EMEP Genel Başkanı Akdeniz: Savaş kışkırtmasına karşı Ege’yi barış denizi yapalım
İzmir Bornova'da kitap günlerine konuşmacı olarak katılan EMEP Genel Başkanı Ercüment Akdeniz, "Ulusal çıkarlar dedikleri her şey tekellerin çıkarları. Gelin Ege’yi barış denizi yapalım” dedi.
Fotoğraf: Pınar Çetinkaya/Evrensel
Emek Partisi Genel Başkanı Gazeteci-Yazar Ercüment Akdeniz, İzmir Bornova Belediyesinin hazırladığı 3. Bornova Kitap Günleri kapsamında Kor Kitap'ın düzenlediği “Göç politikaları ve emek sömürüsü” konulu söyleşiye katıldı.
Sahne Odysseia'da düzenlenen söyleşide Ercüment Akdeniz, “Savaş kışkırtmasına, Türkiye’yi ve Yunanistan’ı AB’nin göçmen deposu haline getiren politikalara karşı Ege’nin iki yakasındaki halklar birleşmeli. Ege’de mülteci ölümleri son bulsun. Gelin Ege’yi barış denizi yapalım” dedi.
Sözlerine ilk olarak İran’da ahlak polisleri tarafından katledilen Mahsa (Jina) Amini’yi anarak başlayan Akdeniz, “Amini’nin katledilmesinden sonra özgürlük mücadelesi bir halk hareketine dönüştü. Sayısını bilmiyoruz 80-90 kadın-insan sokaklarda hunharca katledildi. Bu özgürlük mücadelesi bitmiyor. Biz bu mücadeleyi Mahsa Amini ve öldürülen bütün kadınlar şahsında selamlıyoruz. Empati yapmak gerekiyor orada bir kadının şahsında bir özgürlük mücadelesi olunca hepimizin yüreğini kıpır kıpır ediyor. Biz İran’ın özgür, demokratik, laik olmasını istiyoruz. Bütün bölgenin. Ama Mahsa Amini öldürülmeseydi bir politik sürgün olsaydı sınırı geçerek bizim topraklarımıza girmiş olsaydı ne diyecektik. Bu sınır niye bu halde gibi tartışmaya başlayacaktık. Ege’yi geçerken boğulsaydı ne olacaktı? Orada olunca özgürlük meşalesi oluyor da buraya gelince ne oluyor? 'İstenmeyen mülteciler derhal geri gönderilsinler', 'Biz iktidarda olunca göndereceğiz' yarışı içerisinde sığınmacılar mülteciler oluyorlar. Böyle bir soruyu kendimize sormalıyız” diye konuştu.
“GÜVENCESİZ UCUZ EMEK GÜCÜ YARATILIYOR”
Sekizinci Kıta kitabı için görüştüğü İranlıların Türkiye’de yaşadığı sorunlardan söz eden Akdeniz, Türkiye’ye gelmek zorunda bırakılan mültecilerin üçüncü ülkeye geçişleri sağlanmadığı için çok büyük sorunlar yaşadığını anlattı. Akdeniz, “Bu arafta kalma hali yıllarca sigortasız, yerli işçilere göre yarı fiyatına çalışıp göçmen işçi profili yaratıyor. Bütün bu baskıcı sömürücü mekanizmalar sadece savaşları çıkarmıyor, sadece insanları yerinden yurdundan etmiyor. Aynı zamanda sürgünde onları güvencesiz ucuz emek gücü olarak da sömürüyor. Aynı zamanda mülteci ve göçmen işçileri yerli işçileri baskı altında tutmak üzere kullanıyor. Sendikaları ve örgütlenmeyi de dağıtan bir gelişmedir bu” dedi.
“ULUSAL ÇIKARLAR DEDİKLERİ HER ŞEY TEKELLERİN ÇIKARLARI”
Türkiye ve Yunanistan hükümetleri arasındaki gerilimli açıklamalara da değinen Akdeniz,
“NATO iki ülkesini savaştırır mı biraz zor. Ama her iki hükümette bir seçime giderken savaş durumundan, kriz durumundan milliyetçi oyları arkasına alarak yeniden iktidarını test etmek istiyor olay bundan ibaret. Ulusal çıkarlar dedikleri her şey tekellerin çıkarları. Halkların çıkarına bir şey yok. Artık Avrupa’ya Türkiye üzerinden göçmen, mülteci, sığınmacı gidemiyor. Burada sıkıştılar. Ucuz iş gücü haline geldiler. Yunanistan’a verilen görev ise vurucu bir güç haline getirdiler mülteciler üzerinde. Savaş kışkırtmasına, Türkiye’yi ve Yunanistan’ı AB’nin göçmen deposu haline getiren politikalara karşı Ege’nin iki yakasındaki haklar birleşmeli. Ege’de mülteci ölümleri son bulsun. Gelin Ege’yi barış denizi yapalım” diye konuştu.
October 6, 2022
“GÖÇÜN SEBEBİ SAVAŞSA BARIŞ GETİREREK DURDURABİLİRSİNİZ”
AKP’nin yanlış, çarpık, gerici göç politikalarına karşı mücadele edilmesi gerektiğini dile getiren Akdeniz, “400 bin doları olan yabancılara vatandaşlık veriliyor. Mültecilerin sığınmacıların göçmenlerin parasına göre tasnif edilmesi ayrımcılığa uğraması uluslararası evrensel ilkelere de aykırıdır vicdana da sığmaz, bunu kabul etmemeliyiz. Bu politikanın derhal son bulması gerekiyor. Zengin burjuvalar, finans baronları, uyuşturucu tacirleri, insan kaçakçıları, kara para aklayıcılarına vatandaşlık vereceksin ama gerçekten savaştan kaçan eşini, babasını, çocuğunu kaybetmiş sırtındaki hırkadan başka giyecek hiçbir şeyi olmayan kadınlara bunu reva görmeyeceksin, milyonlara bunu reva görmeyeceksin. İşte AKP böyle bir göç politikası yarattı. Göç sorununu çözmenin yolu göçü kaynağında kurutmak. Göçün sebebi savaşsa barış getirerek durdurabilirsiniz. Göçün sebebi açlıksa refah getirerek göçü durdurabilirsiniz” dedi.
“TÜRKİYE GÖÇMENLER İÇİN YARI AÇIK CEZAEVİNE DÖNDÜ”
Akdeniz, “50 ile 100 bin arasında çalışma izni olan yabacı nüfus var ama 2 milyon insan sigortasız kayıt dışı yarı fiyatına 12-14 saat çalışıyor. Patronlar bu durumu çok sevdi. Eğer gelenlere mülteci statüsü verilseydi böyle olmayacaktı. Türkiye mülteciler için yurttaş olamayacakları, çalışma izni alamayacakları, geri dönemeyecekleri, Avrupa’ya da gidemeyecekleri yarı açık cezaevine geldi. Bu projeyi Avrupa Birliği çok sevdi şimdi Libya’da uyguluyor bu projeyi. Türkiye’yi Bangladeş’e çevirdiler. Sadece göçmen emeği değil göçmenlerle beraber yerli emeği de ucuzlatarak bunu yaptılar. Yoksulluk sınırı 24 bin lira kaç kişi alıyor bu parayı. Asgari ücret 5500 lira, açlık sınırı 7 bin 800 lira işte size açlar ülkesi. Günden 5-10 dolar para kazanan ancak iyi beslenemeden yaşayabilen işçi nüfusu bunu oluşturdular. Sendikalar derin uykuda patronlar ve onların örgütü göçmen emeğini sömürme konusunda epey yol aldı” diyerek konuşmasına devam etti.
“GERİ KABUL ANLAŞMASI İPTAL EDİLSİN”
Mülteci sorunun çözümü için öncelikli olarak Geri Kabul Anlaşması’nın iptal edilmesi gerektiğini ifade eden Akdeniz, “Bütün göçmenler ve mülteciler için çalışma hakkı, insanları sigortası olmadan köle koşullarında çalıştıran şirketler hakkında caydırıcı cezalar verilmeli. Güvenli geri dönüş yolu açılmalı. Barış yolu olmadan demokratik bir anayasa olmadan emperyalistler Suriye topraklarından çekilmeden demokratik bir geçiş dönemi olmadan dönmezler. Bunu sağlayacağız” dedi.
Akdeniz, söyleşiden sonra Kor Kitap standında kitaplarını imzaladı. (İzmir/EVRENSEL)