12 Mart 2023 15:57
/
Güncelleme: 16:04

İzmir Kitap Fuarı’nda 90. yılında Adnan Özyalçıner

Orhan KINACI
Kıvılcım EFTELYA
İzmir

25. İzmir TÜYAP Kitap Fuarı Gaziemir Fuar alanında açılışını gerçekleştirdi. Birçok yayın evinin stant açtığı fuar 19 Mart tarihine kadar devam edecek. Fuarda Türkiye Yazarlar Sendikası Adnan Özyalçıner, 90. yılı söyleşisinde konuştu.

Efes Salonu’nda gerçekleştirilen söyleşinin moderatörlüğünü şair ve yazar Metin Celal üstlendi. Metin Celal’in soruları ile doğduğu, çocukluğunu geçirdiği sokakları anlatarak konuşmasına başlayan Adnan Özyalçıner, “İstanbul’un kenar semtlerinden biri olan Karagümrük’te doğdum. Çocukluğum ve gençliğim orada geçti. Benim yaşadığım o sokaklar işçi sokaklarıydı, işçi mahalleleriydi. Birçok insan işçi olarak orada çalışıyordu, benim babam da dahil. Haliç kıyısı boylu boyunca fabrikalarla doluydu ve benim sokağımızdaki o insanların hepsi o fabrikalarda çalışırdı. Sabahları biz fabrika düdükleriyle uyanırdık. Akşamları da paydos düdükleriyle babalarımız geliyor diye eve kaçardık” dedi.

İLK KİTAP, İLK ÖYKÜ, İLK DERGİ…

Çocukluğunda ders kitabı dışında ilk karşılaştığı kitabın Reşat Nuri Güntekin’in “Acımak” kitabı olduğunu belirten Özyalçıner, onu yazmaya iten bir diğer kitabın da Ömer Seyfettin’in “Kaşağı”sı olduğunu söyledi. Ömer Seyfettin’in öykülerinden çok etkilendiğini, “böyle yazabilir miyim acaba?​” sorusunu onun öykülerinden sonra kendisine sorduğunu anlattı. İlk öyküsünü ortaokul üçüncü sınıftayken, Eyüp Camisinde Anadolulu bir çocuğun dilenciliğe alıştırılmasını anlatarak yazdığını ifade etti.

İstanbul Erkek Lisesi mezunu olan Özyalçıner, ilk dergisinin lise sıralarındaki çıkarılış hikayesini ise şu şekilde anlattı; “Ahmet Kaya Tirali, benim sıra arkadaşım. Ahmet Tirali’ye bir dergi çıkaralım diyorum. Çünkü Ahmet Tirali’nin abisi Naim Tirali, Yenilik matbaasının sahibi. Bizim yaşımız yetmediği için Ali Avni Öneş’i yazı işleri müdürü göstererek ‘Demet’ diye tek sayılık bir dergi çıkardık. Kemal Özer, Ergin Günçe, Önay Sözer ve benim yazılarımız çıktı. Dergi için Ercüment Uçarı’dan bir şiir aldık, Ali Avni Öneş de bir makale kaleme aldı.”

1956 yılına gelindiğinde Özyalçıner, İstanbul Üniversitesi yıllarından bahsetti. Edebiyat Fakültesi’nde Türkoloji okuyan Özyalçıner, o dönemin bir grup genci olarak iktidardaki Demokrat Parti’nin baskılarına kültürel bir karşı çıkış yapmak istediklerini söyledi. Bu yüzden de bir dergi kurmaya karar verdiklerini anlatan Özyalçıner, üniversite gençleri arasında başta kendisi olmak üzere, Ferit Öngören, Kemal Özer, Hilmi Yavuz, Onat Kutlar, Asım Bezirci, Edip Cansever, Konur Ertop, Demir Özlü, Erdal Öz, Doğan Hızlan, Ülkü Tamer, Ercüment Uçarı ve daha başka birçok kişinin olduğunu söyledi. Bu gençler aralarında 10’ar lira toplayarak dergiyi çıkarıyor. İşte “A dergisi”nin çıkarılış hikayesi bu şekilde oluyor.

SENNUR SEZER İLE TANIŞMA

Sennur Sezer ile tanışma hikayesini anlatan Özyalçıner, “O dönem Melisa Gürpınar’ı, Türkan İldeniz’i, Mübeccel İzmirli’yi tanıyorum ama Sennur’u tanımıyorum. Adını biliyorum ama tanışmadık. Sennur, bir gün Doğan Hızlan’ı görmüş. Doğan’a, Panayır kitabım için ‘Ben bu yazarı çok merak ediyorum, hikayelerini de çok beğeniyorum’ demiş. Doğan da ‘Gel seni ona götüreyim’ demiş. Alıp Cumhuriyet’e, bizim odaya ‘İşte hayranın’ diye getirdi. 17 yaşında, kıvırcık saçlı, biraz etine dolgun, bir kız karşıma geldi. Oturdu masaya konuşmaya başladık. Hemen çekmecemden kitabımı çıkarıp onun için imzalayacaktım ki Sennur, ‘İstemem, ben kitabı okudum, ben de var’ dedi. Tam kitabı geri yerine bırakacakken ‘Onu da kız kardeşime imzala’ dedi. Sonrasında uzun yıllar çok iyi bir arkadaşlık kurduk.”

Sezer ile ilişkilerinin farklı bir boyuta evrilmesine neden olan muzip olayı gülerek anlatan Özyalçıner, “1966’da askerliği bitirip geldiğimde Sennur’a uğramamışım. Sennur o sırada Varlık’ta Yaşar Nabi’nin yanında çalışıyor. Bir ara Konur Ertop geldi yanıma ‘Sennur diyor ki; Adnan Özyalçıner bu yokuştan geçmesin. Geçerse kafasına saksı atacağım.’ Ben o zaman düşündüm. ‘Eyvah!’ dedim. ‘Ben Sennur’a gitmeyi unutmuşum!’ Hemen Sennur’a gittim, bir de çiçek götürmem gerekir diye düşündüm, çiçek götürdüm. O çiçekle beraber o günden sonra Sennur’u alıp yemeğe de götürdüm. O yemekten sonra her şey başladı” dedi.

Adnan Özyalçıner

Fotoğraf: Orhan Kınacı/Evrensel 

“YİNE A DİYE ÇIKARIRIZ…”

1971 muhtırasından sonra A dergisi kapanınca derginin yazarları bir araya geliyor ve dergiyi yeniden çıkarma kararı alıyor. Özyalçıner, “Çünkü biz baskılara karşı A dergisini çıkarmıştık. Yine baskılar başladı. Ne yapacağız? Dergiyi çıkaracağız. Oradaki arkadaşlardan birisi ‘İyi de dergiyi çıkaracağız ama sıkıyönetim var. Kapatırlarsa ne olacak?​’ dedi. Ferit Öngören de ‘Yine A diye çıkarırız.’ dedi. Böylelikle biz Yeni A dergisini 1972 başında 5 bin basarak ve hepsini satarak çıkardık. Cebimizden para koymadan o dergiyi büyüttük” diye konuştu.

Baskılara karşı öylece duramadıklarını dile getiren Özyalçıner, “Çünkü kültürel bir karşı çıkma vardı. O dergide ilk güncel şiirleri hem Ergin Günçe hem Kemal Özer yazdı. Edip Cansever’in Denizlerin idamı için yazdığı ‘Mendilimde Kan Sesleri’ Yeni a dergisinde yayınlandı. Can Yücel hapishanedeydi, Sardunya’ya Ağıdı’nı biz Yeni A dergisinde yayınladık” diye ekledi.

“YAŞADIKLARIMIZ, BİZE YAŞATILANLAR GÖZETİLEREK YAZILMALI”

Son olarak Özyalçıner, Everest yayınlarından yeni çıkan “Yüzleşmeler” ve “Yağmurda” kitaplarının tanıtımını yaparken şunları söyledi; “Ben hep yaşadıklarımızı yazdım ama hep bize yaşatılanları gözeterek. Yaşamımızı yazdım ama bize ne yaşatıyorlarsa o gözetilmeli, buna inanıyorum. Bunun yazılması, bunun gösterilmesi gerektiğine inanıyorum. Önemli olan da bu.”

Evrensel'i Takip Et