24 Kasım 2022 15:05

İstanbul Kent Savunması: Kabataş’ta ikinci martı projesine hayır

İstanbul Kent Savunması, Kabataş’ta deniz kıyısına yapılmak istenen "Martı projesini" eleştirerek, böyle bir yapılaşmanın doğuracağı risklere dikkat çekti.

Fotoğraf: Eylem Nazlıer/Evrensel

Paylaş

İstanbul Kent Savunması, İstanbul’un en önemli transfer merkezlerinden biri olan Kabataş için İBB’nin hazırladığı yeni proje hakkında basın toplantısı düzenledi. Beyoğlu’nda bulunan Çevre Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi’nde yapılan basın toplantısında, projenin bu hâliyle ikinci bir Martı Projesi olduğuna dikkat çekildi. Açıklamada, Kabataş’ın denizle ve sahille ilişkisini tamamen kesen böylesine bir büyük yapının inşa edilmesi, İstanbul’a yapılacak en büyük kötülüklerden biri olduğunun aktarıldı, "Deniz kıyısında, silueti tamamen kesecek yaklaşık 11 metre yüksekliğinde ve metrelerce uzunlukta bir alan-yapının Kabataş için uygulanmasını bırakın, düşünülmüş olmasını dahi anlamakta zorlanıyoruz” denildi. Açıklamada ulaşıma bir çözüm olarak ortaya konan projenin ulaşımın giderek daha da kilitlenmesini beraberinde getireceği uyarısında bulunuldu.

Basın toplantısında İstanbul Kent Savunmasından Deniz Özgür, Yıldız Teknik Üniversitesi eski İnşaat Fakültesi Ulaştırma Anabilim Dalı emekli öğretim görevlisi Prof. Dr. Zerrin Bayraktar ve ŞPO İstanbul Şube Başkanı Pelin Pınar Giritlioğlu katıldı.

"YENİDEN HAYATA GEÇİRİLMEYE ÇALIŞILIYOR"

İstanbul Kent Savunması adına açıklamayı Deniz Özgür gerçekleştirdi. “Kabataş’ta ikinci Martı projesine hayır” diyen Özgür, “İstanbul’un en önemli aktarma merkezlerinden ve Boğaz’ın en güzel silüetine sahip alanlarından Beyoğlu kentsel sit sınırları içinde kalan Kabataş, yeniden kentin ve kentlilerin gündeminde. 2016 yılından bu yana sürüncemede kalan Kabataş Meydan Düzenlemesi ve Aktarma Merkezi Projesi, yeniden hayata geçirilmeye çalışılıyor” ifadelerini kullandı.

Kabataş sürecinde yakın dönemde yaşanan gelişmeleri ise Özgür şu şekilde kamuoyu ile paylaştı:

  • İBB’nin talebiyle MSGSÜ’den akademisyenlerin yürütücülüğünde bir katılımcı süreç, 2020 yılının Temmuz ayında başladı. Bu süreç kapsamında 7923 anket yapıldı; onlarca toplantı organize edildi; muhtarlar, ilgili kurumlar ve bağımsız kent örgütleriyle görüşmeler yapıldı.
  • Katılımcı süreç devam ederken, Etüd ve Projeler Daire Başkanlığı, Kabataş için, çalışma grubunun bilgisi dışında, projeyi IND Mimarlık isimli ofise ihale etti.
  • Söz konusu projenin, yine çalışma grubundan habersizce 2021 yılı Ağustos ayında 2 No’lu Kültür Varlıklarını Koruma Kurulu’nda görüşüldüğünü ve onaylandığını biliyoruz.
  • Kurul kararını ve projeyle ilgili çeşitli görsellerin dolaşıma girdiğini öğrenir öğrenmez İstanbul Kent Savunması (İKS) olarak 27 Mart 2022 tarihinde Kabataş İskelesi önünde bir basın açıklaması yaptık ve açıklamada süreçle ilgili kaygılarımızı ve sorularımızı ilettik.
  • Süreçle birlikte öğrendik ki katılımcı planlama adına yapılan çalışmaların tamamı kâğıt üstünde kaldığı gibi, planlama ekibinin hazırladığı final raporu kamuoyuyla paylaşılmamıştır.
  • Açıklamanın hemen ertesinde, Nisan ayı başında Etüd ve Projeler Daire Başkanlığı’nın da bağlı olduğu genel sekreter yardımcısı ile bir görüşme yaptık ve hazırlamış oldukları proje görsellerini inceledik. Daha sonra dönüş yapacağımızı belirterek ayrıldık.
  • 2022 Temmuz’unda yeni atanan Etüd ve Projeler Daire Başkanı ile bir görüşme yaptık. Bize proje kesitleri gösterildi ve sürecin artık müzakereye kapalı olduğu belirtildi. Bunun yerine bir maket hazırlayarak İstanbullulara projeyi sergileyeceklerini belirttiler. Biz İKS olarak önceki görüşmeden yola çıkarak hazırladığımız 6 Temmuz 2022 tarihli değerlendirme metnimizi, daire başkanına bizzat elden ilettik.
  • Söz konusu maket, yaklaşık 4 aydır Mecidiyeköy Metro İstasyonunda sergilenmeye devam ediyor.

"ESKİ PROJENİN AYNISI"

Özgür, “Projenin maket yoluyla sergilenmesi, bizlere, katılımcılık ile başlatılan bir sürecin, öneri ve katkı yapmanın imkânsız hâle geldiği bir aşamaya doğru ilerlediğini gösteriyor ki, bu durumu yaşadığı kente duyarlı tüm İstanbullular adına çok üzücü buluyoruz. Biz projenin, bu hâliyle ikinci bir Martı Projesi olduğunu düşünüyoruz! Kabataş’ın denizle ve sahille ilişkisini tamamen kesen böylesine bir büyük yapının inşa edilmesi, İstanbul’a yapılacak en büyük kötülüklerden biri olacaktır. Deniz kıyısında, silueti tamamen kesecek yaklaşık 11 metre yüksekliğinde ve metrelerce uzunlukta bir alan-yapının Kabataş için uygulanmasını bırakın, düşünülmüş olmasını dahi anlamakta zorlanıyoruz. Ayrıca iklim krizi ve afete karşı dirençlilik açısından baktığımızda da kıyı şeridinde böylesine büyük bir yapılaşmanın doğuracağı risklerin hesaba katılması gerektiğini düşünüyoruz” dedi.

‘İTİRAZLAR VE TALEPLER:

Özgür itiraz ve taleplerini şu sekilde sıraladı:

  • Kabataş’a, denizle ve sahille ilişkimizi kesecek devasa bir beton kütle yapılmasını kesinlikle reddediyoruz!
  • Aktarma Merkezi işlevinden dolayı zaten yoğun olan araç ve insan trafiğine, sergi salonları, kütüphaneler vs. gibi fazladan yük getirmesi kaçınılmaz olan fonksiyonların tamamen kaldırılmasını istiyoruz!
  • Hafif iskele yapıları ile söz konusu transfer merkezi işlevinin yerine getirilebileceğini düşünüyor ve bunu ısrarla talep ediyoruz! Önceki projenin kötü imajı ve akıbetine yaslanarak şimdikinin dayatılmasını doğru bulmuyoruz!
  • Kıyıların anayasal güvence altında herkese ait kamu malları olduğunu, halkın serbestçe ve güvenle kullanımına hizmet etmesi gerektiğini bir kez daha hatırlatıyoruz.
  • Bugüne kadar projenin kaça mal olacağına dair hiçbir bilgi kamuoyuyla paylaşılmamıştır. Kamu yararı gözetilerek hazırlandığı söylenen bu proje için ne kadarlık bir bütçe öngörüldüğünü yine kamu yararı adına öğrenmek istiyoruz.

"SORUNLAR DEVAM EDİYOR"

Özgür’ün ardından ŞPO İstanbul Şube Başkanı Pelin Pınar Giritlioğlu söz aldı. Giritlioğlu, Kabataş Martı Projesinin başladığı günden bu yana sorunlarla devam ettiğinin altını çizdi.  2019 öncesi başlayan bu projenin,  yeni belediyenin yönetimin göreve gelmesiyle bir kent suçu olarak belediyenin önüne bırakıldığına söyleyen Giritlioğlu, “Yeni bir katılımcı sürecinin başlaması yönünde bir yol açıldı. Hepimiz için umut verici bir gelişmeydi bu. Fakat bu süreç giderek bir maketin halka tanıtılmasıyla neredeyse son buldu. Bu durum bize aslında projenin hem katılım ve diyalog açısından sorunları olduğunu gösteriyor. Teknik sorunlarının, planlamaya yönelik sorunların da devam ettiğini gösteriyor. Ve bir şeffaflık problemi olduğunu da anlatıyor” dedi.

"ÇATILARIN ÇİMENLE ÖRTÜLMESİ ORANIN BETONLAŞMADIĞI ANLAMINA GELMEZ"

“Hazırlanan raporlar, kamuoyuyla paylaşılmayan final raporu, üniversiteden arkadaşlarımızın içinde bulunduğu ekibin çalışmaları tamamen yok sayılacaksa o zaman bu katılım süreci neden başlatıldı” diye soran Giritlioğlu sözlerine şöyle devam etti: “Teknik açıdan projenin problemleri de devam ediyor. Tabii elimizde doğru dürüst veriler de olmasa da alanına baktığımız zaman yaklaşık 80-100 metre mesafedeki bir alanın bu projeyle gasbedildiğini söyleyebiliyoruz. Neredeyse 10-11 metre yüksekliğinde bir yapı. Üzerinin çimenle örtülmesi oranın betonlaşmadığı anlamına da gelmiyor.  Çatıların çimenle örtmek bu projelerin meşrulaştırma aracı olarak kullanılmaya başlandı.”

"TRAFİK İÇİNDEN ÇIKILMAZ HAL ALACAK"

Çok kısa bir süre sonra Kabataş'taki trafik yoğunluğuyla içinden çıkılmaz hal alacağına dikkat çeken Giritlioğlu, "Şu anda bunu Galataport bölgesinde nasıl araçların kilitlendiğini görüyoruz. Biz bunu 2005 yılında Galataport toplantısında oda olarak dile getirmiştik. Burası bu trafik yükünü kaldırmayacak demiştik. Şimdi üzerine Martı Projesiyle birlikte artık içinden çıkılmaz bir yer haline geleceğini göreceğiz. Yani aslında ulaşıma bir çözüm olarak ortaya konan bir proje ulaşımın giderek daha da kilitlenmesini beraberinde getirecek, çözümsüz bir noktaya doğru taşıyacak” dedi.

"KIYI ALANLARI HALKA AİTTİR"

Kıyı alanların halka ait olduğunu da aktaran Giritlioğlu son olarak şunları söyledi: “Anayasa da kıyı alanları halka ait kamu malları olarak da bulunuyor. Böyle bir alanın kamunun elinde olması tek başına yetmiyor, bir beton projeyle gasp olması kıyı alanlarından yararlanma hakkını insanların elinden alıyor. İçindeki kütüphane ve sergi salonu gibi kamusal yapıların yer alışı bu projeyi meşrulaştırmıyor. Biz bu yaklaşımı millet bahçelerinde de görüyoruz içlerinde işte konser alanları kongre alanları, sergi alanları, fuar alanları ama biz şu onun görüyoruz ki bunlar da aslında millet bahçeleri gibi bir projeyi meşrulaştırmak için kullanılan fonksiyonlar. Burada da aslında aynı yaklaşımı görüyoruz. Biz burada buranın hiç de ihtiyacı olmayan bu tip fonksiyonları istemiyoruz. Buranın amacına uygun kullanılmasına hafif yapılarla ve olabildiğince açık alan olarak korunmasını talep ediyoruz. Ve şeffaf yürütülmesini de bir kere daha vurguluyoruz.”

"MÜCADELE EDECEĞİZ"

Yıldız Teknik Üniversitesi eski İnşaat Fakültesi Ulaştırma Anabilim Dalı emekli öğretim görevlisi Prof. Dr. Zerrin Bayraktar, “Gelen yönetimden çok umutluyduk. Onlar bir katılım süreci başlattılar. Bir şeyler yapılıyor zannettik ama sonuçta çıkan şey yine bizi hüsrana uğrattı” diyor ve sözlerine şöyle devam ediyor:  “Projede otoparkın bir kat olacağı söyleniyor. Ama şantiyede çalışanlardan öğrendiğimiz iki kat otopark yapıldığına ilişkin. Kabataş bir aktarma merkezi. Buraya bir otoparkın yapılması son derece sakıncalı. Bize  ‘kamu yatırımı yapılmış,onlar boşa mı gitsin onun için oraya bir kat otopark yapacağız’ denildi. Böyle bir yere otopark yapılması bir kere Ulaştırma Mühendisliğine aykırı. Şehir planlamasına aykırı. Eski yönetim biri şöyle demişti; Adalara gidecek insan Avcılar'da oturuyorsa buraya nasıl gelsin? Avcılar'da oturan adam adalara gitmek için niye Kabataş'a geliyor ki? Sen Avcılar'dan  Adalar'a sefer koy.  Yani mantık yok. Ve bana eski yönetimin söylediği; İstanbul'u biz Dubai yapacağız. Bakın İstanbul'un tarihini, kıymetini bilmeyen insanlar. Ama şimdi yönetime gelenler de bizim arkadaşlarımız. Onlarda bizi dinlemiyor. Martıdan vazgeçtiler oraya bir tepe inşa ediyorlar. Ve tepenin de üstünü yeşille kapatarak meşrulaştırmaya çalışıyorlar. İBB Genel Sekreter Yardımcısı, ‘ne olacak, tepeye çıkar denize bakarsınız’ dedi. Yani ben niye tepeye çıkıp denize bakayım. İşimiz çok zor mücadele edeceğiz.” (İstanbul/EVRENSEL)

ÖNCEKİ HABER

Özlem Dursun’u darbederek öldüren sanığa ilk duruşmada ağırlaştırılmış müebbet

SONRAKİ HABER

Ankara tren kazası davasında 9 aydır raporu hazırlamayan bilirkişi için suç duyurusu

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa