12 Haziran 2023 04:04

Andreas Sörensen: İsveç’in NATO üyeliği sadece Erdoğan üzerinden tartışılmamalı

İsveç KP Lideri Sörensen’e göre konuyu Erdoğan yönetimi üzerinden tartışmak İsveç hükümetinin halkı NATO üyeliğine ikna etmesine yardımcı oluyor: “NATO’nun emperyalist doğasını gizliyor.”

Fotoğraf: Pixabay

Paylaş

Elif GÖRGÜ
İstanbul

NATO’nun genişlemesi tartışmaları 11-12 Temmuz’da Litvanya’nın başkenti Vilnius’ta yapılacak zirve yaklaştıkça yoğunlaşıyor. Savaş ittifakı 73 yılda üye sayısını 12’den 30’a çıkarmış, son olarak geçtiğimiz 4 Nisan’da Finlandiya, 31. üye olarak NATO’ya katılmıştı. Temmuz zirvesi öncesi Ukrayna’nın NATO üyeliği de gündeme getirildi ancak bu konu daha çok Rusya’ya gözdağı bağlamında kullanılıyor. Gözler ise asıl olarak İsveç’in NATO üyeliğinde. İsveç’in üyeliğini onaylamayan iki NATO ülkesi kaldı: Macaristan ve Türkiye. NATO, İsveç ve Türkiye yetkililerinin bu hafta bir kez daha görüşmeleri bekleniyor.

Macaristan’nın Victor Orban Hükümeti İsveç’in üyeliğine vetosunun nedenleri konusunda çok fazla tartışma yürütmüyor. Erdoğan Yönetimi ise ülke içinde “dış politikada etkili lider” imajını sürdürebilmek için veto hakkından sonuna kadar yararlanıyor. Gerçekte ise Türkiye’nin NATO üyeliğini gözden çıkarmadan veto kozunu çok uzun süre kullanabilmesi mümkün görünmüyor. Bu arada İsveç’in yıllardır gündemde olan Terörle Mücadele Yasası’nı sertleştiren tasarıyı 1 Haziran’da yürürlüğe koyması da, özellikle AKP medyası tarafından, Erdoğan yönetiminin talebiyle gerçekleştirilmiş gibi sunuldu. Gerçekte ise bu yasa değişikliği, 2017 yılında Özbek bir sığınmacının başkent Stockholm’de beş kişinin ölümüne neden olduğu saldırıyı düzenlemesinin ardından gündeme gelmişti. Yanı sıra Erdoğan yönetimi İsveç’ten PKK ve “FETÖ” üyesi olduklarını iddia ettiği onlarca siyasi sığınmacının da iadesini talep ediyor. Geçtiğimiz günlerde İsveç basını “PKK destekçisi” olduğu ileri sürülen ancak kimliği açıklanmayan bir kişinin iadesine mahkemenin onay verdiğini yazmıştı. Erdoğan yönetiminin iade listesi ise bundan çok daha uzun.

SKP: İSVEÇ VETOSU RUSYA’YA BİR MESAJ

Erdoğan yönetiminin bu konudaki pozisyonu İsveç kamuoyunda da tartışılıyor. Örneğin İsveç Komünist Partisinin (SKP) Başkanı Andreas Sörensen, Türkiye yönetiminin, çıkarları gereği iki emperyalist odak NATO ve Rusya arasında denge politikası yürütmek istediğini, Rusya ile ekonomik ilişkilerinden vazgeçmek istemediğini söylüyor. Gazetemize konuşan Sörensen’e göre, “Türkiye NATO’nun güçlenmesine karşı çıkmadan (İsveç’in üyeliğine) onay verseydi bu Rusya’ya çok net sinyaller gönderecekti.”

Sörensen, konunun Türkiye’nin iç politikasında nasıl kullanıldığının da farkında olduklarını belirtiyor ve “İsveç meselesi, Erdoğan’ın kısa süre önce zaferle sonuçlanan seçim kampanyasında önemli bir rol oynadı. Bu konu, Türk milliyetçi seçmenlere hitap etmek için bir fırsat oldu” yorumu yapıyor.

"TÜRKİYE, İSVEÇ’İN ÜYELİĞİNİ DURDURMAYACAK"

İsveç’te 11 Eylül 2022’de yapılan son seçimlerde iktidara sağ partiler geldi. Ilımlı Muhafazakar Parti (M), Liberal Parti (L) ve Hristiyan Demokrat Parti (KD) ile üçlü koalisyon hükümeti oluşturuldu. Eski Başbakan Mangdalena Andersson liderliğindeki Sosyal Demokrat Parti birinci parti olmasına rağmen hükümet kuracak çoğunluğu sağlayamamıştı. Ancak NATO üyeliğine başvuru da Türkiye yönetimiyle görüşmeler de sosyal demokrat hükümet döneminde başladı.

SKP lideri, Türkiye’nin “veto oyalaması”nın geçici olduğunu başından beri bildiklerinin altını çiziyor: “Bugün de bu pozisyonumuzu koruyoruz ve Türkiye’nin İsveç’in üyeliğini durdurmasını beklemiyoruz.”

Sörensen, siyasi sığınmacılarının iadesi konusuna da değiniyor, “İsveç geçmişte Erdoğan’ın talebi üzerine Türk vatandaşlarını iade etti ve bunu tekrar yapıyor. İadelerin Erdoğan’ın ve Türk devletinin emriyle yapılmadığı savunulsa da, Türkiye’yi yatıştırma arzusunun iadelerde önemli bir rol oynadığı açıktır” diyerek iadelerin devam edebileceğini de söylüyor.

"YASADA ERDOĞAN ETKİSİ YOK, İŞÇİ SINIFINI DA TEHDİT EDİYOR"

İsveç devletinin ülke içinde baskı mekanizmasını güçlendirme hamlelerinin de ilk olarak sosyal demokratların hükümeti kontrol ettiği dönemde başladığını ve terör yasasının da yine bu dönemde gündeme geldiğini hatırlatıyor Sörensen ve özellikle yasanın Erdoğan yönetimine taviz olarak yansıtılmasına karşı çıkarak şu yorumu yapıyor:

“Pek çok insan bu yasayı Türkiye’ye bir sinyal olarak görüyor ancak bu bir hata olur. Kapitalist devletler ve tekeller arasındaki rekabet keskinleştikçe ve kendi emekçilerinin sömürüsünün artması gerekli hale geldikçe, kapitalizmde bu (Baskının artması) doğal. Dolayısıyla, mevcut düzeni tehdit edebilecek herhangi bir harekete ya da örgüte destek vermeyi potansiyel olarak suç sayan yeni terörle mücadele yasası bu bağlamda görülmelidir. Tek başına PKK’yi hedef almayan bu yasa, İsveç devletinin baskı mekanizmasının bir parçası ve sadece şu anda PKK’ye karşı kullanılmakla kalmayacak, gelecekte işçi sınıfına karşı da bir silah olacaktır.

Tekelci kapitalizmde her zaman daha fazla baskıcı önlemlere doğru bir eğilim olacaktır, çünkü bu, emekçi halkın, giderek daha fazla sömürülmeye karşı olası direncini karşılaması için gereklidir. Terörle mücadele yasasını bu bağlamda görmeliyiz ve bunu Erdoğan’ı yatıştırmaya yönelik bir girişime indirgeyemeyiz. Ancak pek çok kişi tam da bunu yapıyor ve bu da İsveç sermayesinin ekmeğine yağ sürüyor. Sermaye bu durumu, halkı bu baskıcı önlemlerin gerçek arka planından uzaklaştırmak ve bunu Erdoğan’ı yatıştırma olarak görmesini sağlamak için kullanıyor. Bu da halkın sistem içindeki eğilimi görmesini engelliyor. Burada belirtilmesi gereken en önemli nokta şudur: İsveç sermayesi bu yasayı istiyordu ve NATO’ya katılım süreci ne olursa olsun bunu isteyecekti.”

İSVEÇ’İN ÜYELİĞİ NEYİ DEĞİŞTİRECEK?

Tartışmalar sürerken İsveç, topraklarını NATO üslerine açan bir kararı geçtiğimiz hafta hayata geçirdi bile. İsveç Başbakanı Ulf Kristersson ve Savunma Bakanı Pal Jonson, Dagens Nyheter gazetesine ortak bir makale yazarak, kararın Baltık Denizi üzerinden gelebilecek olası bir Rusya tehdidine karşı caydırıcı işlev göreceğini ileri sürdüler.

İsveç Komünist Partisi, ülkede NATO üyeliğine karşı olan az sayıdaki parti arasında yer alıyor. SKP Lideri Andreas Sörensen, “NATO’ya katılırsak, NATO’nun savaşları aynı zamanda bizim savaşlarımız olacak” diyor: “Bu da İsveç halkı arasında emperyalizm yanlısı bir pozisyonun oluşması riskini doğuracak, gelecekteki ve mevcut savaşlara (Ukrayna’da olduğu gibi) destek daha sağlam olacak ve örneğin Irak’taki savaşa karşı olduğu kadar eleştirel yaklaşılmayacak.”

NATO üyeliği ülkenin silahlanmasını da hızlandıracak. “İsveç sermayesi ordunun bütçesini arttırmayı ve İsveç askerlerinin emperyalist müdahalelere katılımını meşrulaştırabilecek” diyen Sörensen’e göre, “Her şeyiyle birlikte ABD’ye daha da yakınlaşacağız. Daha gerici politikaların geliştirilmesiyle el ele giden militarizmde bir artış göreceğiz.”

"PROTESTOLAR VAR ANCAK SORUNLU"

Peki ülkede NATO üyeliğine karşı protestolar yok mu?

“Var ama bunlar siyasi olarak sorunlu” diyen Sörensen bu protestolarda odak noktasının yine Erdoğan yönetimi olmasını eleştiriyor: “Protestocuların ana sloganlarından biri ‘Bir faşistle ittifaka hayır.’ Bu da şu soruyu gündeme getiriyor: NATO’ya karşı muhalefetimiz sadece bu kişiye ve onun temsil ettiği sisteme karşı muhalefetimiz üzerine mi kurulu? Bu gibi sloganlar NATO’nun emperyalist doğasını ve dünya çapında Avrupa-Atlantik emperyalizmini savunmada oynadığı rolü gizliyor.”

ÖNCEKİ HABER

Ukrayna ordusu karşı saldırıda 3 köyü geri aldı

SONRAKİ HABER

Almanya solunu zor bir dönem bekliyor

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa