Halı yıkamayı yasaklamak kuraklığa çözüm mü?
Diyarbakır’da su kullanımına yönelik getirilen oto ve halı yıkama vb. yasakları yorumlayan Prof. Dr. Halim Orta, "Kuraklıkla mücadele için akılcı, uzun vadeli uygulamalara geçilmeli" dedi.
Fotoğraf: DHA
Özlem Songül ABAYOĞLU
İstanbul
Diyarbakır’da Su ve Kanalizasyon İdaresi (DİSKİ) su kullanımına yönelik bazı kısıtlamalar getirdi. İçme suyu kesintisinin önüne geçmek için 1-31 Ağustos tarihleri arasında iş yeri önü, kaldırım yıkama ve çevre sulamaları hortum ile yapılmayacak. 8-12 Ağustos tarihleri arasında il merkezindeki 151 akaryakıt istasyonunda oto yıkama yasaklanırken 36 halı yıkama fabrikasında halı yıkama yasaklandı. 8-10 Ağustos arasında ise 283 oto yıkama firmasında araç ve halı yıkamayı yasak.
Su kullanımına getirilen yasakları Tekirdağ Namık Kemal Üniversitesi Ziraat Fakültesi Biyosistem Mühendisliği Arazi ve Su Kaynakları Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Halim Orta’ya sorduk, “Bunlar yalnızca günü kurtaracak tedbirler” dedi.
TÜRKİYE’YE YAĞMAZ, YEŞİLİ KORUYAN BAŞKA BİR ÜLKEYE YAĞAR
Bu yasaklarla kuraklıkla mücadele edilemeyeceğini, beklenen yağışlar gerçekleşmezse birkaç günü kurtaracak tedbirler olduğunu belirten Orta, kuraklığın boyutlarının daha büyük olduğuna dikkat çekti: “Mesele bunun çok ötesinde. Sadece Tekirdağ’da su kullanan sanayi işletmeleri, 3 bin metreküp civarı su çekiyor. Tarımsal sulamada felaket bir durumdayız. Hâlâ büyük bir oranda yüzeysel sulama yöntemlerini kullanıyoruz ve su kayıplarımız çok fazla. Meriç Ergene Havzası’nda bir kuyu açma izni alamazsınız ama gidip kuyu açarsanız istediğiniz gibi su çekebilirsiniz. Buna müsaade edilir” dedi.
Dünya üzerine düşen su miktarının değişmediğini ancak zamanının ve mekanının değiştiğini anlatan Orta, “Örneğin Türkiye’ye yağmaz yeşili koruyan başka bir ülkeye yağar. Bunun yanı sıra yağışı beklediğimiz nisan, mayıs aylarında yağmaz da yağması gereken yağış miktarının hepsi yazın ortasında sağanaklar şeklinde yağar. 3 ayda düşmesi gereken yağış bir günde düşer. Bu da sel felaketlerine, kuraklığa, deniz seviyesinin yükselmesine yol açar” şeklinde konuştu.
“SANAYİCİLER DOĞAL GAZI BIRAKTI, KÖMÜRE GEÇTİ”
2015’te gerçekleşen Paris iklim zirvesini hatırlatan Orta, “Paris iklim değişikliği zirvesinde, durum böyle devam ederse 2100’e kadar dünya sıcaklığı 4 ila 5 santigrat yükseleceğine dair uyarılar yapılmıştı. Bu neredeyse dünyanın sonu demek. Sonucunda bürokratlar bu miktarı 1 buçuk santigrat olarak sınırlama kotası koydular. Bu mutabakata en son Türkiye’de imza attı. Ancak 8 yıl geçmesine rağmen aldığımız gayriresmi bilgilere göre bu kotanın neredeyse yarısını kullandık” dedi.
Bu oranın nasıl kullanıldığını sorduğumuzda ise Orta, “Öncelikle yeşili, ekosistemi koruyamıyoruz. İkinci olarak pandemi sonrasında ülkemizde de çok derin hissedilen ekonomik kriz yeşil mutabakatta olmazsa olmazlardan biri olan doğal gazın yerinde kömür kazanlarını görmemize sebep oldu. Sanayiciler doğal gaza oranla kömür daha ucuz olduğu için kömürü tercih etmeye başladılar. Kömür kullanırsanız, yeşili korumazsanız, konveksiyonel tarımdan vazgeçip onarıcı tarım dediğimiz tarım yöntemlerine geçemezseniz bu sıcaklık artışını kontrol edemezsiniz” ifadelerini kullandı.
“AKILCI, UZUN VADELİ UYGULAMALARA GEÇİLMELİ”
Tüm bu sorunların karşısında kalıcı önlemleri ve neler yapılması gerektiğini anlatan Orta, “Akılcı, planlı ve uzun vadeli uygulamalara geçilmeli. Öncelikle su kaynaklarını, gölet ve barajları geliştirmemiz lazım. Yer altı suyunu hiç kullanmayalım demiyorum ama beslenmesinden fazla kullanmayarak zor günler için hatta ve hatta kendimizden sonraki nesiller için bir doğal varlık olarak saklamalıyız. Aynı zamanda baskılardan uzak, özerk bir yapısı olan, liyakatli insanların çalıştığı milli kuraklık merkezi kurulmalıdır” diyerek çözüm önerilerinde bulundu.