Rapsodi işçisi: Bizim çıkaracağımız sonuç örgütlenmek
"Bütün baskı ve olumsuzluklara rağmen emekçileri örgütlemeye, iş ekmek özgürlük taleplerimiz için mücadele etmeye kararlı şekilde devam etmeliyiz."
Rapsodi işçisi
Esenyurt-İstanbul
Selam sevgili dostlar.
Üzerinden birkaç gün geçmiş olmasına rağmen seçimler hâlâ aynı heyecanla konuşulmaya devam ediyor. Tek fark var, o da Kılıçdaroğlu destekçilerinin yenilmişlik psikolojisi içinde kızgın ve isyankar olması. Bunu “Daha beter olursunuz inşallah” diyerek sözlerine de çok açıktan yansıtıyorlar.
Erdoğan destekçilerinin ise ağızları kulaklarında sevinçten. Kibirli ve küçümseyici bir hava içindeler. Tartışmalar daha çok CHP’li ve AKP’liler arasında karşılıklı suçlamalar çerçevesinde sürüyor. Erdoğancılar muhalefeti Amerikancı ve PKK yandaşı olmakla suçluyor. “Bay kemal kazansaydı Türkiye ABD’nin güdümüne girecekti ve PKK ülkeyi bölecekti” iddiaları temel argüman. Bu iddiaları temellendirmek içinse Kılıçdaroğlu’nun ABD ziyaretini, PKK yöneticilerin Cumhur İttifakıyla ilgili olumsuz söylemlerini, Demirtaş’ın serbest kalması gerektiği ve kayyumlarla ilgili söylemlerini hatırlatıyorlar.
Buna karşı Kılıçdaroğlu destekçileri ise asıl Amerikancının Erdoğan olduğu, şimdi suçladıkları “FETÖ” ile geçmişte kol kola olduğu şeklinde cevap veriyorlar. Erdoğan’ın başbakan seçilir seçilmez soluğu Amerika ve Avrupa’da aldığını, “Ne istediler de vermedik” sözünü, çözüm sürecinde PKK’lilerin Habur’dan ülkeye girişini, Oslo görüşmelerini Öcalan’ın mektubunu hatırlatıyorlar.
MEMNUN OLANLAR
Muhalefet destekçileri açısından en çok dile getirilen konu ise ekonomik sorunlar. Artan dış borç, Merkez Bankasının eriyen rezervleri, patatesten buğdaya, etten peynire temel gıda maddelerinin bile ithal edildiği, ülke ekonomisinin iflas ettiği öfke içinde anlatılan konuların başında geliyor. Bütün bu tartışmalar yapılırken ise kimse birbirini dinlemiyor, anlamıyor. Herkes sadece kendi haklılığını kanıtlamaya çalışıyor.
Fırsat buldukça ben de tartışmalara katılıyorum. Sosyalist bir işçi olarak seçim sürecinin sınıfsal sonuçlarını anlatmaya çalışıyorum. “Bu seçimlerin bir tek kazananı var, onlar da patronlar, kaybedenlerse oy verdiği parti fark etmeksizin bütün emekçiler olduk” diyorum. Bazen anlamsız bakışlarla dinleyip bazen de şiddetli ön yargılarla sözlerimi kesmeye çalışsalar da devam ediyorum: “Evet bu seçimlerin kazananı ve kaybedeni var elbette. Emperyalistler memnun, ülkede cirit atmaya devam edecekler, patronlar memnun, ucuz emek üzerinden servetlerini katlamaya devam edecekler. Liyakatsiz bürokratlar memnun, birkaç yerden maaş almaya devam edecekler. “Devletin malı deniz yemeyen keriz” diyenler memnun, vergi affı, yatırım teşvikleri adı altında kamu kaynaklarını talan etmeye devam edecekler...”
UMUTSUZLUĞA YER YOK
“Ama grevleri yasaklanan, sendikal örgütlenmesi engellenen, asgari ücrete mahkum edilen işçiler memnun olmamalı. Toprağına sahip çıkan köylüler, şiddet maruz bırakılan kadınlar, geleceği karartılan gençler memnun olmamalı.”
Ve tüm bunlara rağmen umutsuz olmaya gerek yok. Çünkü İstanbul başta olmak üzere Ankara, İzmir gibi emekçilerin yoğun olarak yaşadığı sanayi kentlerinde AKP ve Erdoğan önemli oranda oy kaybına uğradı. Bu da bize gösteriyor ki umutsuz olmaya gerek yok. Bir yandan iktidarın emperyalistlerle kol kola girip ülkeyi ve emekçileri sömürüp yoksullaştıran politikalarını teşhir ederken bir yandan da bütün baskı ve olumsuzluklara rağmen emekçileri örgütlemeye, iş ekmek özgürlük taleplerimiz için mücadele etmeye kararlı şekilde devam etmeliyiz.
Evrensel'i Takip Et