ÇMO İzmir Şube Başkanı Tanyeri: Hava kirliliği insan sağlığını tehdit ediyor
Hava kirliliğini konuştuğumuz ÇMO İzmir Şube Başkanı Serhat Tanyeri, “Kent içerisindeki ve çevresindeki sanayi tesisleri, taş ocakları ve yoksullaşma kentin hava kalitesini olumsuz etkiliyor” dedi.
Fotoğraf: Pixabay
Ramis SAĞLAM
İzmir
Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) raporlarına göre, dünya çapında her yıl yaklaşık 7 milyon insan hava kirliliği nedeniyle yaşamını yitiriyor. Raporlara göre, bu kayıpların yaklaşık 4 milyonu dış ortam hava kirliliğinden, kalan yaklaşık 3 milyon ise iç ortam hava kirliliğinden kaynaklanıyor.
Raporlarda göze çarpan diğer önemli faktör ise dünya genelinde 15 yaş altı çocukların yüzde 93’ü DSÖ’nün belirlediği partiküler madde (PM) 2.5 sınır değerini aşan bölgelerde yaşıyor. Rapora göre, Türkiye’de ise her yıl hava kirliliğine bağlı yaklaşık 30 bin kişi hayatını kaybediyor. Hava kirliliğini etkileyen çevre faktörlerini Çevre Mühendisleri Odası (ÇMO) İzmir Şube Başkanı Serhat Tanyeri ile konuştuk.
"SANAYİ TESİSLERİ HAVA KALİTESİNİ OLUMSUZ ETKİLİYOR"
İzmir’de plansız yapılaşma ve yeşil alanların yok olmasının hava hareketini sağlayacak koridorların ortadan kalkmasına neden olduğunu belirten Tanyeri, kalitesiz yakıt kullanımı, Aliağa bölgesindeki kirletici vasfı yüksek tesisler, kent içerisindeki ve çevresindeki sanayi tesisleri, taş ocaklarının kentin hava kalitesini olumsuz etkilediğini söyledi.
2022 yıllık ortalama azot dioksit değerlerinin Aliağa, İzmir Eğitim, Karşıyaka ve Konak istasyonlarında ulusal sınır değerlerin üzerinde olduğunu söyleyen Tanyeri, “DSÖ standartları ile karşılaştırma yapıldığında PM10 (çapı 10 mikron ve daha küçük partikül maddeler) ve PM2.5 değerlerinin tüm istasyonlar için sınır değerlerin üzerinde kaldığı görülüyor. İzmir’de geçmiş dönem hava kalitesi verileri bulunan 9 istasyondaki PM ve kükürt dioksit değerlerin incelenip, ilgili yönetmeliğin sınır değerleri ile karşılaştırıldığında 2019, 2020 ve 2021 yıllarında kükürt dioksit değerlerinin tamamının tüm istasyonlarda sınır değerlerin altında kaldığı, partiküler madde değerlerinin sık sık limitlerin üstüne çıktığı gözlemleniyor” dedi.
"HAVA KALİTESİ ÖLÇÜM İSTASYONLARI YETERSİZ"
Ülkemizdeki yönetmelikte de bu kirleticilerin ölçülmesi, değerlendirilmesi ve önlemler alınmasının zorunlu olduğuna dikkat çeken Tanyeri, “Hava kalitesi verileri incelendiğinde, istasyonlarda her kirleticinin ölçülmediği, istasyonların kurulduğu yerlerin yetersiz olduğu görülüyor. Ölçüm verilerindeki eksiklikler ve istasyon yerlerinin kirletici ölçümlerini doğru yapacak yerlerde kurulmamaları nedeniyle hava kalitesi verilerinde yetersizliklerle karşı karşıya kalınıyor” diye konuştu.
"HAVA KALİTESİ YÖNETİM PLANI HAZIRLANMALI"
Hava kalitesi seviyelerinin iyileştirilmesi için etkin bir hava kalitesi yönetim planı hazırlanması gerektiğinin altını çizen Tanyeri, “İzmir’de iyi bir hava kalitesi yönetimi oluşturulabilmesi için öncelikle emisyon envanteri yapılarak kirletici kaynakların, bu kaynaklarda oluşan kirletici tür ve miktarlarının, kaynakların hava kalitesi seviyelerine etkilerinin belirlenmesi gerekir. İzmir Büyükşehir Belediyesi tarafından kurulan ölçüm istasyonları kent merkezi içerisinde yer alıyor. Hava kalitesi ile ilgili değerlendirmenin daha sağlıklı yapılabilmesi için özellikle sanayi tesislerinin yoğun olduğu Aliağa, Torbalı, Kemalpaşa gibi bölgelerde de bu ölçümlerin yapılması gerekli. Bu ilçelerdeki ölçüm istasyonlarından veri alınamaması İzmir kenti hava kalitesi verilerinin de yetersizliğini ortaya koyuyor” dedi.
"YÜKSEK VE BİTİŞİK YAPILAR HAVA KORİDORLARINI ORTADAN KALDIRDI"
Kentte özellikle belirli bölgelerde yüksek ve genelde bitişik nizam yapılaşmanın hava kalitesine getirdiği olumsuz etkilere de değinen Tanyeri, “Kat yüksekliklerinin arttırıldığı yasal düzenlemelerin hava koridorlarını ortadan kaldırdığı biliniyor. İzmir coğrafi yapısı nedeniyle atmosferik koşulların yarattığı olumsuz etkilere de açık olan kentte sorunu daha da büyütmektedir. Kentsel dönüşüm sürecinin rantsal dönüşüme döndüğü uygulama süreçlerinde; bütünsel planlamadan uzak, çevresel faktörleri değerlendirilmeden parsel bazlı planlama ve yapılaşma ile gelişen sürecin kentin hava kalitesine olumsuz etkilerini de göz ardı etmemek gerekiyor” ifadelerini kullandı.
"YOKSULLAŞMA KİRLENMEYİ ARTIRIYOR"
Ekonomik gelir seviyesi düşük bölgelerde kullanılan yakıtların ekonomik ve sosyal boyutunun çözülmesi gerektiğini söyleyen Tanyeri, “Ekonomik koşullar nedeniyle kömüre dönüş ya da kalitesi düşük yakıtların kullanımı gibi faktörlere sağlıksız kent yapılaşması eklendiğinde hava kalitesi olumsuz etkileniyor. Bu durum da özellikle hassas grupta yer alan çocuklar, hamileler, yaşlılar ve solunum yolu rahatsızlıkları olanlar başta olmak üzere sağlık sorunlarını arttırıyor” diye konuştu.
"ENDÜSTRİ BÖLGESİ ALİAĞA KİRLİLİK KAYNAĞI"
İzmir’de hava kirliliğinin en ciddi sorun olduğu Aliağa bölgesi için acil önlemler alınması gerektiğinin altını çizen Tanyeri, “İzmir ve Aliağa endüstri bölgesinde hava kirliliğine neden olan organik ve inorganik kirleticilerin düzeylerinin, kaynaklarının ve sağlık etkilerinin belirlenerek hava kalitesi yönetim planının oluşturulmasına yönelik çalışmalar yürütülmelidir. Mevcut tesisler iyileştirilmeli, bunların emisyonları en aza indirilmeli ve emisyon kontrol sistemlerinin sürekliliği sağlanmalıdır” dedi.
Tanyeri, Aliağa bölgesinde hava kirliliğini artırma olasılığı olan işletmelere, yeni emisyon kaynaklarına ve özellikle termik santrallerin kurulmasına kesinlikle izin verilmemesi gerektiğini ifade etti. Bölgede yapılması planlanan termik santral yatırımların durdurulması gerektiğini söyleyen Tanyeri, “Aliağa bölgesinde sanayileşmenin getirdiği sorunlara çözüm üretilmeden, bu bölgede yapılması planlanan yeni termik santrallere izin verilmemelidir. Kent içerisindeki ve çevresindeki sanayi tesisleri ile taş ocakları ile ilgili sorunları çözmeden sadece doğal gaz vb. daha az kirletici yakıt kullanımını teşvik olarak öne sürülen önlemler kalıcı ve etkili olmaktan uzaktır” diye ekledi.