1 Ekim 2022 05:29
/
Güncelleme: 2 Ekim 2022 09:32

Siyaset Bilimci Prof. Dr. Tanju Tosun: 7 aydır ‘Nasıl bir Türkiye’ sorusuna cevap yok

Altılı masa Kemal Kılıçdaroğlu’nun ev sahipliğinde 2 Ekim’de toplanıyor. Siyaset Bilimci Prof. Dr. Tanju Tosun ile altılı masaya, masadaki sorunlara dair konuştuk.

Siyaset Bilimci Prof. Dr. Tanju Tosun: 7 aydır ‘Nasıl bir Türkiye’ sorusuna cevap yok

Fotoğraf: Saadet Partisi

Çağrı SARI
İstanbul

CHP, İYİ Parti, Gelecek Partisi, DEVA Partisi, Saadet Partisi ve Demokrat Partinin oluşturduğu altılı masa, ikinci tur toplantılarının ilkini CHP Lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nun ev sahipliğinde 2 Ekim’de gerçekleştirecek. “Güçlendirilmiş parlamenter sistem” vurgusu ile bir araya gelen masa cumhurbaşkanlığı adaylık tartışmasına kilitlenmiş durumda. Ve görünen o ki bu tartışma partiler arasında da kriz yaratıyor. Son olarak İyi Parti Lideri Meral Akşener adaylık konusunda “Noter değiliz” çıkışı yaptı.

Peki bu kriz geçici mi, masada başka sorun var mı? Halkın böyle bir gerilim karşısında altılı masaya bakışı ne? Siyaset Bilimci Prof. Dr. Tanju Tosun Evrensel’in sorularını yanıtladı.

Tosun, yedinci aya gelen birlikteliğin nasıl bir Türkiye modeli çizeceklerine dair bir tez ortaya koyamadıklarına dikkat çekip, bu durumun seçmende umutsuzluk doğurmak üzere olduğuna dikkat çekti.

2 Ekim’de 6’lı masa yeniden toplanıyor.  Masada var olan gerilim, düne oranla daha fazla ortaya çıkıyor. Geçtiğimiz gün, İyi Parti Genel Başkanı Meral Akşener’in adaylık konusunda “Noter değiliz” çıkışı da bu gerilimin yüzeye çıkmış hali olarak yansıdı. Siz Akşener’in mesajlarını nasıl okudunuz?

Akşener’in mesajları, CHP’nin özellikle parti teşkilatlarından ve elitlerinden yükselen “Adayımız Genel Başkanımız Kılıçdaroğlu’dur” şeklindeki aday ısrarlarına doğrudan, fakat adres belli etmeden şiddetli  bir itiraz, Kılıçdaroğlu’nun “Yanımda mısınız” sorusuna ise politik nezaket sınırları içinde ılımlı bir itiraz şeklinde okunabilir. 6’lı masanın yapısı dikkate alındığında, eşitler arasında birincinin dahi kurgulanmadığı, tam eşitlik esasına dayalı bir birliktelik söz konusu. Niceliksel üstünlük yerine, niteliksel eşitlik temelli oluşturulan bir masaya aşağıdan yükselen cumhurbaşkanı adayı isimlendirmesi bu anlamda daha başlangıçta kurgulanan karar verme sürecindeki ortaklaşa hareket etme iradesine yapılan bir müdahale olarak algılandığı için Akşener malum çıkışı yapmıştır.

Tanju Tosun

Tanju Tosun | Fotoğraf: DHA

AKŞENER PARTİ İÇİNDE BİR POZİSYON ALIYOR

Akşener’in bu çıkışının altında yatan ne? Akşener parti içinde sıkışmışlık mı yaşıyor? “15 milletvekili verme” konusunda Kılıçdaroğlu’nu, minnetle anarken bugün “Borcumuzu ödedik hatta alacaklı hale geldik” ifadesine sıçrayış yaptı…

Akşener her ne kadar parti içinde nitelikleri itibarıyla güçlü, karizmatik “lider abla” olarak kabul görse de, tüm tasarruflarının tabanda sorgusuz, sualsiz kabul görmeyeceğini bilecek kadar deneyimi olan bir politik aktör. Bu anlamda yüzünü kritik konjonktürlerde seçmenine ve teşkilatlarına dönerek, “Sizin istek ve beklentileriniz dışında karar vermem” şeklinde parti içinde bir pozisyon da alıyor. Bunu içeride bir sıkışmışlık olarak yorumlamak yerine, süreçlerin tabanla birlikte yönetileceği ve yönetilmekte olduğu izlenimi veriyor. Bu da doğal olarak parti içinde tabanın sesini dinleyen lider algısını pekiştiriyor. “15 milletvekili verme” meselesi anlaşılan o ki tabanda CHP’liler karşısında zaman zaman boynu bükük, “CHP’ye sürgit minnet mi duyacağız” şeklinde bir sıkıntı yaratmış. “Borcumuzu ödedik hatta alacaklı hale geldik” ifadesiyle Akşener partililerine başlarını öne eğmelerine asla izin vermeyeceği, İYİ Partinin bugün geldikleri noktaya CHP’nin lütfuyla değil, partililerin yıllarca tırnaklarını kazıyarak geldikleri mesajını veriyor.

Güçlendirilmiş parlamenter sistem Türkiye sorunlarına çare gibi amaçlarla yola çıkan masanın adaylık tartışmasına sıkıştığını izliyoruz. Bu durum seçmen nezdinde nasıl görünüyor. Tartışmalar ‘Masanın dağılacağı, çatlak olduğu ve seçim sürecinde yıprandıkları’ yorumlarına kadar varıyor...

Türkiye’de gündelik siyaset, particiler arasında daha ziyade partizan kimlikler üzerinden şekilleniyor ve yürüyor. Particiler doğal olarak liderlerinin politikada en üst makama gelmelerini istemekte. Bunun nedeni hem psikolojik, hem de bu makama gelen liderin siyasal kayırmacı siyaset tarzında kendilerine bir yol açacağı düşüncesiyle yakından ilişkili. Oysa ki parti militanı ya da taraftarı olmayan özellikle sade seçmenler adaydan, parti genel başkanının ya da kimin aday gösterileceğinden ziyade seçilecek siyasetçinin sorunlarına çözme kapasitesine sahip olup olmadığı, hangi kadro, programlarla alternatif vadettikleri üzerinde durur. Bu anlamda bugün sistem tartışmasından çok, kimin aday olması gerektiği tartışılıyorsa, bu büyük ölçüde particilerin liderlerini politikada en üst makamlara taşıma isteklerinden kaynaklanıyor. Seçmen bu tartışmaların pek içinde değil diye düşünüyorum. Onun derdi doğal olarak yarına güvenle bakıp bakamayacağı, kendisinin, aile fertlerinin geleceği. Hal böyle olunca adaylık tartışmaları kanımca seçmen nezdinde öncelikli bir gündem konusu değil. Particiler arasında süren yoğun adaylık tartışmaları, meselenin bugün itibarıyla adaylığa indirgenmiş  gibi bir görüntü vermesi, üstelik bu konuda liderler bunu bir takvime bağlamış görünseler de ilerleme sağlanmamış olması doğaldır ki kamuoyunda masanın dağılacağı, çatlak olduğu ve adaylık tartışmasının 6’lı masanın bileşenlerini yıpratmakta olduğu şeklinde seçmende bir izlenim doğuruyor.

İktidarın masaya dönük hamleleri başarılı mı? 6’lı masa bu konuda nasıl sınav veriyor. Masayı daha çok HDP üzerinden bölmeye çalışan hamleleri var… Sanırım masanın önemli  gerilimleri arasında HDP duruyor.

İktidarın 6’lı masaya dönük hamlelerindeki temel stratejinin, kavramı diplomasiden ödünç alarak ‘böl ve yönet’e dayalı olduğu anlaşılıyor. Stratejiyi masanın bileşenlerini HDP üzerinden, bu partiye karşı daraltılamayacak bir politik mesafe oluşturup, mesafenin daraltılma taraftarı olanlarını diğerlerine karşı kullanma, ikinci adımda ise bunları seçmene jurnalleme şeklinde değerlendirmek mümkün. Bu strateji sonuç almıyor da değil. 6’lı masanın bileşenleri her an bu mesele temelinde tetikte bekliyor. Özellikle de İYİ Parti. İYİ Parti açısından tabanındaki HDP karşıtlığı dikkate alındığında, anlaşılabilir bir şey olsa da, sürecin birlikteliğe zarar vermeyecek şekilde asgari makuller üzerinden yürütülmesi mümkün. Bunun yolu; müzakere sürecinde masanın ajandasında konuyu gündeme taşımamak, seçim sürecinde ise birlikteliğin ittifaka dönüşmesi gerçekleşirse makulün siyasetine uygun politika önermeleriyle yola devam etmek.

ÇÖZÜM ÖNERİLERİ KOYAMADIKÇA UMUTSUZLUK ARTIYOR

Muhalefet cephesindeki bu dağınıklığın seçmende güvensizlik yarattığı, hatta yılgınlık yaratıp umutsuzluğa kapandığı bir tespite katılır mısınız?

Muhalefet cephesinde başta adaylık tartışmaları olmak üzere taraflar arasında zaman zaman açığa çıkan, fakat yönetilmesi hiç de zor olmayan sorun boyutları karşısında seçmenin zihninde masa bileşenlerinin bu süreci yönetemediklerine dair kimi soru işaretleri tabii ki oluşuyor. Fakat asıl soru yedinci aya gelen birliktelik ve iş birliğine rağmen önlerine nasıl bir Türkiye, toplum, ekonomi, siyaset koyacaklarına dair henüz güçlendirilmiş parlamenter sistem raporu dışında bir şey konmamış olması. Bu doğal olarak seçmende yılgınlık değil ama sorularına cevap alamamanın yol açtığı bir umutsuzluk doğurmak üzere. Bu nedenle, 2 Ekim’deki toplantıdan itibaren masa bileşenlerinin proaktif biçimde kademe kademe topluma sunacakları alternatif politika, çözüm  önerileriyle umudu harekete geçirmeleri gerekmektedir.

1-2 PUANLIK ARTIŞI TOPARLANMA HALİ OLARAK OKUMAK ZOR

İktidar blokunun toparlandığına dair analizler yapılıyor zaman zaman. Hatta kendi önlerine gelen anketlere de yansıdığı söyleniyor? Böyle bir toparlanmayı gözlemliyor musunuz?

İktidar blokunun toparlandığına dair analizlerin referansları kamuoyu araştırma bulguları.  Son birkaç ayın araştırmalarında önceki aylarla karşılaştırıldığında bu blokun toplam oyları ve iki partinin oylarında gözlenen 1-2 puanlık artışı toparlanma hali olarak okumak zor. Çünkü bu artış zaten araştırmaların hata payları, güven sınırları içinde artı, eksi olarak öngörülen sınırlar içinde. Toparlanmadan söz edebilmek için artışın daha yüksek olması gerekir. Tabii ki önümüzdeki süreçte bu kıpırdanmanın nasıl seyredeceği, bir toparlanmaya dönüşüp, dönüşmeyeceği iktidar bileşenleri kadar, muhalefetin de performansı, seçmene bu partilere iktidarı teslim etmeye değer partiler olarak güven verip vermeyecekleriyle de ilgili.

Evrensel'i Takip Et