TTB: Temiz su sağlanması kamu görevidir
TTB'nin Dünya Su Günü açıklamasında güvenilir olmayan su nedenli hastalıkların her yıl dünyada 1,4 milyon insanın ölümüne yol açtığını belirtildi, “Temiz su sağlanması kamunun görevidir” denildi.
Fotoğraf: Fatih Turan/DHA
Türk Tabipleri 22 Mart Dünya Su Günü açıklamasında yetersiz ve güvenilir olmayan su nedenli hastalıkların her yıl dünyada 1,4 milyon insanın ölümüne yol açtığını belirtilerek “Temiz Su Sağlanması kamunun görevidir” denildi.
Yeryüzündeki tüm varlıklar için yaşamsal önemi olan suyun, iklim krizinin etkilerini her geçen gün daha fazla hissettiğimiz son yıllarda eksikliği, kirliliği, fazlalığı üzerinden öneminin derinden hissedildiği belirtilen açıklamada; “Dünya Sağlık Örgütü’ne (DSÖ) göre; yetersiz ve güvenilir olmayan su nedenli hastalıklar her yıl dünyada 1,4 milyon insanın ölümüne yol açarken, 74 milyon insanın da yaşam yılı kaybına neden oluyor. Yine DSÖ’nün açıklamalarına göre; dünya nüfusunun dörtte birini oluşturan 2 milyar insan güvenli ve yeterli suya ulaşamıyor. Tüm dünyada evsel atık suların yüzde 44’ü hiçbir arıtma işleminden geçmeden doğaya veriliyor; yeraltı ve yer üstü su kaynaklarını, toprağı kirletiyor” denildi.
“DÜNYA GENELİNDE YAŞANAN GÜVENİLİR SUYA ERİŞİM SORUNU ÇÖZÜLEMEYECEK”
OECD’nin 2012’de yaptığı bir çalışmaya göre; dünyadaki tatlı su kaynakları azalırken, 2050 yılına kadar suya talebin yüzde 55 artacağının altı çizilen açıklamada şu ifadelere yer verildi; “Diğer yandan BM tarafından 2015’te belirlenip Ocak 2016’da uygulamaya konan “sürdürülebilir kalkınma hedeflerinin” altıncı hedefi ise 2030 yılına kadar tüm dünyada “temiz su ve sanitasyon” konusunun çözülmesini amaçlıyor. 2030 yılına ulaşmamıza 7 yıl kaldı. Bu hedefin ne kadar uzağında olduğumuzu, güvenli suya erişim için “değişimi ne kadar hızlandırırsak hızlandıralım”; 2030’da dünya genelinde yaşanan güvenilir suya erişim ve sanitasyon sorununu çözemeyeceğimizi DSÖ’nün birkaç verisi bile ispatlamaya yetiyor.”
“SUYUN ARTIK GELİŞMİŞ ARITMAYA TABİİ TUTULMASI GEREKİYOR”
TÜİK’in resmi rakamlarına göre; ülkede de belediye sınırları içinde yaşayanların ancak yüzde 61’ine içme ve kullanma suyu arıtma tesisinde arıtılmış, güvenilir su verilebildiği belirtilen açıklamada; “Başka bir anlatım ile belediye bölgelerinde yaşayan nüfusumuzun yüzde 39’una ise yerüstü ve yeraltı su kaynaklarından gelen su, basit fiziksel arıtmadan bile geçirilmeden tükettiriliyor. O nedenle ülkemiz hâlâ zaman zaman sudan geçen dizanteri, ishal, tifo, hepatit A gibi bulaşıcı hastalıklarla boğuşuyor. Oysa içme ve kullanma suyu kaynaklarının yarısını barajlar, göl ve nehirlerin oluşturduğu bir ortamda içme ve kullanma suyunun; fiziksel ve konvansiyonel arıtılması bile insan sağlığı açısından güvenilir değil. Toplumumuzun tüketimine sunulacak suyun artık gelişmiş arıtmaya tabii tutulması gerekiyor” denildi.
“TÜRKİYE’DE İÇME SUYUNUN YÜZDE 7’Sİ GELİŞMİŞ ARITMAYA TABİ TUTULABİLİNİYOR”
2020 TÜİK verilerine göre; Türkiye’de belediyeler tarafından arıtılarak içme suyu sistemine verilen içme suyunun sadece yüzde 7’sinin gelişmiş arıtmaya tabii tutulabildiğine dikkat çekilen açıklamada şöyle denildi; “Atık su arıtımında da TÜİK’in verilerine göre; belediye sınırları içinde yaşayan nüfusun sadece yüzde 78’inin çıkarttığı atık sular arıtılabiliyor. Üstelik arıtılan atık suların yaklaşık yüzde 22’si basit fiziksel arıtmaya tabii tutularak doğaya veriliyor. TÜİK’in bu temel resmi verileri bile insanımıza güvenilir su sağlama, sanitasyon altyapısını oluşturma konusunda ne kadar yetersiz kaldığımızı, dünya ortalamasının bile altında olduğumuzu göstermeye yetiyor.”
“DEPREMLER İÇME SUYU VE ATIK ARITIM SİSTEMLERİNİN YETERSİZ OLDUĞUNU ORTAYA ÇIKARDI”
Son yaşanın 6 ve 20 Şubat depremlerinin içme suyu ve atık arıtım sistemlerinin ne kadar kırılgan ve yetersiz olduğunu ortaya çıkardığı ifade edilen açıklamada; “6 Şubat depreminin üzerinden 40 günden fazla bir süre geçmesine rağmen hala deprem bölgesinin büyük bir kısmında içme suyu arıtım ve dağıtım sistemleri onarılıp depremzedelere güvenilir su sağlanamadı. Kanalizasyon ve atık su arıtım sistemleri de depremden büyük hasar gördü. Üstelik Hatay dışında deprem bölgesi atık su arıtımı açısından deprem öncesi de sorunlu bir bölgelerimizdi. O nedenle tonlarca evsel atık su 6 Şubat depreminden bu yana bölgedeki tarım alanlarını, yer altı yerüstü su kaynaklarını kirletiyor.
Özellikle deprem bölgesindeki tüm bu su ve sanitasyon sorunlarına mevsim normallerinin üzerindeki yağış eklenince, bölgedeki güvenli içme ve kullanma suyu, atık arıtım sistemleri ve alt yapı sorunları adeta devleşti. Bölge halkı güvenli içme ve kullanma suyu, kanalizasyon ve arıtma sorunu çözülmeden yaşamı tehdit eden miktarda, barınma ortamlarına kadar giren su taşkını ve sel kaynaklı biyolojik ve kimyasal olarak kirli su ile ikincil bir afet yaşıyor, yaşam mücadelesi vermeye çalışıyor.”
“GÜVENLİ VE SAĞLIKLI SUYA ERİŞİM HER VATANDAŞIMIZIN TEMEL İNSAN HAKKIDIR”
Güvenilir su sağlama ve sanitasyon koşullarını düzeltmenin, temelde bir kamu sorumluluğu olduğuna vurgu yapılan açıklamada; “1993’ten bu yana yapılan Dünya Su Günü etkinlikleri ülkemizde ve dünyada birçok ülkede kamunun bu sorumluluğunu yerine getirmesini sağlayamadı. Şimdi ise, bu yıl yapılan etkinliklerle su ve sanitasyon açısından değişimi başlatma sorumluluğu, bireylerin omuzlarına yüklenmek isteniyor. TTB 2030 yılına 7 yıl kala ülkemizdeki su kaynakları yönetiminin ve sanitasyon sorunu çözümünün kamusal sorumluluk olduğunu bir kez daha hatırlatarak, suyun ticarileştirilmesinin karşısında durmaya devam edecektir. Güvenli ve sağlıklı suya erişim her vatandaşımızın temel insan hakkıdır” denildi. (HABER MERKEZİ)