24 Şubat 2023 13:10
/
Güncelleme: 14:28

EMEP İstanbul İl Örgütü: Rant projelerini durdurun, İstanbul halkını sürece dahil edin

EMEP İstanbul İl Örgütü, Maraş depremlerinin ardından yaptığı açıklamada, İstanbul'da acilen atılması gereken adımları sıraladı, "Rant projelerini durdurun, İstanbul halkını sürece dahil edin" dedi.

EMEP İstanbul İl Örgütü: Rant projelerini durdurun, İstanbul halkını sürece dahil edin

Fotoğraf: Burcu Yıldırım / Evrensel

Emek Partisi İstanbul İl Örgütü, Maraş merkezli yaşanan depremler ve beklenen Büyük Marmara Depremi’ne ilişkin “Deprem vergileri sermayeye açık çek olarak verildi” başlığıyla açıklama yaptı. 11 kentte yaşanan yıkımların hatırlatıldığı açıklama “Tüm İstanbullu emekçileri, işçileri, kadınları ve gençleri deprem gerçeğinin bir felaket haline gelmesinde etkili olan rant ve kâr hırsından beslenen hükümet ve sermaye politikalarının hesabını sormaya çağırıyoruz” ifadeleri kullanıldı.

Pazarcık ve Elbistan depremlerinin beklenen ancak hükümetin önlem almamayı tercih ettiği depremler olduğu belirtilen açıklamada, “Hükümet beklenen büyük deprem riskine karşı bölgede olabilecekleri her açıdan biliyorken; bu konuda kalıcı çözümler üretmek yerine; mevcut kâr ve rant dengesinin ve kendi politik geleceğinin devamı için tüm uyarıları kulak ardı etmiştir. Hükümet ve onun temsilcisi olduğu kapitalist düzen Türkiye’de 10 kent için her zaman önemli durumdayken; hükümet sermaye güçlerine kulak vererek onlarla birlikte zenginleşmesi halkın ölümüne tercih etmiştir. Hükümet yaygınlaştırmaya çalıştığı bu söylemle afet karşısında düştüğü aciz durumu ve binlerce insanın ölümünden ve yaralanmasından, kentlerin yaşanılamayacak hale gelmesinden doğrudan sorumlu olma halini bir kadermiş gibi göstermek istemektedir. Bu depremin “asrın felaketi”ne dönüşmesinin sebebi depremden önce alınmayan önlemler, kâr ve rant hırsı için göz yumulan usulsüzlükler ve deprem sonrasında uygulanabilir bir afet acil eylem planının olmayışıdır” denildi.

"HÜKÜMET DEPREMDEN ÖNCE ALMASI GEREKEN ÖNLEMLERİ ALMADI"

Emek Partisi İstanbul İl Örgütü imzasıyla yapılan açıklamada, Türkiye’de tek adam yönetimi ve onun temsilcisi olduğu burjuva siyaset anlayışın depremin sonuçlarını engelleyemediği ve ülkede yaşayan yurttaşlara yaşam hakkı sunamadığı belirtildi.

Hükümetin depremden önce alması gereken önlemleri almadığı, deprem sırasında ve sonrasında ise yurttaşları ölüme terk ettiği söylenen açıklamada, “Hükümetin bakanları deprem anından sonra kendilerini sorumlu gibi göstermek adına sahada görüntüler verseler de depremin en kritik saati olan ilk 24 saat içerisinde bölgede 13 milyonu geçen bir nüfus yaşıyorken ve binlerce bina yıkılmışken sadece 13 bin 740 personel bölgeye sevk edilebilmiştir. Depremin ilk 72 saati içerisinde ise sadece Hatay’da yıkıldığı tespit edilen bina sayısı 2 bin 749 iken bölgede çalışan personel sayısının 5 bini ancak geçtiği açıklanmıştır. Başta arama-kurtarma çalışmaları için bölgeye gönderilecek olan profesyonellerin ve gönüllülerin organize edilemediği, lojistik olarak gerekli olan acil ihtiyaçlar sağlanamadığı bu tablo içerisinde; devlet neredeyse hiçbir kurumunu tüm gücü ile sahada konumlandıramamıştır” ifadeleri kullanıldı.

Açıklama şöyle devam etti:

“1939 yılında Erzincan’da yaşanan ülke tarihinin en yıkıcı depremlerinden birinden bu yana geçen 74 senelik süre zarfı içerisinde başa gelen hükümetlerin hiçbiri deprem gerçeğine göre bir politik hatta konumlanmamıştır. 22 senedir ülkeyi yöneten AKP’de bu zincirin son halkasıdır. Deprem öncesinde alınması gereken önlemlerin hiçbiri alınmamış, depremin yıkıcı etkileri önlenememiş ve deprem sonrasında ortaya çıkan kaos ortamının önüne geçilememiştir. Yani depremin öncesi, deprem sırası ve sonrasında halkı güvenli şekilde yaşatmak için gerekli olan adımların hiçbiri atılmamıştır. Bunun yerine rant ve kâr hırsını ön plana alan kentsel dönüşüm ve imar barışı gibi adımlarla sermayeye kaynak yaratılırken; kentler daha da dayanıksız hale getirilmiştir. Depreme dayanıksız olduğu söylenen 1999 öncesi yapıların deprem bölgesindeki oranı yüzde 49 iken; yıkılan binaların büyük çoğunluğu 2001 yılı sonrası AKP döneminde yapılmıştır. Bu durum da açık şekilde denetleme ve düzenleme yetkisi elinde olmasına rağmen AKP’nin kentleri inşaat sermayesinin durmaksızın genişlemesi ve kâr elde etmesi için depreme dayanıksız şekilde bıraktığının kanıtıdır.

“DEPREM VERGİLERİ NEREDE”

‘Deprem vergileri nerede’ sorusuna ‘yola, köprülere harcandı’, ‘deprem vergileri depreme harcanmak zorunda değil’ şeklinde yanıt veren hükümet yetkililerinin itirafları ile birlikte bugün açısından toplanan deprem vergilerinin bir kuruşunun dahi deprem hazırlığı için değil; sermayeyi zenginleştirmek için oluşturulan fonlar için kullanıldığını açık şekilde göstermektedir. Toplanan 83 milyar 621 milyon 940 liralık bütçe ile Türkiye genelinde depreme dayanıklı 800 bin konutun üretilebileceği gerçeği yapılan araştırmalara göre açıkça ortadayken; depreme ve halka ayrılması gereken bütçe, sermaye güçleri için bir emniyet supabı görevi görmüş ve halk hükümetin tercihi ile yıkıma mahkûm edilmiştir.

“İSTANBUL’UN YÜZDE 67’Sİ 1999 ÖNCESİ YAPILAN YAPILARDAN OLUŞMAKTA”

İstanbul bugün için büyük bir depreme hiçbir şekilde hazır değildir. 1999’dan bugüne yapılan tüm uyarıların tersine adımların atıldığı kentte; rant kâr hırsı uğruna her toprak parçası inşaata açılmış, inşa edilmekte olan ve var olan yapıların denetimi yapılmamıştır. Kentte kâr ve rant hırsı o derecede yoğunlaşmış durumdadır ki İstanbul’da depreme karşı hazırlık yapmak için tek bir adım dahi atılmaz ve bütçe ayrılmazken; kent ‘mega projeler’ olarak nitelendirilen ve sermayeyi zengin eden birçok proje için talan edilmiş durumdadır.

İBB’nin yaptığı son tespitlere göre kentte büyük bir deprem anında birinci dereceden risk yaratacak 318 bini aşkın yapı bulunmaktadır. İstanbul’un yüzde 67’si 1999 öncesi yapılan yapılardan oluşmakta ve bu durum kenti deprem açısından çok daha denetimsiz hale getirmektedir. İstanbul açısından olası bir depremde oldukça önemli olacak olan afet toplanma alanları rezidans, gökdelen veya AVM yapımı için ranta açılmış durumdadır. Kentin her sokağından rant ve kâr elde etmeye çalışan sermaye güçleri ve onlara bu alanı açan iktidar, kenti günden güne daha da savunmasız hale getirmiştir.

İSTANBUL İÇİN ACİLEN ATILMASI GEREKEN ADIMLAR

  • İstanbul’un deprem riskini artıran sermayenin sınırsız rant ve kâr politikalarında vazgeçilmelidir. İstanbul içerisinde deprem riskini artıran ve kenti depreme daha da dayanıksız hale getiren tüm mega projeler ve inşaat projeleri durdurulmalıdır. Kanal İstanbul gibi İstanbul içi yarardan çok zararı olan projelerin 75 milyar lirayı geçecek olan ihale bedelleri sermayenin kasasına akmak yerine kamu politikaları için kullanılmalıdır. Yine aynı şekilde İstanbul’un değerli kent merkezleri ve ekolojik alanlarından hükümetin TOKİ ve Emlak Konut ile öncülük ettiği rant projeleri durdurulmalıdır. Bu projeler için harcanan bütçe ve verilen teşvik İstanbul’da depreme dayanıklı mekânlar üretmek ve var olan yapıları da depreme dayanıklı hale getirmek için kullanılmalıdır.
  • İstanbul’da deprem riski taşıyan bölgelerde halkın barınma hakkını garanti altına alacak depremle mücadele seferberliği başlatılmalıdır. Bugün açısından İstanbullu işçiler ve emekçilerin ikamet ettikleri binaların büyük çoğunluğu depreme dayanıklı halde değildir. Bu durum emekçilerin sağlıklı ve güvenli şekilde ikamet edecekleri barınma mekânları sağlanmadan sadece yıkımlarla çözülebilecek bir durum değildir. Öncelikle depremden etkilenecek alanlarda hızlıca taramalar yapılmalı, emekçiler evsiz bırakılmadan barınma hakkı garanti altına alınarak bu alanlardan tahliye edilerek olumsuz durumların önüne geçilmelidir.
  • İstanbul’un yüzde 32’sini kapsayan kentsel dönüşüm alanları ve bunu bağlayan 6306 sayılı yasanın mevzuatları yeniden gözden geçirilmeli ve kamusal bir anlayışla depreme hazırlıklı bir İstanbul’u inşa etmek için hazırlanmalıdır. Kentsel dönüşüm uygulamalarının bütününde ortaya çıkan müteahhit ile yurttaşlar arasındaki kar pazarlığı döngüsü ortadan kaldırılmalı, kentsel dönüşüm bina ölçeğini aşan şekilde depreme dayanıklı mahalleler, ilçeler inşa edilmesini önceleyecek şekilde revize edilmelidir. Kentsel dönüşüm projeleri içerisinde sıklıkla görülen sermayenin kâr ve rant hırsına kurban edilen ve evsiz kalan emekçilerin yaşadıkları sorunlar ortadan kaldırılmalıdır.
  • İstanbulluların riskli alanlardan tahliyesi açısından kentte bulunan 800 bin birimlik kullanılmayan konut stoğunun gerekli testlerden geçilerek kullanıma sokulabileceği gerçeğine uygun olarak hareket edilmelidir. İstanbul konut fazlası olan ve bu konutların sermayenin konut politikaları bütününde boş kaldığı bir metropoldür. Boş bulunan konutların ve farklı yapı gruplarının depreme dayanıklı oldukları tespit edildiği ölçüde riskli bölgelerde oturan yurttaşların bu noktalara güvenceli bir şekilde tahliyeleri sağlanmalıdır.

KORUNAKLI VE ERİŞİLEBİLİR SOSYAL KONUT

İstanbul açısından önemli olan atılımlardan biri ivedilikle rant ve kâr için değil; kamusal bir gereklilikten yola çıkılarak barınma hakkını garanti altına alan bir sosyal konut programının oluşturulması ve hızlandırılmasıdır. Başta merkezi idarenin TOKİ ve Emlak Konut eliyle ürettiğini iddia ettiği yetersiz sosyal konut programları yeniden düzenlenmeli ve sermaye ile olan işbirliği değil; kamunun yatırımları öncül hale getirilerek İstanbul’da yeni, korunaklı ve erişilebilir sosyal konut alanları oluşturulmalıdır.

Merkezi idarenin eksikleri ile birlikte İstanbul’da yerel yönetimin sosyal konut projelerinin kapsamı da günümüz açısından yetersizdir. İBB de sosyal konut hamlelerini sıklaştırarak elinde bulundurduğu büyük bütçe ve sorumluluğu bu alanda yoğunlaştırmalıdır. Merkezi idarenin engellemeleri ile karşı karşıya kalınan durumların İstanbul’u depreme hazır hale getirmek açısından duraksama yaratmasına izin verilmemelidir. Merkezi idarenin İstanbul üzerindeki tahakkümünü kırmanın yolu İstanbul halkının örgütlülüğü ile baskıları aşmak ve sermaye politikalarının karşısından kamusal politikalarda ısrar etmektir.

İstanbul içerisinde mahalle mahalle, okul okul depreme karşı dayanıklı bir örgütlülük sağlanabilmesi adına buluşmalar, bir araya gelişler organize edilmelidir. Başta güvenli yapılar, deprem toplanma alanları, acil afet eylem planları ve teçhizatları açısından var olan temel eksiklikleri gidermek adına tüm İstanbullu emekçiler, işçiler, kadınlar ve gençler kendi yerellerinden depremle mücadele talebinin yükseltecek örgütlenme alanlarının bir parçası olmalı ve buralardan deprem gerçeğine karşı adımlar planlanmalıdır.

Emek Partisi İstanbul İl Örgütü olarak öncelikle tüm İstanbullu emekçileri, işçileri, kadınları ve gençleri deprem gerçeğinin bir felaket haline gelmesinde etkili olan rant ve kâr hırsından beslenen hükümet ve sermaye politikalarının hesabını sormaya çağırıyoruz. Bugüne kadar atılmayan adımların hızlıca atılmaya başlanması için hesap vermesi gereken politikaların değişmesi için örgütlü bir şekilde mücadele edilmeye ihtiyaç olduğu açık şekilde ortadadır. Büyük Marmara Depremi sırasında ve sonrasında bugün 11 kentte yaşanan yıkımların yaşanmaması için bugün harekete geçmek ve deprem gerçeğini merkezine alan kamusal politikaların üretilmesi gerektiği şarttır. Tüm İstanbulluları bu politikaların üretilmesi sürecine dahil olmaya ve bulunduğu her yerde başta yaşam ve barınma hakkını kazanacağı şekilde örgütlü mücadelenin bir parçası olmaya çağırıyoruz.” (İstanbul/EVRENSEL)

Evrensel'i Takip Et