Gazi Davası 28 yaşında ve hala faili meçhul
Gazi Katliamı Davası’nın avukatlarından Remzi Kazmaz yayımladığı mesajında "Katliam davalarında zamanaşımı olmaz. Bu nedenle Gazi Katliamı Davası yeniden açılmalıdır" çağrısı yaptı.
Fotoğraf: Eylem Nazlıer/Evrensel
Remzi KAZMAZ
Gazi Davası Sözcü Avukatı
İstanbul Gazi Mahallesi’nde 12 Mart 1995 akşamı, Aleviler’in gittiği üç kahvehanenin kurşunlanmasıyla başlayan ve 23 kişinin hayatını kaybetmesine, 653 kişinin yaralanmasına neden olan Gazi Olayı’nın üzerinden tam 28 yıl geçti.
Gazi Mahallesi’nde 12 Mart 1995 tarihinde Aleviler’in gittiği üç kahvehanenin kurşunlanmasıyla yaşanan korkunç katliamı ne yazık ki hukuk katliamı izledi. Gazi Mahallesi’nde yaşanan olaylarla ilgili tüm sorumlular adalet önüne çıkartılamadan Gazi Davası zamanaşımına uğradı. 2004’te yapılan düzenlemeyle insanlığa karşı işlenen suçlar ile bu suçlarda zamanaşımı kaldırıldı ama bu düzenleme geriye işletilmedi!
Olayların başladığı günden itibaren 28 yıl boyunca Gazi Davası’nın avukatlığını yaptım. Tüm samimiyetimle şunu söylebilirim ki; bu dava ile ilgili söylenmesi gereken her şey söylendi. Bu dava ile ilgili yapılması gereken bütün mücadele gerek yurt içinde gerek yurtdışında yapıldı. Ama ne yazık ki arzu edilen sonuç alınamadı; yani şimdilik.
Bu dava da ne yazık ki hukuk Karadeniz’in azgın sularında boğuldu. Gazi Davası karanlıkta kaldı. Gazi Davası’nın aydınlatılması için verdiğimiz mücadele yargılamanın seyrine baktığımız zaman, usul ve esasa ilişkin hatalarla dolu olduğunu, yargının ne derece atıl ve etkisiz kaldığı anlaşılacaktır.
Nitekim davanın ilk duruşmasında hiç kimseye söz hakkı dahi verilmeden ‘’Davanın durmasına" karar verilmesi, davanın açıldığı Eyüp Ağır Ceza Mahkemesi’nin talebi üzerine Yargıtay’ca davanın 1200 km. uzaklıktaki Trabzon Ağır Ceza Mahkemesi’ne nakli, davaya bakan hakimin dünyada eşi, benzeri olmayan davadan çekilme gerekçesi yargının bu dava için ne derece etkisiz kaldığının apaçık göstergesidir.
Üstelik sadece bunlar da değil. Bir sürü neden. Davanın durması, davanın nakli, hakimin davadan çekilmesi, makul süre, savunma hakkı, keşif, hemen hemen her duruşmada talep ettiğimiz ama hiçbir zaman araştırılmayan delillerimiz, hazırlık evraklarının eksikliği, telsiz konuşmalarıyla ilgili bantların çözümü, uzun menzilli silahların kimlere verildiği, olaylarda kullanılan silahlardan çıkan mermi ve kovanların hangi görevlilere ait olduğu ve onlarca delil mahkeme tarafından değerlendirilmedi. Ayrıca o dönem Başbakanlık tarafından Kutlu Savaş’a hazırlatılan Susurluk Raporu’nun açıklanmayan bölümleri, istenmesine rağmen mahkeme dosyasına konulmamıştır.
Adil yargılamanın en temel ilkelerinden biri olan makul süre tarih olmuş, dava parçalara ayrılmıştı. Bu davadan geriye çile, azap ve eziyet dolu günlerde, adalet peşinde koşan çilekeş ailelerin gözyaşları ve sabırlı bekleyişleri kaldı.
28 yılı aşkın süredir mücadelesini, ailelerin gözü yaşlı sabırlı bekleyişi ile sürdürdüğüm bu mücadele Trabzon’un zorlu yollarında dünyayı iki kez dolaştım. Ancak inatçı ve kararlı bir şekilde sürdürdüğüm bu mücadelede en ufak bir yol alınmaması, bütün taleplerimiz karşısında gerek mahkemelerin gerek siyasilerin üç maymunu oynaması karşısında 2 yıl önce ‘’Ülkemizde hukuk rüzgarlarının esmediğini’’ söyleyerek cübbemi çıkarıp ve Gazi Davası’nın avukatlığından çekildim.
Gazi Davası’nın avukatlığından çekilirken belirttiğim üzere; ülkede ortak bir geleceği kurmak istiyorsak geçmişle yüzleşmekten ve hesaplaşmaktan kaçınmamak lazım. Nitekim suskunluk hep ileriye dönük bir hesaplaşmanın fitilini ateşler. Felaket acı verir ama susmak öldürür.
Geçmişte işlenen birçok cinayetin yapılan birçok katliamın failleri hala ortada yok. Faili meçhul olaylardan biri olan Gazi Davası diğer faili meçhul davalarının önemli mihenk taşlarından biridir. Haliyle bu taş yerinden oynatılırsa birçok faili meçhul de bu ülkede aydınlanacaktır. Böylece, yıllardır yüreklerinde acı ile yaşayanların adalete ve hukuk devletine olan inançlarını yeniden inşa edebilir, toplumsal barışı sağlayabiliriz. Kaldı ki bu faili meçhul olaylar karşısında suskun kalmak, katliamları onaylamak olacaktır. Her katliam bir sonrakine cesaret verir. Bu nedenle susmak geleceğimizi her gün öldürmektir. Hâlbuki geçmişle yüzleşmek bugünü ve geleceği inşa etmektir. Geçmişle yüzleşmek; faili meçhullerin bir daha yaşanmayacağının taahhüdü anlamına gelir. Geçmişle yüzleşmek; hukukun üstünlüğü ve demokrasinin istendiği, insan haklarına saygı duyulduğu anlamına gelir. Şimdi sormak gerekir. Bizler gerçekle yüzleşmeyecek, gelecek nesiller hakikatleri öğrenemeyecek mi?
Gazi Olayı’nın üzerinden tam 28 yıl geçti. 28 yıl boyunca hukuk suskun, adalet yaralı, vicdanların gözü yaşlı kaldı. Dilerim ki karanlıkta kalan ve aydınlatılamayan bu olay arşivlerden çıkartılarak adil bir şekilde incelenip, gerçekler tarafsızlık ilkesi doğrultusunda ortaya çıkartılır. Dilerim ki bir an önce bu olayların sorumluları yargılanır ve ailelerin acı bekleyişi, hukukun temel prensipleri doğrultusunda feraha kavuşur. Ülkemizde ve dünyada bu tür olayların bir daha yaşanmamasını diliyorum ve faili meçhul bu cinayetlerin bir an önce aydınlatılmasını ümit ediyorum.
TBMM, bu dava ile ilgili gereken araştırmayı yapmalı ve gerçekleri kamuoyuna açıklamalıdır. Katliam davalarında zamanaşımı olmaz. Bu nedenle Gazi Katliamı Davası yeniden açılmalıdır. Bu konuda tarafsız medyaya da çok iş düşmektedir. Şairin bir şiiri ile bitirmek isterim.
"Ben yanmasam, sen yanmasan, biz yanmasak, nasıl çıkar karanlıklar aydınlığa?”
Ülkemizde ve dünyada bu tür olayların bir daha yaşanmamasını diliyor, 12 Mart 1995 yılında faili meçhul bir şekilde hayatını kaybeden kişileri saygıyla anımsıyor, yaşanan olayın sorumlularının bir an önce yargılanmasını ümit ediyorum.