4 Temmuz 2023 22:48
/
Güncelleme: 22:16

"İfade Özgürlüğünün On Yılı - İkinci Kitap: 2012-2022" okurla buluştu

IPS İletişim Vakfı Yayınları'nın yeni kitabı "İfade Özgürlüğünün On Yılı - İkinci Kitap: 2012-2022" kitabı okurla buluştu. Kitabın lansmanı Bianet’in Cihangir’deki ofisinde yapıldı.

Lansmanda kitabı yayına hazırlayan gazeteci Gökçer Tahincioğlu ve akademisyen Gülsüm Gülsüm Depeli konuştu. Panelin sunumunu ise gazeteci Safiye Alagaş yaptı. Etkinliğe gazetecilerin yanı sıra Yeşil Sol Parti Şırnak Milletvekili Ayşegül Doğan, Türkiye Gazeteciler Sendikası (TGS) Genel Başkanı Gökhan Durmuş ve TGS İstanbul Şube Başkanı Banu Tuna, Gazeteci Tuğrul Eryılmaz, Yeni Yaşam Genel Yayın Yönetmeni Mehmet Ali Çelebi, İstanbul Bilgi Üniversitesi öğretim üyesi Asu Aksoy, Özgürlük için Hukukçular Derneği'nden Av. Ahmet Baran Çelik ve Av. Vedat Çağırtekin, Kürt Araştırmaları Derneği'nden Eyyüp Subaşı ve Remziye Alparslan, Heinrich Böll Stiftung Derneği'nden Yonca Verdioğlu, Polen Ekoloji aktivisti ve yazar Cemil Aksu katıldı.

‘HEP BİRLİKTE BAŞKA BİR GAZETECİLİĞİN MÜMKÜN OLDUĞUNU SÖYLÜYORUZ’

Panel öncesinde konuşan IPS Koordinatörü Nadire Mater, “Bu kitap aslında Erdoğan’ın eseri. AKP iktidarının 20 yıllık dökümünü bu kitapta göreceksiniz” dedi. Mater şunları söyledi:

“2010’dan itibaren pek çok arkadaşımızın katkısıyla yapılan bir kitap. Pek çok gazeteci ve yazar arkadaşımız da kitapta var. Bu eser kimin eseri derseniz, Erdoğan’ın eseri. AKP’nin 20 yıllık dökümünü burada görebilirsiniz. Bütün bu özgürlük ihlalleriyle pek çok arkadaşımız cezaevine girdi, hala cezaevinde olanlar var. Safiye arkadaşımız da yeni cezaevinden çıktı. İki kitap da bize Türkiye’de özellikle seçimden sonra bir şey söylemeye çalışıyor. Türkiye’de gazetecilik nerede ve yeni bir gazetecilik mümkün mü diyor. Yeni medya dönemi hepimiz için kolay gelsin, hep birlikte başka bir gazeteciliğin mümkün olduğunu söylüyoruz.”

"İKTİDARA DİRENEN BİR AVUÇ GAZETECİ KALDI"

Daha sonra paneli sunmak üzere konuşan gazeteci Safiye Alagaş, kendisinin de yeni tahliye olan bir gazeteci olduğunu hatırlatarak, hapishanelerde gazetecilere baskı uygulandığını adeta ceza içinde cezasızlık yaşandığını söyledi. Alagaş, “Türkiye’de gazetecilik neden baskı altında bunu tartışmak gerekiyor. Çünkü aslında fikirlerin çatışması yok. Olmadığı için de fikirlerimiz üzerinden bir yere varamıyoruz. Fikirlerimizi ne kadar çatıştırabilirsek hakikate o kadar yaklaşabiliriz. Özellikle gazeteciler fikirlerini söylediğinde eğer iktidarın hoşuna gitmiyorsa ya gözaltına alınıyoruz ya tutuklanıyoruz. Bu nedenle aslında hakikat hep tozun altında kalıyor. Biz gazeteciler de göremiyoruz ve çoğu zaman biz de fikirlerimizle baş başa kalıyoruz. AKP iktidarıyla birlikte saldırılar fazlalaştığı için Türkiye’de araştırmacı gazetecilik de azalıyor. Şu an iktidara direnen bir avuç gazeteci kaldı. Aslında Türkiye tarihine baktığımızda iktidarlar gazetecileri kendi çemberine alıyor. Bu, son on yılda daha da arttı. Bu nedenle kitap önemli bir çalışma” dedi.

“Kendimi çok fazla izole edilmiş hissettim tutuklandığım bir yıl içerisinde” diyen Alagaş, “Sana sunulan televizyon kanalları, gazetelerle baş başa kalıyorsun. Biraz iradeli olmasan çok ağır psikolojik sorunlar yaşayabiliyorsun. Ailen görüşe gelirse çıkabiliyorsun, gelmezse hiçbir şekilde çıkamıyorsun. Spor ve hiçbir aktiviteye çıkamıyorsun. Rencide edici çok fazla muameleler vardı. Ters kelepçe uygulaması yapılıyordu” ifadelerini kullandı.

"GAZETECİLER HAKİKATİN İZCİLERİDİR"

Gazeteci Gökçer Tahincioğlu, kitap hakkında bilgi verdi. Gökçer, gazetecilik ve ifade özgürlüğünün de önemine değindi. İktidarın gazetecilere dönük saldırılarının raporlanmasının da önemli olduğunu vurgulayan Tahincioğlu, “Bellek olarak da bakmak çok değerli ve önemli bir deneyim. Kitap çok deneyimli, çok yazarlı sesli bir deneyim sundu bize. Gazeteciler hakikatin izcileridir. Devletler unutturmaya çalışır, sizin göreviniz hatırlatmaktır” dedi.

Daha sonra akademisyen Gülsüm Depeli konuştu. Depeli, “Tanıklık konusunda inat etmek çok önemli. Bu kadar siyasi saldırının perdelemesinde yiten gerçekliğe göz kulak olmak, kayda almak çok önemli” sözleriyle birçok baskı ve saldırı politikasının uygulandığını belirtti.

KİTABA KİMLER KATKI SUNDU?

Alican Uludağ, Aysun Cerek, Ayşegül Doğan, Bahadır Özgür, Burcu Karakaş, Erol Önderoğlu, Fikret İlkiz, Gökçer Tahincioğlu, Kenan Şener, Levent Pişkin, Mehtap Ceyran, Mehveş Evin, Özlem Akarsu Çelik, Sibel Yükler, Timur Soykan, Ulaş Karan, Yetvart Danzikyan ve Yıldız Tar yazılarıyla kitaba katkıda bulundu.

KİTAPTA NEKER VAR?

Füsun Özbilgen, "Vakıf'tan: 75 Yıllık İnsan Hakları ve İfade Özgürlüğü Maceramız" başlıklı yazısında, 10 Aralık 1948'de kabul edilen İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi'ne ve beyannamedeki 'ifade özgürlüğü' maddesine atıfta bulunarak "75 yıl önce bu Bildirge'nin altına imza koymuş, insan haklarını tanımış ve iç hukukuna sokmuş olan, bu hakları tüm ulusa duyurmaya çalışan, bu haklara anayasalarında yer veren devletimiz bugün ne ölçüde bu hakları tanıyor?" diye sordu.

Gökçer Tahincioğlu, kitabın hazırlık süreci ve içeriğine dair "Büyü de Baban Sana..." başlıklı yazıyı kaleme aldı.

Kitabın başlangıç bölümünde hukukçu Fikret İlkiz on yılın ruhunu "10 Yıl: Sansürün Rengi Siyahtır" başlıklı yazısıyla anlatırken, edebiyatçı Mehtap Ceyran da "Geçmişin Umudu En Nihayetinde Neydi?" başlıklı yazısında on yılın üzerinde bıraktıklarını yazdı.

"İfade Özgürlüğü Mücadelesi ve Türkiye" başlıklı ikinci bölümde ise Gezi direnişinden önce ve sonra medyanın ahvalini "Gezi'den Önce ve Gezi'de Medya: Çünkü Kimse Masum Değil" başlıklı yazıyla gazeteci Mehveş Evin, Gezi'den 15 Temmuz 2016'ya kadar yaşananlar ise gazeteci Kenan Şener tarafından "Gezi'den Sonra Darbeden Önce: 2013-2016 Yılları Arasında İfade Özgürlüğü" başlıklı yazıda anlatıldı.

19 Temmuz 2016-21 Temmuz 2018 arasındaki Olağanüstü Hal (OHAL) döneminde yaşananlar gazeteci Gökçer Tahincioğlu tarafından "OHAL'de Türkiye: Darbeden Sonrası ve OHAL Dönemi" başlıklı yazıda anlatılırken, gazeteci Alican Uludağ da OHAL'in kaldırılmasından bugüne kadar yaşanan sürece dair "Başkanlık Sistemi ve OHAL'den Sonra: Kurumsallaşma ve Sansür" başlıklı yazıyı kaleme aldı.

Her dönem tablonun nasıl giderek ağırlaştığı anlaşılabilsin diye bu bölümlerin aralarında, BİA Medya Gözlem raporlarının özetlerine yer verildi. Farklı bölümlerde, konularla ilgili farklı kurumların hazırladıkları raporların özetleri de okura sunuldu.

Kitabın "Hedeftekiler" başlıklı üçüncü bölümünde on yıllık süreçte her koşulda hedefte yer alan kesimlerin yaşadıkları anlatıldı.

Hak savunucusu Av. Levent Pişkin, on yıllık dönemin genel bilançosuna dair "Simgeler: Yüz Yıllık On Yıl" başlıklı yazıyı kaleme alırken, gazeteci Tansu Pişkin, "Barış Bildirisinin 4. Yılı: Beraat Var; Göreve İade Yok" başlıklı haberiyle Barış Akademisyenleri'nin mücadelesini anlattı.

Gazeteci Sibel Yükler, "Gazetecilikte Diretenler, Gazetecilik İçin Direnenler" başlıklı yazısında sokakta çalışan gazetecileri anlatırken, gazeteci Özlem Akarsu Çelik de "Kadın Gazeteciler Ne Yaşadı?" başlığı altında on yıllık süreçte iktidarın kadın düşmanı çıkışlarını ve kadın gazetecilerin yaşadıklarını yazdı.

Gazeteci Yıldız Tar, "LGBTİ+'ların İfade Özgürlüğüne Genel Bir Bakış: Fırtınam, Felaketim, Hasretim" yazısıyla LGBTİ+'ların mücadelesine, siyaset ve medyadaki LGBTİ+ karşıtı kampanyalar ve nefret söylemlerine odaklanırken, gazeteci Ayşegül Doğan ise "Değişmeyen Hedef: Kürt Medyası ve 33 Yıllık Bir Gelenek" başlıklı yazısında her dönem hedefte olan Kürt medyasını, Kürt gazetecilerle konuştu.

Gazeteci Yetvart Danzikyan, "Azınlık Basınının Hali Pürmelali" başlıklı yazısında Cumhuriyetin ilk yıllarından 12 Eylül'e, Agos'un kuruluşundan Hrant Dink suikastı ve sonrasına kadar olan süreçte Türkiye'deki Ermeni toplumunun basın deneyimini kısaca anlattı.

Gazeteci Timur Soykan, on yıllık süreçte yaşanan gelişmeleri hem meslektaşlarının hem de kendi deneyimleri üzerinden anlattığı "Ana Akım Medya Nasıl Çöktü: Sansür Hatıraları Çöktü" yazısını kaleme aldı.

Gazeteci Bahadır Özgür, medya kurumlarının nasıl el değiştirdiğini "Medyanın Sermaye Yapısındaki Değişim-Dönüşümün Ekonomi Politiği" başlıklı yazısıyla, gazeteci Burcu Karakaş da "'Gereğini Yapacaksın': Medya Nasıl İktidarın Oyuncağı Oldu, Aparatlar Nelerdi?" başlıklı yazısıyla siyasi iktidarın kendi hedefleri doğrultusunda medya ve ilgili kurumları nasıl kullandığını yazdı.

Emekli öğretmen Aysun Cerek ise "Konserve Hazırlarken Nasıl Terörist Oldum?" başlıklı yazısında, bir gecede hemen herkesin nasıl 'terörist' olabileceğini, 2021'de sosyal medya paylaşımı gerekçesiyle Ankara TEM Şubesi'ne çağırılması ve hakkında dava açılması üzerinden anlattı.

Kitabın son bölümü olan "Karşılaştırmalar"da ise akademisyen Ulaş Karan, bianet raporlarından ve yasal değişikliklerden hareketle on yılın ifade özgürlüğü hakkı ihlallerinin, bununla ilgili rakamların anlamına dair "BİA Medya Gözlem Değerlendirmesi" başlıklı yazıyı kaleme aldı. (İstanbul/EVRENSEL)

EVRENSEL'İNMANŞETİ

Çocukları öğüten çark

Çocukları öğüten çark

Yoksulluğun pençesindeki ailelerin çocukları tüm dünyada acımasızca emek piyasasına çekilirken, Türkiye kapitalizmi bu konuda en önde koşuyor. Çarklar köle koşullarında dönsün diye devlet gücünü seferber etmekten geri durmayan iktidar, milyon milyon işçileştirdiği çocukların da uzun ve ağır çalıştırılmasına, onlarcasının ölüme sürüklenmesine göz yumuyor.

2.3 milyon çocuk MESEM kapsamında günde 8-10 saat çalışıp ustalık belgesi aldı

15-17 yaş grubundaki neredeyse her 4 çocuktan biri çalışma hayatında

71 çocuk 2024'te çalışırken hayatını kaybetti

BİRİNCİSAYFA
SEFERSELVİ
16 Şubat 2025 - Sefer Selvi

Evrensel'i Takip Et