Birbirini etkileyen, bütünleyen bu kavramlardan yola çıkan sanatçılar, şiddet, politik baskı, medya, cinsiyet ayrımcılığı, eşitsizlik, hırs ve kötücül duygular gibi pek çok etkeni sergi kapsamında irdeliyor.
ŞİDDETİN FOTOĞRAFLARI
Arter’ın kapısından içeriye girdiğinizde Hale Tenger’in “Böyle tanıdıklarım var III” isimli çalışması karşılıyor bizleri. Devlet şiddetini gösteren fotoğraflarının yer aldığı bir labirentin içinden geçmişe doğru yol alıyoruz. Röntgen filmine basılmış fotoğraflarla uzayan labirentte 6-7 Eylül olayları, Uğur Mumcu, Hrant Dink, Cumartesi Anneleri ve kayıplarının fotoğrafları bulunuyor. “Bayrağından Kaçan Direk” adlı çalışmasında Şener Özmen, duvara rağmen “kaçan” direkle bir yere ait olma ve o yerle kurulan ilişkilere değiniyor.
CANAN’ın “Şeffaf Karakol” adlı eseri ise şiddete işaret eden farklı bir çalışma olmuş. Sanatçı, kendi bedenini tekrara dayanan bir şiddet koreografisi çizmiş. “Yalvarırım bana aşktan söz etme”de ise Yeşilçam’ın erotik film afişleriyle dolu bir odanın ortasında, camdan yapılmış bir çerçevenin içinde beyaz bir bornoza yazılmış bir veda notunu okuyoruz.
DİKKAT ÇEKİCİ ENSTALASYONLAR
Sergiyi ziyaret edenler hem sanatçıların yeni üretimlerini görecek, hem de yerleştirme üslubuyla serginin anlatımına dahil olacak. Sergiye davet edilen sanatçılar arasında daha önceki çalışmalarıyla öne çıkan pek çok isim bulunuyor. Hera Büyüktaşçıyan “Kayıp Guguk Kuşu”, “Ada”, “Arada Bir Yerde” ve “Terk-i Dünya” isimlerini taşıyan işleriyle katıldığı sergide, Selim Birsel de “Arka Bahçede Yetiştirilir” adlı enstalasyonu (yerleştirmesi) ile sergi kapsamında yer alıyor.
Aslı Çavuşoğlu “Gordion Düğümü”, “Stendhal Sendromu” adlı çalışmasıyla, CANAN “Yalvarırım bana aşktan söz etme” ve “Şeffaf Karakol” adlı ilgi çeken enstalasyonuyla, Merve Ertufan & Johanna Adebäck ise “Ben-Sen” adlı işleriyle “Haset, Husumet, Rezalet” kavramlarına yorum katıyorlar. Sergisi 7 Nisana kadar Arter Sanat Galerisinde görülebilir.
AYRIMCILIK NASIL ÜRETİLİYOR?
Emre Baykal “Haset, Husumet, Rezalet” sergisinde yer alan işler için şu ifadeleri kullanıyor: “Bireyler ve toplumlar arasındaki düşmanlık ve kavganın giderek körüklenip savaşın evrenselleştiği bir dünyada, dostluk, dayanışma ve birlikte varolma; düşmanlık, bencil bir güç istenci ve ayrımcılık potansiyellerini nasıl birlikte ürettiğimizi sorguluyor.
Bir yandan hepimizin paylaştığı ortak bir yakın tarihi -kısmen de olsa- yeniden ziyaret ederken; başkaları için olduğu gibi kendimiz için de yıkıcı, başkalarına göstermekten çekindiğimiz gibi kendimize de itiraf edemediğimiz, sessiz bırakmayı tercih ettiğimiz olumsuz duyguları ve bunlara ilişkin travmaları da mesele ediniyor." (İstanbul/EVRENSEL)
Evrensel'i Takip Et