14 Ekim 2022 04:14

İspanya’da 1934 Ekim Devrimi: Asturias Komünü

Asturiaslı maden işçileri devrimci komitelerden oluşan bir ağ aracılığıyla, geleneksel otoritelere ihtiyaç duymadan eyaleti yönetti. Embriyonik bir işçi ordusu yarattılar ve temel üretimi sürdürdüler.

İspanya’da 1934 Ekim Devrimi: Asturias Komünü

Asturias Devrimi sırasında 'Guardia Civil' ve 'Guardia de Asalto' tarafından tutuklanan işçiler, 1934 | Fotoğraf: Concern Illustrated Daily Courier/Illustration Archive

Carlos HERMIDA*

Asturias Komünü olarak da bilinen Ekim 1934 Asturias Devrimi, İkinci İspanya Cumhuriyetinin ve özellikle de “bienio negro/kara iki yıl” veya “bienio de derechas/sağcı iki yıl” (1934-1935) olarak bilinen dönemin tarihsel çerçevesinin bir parçasıydı.

İspanya’da 20. yüzyılın ilk üç ayında ekonomik, sosyal ve siyasi özgürleşmeyi hedefleyen güçlü bir işçi hareketi oluştu. Aynı zamanda, parlak bir entelektüel kuşak 13. Alfonso’nun monarşisini açıkça eleştirdi ve cumhuriyetçi rejimi destekledi. 1917’deki genel grev ve “Bolşevik trienyum” (1918-1920) olarak adlandırılan toplumsal süreç, İspanyol işçi sınıfının burjuvazinin egemenliğini tehlikeye atan bir siyasi olgunluk ve sınıf bilinci edindiğini gösterdi.

İkinci Cumhuriyet’in 14 Nisan 1931’de ilanı, güçlü işçi örgütlerinin -Ulusal Emek Konfederasyonu (CNT), Genel İşçi Sendikası (UGT), İspanyol Sosyalist İşçi Partisi (PSOE) ve İspanya Komünist Partisi (PCE)- geleneksel toplumsal düzene açıkça meydan okuduğu tarihi bir aşamayı başlattı. Manuel Azaña başkanlığındaki hükümetin ilk iki yılında Cumhuriyet’in reformist programı -tarım, kilise, askeri, eğitim, iş reformu vs.- İspanyol oligarşisinin yüzyıllardır süregelen ayrıcalıklarına son vermeyi amaçlıyordu. İşçiler ilk kez kendi kaderlerinin efendisi olduklarını hissetmeye başladılar. Endülüslü ve Ekstremaduralı gündelik işçilere artık köle muamelesi yapılamazdı. Kırsal kesimde sekiz saatlik iş günü uygulaması başlatıldı, çalışma koşullarını tartışmak üzere karma jüriler oluşturuldu ve ücretleri belirlemek üzere “Bases de Trabajo (çalışma ilkeleri)” hazırlandı. Buna ek olarak, Eylül 1932 tarihli Tarım Reformu Kanunu büyük mülklerin kamulaştırılmasını ve dağıtılmasını sağlamış, ancak yavaş ve bürokratik uygulaması toprak mülkiyeti rejiminde hızlı değişim beklentilerini boşa çıkarmıştır.

Ancak egemen sınıflar, siyasi ve ekonomik güçlerini sınırlayacak reformları kabul etmek istemediler. Cumhuriyet en başından itibaren toprak sahiplerinin, Katolik kilisesinin ve ordunun bazı kesimlerinin düşmanlığıyla karşılaştı. Muazzam ekonomik kaynaklarından, çok sayıda gazeteyi (El Debate, ABC, vs.) kontrol etmesinden ve İspanyol Çiftçiler Birliği ve Ulusal Kırsal Mülk Sahipleri Birliği gibi güçlü işveren örgütlerinden yararlanan sağ kanat, sadece cumhuriyet rejimini yıkmayı değil, aynı zamanda sendikal örgütleri ve sol partileri de yok etmeyi hedefledi. Sağcı güçler için İspanyol işçiler, doğal düzen olarak gördükleri şeyi yıkıyorlardı: Bazıları yönetir ve çoğunluk itaat eder. Ortega y Gasset’nin sözünü ettiği bu “kitlelerin isyanı” dünyayı değiştirmekle tehdit ediyordu ve ne pahasına olursa olsun engellenmeliydi. Onurlarını savunan, artık efendinin önünde başlarını eğmeyen, haklarını savunabilen, Casas del Pueblo’yu (Halk Evi) sık sık ziyaret eden, El Socialista (Sosyalist), Mundo Obrero (İşçi Dünyası) veya Solidaridad Obrera (İşçi Dayanışması) okuyan ve güçlü bir kültür oluşturmuş olan işçiler bastırılacak ve serf statüsüne geri döndürülecekti.

Cumhuriyet karşıtı ilk girişim 10 Ağustos 1932 tarihinde General Sanjurjo liderliğindeki askeri darbe oldu. Ordunun genel grevle karşı karşıya kaldığı Madrid ve Sevilla’daki ayaklanmanın başarısız olması, bu ilk monarşist girişimi engelledi. Sanjurjo bir askeri mahkeme tarafından idama mahkum edildi, ancak cumhurbaşkanı onu affetti. Kısa bir süre hapiste kaldıktan sonra sağcı kanat tarafından affedildi ve Portekiz’e taşınarak komplo faaliyetlerine burada devam etti.

Sağcı kanadın bir bölümü, o dönemde ayaklanma yolunun doğru yol olmadığını düşünerek, cumhuriyeti içeriden yıkmayı amaçlayan yasalcı bir yolu tercih etti. Bu, 1933 yılında kurulan İspanya Özerk Haklar Konfederasyonu (CEDA) Lideri Gil Robles’in pozisyonuydu. Bu parti, İspanyol oligarşisinin çıkarlarını temsil ediyordu ve özünde son derece gerici bir Katolik parti olmasıyla birlikte dili ve tavırları da faşist tonlar taşıyordu. O yılın kasım ayında yapılan seçimlerde CEDA, 115 sandalye ve yüzde 24.4 oy oranıyla seçimi kazanırken, onu 104 sandalye ve yüzde 22 oy oranıyla Radikal Parti takip etti. Birkaç adaya bölünmüş olan sol, yenilgiye uğradı.

Kendisini cumhuriyetçi bir parti olarak ilan etmeyen CEDA’nın stratejisi birkaç aşamalı olarak yapılandırılmıştı: İlk aşamada Radikal Parti hükümetini destekleyecek; daha sonra bakanlar kuruluna girecek ve son olarak Gil Robles, hükümetin başkanı olacaktı. Bu süreçte CEDA, programını uygulamaya koyacak, ilk iki yılın (1931-1933) mevzuatını iptal edecek ve cumhuriyetle hiçbir ilgisi olmayan bir rejimi uygulamak için anayasayı değiştirecekti. Gil Robles’in niyetleri, seçim kampanyası sırasında yaptığı açıklamayla ortaya çıkmıştı: “Demokrasi bizim için bir amaç değil, yeni bir devletin fethi için bir araçtır. Zamanı geldiğinde parlamento teslim olur ya da biz onu ortadan kaldırırız.”

“İspanyol Lenin” lakaplı Sosyalist Lider Francisco Largo Caballero, cumhuriyetin başarısız olduğunu düşündü ve CEDA’nın hükümete girmesi halinde tetiklenecek devrimci bir hareketi örgütlemeye başladı. Largo Caballero konuşmalarında komünizme yakın bir dil kullanıyordu, ancak sağlam bir teorik temelden yoksundu, büyük bir örgütsel kapasitesi yoktu ve Bolşevikleşmesi gerçek olmaktan çok biçimseldi. PSOE (Sosyalist İşçi Partisi), UGT (Genel İşçi Sendikası) ve Sosyalist Gençlik örgütleri devrimci grevi desteklemeye karar verdi, ancak ana liderleri bölünmüş durumdaydı. Largo Caballero sosyalist bir devrimi savunurken, Indalecio Prieto 1931 ve 1933 yıllarının solcu cumhuriyetini restore etmeyi amaçlıyordu.

Devrim hazırlıkları eksikti. Ele geçirilen silahların birçoğu polis güçleri tarafından bulundu ve tüm işçi güçlerini birleştirmeyi amaçlayan bir örgüt olan “Alianzas Obreras/İşçi İttifakları” sadece Asturias’ta sosyalistlerin, anarşistlerin ve komünistlerin (PSOE, CNT ve PCE) Proleter Kardeşler Birliği (UHP) adı altında birleştiği bir örgüt kurmayı başardı. Bu bölgede 25 bin maden işçisi ve 15 bin çelik işçisi vardı. Asturias’taki sendikal hareket sağlam bir şekilde kuruldu. Tarihçi David Ruiz’e göre, 1934 yazında sendika merkezlerinin (UGT, CNT, CGTU) üye sayısı 40 bin ila 50 bin işçi arasında değişiyordu.

Kasım 1933’ten itibaren Alejandro Lerroux başkanlığındaki Radikal Parti hükümeti, cumhuriyetin ilk iki yılında yapılan reformların çoğunu iptal etti ve 4 Ekim 1934’te CEDA hükümete girerek üç bakanlığı işgal etti: Çalışma, Adalet ve Tarım. Daha önce de duyurdukları gibi, 4-5 Ekim gecesi sosyalistler devlet çapında devrimci grevin başlatılması için emir yayımladılar. İspanya’nın büyük bölümünde devrim, kısmen Largo Caballero başkanlığındaki Grev Komitesinin 8 Ekim’de Madrid’de tutuklanması nedeniyle erken aşamalarda başarısız oldu. Bu durum, silahlanma eksikliği, örgütsel koordinasyon eksikliği, tarım proletaryasının katılmaması, net bir siyasi liderliğin olmaması ve hükümetin hızlı tepkisi gibi diğer faktörlerle de birleşti.

Buna karşın Asturias’ta, İspanya’nın geri kalanından izole edilmiş olmasına rağmen devrim zafer kazandı. Asturiaslı madenciler dinamit kullanarak sivil muhafız kışlalarına saldırdı ve Trubia silah fabrikasını ele geçirdi. 4 ve 19 Ekim tarihleri arasında Asturias’ın büyük bölümü işçi sınıfının yönetimi altına girdi.  İşçiler malzemeleri organize etti, fabrikalar üretime devam etti ve komiteler kurularak temel hizmetler işler halde tutuldu.

Ülkenin geri kalanındaki ayaklanmanın yenilgiye uğraması üzerine hükümet, General Francisco Franco’yu devrimi bastırmakla görevlendirdi. Franco Madrid’e taşındı, askeri operasyonların başına General López Ochoa’yı getirdi ve Fas’tan, Afrika savaşında sivil halka karşı vahşilikleriyle öne çıkan profesyonel birlikler olan Lejyon ve Regulars’ı getirdi.

Asturias Devrimi sırasında 'Guardia Civil' ve 'Guardia de Asalto' tarafından tutuklanan işçiler

8 Ekim 1934'te Brañosera'da (Palencia) yakalanan madencilerle birlikte bir 'Guardia Civil' birliği | Fotoğraf: Concern Illustrated Daily Courier/Illustration Archive

İşçilerin inatçı direnişine rağmen, Afrikalı birlikler Oviedo şehrini ve maden bölgesindeki kasabaları işgal etti. Ayın 19’una gelindiğinde devrim yenilgiye uğratılmış, işçiler arasında 1051 ölü ve bunun iki katı kadar yaralı vardı. 30 bin kişi tutuklandı. Asturias’ın ordu tarafından işgalinden sonra madencilere karşı acımasız bir baskı uygulandı: Tecavüz, acımasız işkence ve yargısız infazlar. İspanya’nın geri kalanını karanlıkta tutmak için hükümet basına sıkı bir sansür uyguladı, ancak Asturya işçi sınıfının acımasızca cezalandırıldığına dair haberler kısa sürede yayıldı.

Asturias Komünü'nden ne gibi dersler çıkarılabilir?

  • İlk olarak, 1930’larda İspanyol işçi sınıfının geniş ve yoğun antifaşist bilinci... Ocak 1933’te Almanya’da Nazizmin zaferi, şubat 1934’te Viyana’daki işçi ayaklanmasının Şansölye Dollfuss Hükümeti tarafından ezilmesi ve İspanyol sağ kanadının faşistleşme süreci, cumhuriyet rejimini savunmak için savaşmaya hazır olan İspanyol işçileri teyakkuza geçirdi.
  • İşçilerin birliğine duyulan ihtiyaç... Anarşist, sosyalist ve komünist işçilerin birliği Asturias’ta geçici bir zafere izin verirken, anarko-sendikalist merkez CNT’nin sorumlu olduğu bu birlik eksikliği ülkenin geri kalanında hızlı bir yenilgiyi kolaylaştırdı.
  • Siyasi liderliğin devrimdeki temel rolü... Yeterli taktik ve strateji olmadan işçilerin birliği yeterli değildir. Ne sosyalistler ne de anarşistler devrimci harekete önderlik edebilecek kapasiteye sahipti. Militanları mücadelede kahramanca davranan PCE (Komünist Parti), 1934 yılında işçi hareketinde hegemonik bir güç haline gelebilecek bir konumda değildi.
  • İşçiler örgütsel kapasitelerini ortaya koydular. Asturiaslı maden işçileri, devrimci komitelerden oluşan bir ağ aracılığıyla, geleneksel otoritelere ihtiyaç duymadan eyaleti yönetti. Embriyonik bir işçi ordusu yarattılar ve temel üretimi sürdürdüler.
  • Başında toprak sahiplerinin bulunduğu İspanyol oligarşisi, işçi hareketini tamamen yok etmeye hazır olduğunu gösterdi. Asturias’taki baskı, daha sonraki iç savaşta (1936-1939) yaşanacakların başlangıcıydı.
  • Yaklaşık 30 bin silahlı işçi olmasına rağmen maden işçilerinin askeri bilgisi yoktu. Silahlı bir çatışmada cesaret ve mücadele ruhu kesinlikle gereklidir, ancak askeri eğitim olmadan zafere ulaşmak için yetersiz olduğu açıktır. İşçi saflarında profesyonel askeri personelin bulunmaması, Asturias “kızıl ordusunun” operasyonel kapasitesini azalttı.          
  • İspanya Komünist Partisi (PCE) bu devrimden değerli dersler çıkardı. Cumhuriyete karşı 1931 ve 1932 yılları boyunca sürdürdüğü mezhepçi pozisyonları kesin olarak terk etti ve sağ kanadı durdurmak ve cumhuriyet rejimini savunmak için bir halk cephesinin inşası üzerinde çalışmaya başladı. Bu politika, üye sayısının artmasına ve halk kitleleri arasında giderek daha fazla yer edinmesine katkıda bulundu.
  • Devrimin yenilgiye uğraması CEDA’nın hükümetteki varlığını arttırdı ve ilk iki yılın (1931-1933) tüm sosyal reformları iptal edildi. Ancak işçi sınıfına ve bir bütün olarak halk sınıflarına düşman olan bu politika, sol örgütler içinde, şubat 1936 seçimlerinde ortak bir program etrafında birleşmelerini (halk cephesi) kolaylaştıracak bir itici güç olarak işlev gördü. 

Faşizm Avrupa’da neredeyse hiç direnişle karşılaşmadan ilerlerken, Asturias Devrimi bir umut kaynağıydı. Asturias Komünü’nün yenilgisinden İspanyol işçiler temel bir ders çıkardılar: Faşizmi yenmenin tek yolu birlik ve silahlı mücadeleydi.

*Tarih Doktoru, İspanya Komünist Partisi (Marksist-Leninist) Üyesi

KAYNAKLAR

Bu konuya adanmış çok sayıda kitap arasında aşağıdakileri zikredebiliriz:

Reflexiones sobre una revolución, Marta Bizcarrondo, Madrid, Ayuso Yayınevi, 1977.
N. Fabrega I Molins, La insurrección proletaria de Asturias, Madrid, ediciones Júcar, 1977.
Fernando Solano Palacio, Ekim Devrimi, Madrid, Fundación Anselmo Lorenzo, 1994.
Pablo Ignacio Taibo, Asturias 1934, Gijón, ediciones Júcar, 1980. 2 cilt.
Bernardo Diaz Nosty, La Comuna asturiana. Revolución de octubre de 1934. Madrid, Zero, 1974.
Davit Ruiz, Ekim 1934, İspanya Cumhuriyeti’nde Devrim. Madrid, Editorial Síntesis, 2008. 

Evrensel'i Takip Et