARDEŞÇE BİR ARADA ORTAK HAK MÜCADELESİNDE BİRLEŞELİM”
Baro önündeki açıklama sonrası "Mülteci düşmanlığına hayır yaşasın işçi sınıfı enternasyonalizmi" pankartı açan Emek Partisi, "Savaşa hayır barış hemen şimdi", "Yaşasın halkların kardeşliği", "yaşasın sınıf dayanışması", sloganlarıyla Alsancak İskelesine yürüdü. Burada saygı duruşunun ardından yeniden söz alan Akdeniz, Aylan bebek başta olmak üzere yaşamını yitiren tüm mülteciler için bir araya geldiklerini söyledi.
Uluslararası devletlerin politikaları neticesinde Ege ve Akdeniz’in bir ölüm denizine döndüğünü belirten Akdeniz, “Aynı zamanda son zamanlarda savaş boruları da çalışıyor. Biz Ege’de, Akdeniz’de, Karadeniz’de hiçbir bölgede savaş istemiyoruz. Halklar bir arada kardeş olsun istiyoruz. Petrol enerji şirketlerinin çıkarları için gençlerimizin ölmesini istemiyoruz. Bu çatışmalardan dolayı yeni göçler olsun istemiyoruz. İnsanlarımız göçe zorlansın istemiyoruz. Bu çerçevede onların anısına bir kez daha saygı duruşunda bulunuyoruz. Mülteci düşmanlığına ırkçılığına hayır diyoruz. Kardeşçe bir arada ortak hak mücadelesinde birleşelim” diye konuştu. Açıklama sonrası denize çiçekler bırakıldı. (İzmir/EVRENSEL)
Evrensel'i Takip Et