Babacan gazeteciler ile buluştu: Açık sorular kapalı cevaplar
Babacan’ın çok sayıda gazeteciyi davet ettiği toplantıya katıldık. Kürt sorunundan adaylık konusuna, bir çok konuyu konuştuk…
![Babacan gazeteciler ile buluştu: Açık sorular kapalı cevaplar](https://staimg.evrensel.net/upload/dosya/222798.jpg)
Fotoğraf: Deva Partisi
Çağrı SARI
Türkiye tarihinin belki de en kritik seçimlerine altı ay kaldı. Artan yoksulluk ve iktidarın baskıcı tek adam yönetimi, insanlarda oluşan umutsuzluk ve çaresizliğe ek olarak erken seçim bombasının her an patlama olasılığı memleketi aylar öncesinden seçim sathına itti. Haliyle siyasi partilerin ittifak görüşmeleri, oluşan masalar, birliktelikler de gündemdeki yerini hiç kaybetmiyor.
2021 yılından beri var olan altılı masanın önemli partilerinden biri Deva Partisi. Vakti zamanında Genel Başkanı Ali Babacan’ın iktidar partisinin kurucusu olması, ülkenin çeşitli bakanlıklarında yer alması ancak bugün kurduğu parti ile beraber muhalefet kanadında durması, göz önünde olmayı hak ediyor.
Babacan her ne kadar “geçmişi konuşunca anlaşamadığımız noktalar oluyor, geçmişi değil geleceği konuşalım, yarınları konuşalım- yarınlarda anlaşalım” gibi flaş ve spotluk cümleler kurmuş olsa da geçmiş ile yüzleşmeden geleceğe adım atmanın sağlıklı olmayacağı bu gazetenin sayfalarında çokça kez yazıldı; bu konuyu tekrar tekrar konuşmak üzere şimdilik bırakalım.
Peki Deva Partisi bugün ne yapıyor? Nasıl bir çalışma içinde ve ne söylüyor?
Deva Partisi Genel Başkanı Ali Babacan parti heyetiyle beraber Swiss Otel Liwing’de gazetecilerle bir araya geldi. Tüm güler yüzü ve sakinliğiyle, parti teşkilatının nasıl örgütlendiğini anlattı, gazetecilerin de sorularını yanıtladı. 81 ilde örgütlenmiş, 180 bin resmi üyesi olması ve elbette iktidar hedefiyle yürüyen altılı masanın bileşeni olması, Deva Partisi’nin memleketin temel konularında ne dediğine dair merakı artırıyor. Kaldı ki medyada çeşitli ambargolara takıldığını biliyoruz. Bu nedenle gazetecilerle sık buluşup, derdini anlatma çabası takdir edilesi.
Dünkü buluşmada gazetecilerin sorularında temel olarak Deva’nın yaptıklarından çok yapmadıkları vardı. Tüm toplantı neredeyse iki temel noktaya kilitlendi. “Adaylık konusunda neden geç kalındı” “Deva Partisi ve altılı masa Kürt sorunu konusunda ne diyor?”
Babacan herkesi dinleme ve meraklarını giderme gayretiyle soruları cevaplasa da gazetecileri bu konularda tatmin etmediği söylenebilir.
Fotoğraf: Deva Partisi
KAPALI CEVAPLAR
Altılı masaya ilişkin soruları, masadaki mutabakatın tam anlamıyla sağlanmaması dolayısıyla kapalı olarak cevapladı ancak kendi partisine dönük soruların bir bölümünü de açıklıkla cevapladığı söylenemez. Sondan başlayarak ilerleyelim. “Kürt sorunu konusunda bu masa ne diyor? Seçimleri belirleyecek kadar önemli Kürt seçmene dair yaklaşımları ne?” Örneğin AKP bu alana istediği gibi müdahale ederken, (yeri geliyor Öcalan mektubu okuyor, Öcalan ile görüşüyor, HDP ile görüşüyor ama yeri geliyor Rojava’yı bombalıyor) altılı masanın sessizliği söz konusu. Bu alana müdahil değil. Sınırlı tepkiler oluyor, sınır ötesi harekat konusunda, Deva’dan günler sonra gelen açıklama gibi… Bir çekimserlik- geri durma söz konusu. Babacan’ın bu ve benzer çerçevedeki sorularına kaçamak yanıt verdiğini söylemek mümkün.
Şöyle ki;
En az 6 milyon seçmeni olan HDP konusunda “Biz görüşüyoruz sıkıntı yok” cevabı veren Babacan, Kürt sorunu için “AKP Kürt sorunu yoktur diyor, biz Kürt sorunu vardır” yanıtını veriyor. Hemen soralım: Bu sorun Cumhuriyet tarihinin en köklü ve en yakıcı sorunlarından biriyken daha net kapsamlı bir açılımı hak etmez mi?
Babacan’ın bu söylemi kimseyi tatmin etmemiş olmayacak ki gazetecilerin ısrarla “Kürt sorunu vardır derken, nedir peki? Örneğin anadil konusuna nasıl yaklaşıyorsunuz” sorusuna verdiği retorik cevabı da, yukarıdaki cevabın yanına iliştirelim: “Anadil yerine anadili diyoruz, çünkü annelerimizin dili, evde konuşulan dildir anadili. Meclis’te Kürtçe bilinmeyen dil olarak geçiyor, İngilizce, Fransızca konuşulurken Kürtçenin konuşulamadığı bir yer olamaz.”
Israrla sorulan sorular karşısında itidalli davranmaya çalıştığını gözlemlediğim Babacan’ın Kürt sorununu temel olarak demokratik çözüm, temel haklar, özgürlükler çerçevesinde ele alınacağını söylediğini de ekleyelim.
Ancak kendisinin “özgürlükler çerçevesinde çözeceğiz” diyerek tarif ettiği Kürt sorunu milyonları ilgilendirirken bir sorunken daha cesaretli ve net vaatleri hak ediyor. Kaldı ki Babacan’ın aktardığına göre, “Üyelerine önceki seçimlerde hangi partiye oy verdiniz” diye sorduklarında, yüzde 10’u HDP yanıtı vermiş…
DURGUN BİR ALTILI MASA
Pek çok konunun konuşulduğu toplantıda, kilit konulardan biri beklenildiği gibi altılı masanın adayına dönüktü. Bu konuda gazeteciler peş peşe bir dizi eleştiriyi de sundu. Her ne kadar gazeteciler, Deva Partisi tarafından çağrılmış olsa da Deva’nın altılı masanın önemli bir parçası olması soruların sık sık bu yönde olmasına yol açtı.
Altılı masa kurulalı neredeyse bir seneyi doldurdu. Defalarca bir araya geldiler, çeşitli açıklamalar da yapıldı ancak ortada “güçlendirilmiş parlamenter sistem” için bir araya gelindiğinin ötesinde bir adım söz konusu değil. Buraya pazartesi günü Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem kapsamında hazırladıkları anayasa çalışmasını anlatacaklarını ekleyelim. Ancak bu masanın ekonomiden, dış politikaya, Kürt sorunundan, eğitim konusuna kadar neler vaat ettiğini bilmiyoruz. Deva Partisi her ne kadar çeşitli organlarında broşürler hazırlamış ve seçim sonrası çalışmaları yapmış olsa da altılı masadaki durgunluk, Türkiye’deki pek çok kişinin de sorguladığı konu. Adayın da açıklanmaması bu durgunlukla beraber tartışılıyor.
ADAY KİM?
Babacan’a göre, altılı masada birçok konuda uzlaşma sağlanmamışken bir aday açıklanması doğru değil. Zira, soruların muhatabı olacak aday, hangi konuya ne cevap verecek…
Taktiksel olarak bu kısım elbette tartışılabilir. Zaten Türkiye’deki tartışmaların “adaylık” konusuna sıkışması ve memleketin asıl sorunlarının görmezden gelinmesi başka türlü bir sorun. Ancak hem bir gazeteci hem de bir vatandaş olarak ben merak ediyorum, bu kadar toplantı yapan, bir araya gelip dağılan altılı masada basına geçilen kısa mesajlar dışında ne konuşuluyor? Örneğin Türkiye’yi nasıl bir ekonomi modeli ile yönetecekler? Dış politikada nasıl bir siyaset izlenecek? Yine biz Davutoğlu’nun yönettiği “Stratejik derinlik” te bir dış politika mı göreceğiz? Kürt sorununda hangi adımlar atılacak?
Bu ve benzeri birçok konuda “kapalı” konuşan Genel Başkan Ali Babacan’ın yukarıda saydığımız özellikle “demokrasi” çerçevesindeki konuları seçim sonrasına attığını da ifade edelim. Babacan'ın cesaretsizlikten mi, somut programsızlıktan mı bilinmez topu hep taca attığını söyleyebiliriz. Babacan’ın buna gerekçesi ise “iktidarın bu durumu kullanabileceği” kaygısı. Yani mealen ‘İktidar masayı dağıtır, gerilim çıkarır, en iyisi biz bu seçimi alalım, sonrasında hallederiz…” der gibi.
Gerçekten halledilir mi? Peki o zaman, halk seçime giderken hangi programa, neye oy verecek?
Evrensel'i Takip Et