28 Eylül 2023 05:37

Kar topu misali̇ barınma hikayesi

Eğitim hakkı kamusal bir hak olmaktan çıkıp sınıfsal bir ayrıcalık konumuna gelmiş durumda çünkü ailesi işçi emekçi olan öğrenciler bugün barınamıyorlar.

Paylaş

Onur YILMAZ

Anıl KARAHAN

ODTÜ

 

Son yıllarda adını sıkça zikrettiren ve tüm Türkiye’de tırmanarak yükselen bir barınma krizi ile karşı karşıyayız. Toplumun birçok kesimi bugün en temel haklarımızdan birisi olan barınma hakkına ulaşamıyor. Barınma sorununu derinden hisseden kesimlerden birisini ise biz öğrenciler oluşturuyor. Devletin yeni açılacak KYK yurtları veya okuduğumuz üniversitelere açılacak yeni okul yurtları ile barınma ihtiyacımızı karşılaması gerekiyor. Ancak devletin yaptığı şey KYK ancak yurtlarındaki odaların kapasitesinin iki katına çıkartılması oluyor. Bu uygulama ile birlikte barınmanın niteliği ciddi oranda düşerken 6 kişilik KYK odaları da kapasiteyi kaldıramıyor ve yüzlerce öğrenci hala yurtsuz kalıyor. İstanbul’daki lisans öğrencisi sayısı 500.791 iken KYK yurtlarında konaklayabilecek öğrenci sayısı ise sadece 29.794. Üniversite bünyesinde yurtları olan ODTÜ’de yurtlara başvuran 1576 kişiden 525’i yurtlara yerleşmiş diğer 1051 kişi ise kaderine terk edilmiş durumda. Boğaziçi Üniversitesinde ise öğrencilerin topluluk odalarına koğuş sisteminde üçlü ranzalar atılarak topluluk odasından bozma yurtlar yapılarak kriz hafifletilmeye, maskelenmeye çalışılıyor. Çareyi özel yurtlarda bulan öğrenciler ise 20 bin TL ile 300 bin TL arasındaki özel yurt paralarını ödemeye mecbur bırakılıyor. Bütçesi buna yetmeyen öğrenciler ise baskı ve tacizleriyle gündemimize birçok kez giren tarikat ve cemaat yurtlarına mecbur bırakılıyor. Öğrenci sayısının altında kalan yetersiz yurt sayıları, fahiş fiyatlara kiralanan evler, KYK burs/kredilerini ikiye üçe katlayan yurt fiyatları; sonuç ise başımızı bile sokacak bir yer bulamamak belki de şehir dışında kazandığımız üniversiteye gidememek veya onlarca gencin parklarda yatma görüntüleri oluyor. Kapitalizmin bugün emekçilere ve onların genç kuşakları olan bizlere sunduğu hayat işte bu.

BÜTÇE GERÇEKTEN DE YOK MU?

Neden barınamayan öğrenciler var sorusunu sorduğumuzda ise en çok aldığımız cevap “bütçe yok” oluyor. Bu sorunun kaynağını iki açıdan incelememiz mümkün. Birincisi eğitime ayrılan bütçenin yıllara oranla aratışta gibi gözükmesine rağmen yüzdeliği her geçen sene azalıyor. AKP’nin iktidara olduğu döneme baktığımızda eğitime ayrılan bütçenin %17’den %9’a düşürüldüğünü görüyoruz. Türkiye’nin büyüyen ekonomisi olduğu söyleniyor. Ama bu ekonomi başını sokacak bir çatı bile bulamayan bizler için mi yoksa kârlarına kâr katan kapitalistler için mi büyüyor? Asıl çelişki bu soruda yatıyor.

Bütçe sorunun bir diğer ayağının ise eğitime ayrılan bütçenin ne için kullanıldığında dayanıyor. Eğitime ayrılan bütçenin harcanması bugün üniversite yönetimleri tarafından yeterince şeffaf bir şekilde yürütülmüyor. Bütçenin nereye ayrılacağı konusundaki karar mekanizmalarına üniversite bileşenleri söz sahibi olamıyor. Bütçe de eğitimin niteliğine veya eğitim esnasında karşılaştığımız sorunları aşmaya yönelik kullanılmıyor. Üniversite öğrencilerinin barınma sorununa dair geçici önlemler dışında hiçbir önlem alınmazken üniversite bütçeleri savunma sanayisi ve teknokent gibi alanlara yatırılıyor, buradan hangi şirketlerin karının arttırılacağının hesapları yapılıyor.

Yurtlarda barınamayan öğrencilerin diğer uğrak noktası kiralık evler olurken güncel durumda nitelikten ve sağlıklı barınma koşullarından en uzak evler bile aylık 10 bin TL’nin üstünde kalıyor. Serbest piyasa ekonomisiyle birlikte kiraların belirlenmesinde dair göstermelik kararlar ve kanunlar dışında herhangi bir uygulama bulunmuyor. Adeta yolunacak kaz gözüyle bakılan üniversite öğrencileri zaten bir evde 3-4 kişi kalıyor diyerek kişi başı fiyat belirlenmesiyle fahiş fiyatlarla karşılaşıyor.

“SADECE PARASI OLANA ŞEHİR DIŞINDA OKUMA HAKKI”

 Anayasal olarak hem ücretsiz eğitim hakkımız için hem de barınma sorunumuz için devletin bu soruna el atması gerekirken bu sorunları katmerlendirmekten başka bir şey yapmıyor. Beslenmeden tutalım da barınmaya kadar her şey ücretsiz eğitim hakkımızın içerisinde ve hepsinin karşılanması bir zorunluluk. Fakat sözümüz ona yetkililer, barınma sorunu ile ilgili hiçbir aksiyon almamakla birlikte barınma sorunu yaşayan bütün öğrencilerin eğitim hakkını gasp ediyor ve bu sorunu yaşayan öğrencileri özel yurtların, tarikat yurtların yani sermayenin ve gericiliğin kucağına atmaktan hiç çekinmiyor. Sorun aslında tam olaraktan burası, bizlerin eğitim hakkı kamusal bir hak olmaktan çıkıp sınıfsal bir ayrıcalık konumuna gelmiş durumda çünkü ailesi işçi emekçi olan öğrenciler bugün barınamıyorlar. Bunun en doğal sonucu olarak birçok öğrenci barınamadığı için kayıtlarını donduruyor ve eğitim haklarından zorla feragat ettiriliyorlar. Gerek devlet üniversitelerinin rektörlükleri gerek devlet aygıtları bu barınma krizi ile biz öğrencilere verilen mesaj çok net: “Maddi durumun eve çıkmana veya özel yurtta kalmaya yetmiyor ise şehir dışında üniversite okuma hakkını elinden alıyorum.”.

Eğitim hakkının kamusallaşması dahi halkın, emekçilerin bir kazanımıyken bugün de bize düşen barınma sorunun çözümünde taleplerimizi en görünür hale getirmek oluyor. Bu talep etrafında buluşabilen binlerce öğrenci olarak birlikte hareket edebilmek gerekiyor. Emek Gençliği’nin parasız, demokratik üniversiteler ve haklarımız için başlattığı kampanya bunun bir aracını oluşturuyor. Bulunduğumuz her alanda barınma olanaklarının artırılması ve zamların durdurulması üzerine planlanacak her çalışma bu talebe karşı iktidarın da rektörlüklerin de kulaklarını kapatmalarını engelliyor. Bu sebeple barınma hakkımız için verdiğimiz mücadelenin kilit anahtarı yarın bu yazıyı okuyacakların neler yapacağından geçiyor.

ÖNCEKİ HABER

Öğrenci temsilciliklerinden kitlesel mücadeleye

SONRAKİ HABER

MESEM’li olmanın dayanılmaz ağırlığı

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa