"Darbedildik, savunma hakkından mahrum bırakıldık, gazetecilik yapmaya devam edeceğiz"
Dün Ankara'da tutuklu gazeteciler için açıklama yapmak isterken ve Onur Yürüyüşünü takip ederken darbedilen gazeteciler yaşadıklarını anlattı.
Fotoğraf: MA
Gözde TÜZER
İstanbul
Ankara’da tutuklu gazeteciler için açıklama yapmak isterken darbedilerek, gözaltına alınan Gazeteciler Deniz Nazlım, Sibel Yükler ve Yıldız Tar serbest bırakıldı. Gazeteciler darbedilerek gözaltına alındıklarını anlatırken, ifade için gittikleri Emniyet’te de savunma hakkından mahrum bırakıldıklarını söyledi. Gazeteciler “Basın özgür olmadığında, hiçbirimiz özgür değiliz, toplum özgür değil” dedi. Öte yandan LGBTİ eyleminde polis tarafından darbedilen Gazeteciler Emel Vural ve Aslı Alpar gazetecilik yapmaya devam edeceklerini anlattı.
Dün Dicle Fırat Gazeteciler Derneği (DFG) ve Mezopotamya Kadın Gazeteciler Platformu (MKGP) çağrısıyla Diyarbakır’da 16 gazetecinin tutuklanmasına karşı Ankara Ulus’ta yapılmak istenen açıklamaya müdahale sırasında 3 gazeteci gözaltına alındı ve serbest bırakıldı. KAOS-GL Genel Yayın Yönetmeni Yıldız Tar, KAOS-GL Editörü Sibel Yükler ve Mezopotamya Ajansı Ankara Büro muhabiri Deniz Nazlım yaşadıklarını Evrensel’e anlattı. Aynı gün içinde yine Ankara’da yapılmak istenen Onur Yürüyüşü’nde polis tarafından darbedilen Mezopotamya Ajansı (MA) Muhabiri Emel Vural ve KAOS GL Muhabiri Aslı Alpar da yaşananları anlattı.
TEKME, TOKAT, YUMRUK, TERS KELEPÇE...
Daha eylem başlamadan polisin Ulus çevresini kapattığını anlatan Yıldız Tar “Alana doğru giderken polisin DİSK-Basın İş’ten gazetecileri tartakladıklarını gördük. Ne olduğunu sorduğum an 5-6 tane polis beni tekme, tokat ve yumruklarla darbetmeye başladı. Sonra yere yatırdılar. Döverek ters kelepçe yapıldı. Yerde yüzüm asfaltta beklettiler. Bir polis diziyle bastırıp nefes almamı engelliyordu” dedi.
Sibel Yükler de bu sırada gözaltına alınan gazetecilerdendi. Yükler de yaşadıklarını şöyle anlattı: “Yıldız Tar ile yan yanaydık. Deniz Nazlım, Turgut Dedeoğlu ve Kenan Kırkaaya polislerle konuşuyordu. Ancak polis alana geçişe izin vermeyeceğini söyledi ve tartaklayarak gazetecileri merdivenlerden indirmeye başladı. Bu sırada Yıldız Tar’a vurduklarını gördüm ve onu korumaya çalışırken bana da vurdular ve tartaklandık. Ters kelepçelendik ve daha sonra polis aracına ters kelepçeli bir şekilde bindirildik.”
Deniz Nazlım ise darbedilerek gözaltına alınan gazetecilerden bir diğeri. Deniz Nazlım, polisle yaşadıkları konuşmaları şöyle anlattı: “Polis bu tür bir eyleme izin verilmeyeceğini, bu eylemin terörden tutuklanan insanların savunulması olduğunu söyledi. Biz onların hükümlü değil tutuklu gazeteciler olduklarını anlattık. Onlar da ‘Bizim için hüküm ve tutukluluk arasında bir fark yok’ dediler. Biz de itiraz ettik. Meydanda bir grup arkadaşımız darbedilmeye başlandı. O sırada Yıldız Tar ve Sibel Yükler darbedilerek gözaltına alındı. Ben bunun suç olduğunu ifade ettim ancak ben de şiddet uygulanarak 7-8 polis tarafından gözaltına alındım.”
AVUKAT BEYANLARI ALINMADI, SAVUNMA HAKKI ENGELLENDİ
3 gazeteci ifade vermek için Emniyet’e gittiklerinde ise İçişleri Bakanlığı Hukuk Hizmetleri Genel Müdürlüğünün “kollukça ifade alınması sırasında avukat beyanlarına ifade tutanağında yer verilmemesi…” şeklindeki genelgesinin ilk gazeteci mağdurları oldu. Yıldız Tar “İçişleri Bakanlığının geçtiğimiz günlerde polisin ifadesinde avukatların beyanlarının alınmaması yönünde bir genelge ilettiğini orada öğrendik. Avukatlarımızla görüşebildik ancak bizim ifademizin ardından avukatların beyanları alınmayacak denildi. Bu uzun bir süre tartışmaya yol açtı. Ancak avukatlarımızın beyanlarını da biz söylemiş olduk.” diyerek yaşananları anlattı. Sibel Yükler ise bunun bir savunma hakkı ihlali olduğunu vurgulayarak “Avukatların savunma hakkı ihlal edildi ve avukatlarımızın beyanları ve şerhleri tutanağa geçirilmedi. Ancak biz bu durumu tutanaklara geçirdik” dedi. Deniz Nazlım ise hukuksal destekten mahrum bırakıldığını aktararak “Toplumsal olaylar bürosunda ifade verdik. İçişleri Bakanlığı tarafından emniyete gönderilen bir genelgeyle avukatların herhangi bir beyan veremeyeceğini orada öğrendik. Şerhe de izin verilmeyeceğini ifade ettiler. Ancak biz hukuksal destekten mahrum bırakıldığımızı ve savunma hakkımızın da ihlal edildiğini belirttik” dedi.
"BASIN ÖZGÜR OLMADIĞINDA, TOPLUM DA ÖZGÜR OLMAZ"
Yıldız Tar Diyarbakır’da 16 gazetecinin keyfi gerekçelerle tutuklu olduğunu, sadece mesleklerini yaptıkları, halkın haber alma hakkını savundukları, sessizlerin sesi oldukları için cezalandırıldıklarını vurgulayarak “Bu tutuklamalar sadece siyasi hamleler. Biz mesleki dayanışmanın gereği olarak gündemde tutmaya çalışıyoruz. Basın özgür olmadığında, hiçbirimiz özgür değiliz, toplum özgür değil. Bu sadece gazetecilere yönelik baskı da değil, bütün bir topluma dönük bir baskı” dedi.
"GAZETECİLİK YARGILANAMAZ"
Sibel Yükler ise dün resmi gazetede yayınlanan Basın İlan Kurumu genelgesine dikkat çekerek “Gazeteler bundan sonra Basın İlan Kurumu’nun seçici bir ‘terörist’ ve ‘genel ahlaksız’ listesine göre ceza alacak. Ya da sosyal medyadaki paylaşımlarından ceza alabilecek.” dedi. Gayriresmi olarak muhalif ve Kürt gazetecilerin zaten bu şekilde gösterildiklerini aktaran Yükler “Biz tutuklanan 16 arkadaşımız için, onlardan önce de tutuklanan meslektaşlarımız için, tutuklanma gerekçelerinin mesleki faaliyetler olduğunu ve gazeteciliğin yargılanamayacağını söylemeye çalıştık” ifadelerini kullandı.
Yükler şöyle devam etti: “Meslektaşlarımıza ve meslek onurumuza sahip çıkmaya çalışıyoruz. Her ne kadar iktidar medyası ve hükümet yetkilileri bizim arkadaşlarımızı ‘illegal’ ve ‘terörist’ olarak göstermeye çalışsalar da; suç delili olarak koydukları mikrofon, kamera ve fotoğraf makinesinde olduğu gibi arkadaşlarımız gazeteci, gazetecilik suç değil, gazetecilik yargılanamaz demeye çalışıyoruz. Dün tutuklanan gazeteciler için açıklama yapmaya çalışan gazeteciler gözaltına alındı, o gazetecilerin gözaltına alınmasını protesto etmek için başka gazeteciler basın açıklaması yaptı. Zincirleme bir trafik kazası gibi gerçekten.”
BİRLİKTE, GERÇEKLERE SAHİP ÇIKARAK, GERÇEKLERİN ETRAFINDA BULUŞARAK…
Gazeteci Deniz Nazlım dün Ankara’da çok büyük hukuksuzluklar yaşandığını belirterek “Gazeteciler engellendi, ifade özgürlüğü ihlal edildi, işkence yapıldı, kötü muamele uygulandı, savunma hakkı ihlal edildi, avukatlar engellendi, siyasiler alanda darbedildi. Yani aslında son 5 yıldır yaşanan birçok hukuksuzluğun uygulanmasına şahit olduk” dedi.
Otoriterleşen her devletin ilk önce basına yöneldiğini belirten Nazlım şunları söyledi: “Türkiye’de faşizmin kurumsallaşması var. Baskılar da bunlardan bağımsız değil. Cezaevindeki arkadaşlarımız tamamen gazetecilik faaliyetlerinden dolayı tutuklandı. Sansür yasası tartışması da bunun başka bir örneği. Bu gazetecilere yönelik baskıyla, otosansürle, medya ilişkileriyle geliyor. Hükümet kontrolündeki medyanın yalana yönelik haliyle geliyor. Medyanın dayanışma içerisinde olması gerekiyor. Birlikte, gerçeklere sahip çıkarak, gerçeklerin etrafında buluşarak durmak gerekiyor. Ancak bu şekilde faşizmin kurumsallaşmasına karşı kendimizi koruyabileceğimizi düşünüyorum.”
ONUR YÜRÜYÜŞÜNDE GAZETECİLER DARBEDİLDİ
Ankara'da dün yapılmak istenen “Onur Yürüyüşü” polisin sert müdahalesiyle karşılaştı. Polis, hem eylemcileri hem de gazetecileri darbetti. Mezopotamya Ajansı (MA) Muhabiri Emel Vural ve KAOS GL Muhabiri Aslı Alpar darbedildi.
"NEFES DARLIĞINDAN BAYILDIM"
Gazetemize yaşadıklarını anlatan Emel Vural aynı gün içinde 16 tutuklu gazeteci için dayanışma eylemi gerçekleştirileceğini ancak orada da 3 gazetecinin gözaltına alındığını hatırlatarak “Gazeteciler üzerindeki baskı ve şiddet ortada” diyerek sözlerine başladı.
Onur yürüyüşünü takip etmek için alana gittiklerini anlatan Vural “Gençleri duvara dizmişler ve yüzlerine biber gazı sıkıyorlardı yakın mesafeden. Bunu insan olarak da gazeteci olarak da göstermek zorundaydım. Yaklaştım. Polis beni birkaç defa itti ve 4-5 polis bana saldırdı.” dedi. Yüzüne yakın mesafeden biber gazı sıkılan Gazeteci Emel Vural şöyle devam etti: “Bir kısmında nefes darlığından bayıldığım için hatırlayamıyorum. Beni gözaltına alacaklardı ama bir polis bana sarılarak beni dışarı çıkardı. Şiddetin yanında tacizi de yaşadım yani. O sırada hiçbir şey göremiyordum ve polisin elindeydim yani. Daha sonra yere yattım çırpınırken insanların seslerini duydum. Sadece gazeteci arkadaşların seslerini duyunca kendimi güvende hissettim. Sonra birinin arabasıyla hastaneye gittik.”
Darp raporu aldığını ve Türkiye İnsan Hakları Vakfı ile birlikte suç duyurusunda bulunacaklarını belirten Vural “Biz bu baskıyı kabul etmiyoruz. Bu bizi korkutmayacak. O şiddeti teşhir etmeye devam edeceğiz ve hiçbir şekilde korkmuyoruz.” ifadelerini kullandı.
‘YERE DÜŞTÜM, KAFAMA TEKME ATTILAR’
KAOL GL Muhabiri olarak alanda olan Aslı Alpar ise 16.30 itibariyle Tunalı’daki giriş ve çıkışların kapatıldığını belirterek “Polis LGBTİ olduğuna ikna olduğu, yüzünde sim olan ya da tisötründe LGBT yazan insanları alandan çıkardı. Sonra tehdit etti.” dedi. Kennedy caddesi üzerinde polisin müdahalesinin çok sert olduğunu ve LGBTİ’leri yere diz çöktürerek oturtup çembere aldığını anlatan Alpar, “Polis gazetecilerin görüntü almasını yasakladı ve akan trafikte birkaç kişi arabaya çarptı. Ben de o sırada yaralandım muhtemelen. İnsanlar kanama olduğunu söyleyince fark ettim. Birkaç defa itildim, bir kere yere düştüm, kafama tekme attılar” diyerek yaşadıklarını anlattı.
Alpar bacağına dikiş atıldığını ve hastanede darp raporu aldığını belirterek takibini yapacağını aktardı.
Ankara’da polisin özellikle gazetecileri darbedip gözaltına aldığını belirten Alpar şunları söyledi: “Muhtemelen başkent olması hasebiyle… Polis aslında yaptıklarının çok farkında. Anayasaya aykırı olduğunun farkında bu yüzden görüntü alınmasını istemiyorlar. Bu yüzden hak arayan kişilere ne kadar düşmanca davranıyorlarsa, gazetecilere de o kadar düşmanca davranıyorlar. Çünkü görüntü alınması demek hak ihlallerinin takibi açısından çok kıymetli. Bunu engellemek için ellerinden geleni yapıyorlar.”