30 Temmuz 2023 03:52

‘Hem basın özgürlüğüne hem haber alma hakkına müdahale’

Öğretim Üyesi Timuçin Köprülü ve TGS Avukatı Ülkü Şahin “terörle mücadele görev almış kişileri hedef gösterme” suçunun basın üzerinde nasıl bir baskı unsuru olarak kullanıldığını anlattı.

Fotoğraf: Damla Kırmızıtaş / Evrensel

Paylaş

Gözde TÜZER
İstanbul

Gazeteciler özellikle yargı haberleri yaparken sık sık Terörle Mücadele Kanununun 6/1 maddesinde geçen “terörle mücadele görev almış kişileri hedef gösterme” suçlamasıyla karşı karşıya kalıyor. Peki nedir bu kanun, neleri kapsar, basın ve ifade özgürlüğü ile ilişkisi ne?

Atılım Üniversitesi Hukuk Fakültesi Öğretim Üyesi Timuçin Köprülü ve Türkiye Gazeteciler Sendikası Avukatı Ülkü Şahin kanunun belirlilik ifadesi taşımaması sebebiyle Anayasa’ya aykırı olduğu görüşünde. Köprülü “Burada basın hürriyetine müdahale edildiği gibi haber hakkının diğer tarafı olan bizlerin de haber alma hakkı kısıtlanıyor” derken, Şahin “Bu suç düzenlemesi önümüzdeki dönemin en işlevsel basına gözdağı verme ve gazeteci cezalandırma araçlarından birisi olacak gibi görünüyor” dedi.

‘ELEŞTİRİLERE MARUZ KALAN BİR KANUN’

Timuçin Köprülü bir devletin terörle mücadele etmesinin doğal olduğunu ancak bunu yaparken uyması gereken hukuk kuralları olduğunu belirterek “Bu kurallar kanunlardır, Anayasa’dır, devletin tarafı olduğu insan hakları sözleşmeleridir. Hukuka bağlı olma bir devleti terör örgütlerinden ayıran unsurlardan biridir” dedi.

Terörle Mücadele Kanunu’nun yürürlüğe girdiği tarihten itibaren eleştirilere maruz kalmış bir kanun olduğunu ve bu Kanun’la ilgili defalarca değişiklikler yapıldığını aktaran Köprülü güncel olarak tartışılanın da TMK 6. Madde olduğunu aktardı ve şöyle devam etti: “Bu maddenin cezalandırdığı üç hareket var: - İsim ve kimlik belirterek veya belirtmeyerek kime yönelik olduğunun anlaşılmasını sağlayacak surette kişilere karşı terör örgütleri tarafından suç işleneceğini açıklamak yayınlamak - Terörle mücadelede görev almış kamu görevlilerinin hüviyetlerini açıklamak veya yayınlamak - Kişileri hedef göstermek”

Bu düzenlemedeki sorunlardan biri de “terörle mücadele görev almış kamu görevlisi” kavramının ne anlama geldiği. Köprülü şöyle anlattı: “Oysa ki ceza hukukunda cezalandırılan bir fiilin belirli olması gerekir. Yani bir davranışı gerçekleştirmeden önce neyin cezalandırılabilir olduğunu kanunu okuduğunuzda anlamanız gerekir. Düzenleme bu anlamda sorunlu. Zira bir kamu görevlisinin ya da kamusal bir organın görev ve yetkileri mevzuatta düzenlenir. O halde bir kamu görevlisinin terörle mücadelede görev almış sayılabilmesi için bu anlamda yetkilendirilmesi gerekir. Uygulamaya baktığımızda ilgili ilgisiz pek çok kamu görevlisinin bu kapsamda değerlendirildiğini görüyoruz. Örneğin trafik kazası yapan ehliyetsiz bir polis memurunun isminin yayınlanması hakkında da bu maddeden dava açıldı.”

TGS Avukatı Ülkü Şahin de bu suçun mağduru olabilmek için 3 şart olduğuna dikkat çekti: “Birincisi elbette kamu görevlisi olmak gerekiyor. Ancak her kamu görevlisi olan da bu suçun mağduru olamaz. İkincisi ise bu kamu görevlilerinin mutlaka terörle mücadeleyle görevli olması gerekir. Üçüncü ve son şart ise bu kişilerin kimliklerinin gizli olması şartıdır. Kimlik gizli olmalı ki açıklanması, yayınlanması suç teşkil etsin.”

1991 VE 1994’TE MECLİSE GELDİ

Timuçin Köprülü bu ifadenin belirlilik taşımadığından bahisle Anayasa’ya aykırı olduğu düşüncesinde. Hatta 1994 yılında Çiller Koalisyon Hükümetinin, Meclis’e ilgili düzenlemeyi değiştiren bir teklif getirdiğini ve bu teklifte “terörle mücadele olaylarında görevli olan kamu görevlisi” ifadesi kullanıldığını hatırlattı. Köprülü “Yani daha sınırlı ve daha belirli bir ifade bu. Maddenin gerekçesinde de kamu görevlilerinin icraatlarının kamuoyuna duyurulmasından ve basın hürriyetinden bahsediyor. Bir tarafta terörle mücadele eden kamu görevlilerinin güvenliği diğer tarafta basın hürriyeti. İşte bu teklif metni bir denge kurmaya çalışmış ama Meclis gündemine gelmemiş. Bir teklif olarak kalmış” dedi.

Ülkü Şahin “TMK 6. Madde 1991 tarihli TBMM görüşmelerinden tartışmalara konu olmuş maddelerden birisi” diyerek şu ifadeleri kullandı: “Bu düzenlemenin basın üzerinde baskı kuracağı, otosansürü artıracağı, kamu görevlilerinin suç teşkil eden fiillerinin halkın bilgisinden kaçırıldığı, işkencenin teşvik edildiği savunulmuş. Ancak esasında tıpkı 2022 tarihli Dezenformasyonla Mücadele Kanunu gibi bir genel seçim öncesine denk getirilerek hızlı bir şekilde yasalaşmış. O dönem Çetin Özek, Nevzat Toroslu bu düzenlemenin Anayasa’ya aykırı olduğuna, ceza hukukunun temel ilkelerini ihlal ettiğine dair raporlar da yazmış. Ancak bu konuda 1994 tarihli yasa teklifi haricinde bir girişim söz konusu olmamış. Aradan geçen süreçte 7. Madde kadar uygulanmamış ve göze çarpmamış olan bu düzenleme ne yazık ki son birkaç yıldır oldukça sık başvurulan, artık iktidarın gazetecilere gösterdiği yeni sopa haline geldi diyebiliriz. Son tutuklama ve gözaltılar da aslında bunun bir göstergesi. Benim incelememe göre daha önce bu hususta bu tür güvenlik tedbirlerine başvurulmamıştı. Ancak görünen o ki son olmayacak.”

KİMİ, NEYİ HEDEF GÖSTERDİ?

Köprülü “Bir diğer sorunun ise (aslında bir sorun olarak isimlendirmek ne derece doğru bilemiyorum ama) hedef gösterme ifadesi” derken Yargıtay’ın pek çok içtihadının isabetli olarak hedef göstermenin bir terör örgüte yönelik olması şeklinde olduğunu aktardı. Köprülü bunu da şöyle açıkladı: “Yani suçun gerçekleşebilmesi için hedef gösterilecek bir muhatap bulunmalı. Güncel pek çok soruşturmaya baktığımızda bu hususun atlandığını görüyoruz. En son Canan Coşkun ve Barış Pehlivan’la ilgili İstanbul 34. Ağır Ceza Mahkemesi’nin beraat gerekçesinde hedef göstermenin bir örgüte yönelik olarak yapılması gerektiği açıkça belirtiliyor.”

Ülkü Şahin son dönemde açılan davalara bakıldığında özellikle önemli toplumsal davaların hakimleri, savcılar, İletişim Başkanı Fahrettin Altun gibi zaten kimliği bilinen, kimliği gizli olmayan ve terörle mücadeleyle görevlendirilmemiş isimlerin bu suçların mağduru olduklarını iddia ettiklerini belirtti ve şöyle devam etti: “Oysa hakim ve savcıların görevi adil yargılama yapmaktır. Görevli oldukları mahkemenin terör dosyalarına bakmakla yetkilendirilmiş olması yahut terör soruşturmaları yürüten birimde görevli olmaları bunu değiştirmez. Kaldı ki bu davalarda yargılama yapan hakim ve savcıların isimleri tutanaklarda yazar. Anayasa gereği tüm yargılamalar da alenidir. Öte yandan bizim mevzuatımızda hangi kamu görevlilerinin terörle mücadelede görevli oldukları da belirsiz. Her kamu görevi ifa edenin terörle mücadele görevi yok. Esasında bu düzenleme kolluk görevlilerinin yaşam haklarını korumak amacıyla getirilmiş bir düzenlemeyken bugün geldiği noktada her kamu görevlisine uygulanır vaziyete ulaştı. Bu uygulama dahi bu düzenlemenin geniş yoruma elverişli olduğunu gösteriyor ve bu bakımdan öngörülebilirlik, belirlilik gibi kanun olma ilkelerine sahip değil.”

Şahin ayrıca “hedef gösterme” fiilinin içeriğinin de belirsizliklere gebe olduğuna dikkat çekerek “Oysa AİHM Ergin ve Keskin v. Türkiye ile Saygılı ve Falakoğlu v. Türkiye kararlarında bu hususta kin ve nefret saiki ve şiddete ve isyana teşvik gibi unsurlar aranıyor. Ancak ne yazık ki uygulamada hoşa gitmeyen, eleştirel her türlü haber hedef gösterme olarak yorumlanıyor” dedi. Şahin şu ifadeleri kullandı: “Bu suç düzenlemesi ne yazık ki ifade özgürlüğüne en çok müdahale eden soyut tehlike suçu dediğimiz, zarar sonucunun aranmadığı suç tiplerinden birisi. TCK 216 (halkı kin ve düşmanlığa tahrik etmek) gibi suçunda olduğu gibi sırf ifadenin tehlike yaratabileceği endişesiyle soruşturmalar yürütülebiliyor. Bu durum da işte Fırat Arslan’ın tutuklanması ve diğer gazetecilere adli kontrol tedbiri uygulanması gibi orantısız, ağır tedbirlere, keyfi kararlara neden olabiliyor. Ben de TMK 6/1 düzenlemesinin kanunilik şartlarından yoksun olması nedeniyle Anayasa’ya aykırı olduğu kanaatindeyim.”

BASIN VE İFADE ÖZGÜRLÜĞÜ İLE İLİŞKİSİ NASIL?

Peki bu iki düzenlemenin basın hürriyetiyle ilişkisi nasıl? Timuçin Köprülü TMK’nın daha Meclis’te tartışılırken ilgili düzenlemelerin hem basın özgürlüğüne hem de işkence, kötü muamele mağdurlarının haklarını aramalarına engel olabileceğinin söylendiğine dikkat çekerek “Aynı eleştiriler Kanun çıktıktan sonra ceza hukukçusu hocalarımız tarafından da dile getirilmiş. Çiller hükümetinin teklifinde de buna vurgu yapılıyor” dedi.

Köprülü bir yayının haber sayılabilmesi için kamuyu ilgilendirme, güncel olma gibi hukuki ölçütlerin belli olduğunu aktardı ve “Basın mensubu da bu çerçevede haber yaparken yani anayasal bir görev ifa ederken açıkladığı ya da yayınladığı isimlerle bağlantılı TMK 6. Madde sorunuyla karşılaşıyor. Bu düzenleme bu noktada gerek ifade hürriyetini, basın hürriyetini, iddia ve savunma dokunulmazlığını, şikayet hakkını sınırlayan bir görünüm arz ediyor” ifadelerini kullandı.

Normalde TMK 6. madde kapsamına girmeyen eylemler nedeniyle basın mensupları hakkında soruşturmaların açılması, erişim engelleme kararlarının çıkması basın mensubunun yaptığı habere hem erişimi sınırladığını hem de bunun takibini engellediğini belirten Timuçin Köprülü şöyle devam etti: “Böylelikle haber alma hakkına sahip olan bizler de ne olup bittiğine dair bir bilgiye ulaşamıyoruz. Görüldüğü gibi burada basın hürriyetine müdahale edildiği gibi haber hakkının diğer tarafı olan bizlerin de haber alma hakkı kısıtlanıyor”

Köprülü böyle bir durumda basın mensuplarının karşılaşacağı ihtimalleri de şöyle sıraladı: “Bir haber yapacağım ama burada bahsi geçen görevli terörle mücadelede görev almış bir kamu görevlisi mi? Bu haberi yaparsam hedef göstermeden başım derde girer mi? Aynı problem bunun haber yapılması sonrasında sosyal medyada yayanlar için de geçerli. Bu ihtimallerde basın mensubu haber yapmaktan çekinebilir. İşte bu basın hürriyetine bir müdahaledir”

HSK tarafından alenen Resmi Gazete’de ilan edilen hakim savcı tayinlerinin haber yapılmasının da bu kapsamda değerlendirilmeyeceğini belirten Köprülü sözlerini şöyle sonlandırdı: “Örneğin gündemi meşgul eden pek çok dava var. Bu davaların hakim ve savcılarının tayinleri elbette haber değeri taşıyacaktır. Az önce belirttim Yargıtay içtihatlarında da yer aldığı gibi bu meslektaşlarımız terör örgütlerine hedef gösterilmediği sürece tayinlerinin ya da mesleki icraatlarının haber yapılmasında herhangi bir sorun bulunmamaktadır. Örneğin il ilçe düzeyinde yayın yapan yerel gazetelere veya internet haber sitelerine baktığınızda bu tayinlerin hep haber yapıldığı görülmektedir. İlimize yeni başsavcı tayin oldu ya da asliye ceza hakimi başka bir yere tayin edildi gibi. Bu haberlerle ilgili soruşturma açılmıyor. Neden açılmıyor çünkü salt tayini haber yapıyor. Ama o savcı ya da hakimin ilgilendiği soruşturma ya da dava işin için karışınca durum maalesef değişiyor.”

‘EN İŞLEVSEL GÖZDAĞI VERME ARACI’

TGS Avukatı Ülkü Şahin şöyle devam etti: “Bununla beraber TMK 6/1 çok farklı yerlerde de karşımıza çıkıyor. Örneğin yürütmesi durdurulan 2021 tarihli Emniyet genelgesini hatırlarsınız. Kamusal alanda kolluğun ses ve görüntüsünün alınmasını yasaklayan bu genelgeye Sendika olarak açtığımız davada Emniyet ve İçişleri Bakanlığı tarafından TMK 6/1 yasal dayanak olarak savunuldu.

Bir diğer önemli konu ise Basın Kartı Yönetmeliği’nde 2021 tarihinde yapılan değişiklik ve 2022 yılında Dezenformasyonla Mücadele Yasası ile Basın Kanuna eklenen düzenlemeyle gazetecilerin basın kartı alabilme şartları arasına TMK 6. maddesinde düzenlenen suçlardan hüküm giymemiş olma şartının getirilmesi.

Tüm bu tabloya baktığımızda bu suç düzenlemesi önümüzdeki dönemin en işlevsel basına gözdağı verme ve gazeteci cezalandırma araçlarından birisi olacak gibi görünüyor.”

ÖNCEKİ HABER

Burdur'da sulama kanalına düşen çocuk öldü

SONRAKİ HABER

Arda Güler, sakatlığı nedeniyle Real Madrid'in ABD'deki kampından ayrılıyor

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa