EMEP Genel Başkanı Ercüment Akdeniz: Tribündeki halkın sahaya inmesi gerekiyor
EMEP Genel Başkanı Ercüment Akdeniz, İzmir ziyaretleri kapsamında siyasi parti temsilcileri, demokratik kitle örgütleri temsilcileri, sendika temsilcileri, ve sanatçılarla buluştu.
Fotoğraf: Evrensel
Emek Partisi (EMEP) Genel Başkanı Ercüment Akdeniz, İzmir’deki bir dizi programı kapsamında; BES Şube Başkanı, Mimarlar Odası Şube Başkanı, SES İzmir Şube Yönetimi, Eğitim Sen 4 No’lu Şube Başkanı, Eğitim Sen 5 No’lu Şube Disiplin Kurulu Üyesi, BTS İzmir Şube Yönetim Kurulu, Genel-İş 2 No’lu Disiplin Kurulu Başkanı, Gıda-İş Ege Bölge Temsilcisi, Sağlık-İş Şube Yöneticisi, Konak Kent Konseyi Başkanı, Konak Kent Konseyi Mülteci Meclisi Üyeleri, Dersim Dernekleri Federasyonu Başkanı, TYS İzmir Temsilciliği, Mülteci Der, İzmir Suriyeliler Dayanışma Derneği, Mülteci Medyası Derneği, Öv-Der, Dr. Aydın Arı, Dr. Osman Sirkeci, Prof. Dr. Kamuran Elbeyoğlu, Dr. Zeki Gül, HDP İl Eş Başkanları, TKP Yönetim Kurulu Üyesi, sanatçı, akademisyen ve aydınlarla kahvaltıda buluştu.
Alsancak İonia Cafede gerçekleşen etkinlikte Akdeniz, parti görüşlerini kısaca paylaşarak konuşmasına başladı. Bakan Nebati’nin ekonomik krize ilişkin yaptığı açıklamalara açıklık getirmeye çalışırken önemli itiraflarda bulunduğunu söyleyen Akdeniz, “Nebati, ‘Kriz var, bu kriz sadece biz de yok, bütün ülkelerde var. Benim o sözlerin ardında bir gerçeklik var’ diyor. Bu gerçekliğin kendisi şudur, evet tüm dünyada kriz etkisi, savaş sesleri var ama arada fark var biz de asgari ücret 226 dolara indi. Dünyada böyle olmadı. Elbette uluslararası alanda bir kapitalizm var ve bu pandemiyi de savaşı da fırsata çevirmek için uluslararası işçi hareketine saldırıyor ama bizdeki kadar yoğun olmadı. AKP iktidarı zengini daha zengin yoksulu daha yoksul yapmak için uyguladı. Nebati’nin gözlerindeki ışıltının ardındaki gerçek bu” dedi.
October 8, 2022
“TOKİ ELİYLE KİTLESEL KONUT YAPMAK ÇÖZÜM DEĞİL”
Sosyal konut projesine değinen Akdeniz, “2002’de AKP iktidarı geldiğinde mülk edinme oranı yüzde 59’lardaydı aradan geçen yıllarda yüzde 49’a inmiş durumda. Böyle bir şey nasıl olabilir? Bu iktidar bir beton iktidarı. Nasıl olur da ev sahibi olma oranı düşer? TOKİ eliyle kitlesel konut yapmak da yurttaşların konut edilmesine neden olmuyor. Çünkü serbest ekonomi piyasası, borsa emlak baronları el ele piyasayla oynuyorlar. On binlerce konuta el koyup fiyatlarla istedikleri gibi oynuyorlar. Şimdi gündeme gelen rantsal konut projesidir. 5 milyon müracaat eden yurttaş bu evleri nasıl alacak, geleceği belirsiz. Anahtar teslimi yapılsa bile borsa oyunlarıyla bu konutların önemli bölümü finans tekelleri açısından toplanacak. Emekçiler yerinden yurdundan sürülürken bu projeleri önümüze getiriyorlar” diyerek İstanbul Tozkoparan’daki yaşananları örnek gösterdi.
“İNSANCA ÇALIŞMA VE YAŞAMA KOŞULLARINI TALEP ETMEK ZORUNDAYIZ”
Acil mücadele edilmesi gereken konulara ilişkin konuşan Akdeniz, “İşçiler Türkiye’de en fazla haftada toplam 35 saat çalışabilir; insanca yaşamak, çalışmak bunu gerektirir. Emekli insanlarımız inşaatların tepesinden düşüp iş cinayetlerinde hayatlarını kaybediyor. Bankalar böylesi bir dönemde kârını 6’ya katlamazlarsa her emekçi söylediğimiz koşullarda yaşayabilir. Sadece açlık sınırının etrafında dolanan bir ücret talebiyle yetinilemez. İnsanca çalışmak ve yaşamak için en az yoksulluk sınırında bir ücreti, insanca koşuları talep etmek zorundayız” dedi.
İktidarın “rüşvet mekanizması”nı harekete geçireceğini belirten Akdeniz, “Ne zaman bir seçim dönemi gelse işçi ve kamu emekçileri sendikaları hareketlenir. Bu dönemler grev dönemleri, miting dönemleridir. Düzen muhalefeti ve sendikal bürokrasi yüzünden bu olmuyor çünkü hepsinin söylediği ‘bekleyin.’ Oysa, ne kadar mücadele o kadar seçimin ve sandığın güvenliği demektir. Seçim sonrasında da mücadele güvenliği olur” diye konuştu. İzmir’deki gözlemlerini de paylaşan Akdeniz, Marlboro direnişinden, esnaf ve sanatkarlar derneği ziyaretine, katledilen Deniz Poyraz’ın ailesinin ziyaretinden sağlık emekçileriyle ve Çiğli’de yaptığı halk toplantısına değin konuşarak, TPI direnişini de olumlu bir örnek olarak sundu. Akdeniz, “TPI işçileri fiili ve meşru mücadele nasıl olur, bunu gösterdiler. Sendika bürokrasisine rağmen sendika yönetimini de değiştirdiler. İşte bizim ittifak dediğimiz şey bu birikimlerden geçiyor. Birleşe birleşe kazanacağız derken ifade ettiğimiz şey bu kazanımların çoğalmasıdır” dedi.
“LAİK VE DEMOKRATİK BİR ANAYASANIN TESİSİ MÜCADELESİ”
Dezenformasyon yasasına ve gündeme gelen başörtüsü meselesine ilişkin de değerlendirmelerde bulunan Akdeniz, “Futbol tabiriyle konuşuyorlar ancak burada gördüğümüz açık şey şudur, hepsi halkın kalesine gol atıyor. Bu tartışmalarda halk yoksulluğunu konuşamıyor. Siyaset sahnesi bu yüzden futbol sahnesindeki oyunculara bırakılamaz. Tribündeki halkın sahaya inmesi gerekiyor. Başörtü meselesinde de açık olan şudur, ailenin korunması adı altında yeni bir düzenleme ile karşı karşıya kalacağız. Kadının daha çok erkeğe bağımlı hale geldiği, daha çok şiddete uğradığı bir düzenleme olacak. Nafaka hakkının kaldırılması dahil olmak üzere kız çocuklarının evliliğinin tasdiklenmesi şeklinde karşımıza çıkacak. Bütün kadınlar özgürlük için arayış içerisindedir. Bunun mücadelesinin yolu da laik, demokratik bir anayasanın tesis edilmesidir” diye ifade etti.
Alevi açılımı konusunda ise, “Kürt açılımını da gördük, atanan kayyumlar vs. bunların açılım sonucu bu. Alevi konusunda da böyledir. Bu konudaki tutumuz net, devlet din işlerinden elini çekmelidir. Devlet şu an 7 bakanlıktan büyük bütçesi olan Diyanet İşleri Başkanlığıyla laik bir devlet olamaz. Devlet kendi alevi modelini yaratmak istiyorlar. Bir kez daha Türkiye’ye ‘yetmez ama evet’ oyunları yaratmayın” dedi.
“Biz açık söylüyoruz ne tek adam yönetimi ne güçlendirilmiş parlamenter sistemi adı altında restorasyonun parçası olmayız, kimsenin tampon gücü olmayız. Biz bağımsız demokratik bir işçi emekçi cumhuriyeti hedefleyen kurucu bir meclisin, demokratik anayasanın inşa edildiği bir yüzyıl yaratacağız” diyerek sözlerini sürdüren Akdeniz, sadece sosyalistlerin yan yana gelmesinin yeterli olmadığını geniş halk kitlelerine ve halk ittifakına ihtiyaç olduğunu söyledi. Bu anlamda Emek ve Özgürlük İttifakının da çalışmasının tamamlamadığını genişleme için çabaların sürdüğüne dikkat çekti.
“BİRLİKTELİĞİ YERELLERDE ETE KEMİĞE BÜRÜNDÜRMELİYİZ"
Akdeniz’in konuşmasının ardından konuklar söz aldı. HDP İl Eş başkanı Çınar Altan, “Bu zamana kadar İzmir’de ve başka yerlerde eylem birlikteliği içinde olduk ancak bundan sonra daha büyük bir sorumluluğumuz var. Asgari program çerçevesinde birlikteliğimizi yürütme gibi bir sorumluluğumuz var. Bunları yerellerde ete kemiğe büründürmek boynumuzun borcu. Deklarasyon dışındaki kesimleri de katarak esas var oluş amacımızı gerçekleştirmiş oluruz” dedi.
“HÜKÜMET VE İŞVERENLER KARŞISINDA BİRLEŞME İHTİYACI”
Gıda-İş Ege Bölge Temsilcisi Ufuktan Öden de Marlboro işçilerinin direnişiyle dayanışma çağrısı yaptı. Öden, “Temel mesele asgari koşullarda doğru hedefe yönlendirecek bir tepkinin örgütlenmesidir. Milyonlarca insan açlık sınırı altında yaşıyor, buna karşı her yerde bir örgütlenme talebi var ancak bunun karşısında hükümetin baskıları bir taraftan işveren yanlısı yasalar diğer taraftan. Bunun karşısında birleşmeye ihtiyacımız var” diye konuştu.
“DAYANIŞMA ÇAĞRILARI”
İzmir Seyyar esnaf ve sanatkarlar Meclisi danışmanı Osman Sirkeci de esnaf ve sanatkarların örgütlenme çalışmasını anlatarak dayanışmanın önemine vurgu yaptı.
Menderes Halk Meclisi adına konuşan Kamuran Elbeyoğlu ise, “Biz biliyoruz ki kadınların mücadelesi ve kadınların bir araya gelmesiyle birçok şeyi başaracağız. Baş örtüsü meselesinin yeniden gündeme gelmesi Türkiye’deki siyasetin kadınlar üzerinden nasıl yapıldığını gösterdi. Bu oyuna düşmemeliyiz. Kadın örgütlerinin bir arada çalışması, mücadele etmesi çok önemli. Biz de Menderes Halk Meclisi adı altında kadınların emeğine sahip çıkması için bir aradayız” dedi.
“GENEL GREVİ ÖRGÜTLEMELİYİZ”
BES İzmir Şubesi Başkanı Mustafa Güven de konuşmasında birleşik mücadelenin önemine değindi. Bunu örnekleriyle dile getiren Güven, “Önümüzdeki süreçteki bütçe döneminde de genel grevi örgütlemek gibi bir yükümlülüğü var” dedi.
“MÜCADELEYİ SAĞLIK ALANINDA DA ORTAKLAŞTIRMALI”
Son olarak konuşan Uzman Dr. eski İzmir Tabip Odası başkanlarından ve Evrensel Gazetesi yazarlarından Zeki Gül de sistemin yumuşak karnının sağlık alanı olduğunu belirterek, “Mücadeleyi sağlıktan yükseltmek lazım. En korktukları alanlardan biri bu, çünkü TTB'yi kapatamadılar, sadece hekimlerle ilgili sendikacılık yaratmaya çalıştılar yine yaratamadılar, genel sağlık sigortası 17 yıldır var ancak bir türlü yaşama geçiremediler. Aynı zamanda hekimlerin yurt dışına gitme meselesi üzerinden de kaygılandılar ve hekimlere verilen ücretleri arttırdılar. Mücadeleyi sağlık alanında ortaklaştırarak devam ettirmek gerekiyor” diye konuştu. (İzmir/EVRENSEL)