5 Ocak 2023 03:45

Tacim ÇİÇEK

Şiir söz konusu olunca, şiir yazan da yazmayan da bir tanımlama yapar kendince. Çünkü edebiyatın bir türü olarak en kolay yazılan olduğu gibi bir yanılgı var maalesef ki ve oldukça da yaygındır. Bunun nedeni üzerinde işinin uzmanı kişiler durabilir, hatta anlamamız için sayfalar dolusu yazı da yazabilir ama ben naçizane iki nedene dayandırabilirim bu yanılgıyı: İlki, şiirin duyguların ifade aracı olması, ikincisi, yolu yazıyla, edebiyatla kesişenin okumaya olmasa bile yazmaya şiirle başlaması… İşte bu iki nedenden dolayı şiir kolay yazılır sanılıyor bence. Oysa öyle değil, Behçet Necatigil’den ödünç alacak olursam: Şiir, esinle ya da eskilerin deyişiyle esin perisiyle yazılmaz; kökü derinde olan bilgi birikimidir, zamanı gelir uç verir. Serde şairlik olması da bazen değil çoğunlukla yetmeyebilir, işçilik, sabır, emek ve sözcük ekonomisine uymak gibi gibi ‘olmazsa olmaz’lar da bu sevdaya, tutkuya dahildir…  Bunlar olmasa bile şiirin okunmasından çok yazılıyor olması bana şair ve şair geçinenler kadar şiir tanımı olduğu düşüncesini anımsatıyor. Çünkü birçok şiir tanımı yapılabilir ama ortak bir şiir tanımında anlaşılmaz… Bu yüzden de has şairleri ve şiirleri seçmek de okura kalıyor.

KELİMELER VE RENKLER 

Ali Ekber Ataş bunları biliyor. İlk şiir kitabı olan ‘Düşler Yanarken’de (Artshop-2011), ‘Nil Geçer Gözlerinden’ (Kanguru-2017) ve ‘Şairler de Yanar’ da (Artshop-2018) olsun, kendini tekrar etmek gibi görünse de bunun üstünde bir anlayışla neredeyse aynı şiiri yazıyor. ‘Aynı şiir’den kastımı da belirteyim: Kimi ressamın sokak çiçekçileri, sokak çalgıcıları gibi ortak temalı ardışık tablolarla sergiler açması gibi şiirler yazmış olması… Daha somutlaştıracak olursam değerli dostum özgün ve has Ressam Ahmet Yeşil’in resme ilk başladığı yıllarda cansız vitrin mankenleri gibi çıplak kafalı insanlar; son zamanlarda da türlü ip görünümlü özgün çalışmalarla tablolar yapması gibi… Aslında bu tarz oldukça zor, bir zaman resme de merak sarmış, bu konuda az da olsa bilgisi olan biri olarak, işin zorluğundan söz ediyorum. Birikim, işçilik, sabır ve özgünlük olmazsa kuru bir tekrara düşer bu işe soyunan, şair de yazar da ressam da… Şairlik, yazarlık da bir bakıma ressamlığa benzer, ilkinin malzemesi kelimeler, ötekininse renkler…

DIŞ-KONULARI İÇSELLEŞTİRMEK

Ali Ekber, tekrara düşmemek için ilk ve son kitap adlarının benzerliğinde olduğu gibi dış konulardan soğurup iç konulara dönüştürdüğü şiirlerini görünür yaparken çok çabalamış, bunu bir yere kadar başarabilmiş ama şiir anlamında beyinsel beslenme yaptığı birçok şairin de ister istemez sesini, kalıp anlamında da biçemini sıklıkla kullanmış. Birkaç örnek vermek gerekirse, ‘bir bilsen’ demesi A. Arif’ten, ‘gülen bıyıklarıyla…’ Nâzım’dan, ‘hey hey’ gibi nidalar da çok önemsediği ve belki de şiirinin sesinden ve kalıp anlamında biçeminden yararlandığı şair de Enver Gökçe’dir. Bunlar da değil sevdiği türkülerden, okuduğu başka şairlerden de bu tür benzerlikler, alıntılar var ama tırnak içinde ya da italik biçiminde değil; doğrudan… Bu durum zorunluluktan belki, belki de şiirine yedirdiği dış konuları içselleştirirken aynı etkiyi yaratmak istemesinden… Bilinmez. 

HİKAYESİ OLAN ŞİİRLER

İçine doğdunuz coğrafya, ülke, siyasal iklim bilinciniz geliştikçe yaşamak zorunda kaldıklarınız ister istemez yapıp ettiğiniz sanatsal, yazınsal türlere de yansıyacaktır. Ali Ekber de ‘Düşler Yanarken’deki beş bölümde, Denizlerden, Madımak Kıyamı’ndan, İlhan Erdost’tan söz etmesi boşuna değil… ‘Nil Geçer Gözlerinden’ ise dört bölümden oluşuyor. Babasına, Can Yücel’e, O. Karaveli’ye, Emin Özdemir’e, Cevat Çapan’a, İdris Atmaca’ya adadığı çoğu ‘mensur şiir’ diyebileceğimiz; hikayesi de olan şiirlerdir. Ama sadece bunlarla da sınırlı olmayan yine ilk şiir kitabındaki ana izlekleri yeniden işlediği şiirler de var. ‘Şairler de Yanar’da da benzer dış konulu şiirler söz konusu. Bu belki de Ali Ekber’in yakın tarihimize tuttuğu şairlik lambasıyla bize göstermek ve unutturmamak istedikleridir. Sahi ne demişti Büyük Şair Enver Gökçe: İnsan nasıl yaşarsa öyle düşünür…  Ali Ekber de onun bu sözünden yola çıkmış biri ve bu yüzden insanımızın yaşadıklarını görünür yapıyor. Bize düşen de onu dinlemek oluyor. (pardon okumak…)

Evrensel'i Takip Et