Hakikat yolcusu
Şebnem Abla sadece bu topraklarda hakikatin peşinde değildi, dünyanın pek çok köşesinde hakikat yolculuğuna çıktı.
Fotoğraf: Burcu Yıldırım
Sanırım bu fotoğrafı ilk görüşümün üzerinden 15 yıl geçmiştir. İşkence ve kötü muamelenin tespiti ve raporlanması ile ilgili bir sunumda karşılaşmıştım. Başlangıçta bu görselin sunumla ilişkisine pek de bir anlam verememiştim. Sonra sunumu yapan hoca bu fotoğrafta ne gördüğümüzü sordu. Birimiz eski ahşap bir kapı gördüğünü söyledi. Bir diğerimiz muhtemelen bir evin dış kapısı dedi. Ötekimiz kapının iki kanadında biri büyük, biri küçük iki kapı tokmağı olduğunu söyledi. Berikimiz de küçük kapı tokmağının tutulan kısmının daha açık renkte olduğunu söyledi. Sonra sustuk.
Evet gördüklerimizi sıralamıştık sıralamasına ama sıradıklarımızı bir bağlama oturtamamıştık. Bu noktada hocamız devreye girdi ve fotoğrafın hikayesini anlattı. Fotoğrafı Anadolu’da bir kasabada kendisinin çektiğini söyledi ve birçoğumuzun bilmediği bir Anadolu geleneği anlattı. Bu geleneğe göre evlerin dış kapılarına biri tok, diğeri tiz ses çıkaran iki tokmak takıldığını; tok ses çıkaran kapı tokmağını erkekler kullanırken, tiz ses çıkarak kapı tokmağını kadınların kullandığını; böylece kapı çaldığında ev halkının gelen misafirlerin cinsiyetini kapıyı açmadan anlayarak giyim kuşamlarına dikkat ettiklerini anlattı. Hocanın anlattığı bu öyküden sonra fotoğrafta görüp sıradıklarımızı bir bağlama oturtabilmiş ve bu evin kapısını daha çok kadınların çaldığı yorumunu yapabilmiştik.
Evet; işkence ve kötü muamelenin tespitinde öykü olmadan fizik ve ruhsal muayene eksik, fizik ve ruhsal muayene olmadan da öykü yetersiz kalacaktır. Öykü ve muayenenin nedensellik bağını kurmadan da raporlamanın eksikliği bu fotoğrafın öyküsü ile zihinlerimize kazınmıştı. İşte bu bilgiyi zihnimize kazıyan hoca Türk Tabipleri Birliği Başkanı Prof. Dr. Şebnem Korur Fincancı’ydı yani benim Şebnem Ablam.
Şebnem Korur Fincancı benim için her şeyden önce bir insan hakları savunucusudur. Yani ateşin düştüğü yerdedir. Eğer ateş 1993 yılında gözaltında işkence sonucu ölen Baki Erdoğan’ın evine düşmüşse Şebnem Abla oradadır. Eğer ateş Manisa’da gözaltına alınan 16 gencin evlerine düşmüşse Şebnem Abla oradadır. Eğer ateş Cizre’nin bodrumlarına düşmüşse Şebnem Abla yine oradadır. Eğer ateşin düştüğü yerdeyseniz ne İsa’ya yaranmaya çalışırsınız ne de Musa’ya. Çünkü aslolan hakikattir.
Şebnem Abla sadece bu topraklarda hakikatin peşinde değildi, dünyanın pek çok köşesinde hakikat yolculuğuna çıktı. Şebnem Ablayı kâh Bosna'da toplu mezarlardan çıkarılan cesetlerin otopsi çalışmalarında görürsünüz, kâh polisin "boğuldu" dediği bir gencin otopsisini gizlice yaptığı Bahreyn’de. Bahreyn'deki hakikat yolculuğuna türbanlı bir turist olarak başlayan Şebnem Abla Bahreyn’den makyaj çantasına sakladığı doku örnekleri ve sternum (iman tahtası kemiği) ile döner ve yapılan analizler sonucu gencin işkence ile öldürüldüğü saptanır. Şebnem Abla Filistin’dedir, İsrail’dedir, Irak’taki Ebu Gureyb cezaevindedir, Güney Afrika’dadır, Yeni Zelanda’dır. Şebnem Abla ateşin düştüğü her yerdedir…
Şebnem Abla geçtiğimiz hafta bir televizyon kanalında kendisine sorulan soruya cevaben Türk Silahlı Kuvvetleri’nin Kuzey Irak’ta kimyasal silah kullandığına yönelik iddiaların araştırılması gerektiğini söyledi. Söyledikten hemen sonra ışık hızıyla ülkenin en muktedirleri tarafından hedef haline getirildi. Avukatı aracılığı ile ifade verme talebi reddedilen Şebnem Abla 26 Ekim 2022 günü evinden “terör örgütü propagandası yapmak” iddiasıyla gözaltına alındı ve ertesi gün de tutuklandı. Yetti mi, yetmedi. Ankara Başsavcılığı, Şebnem Abla’nın Türk Tabipleri Birliği Merkez Konseyi Başkanlığı görevine son verilmesi ve yeni başkan seçilmesi yönünde karar alınmasını mahkemeden talep etti.
Anadolu’nun incelikli bir geleneğini yansıtan ahşap bir kapı ile dahil oldum hakikat yolculuğunuza. Bugüne kadar da kâh bir eğitimin heyecanında, kâh bir alternatif raporun imzasında, kâh bir bilimsel çalışmanın satırlarında yoldaşlık etmeye çalıştım yolculuğunuza. Ancak bugün muktedirler sizi soğuk parmaklıklı demir kapıların ardına attılar. Sevgili Zeki Gül’ün ifadesi ile siz “bu coğrafyaya insanlığın bir emanetisiniz”. Bu nedenle de elbette çıkacaksın o parmaklıkların ardından. Çünkü emanet rehinde bırakılmaz.
Zulmün nerede başlayıp nerede bittiğinin iyice bulanıklaştığı günlerdeyiz. Ne diyeyim zulmünüz artsın ki tez zeval bulasınız.
- Fenike’den Marsilya’ya, uzodan rakıya… 12 Eylül 2024 12:41
- Bütün yollar Rom’a çıkar 29 Ağustos 2024 10:33
- Bitiş çizgisi 15 Ağustos 2024 04:54
- Çayın yolculuğu 01 Ağustos 2024 08:30
- Kafatası çağı 18 Temmuz 2024 10:00
- Çok kapılı oda 08 Temmuz 2024 10:44
- Yoldan sonra 28 Haziran 2024 09:23
- Bir “Yol” Hikayesi II 13 Haziran 2024 13:49
- Bir “Yol” Hikayesi 30 Mayıs 2024 13:20
- İçimizdeki İrlandalı 16 Mayıs 2024 12:53
- İşçiler marş söyleyerek sahneye girerler… 01 Mayıs 2024 10:10
- Emek bizim, söz bizim… 26 Nisan 2024 04:30
- Sol açık 18 Nisan 2024 11:30
- Kader kapıyı çalınca… 04 Nisan 2024 12:45
- Bir ihtimal daha var o da ölmek mi dersin 21 Mart 2024 04:30
- İkiyüzlü ahlak kumkumalığı 07 Mart 2024 13:48
- Elde kaldı hüzün… 22 Şubat 2024 13:32
- Tüfenk üçlemesi: Mavzer 01 Şubat 2024 10:47
- Tüfenk üçlemesi: Aynalı Martin 18 Ocak 2024 11:50
- Tüfenk üçlemesi: Filinta 04 Ocak 2024 13:45
- Gayrı döner oldum 21 Aralık 2023 14:58
- Kayyum rejimi 07 Aralık 2023 12:54
- Kimdi giden kimdi kalan 23 Kasım 2023 11:01
- Eni vici vokke 02 Kasım 2023 13:04
- Şeytanın ışıltısından insanlığın karanlığına 19 Ekim 2023 09:52
- Dayanışma ezilenlerin inceliği midir? 28 Eylül 2023 12:20
- Amerikan İç Savaşı'ndan İngiltere'ye gariptos ağaçlarının hışırtısı 14 Eylül 2023 11:12
- Cehennemin kapısından Bakırköy’ün avlusuna… 31 Ağustos 2023 10:22
- Irgatın Türküsü 17 Ağustos 2023 11:32
- Yüksek Kaldırım’dan Leningrad’a bir şehrin faşizme karşı direniş senfonisi 03 Ağustos 2023 11:46
- Mississipi’den Feshane’ye derinlik ve güvenlik meselesi 20 Temmuz 2023 04:07
- Birimize bir şey olursa ne yaparız? 06 Temmuz 2023 11:31
- Mordan öte 22 Haziran 2023 12:22
- Hakikat bükücülüğü 08 Haziran 2023 11:11
- Umut yorgunluğu 25 Mayıs 2023 10:44
- “Winner” ceket mütevazı mutfağa karşı 11 Mayıs 2023 11:11
- Savaş naraları 27 Nisan 2023 10:10
- Bellek oyunları 13 Nisan 2023 10:50
- Maraş, bahtı gara Maraş 23 Mart 2023 10:48
- Aradığınız devlet bulunamadı 02 Mart 2023 12:22
- Deprem değil, binalar öldürürmüş (!) 16 Şubat 2023 08:42
- Katil uşak 02 Şubat 2023 11:01
- Suyun kokusu 19 Ocak 2023 13:45
- Timsah armudu 05 Ocak 2023 10:27
- Yılın sözcükleri 22 Aralık 2022 11:09
- Franco’dan bugüne Dünya Kupalarından elimizde kalanlar 08 Aralık 2022 11:45
- Şah mat 24 Kasım 2022 09:19
- “Gördük biz bu filmi” 10 Kasım 2022 10:54
- Anlatılamamış masallar 27 Ekim 2022 10:14
- "In vino veritas" diğer bir deyişle "Hakikat şaraptadır" 13 Ekim 2022 11:07
- Suskun notalar 29 Eylül 2022 11:12
- Güney Kutbunun yeniden keşfinin hüzünlü hikâyesi 15 Eylül 2022 11:09
- “Sen ben Lenin” Bir de Ahmet Abi. 01 Eylül 2022 10:39
- Börklüce’den günümüze Eyyamı Bahur ya da namı diğer Köpek Günleri 18 Ağustos 2022 10:59
- Dünyanın eksenini kaydıran Hindistan’ın küçük cevizi 04 Ağustos 2022 10:39
- Dünyanın tadı baharı 21 Temmuz 2022 08:40
- Menekşe kokusu 07 Temmuz 2022 04:24
- İnsan kokusu 23 Haziran 2022 04:12
- Tiryak-i 02 Haziran 2022 11:37
- Bahar karşılama 19 Mayıs 2022 06:26
- Hıdırellez ateşi 05 Mayıs 2022 01:05
- Yelkenler fora 21 Nisan 2022 05:20
- Sözün gücü 07 Nisan 2022 06:05
- Lombardiya’dan Ukrayna’ya kemanın tınısı 24 Mart 2022 05:34
- Zeytinin hükmü 10 Mart 2022 05:55
- Geççek 24 Şubat 2022 05:15
- Allasen söyle nedir aşkın aslı astarı! 09 Şubat 2022 23:45
- Erguvan kokusu 27 Ocak 2022 05:49
- (N)isyan 13 Ocak 2022 04:53
- Yaşamın ağırlığı 30 Aralık 2021 05:42
- Kuşaklar boyu insan hakları 16 Aralık 2021 05:03
- Savaşı Durduran Kadınlar: Lili ve Marlen 02 Aralık 2021 04:23
- Herkesin bir Ahmet Kaya’sı vardır 18 Kasım 2021 04:00
- Şaka mı, şeker mi, yoksa patates mi? 04 Kasım 2021 05:43
- Memeli Zeus 21 Ekim 2021 06:51
- Son Bakış 07 Ekim 2021 05:30
- Kırmızı 22 Eylül 2021 23:43
- Asuman’dan Antonis’e Ege’nin iki yakası 09 Eylül 2021 04:46
- Her ekalliyeti düşünüyorum 26 Ağustos 2021 04:04
- Dezenfektan aşkı 12 Ağustos 2021 06:12
- Nomadland’den Rosetta’ya Göçebe Ruhlar 29 Temmuz 2021 06:35
- Lavinia 14 Temmuz 2021 23:08
- Ruhumda Sızı* 01 Temmuz 2021 06:46
- “Y” 17 Haziran 2021 06:06
- Vurmayın öldüm 03 Haziran 2021 03:56
- Gözümün nuru 20 Mayıs 2021 06:11
- İmgenin suskunluğu 06 Mayıs 2021 05:56
- Ruhlar Mezbahası İyi Günler 22 Nisan 2021 03:34
- Şiirci Geldi Haaanıım… 08 Nisan 2021 00:00
- Ata Abi 25 Mart 2021 05:08
- “Yurtsama”dan “gündedün”e “nostalji”nin çağrıştırdıkları 10 Mart 2021 23:20
- Gönülçelen kelimeler atlasım 25 Şubat 2021 05:00
- Harfiyat 10 Şubat 2021 22:41
- Utanç ne yana düşer usta... 28 Ocak 2021 04:20
- “... Ve Herkes için Adalet” 13 Ocak 2021 23:15
- Yattığınız yer incitmesin… 31 Aralık 2020 04:38
- San(a)saryan’dan Su’ya Mahsus Mahaller 09 Aralık 2020 22:44
- Ölüm, adın kalleş olsun… 26 Kasım 2020 04:03
- Depremin ruhsal sarsıntısı 12 Kasım 2020 04:59
- Notaların savaşla hesaplaşması 29 Ekim 2020 05:11
- Hırsızlar mağarası 15 Ekim 2020 00:00
- İyi ki TTB var! 01 Ekim 2020 06:30
- Heybeliada Sanatoryumundaki Hayalet 17 Eylül 2020 00:02
- Otokinetik etki ve norm oluşturma 03 Eylül 2020 05:06
- Ödemişli Muzaffer’den Amerikalı Sherif’e 20 Ağustos 2020 00:51
- Uygun adım marş!… 06 Ağustos 2020 05:18
- ERK-EK 23 Temmuz 2020 04:57
- İçimdeki yangın 09 Temmuz 2020 05:18
- Dededen toruna “Barış”ın inşası 25 Haziran 2020 01:00
- Esaretten kaçan köleden hasta, kamçıdan tedavi üretmek 11 Haziran 2020 00:00
- Kerli ferli yalanlar ve sosyal uyum 28 Mayıs 2020 00:00
- Elma dersem çık… 14 Mayıs 2020 00:30
- Yaşam için ölüme yatanlar 30 Nisan 2020 02:08
- Bastırılan geri döner 16 Nisan 2020 00:00
- Miasmadan Covid-19’a sağlıkçıların salgından korunma önlemleri 02 Nisan 2020 02:49
- Şimdiki zamanda bir distopya: Covid-19 18 Mart 2020 20:30
- Şehitler tepesi 05 Mart 2020 00:30
- Özlerimize kıymayın efendiler! 20 Şubat 2020 00:30
- Acının tonu 06 Şubat 2020 00:00
- Başlarken… 29 Ocak 2020 23:20