11 Ocak 2023 04:27

Kötü zamanlar umudu besler

Prof. Dr. Mehmet TÜRKAY

Bu başlık, karanlığın sonu şafaktır gibi bir kendiliğenciliğe değil, bir irade kullanmaya dair düşünüldüğünde kendi anlamına kavuşacaktır. Çünkü kötülük her anlamıyla zoru ve zorbalığı kullanarak kendini var eder. Böyle zamanlarda zor ve zorbalık iktidardan mahalle çetesine kadar örgütlenir ve her türlü zoru kullanır. Bu bir vakadır ancak sorun, bu zor karşısında duranların ne yapacaklarıyla ilgilidir. Ne yapılacağına dair “beraber davranmak” önermesi gereklidir ancak hareket noktasına işaret eder. Mesele “nasıl” yapılacağına dairdir. Elbette sorunun teşhisinde ortaklaşmak ve çözümü kendi tarihselliğinde önermek bu anlamda önem kazanmaktadır. Kötü zamanlar umudu besler.

Kategorik olarak Türkiye’nin tarihsel bir eşiğe geldiği bütün muhalefet açısından kabul edilmiş görünmektedir. Bu eşiğin siyasal İslamcılar açısından anlamı yüzyıllık bir sürecin kendi ifadeleriyle güdülen “kin”i almak anlamını taşımaktadır. Burada siyasal İslamcılardan kastedilen bir tarikatlar koalisyonu olarak AKP ve MHP koalisyondur. Böyle bir iktidar yapılanmasının toplumun önemli bir kısmına dair vaatleri karşılık bulmaktadır. Peki, bu karşılık bulan vaatler ne anlama gelmektedir? Yaygın kitle açısından “manevi” karşılığı bir takım “maddi yardımlar” olabilir, ancak bu kadardır. İktidarın seçim sürecindeki tasarrufları bu anlayışın devamı anlamına gelecektir. “İyilik etmeyi” kullanan kötülük yaşanan sürece damgasını vurmuştur ve vurmaya devam etmektedir.

Bu koşullarda muhalefet ne yapmaktadır? Bu soruya, Millet İttifakında somutlanan altılı masanın yürüttüğü muhalefetin yapısı göz önüne alındığında muhtelif cevapların verilmesi mümkündür. Çünkü henüz net bir pozisyon alınamamış görüntüsü verilmektedir. Bu durum muhalefet açısından bir taktik anlamına da gelebilir. Nihayetinde iktidarın saldıracağı alanı daraltmaktadır. Olağan dışı siyasal koşullarda yaşanan bu süreç alışılmış siyaset yapma biçimlerini farklılaştırarak zorlayan, değiştirmeye dair bir özelliğe işaret etmektedir.

Böyle bir dönemeçte muhalefetin kendini tahkim etmesi kritik bir öneme sahiptir. Yaşanan koşullarda söz konusu tahkimat ancak HDP’nin öncülük ettiği Emek ve Özgürlük İttifakı ve diğer sosyalist parti ve bileşenlerle asgari mutabakatta buluşmakla mümkündür. Bu durum tüm taraflar açısından zor bir siyasi manevrayı gerektirdiği açık ve zorunlu görünüyor. Ancak, CHP dışında tüm bileşenlerinin sağ siyaset geleneğinden gelen bir yapının bu mutabakat konusundaki tereddütleri ve/veya suskunluklarının bir an önce netleşmesi gerekiyor. Bu bir yanıyla iyi niyetli bir temenni. Aslında AKP iktidarının sonlandırılması konusunda samimiyseler bu zaten mutabakat sorununu çözecektir. Samimiyete dair bir sorun varsa aslında bu kendi varoluşlarına dairdir.

Millet İttifakının, HDP ve temsil ettiği ittifak olmadan bir başarı göstermesinin mümkün olmadığı tüm taraflar açısından görünür durumdadır. Bu şartlarda HDP’nin cumhurbaşkanı adayı çıkarmaya dair kararı siyaseten doğrudur. Diğer taraftan Millet İttifakına kendilerine “mecbur” olduklarını hatırlatmak anlamına da gelmektedir. Bu elbette ucu açık bir süreçtir ve bir yanıyla HDP’nin kendi tabanına verdiği siyasi mesajdır. Bu bir şanstır. Silahla çözülemeyen sorunun bir tür mutabakatla çözülür hale getirilmesinin önü açılabilir. Tarihi bir misyonla karşı karşıya kalan Millet İttifakı bir samimiyet sınavıyla da karşı karşıya. Çünkü HDP hakkında kapatmaya dönük tasarruflar karşısındaki net olmayan tavrı güven sorununu da beraberinde getirmekte. Burada HDP’nin duruşu net, karar Millet İttifakının.

Başlıktaki vurguya dönersek, yaşanan siyasi ve hukuki zorbalığa karşı durmak geleceğe dair umudu beslemenin asli zeminidir. Yaratılan korku ikliminin bu zemini zedelememesinin tek yolu siyasi önceliklerden sıyrılıp ortak bir siyaset üretmekten geçmektedir. Bu vurgu yeni bir şey değil elbette, deneniyor da. Ancak hayat siyaseti beklemiyor. Yine de “Kötü zamanlar umudu besler” diyelim.

Evrensel'i Takip Et