25 Kasım 2023 04:28
/
Güncelleme: 16:46

İsrail’i durduracak adım atmamak ‘Türkiye Yüzyılı’ umudunu da azaltıyor

Menemen’de görüştüğümüz işçiler içerisinde, özellikle iktidarı destekleyen kesim içerisinde İsrail karşıtlığı ile hükümetin atmadığı adımların çelişkileri gözle görünür durumda.

İsrail’i durduracak adım atmamak ‘Türkiye Yüzyılı’ umudunu da azaltıyor

Fotoğraf: Mustafa Hassona/AA

Turan KARA
İzmir

Hamas saldırısından sonra İsrail’in Gazze halkına yönelik uyguladığı askeri abluka ve 15 bini bulan sivil insan katliamı dünyanın gözleri önünde devam ediyor. Kara tablo, her geçen gün daha da büyürken, Gazze’ye sahip çıkamamak, Filistin halkına bir bardak su bile verememek, katliamı durduramamak insanların acısını büyütüyor. Sadece Gazze halkının kurtuluşuna dair değil, AKP’nin dilinden düşürmediği “Türkiye Yüzyılı”na dair umutları da azaltıyor. Menemen’de görüştüğümüz işçiler içerisinde, özellikle iktidarı destekleyen kesim içerisinde İsrail karşıtlığı ile hükümetin atmadığı adımların çelişkileri gözle görünür hale geliyor.

‘HER ŞEYİ YAPAR DEVLETİMİZ’ AMA…

Bölgede bulunan üç büyük demir çelik fabrikasından birinde EYT’li olarak çalışan kıdemli bir işçiyle görüşüyoruz önce. Tanıdığımdan beri AKP-MHP iktidarına destekçiliği hiç değişmeyen işçinin yanına gittiğimizde canı sıkkın, banka hesaplarındaki biriken borçlarını kontrol ederken buluyoruz. Konu açılır açılmaz dişlerini gıcırdatıyor ve belli belirsiz “Zamanı ve yeri gelince her şeyi yapar devletimiz” diyor. İsrail’in Gazze ve Filistin saldırısı için Türkiye’den ne kadar destek aldığının ve bunun durduralamadığının farkında olmanın çaresizliğiyle “Hamas terör örgütü diyenlere bak; terör örgütlerine terör örgütü diyorlar mı? Kimsenin gücü yetmiyor adamlara, bizim de gücümüz yetmiyor tek başına” diyor. Ekranlara çıkan siyasetçilerin sözde kalan çıkışmalarının hiçbiri yüreğine su serpmiyor. Bir yandan da “Ne yapalım askerimiz mi gitsin oraya?​” diye soran işçi yine kendi yanıtlayıp bunu hiç istemediğini dile getiriyor. “Devlet Bahçeli gitmek istiyormuş ya?​” hatırlatmasına ise sinirlenip “Devlet Bahçeli’ye laf söyletmem, o bir devlet adamı” diyen işçi ve dişlerini sıkarak en baştaki cümleyi tekrarlıyor: “Zamanı ve yeri gelince her şeyi yapar devletimiz.” Ne kadar bu sözü tekrar etse de sohbetimiz boyunca sadece kendisinin değil, kendisi gibi düşünenler arasında da “ecdat topraklarına” kavuşmaya dair Yeni Osmanlıcı umudunun azaldığını, Türkiye Yüzyılı söylemleri ve şatafatlı sözlerin gerçek dünyadaki zayıflıkla sınanmasının yarattığı hayal kırıklığını gizleyemiyor.

"KİM NE YAPABİLDİ, HANİ?"

İşçiler içinde Türk milliyetçileri ile Türk-islamcılar arasında “Türk çocuğu Arap çölleri için kanını dökmeyecektir” mottosuyla bakıp tamamen sırtını dönmekle, ata toprağından vazgeçmeyi yanlış bulup “kutsal” toprakları savunma çağrısı yapanlar şeklinde bir ayrışma da var. Azerbaycan’ın BP ve SOCAR’ın İsrail’e doğu Akdeniz’de petrol arama anlaşması teklif etmesi gibi açıkça İsrail’i destekler tutumu ile Türkiye’nin açıktan Filistin yanlısı tutumu bu ayrışmaya örnek gösteriliyor ve sonuç olarak Arap karşıtlığında cisimleşiyor. Üstelik Türk milliyetçisi kesimler Erdoğan’ın cumhuriyetin 100. yıl dönümünü geçiştirmesini henüz unutmuş değil. Pek çok kişi hem Hamas’ı hem de şeriatçılık ve gericiliği benimsemediğini belirten cümlelerle beraber “Yapılabilecek bir şey varsa yardım edilmeli elbette ama…” deyip herhangi bir macera senaryosuna hiç iyi bakmadığını söylüyor. Bu kesimlerde Filistin konusunda duyarlılığın daha azalıyor olmasının bir sebebi de Suriye savaşı ve Türkiye’ye kalan mülteci sorunu.

Bir araya geldiğimiz bir İDÇ işçisi şunları söylüyor: “İktidar tutarsız davranıyor. Büyük büyük laflarla atıp tutuyor, iş bir şey yapmaya gelince icraat yok. Yaptırım gücü varsa yaptırım yapmalı siyasal olarak. Ambargo dersen o kadar güçlü ve bağımsız bir ekonomi göremiyorum ben. Ne olacak, İsrail bizden almazsa başkasından alır. Kendi ticaretimiz aksar, işsizlik çıkar, zaten enflasyon var. İsrail’i tutmayan ülke yok gibi Avrupa-Amerika kısmında. Açıkçası yine mülteciler bize kalacak gibi görünüyor, Avrupa da onlar için para verecek… Olan bizim insanımıza olacak sonunda.”

“Ne Gazze’si Gazze kalmadı ki? Adamlar her yere girdi, yok etti o kadar insanı. Kim ne yapabildi, hani?​” diye söze giren bir başka işçi ise şöyle devam ediyor: “Bir de petrolü doğal gazını da alacaklar. Bir de kanal yaptı mı, Mısır’ın da canına okur! Geriye bir şey kalmadı şimdi, kaldı mı? Sadece Türkiye değil ki, kimse bir şey yapamıyor. Hiçbirinden ses yok.” Tartışmaları yakından takip ettiğini söyleyen bu işçi İsrail’in ileride Türkiye’nin de sorunu olacağını söylüyor.

DAYANMA ZAMANI, DUA ZAMANI…

İktidar, bir kurtlar sofrasına benzeterek tarif ettiği adeta Hobbes’vari dünyada, Türkiye’nin neredeyse kendi Leviathan’ını bulduğunu kurguluyor, üstelik her hakka da sonuna kadar sahip olduğunu ilan ederek. Adeta insanların seçme hakkını tüm haklarından feragat etme yetki belgesi olarak görme eğilimini, anca böyle bağımsız ve güçlü olunacağını iddia ederek savunuyor. Şimdi ihtiyacı olanlara İHA, SİHA, buğday yüklü gemiler dağıttığı söyleniyor, uçak gemisi sergileyerek tarihin en güçlü durumunda olduğunu ifade ediyor. “Azerbaycan’da Ermenileri alt ediyor”, istediğinde “bir gece ansızın” Suriye'ye girmekle övünüyor ve bunları toplamda Türkiye Yüzyılı diye anlatıyor.

İktidarı biraz eleştirdiğinde “Eskiden 300 kişiyle karakol basılıyordu şimdi öyle mi?​” diye övünecek kadar savunuculuğu yapan bir esnaf Gazze konusunda ise “Acı çektiğini” söylüyor. İlk başlarda bu acı safi Gazze halkı içindi, şimdi bir parçada kendi çaresizliği için. Yeri gelirse oraya gitmek için gönüllülerin çıkacağına inandığını söyleyen bu esnaf “Şimdi sabretme, dayanma zamanı, dua zamanı, birliği bozmamak lazım” diyebiliyor sadece.

Kasabada fotokopicilik ve baskı işleri yapan başka bir esnaf ise şu bilgiyi veriyor: “İsrail karşıtı ve Filistin yanlısı etkinlik afiş, ilan yapıştırma vb. işlerinin savaşın ilk günleri kadar yoğun olmasa da yine de sürdüğünü söyleyebiliriz. Gençlerden ve okullular içinde daha çok imam hatip liselerinden gelenler var, Anadolu liseleri vb. diğer okullarda o kadar bir ilgi yoktu.”

BİZ OLMUŞUZ FİLİSTİN!

Ekonomik olarak en fazla darboğaza düşenler ise Filistin sorunuyla en az ilgilenen kesimi oluşturuyor. Filistin İsrail meselesinin kendisini ilgilendirmediğini, Suriye’de de en zararlı Türkiye’nin çıktığını, değişen bir şey olmayacağını dile getiren bir HABAŞ işçisi, şunları anlatıyor: “Biz olmuşuz Filistin! Bize baksana? Bu ay ne maaş almışım hesap edelim, bir Gazze de bizim ora. 16 bin lira maaş tamam mı, üstüne iki çocuk için eğitim hakkı bir de sendikanın sözleşme parası, hah, 95 saat de fazla mesai ekle. İşte maaş 22 bin lira oldu anca.” “95 saat mesai nereye gitti o varsa diğerleri nerede? Nasıl hesap bu” demeye kalmadan, “kesintiler” diyor.

Devlet her bir işçinin ortakçısı gibi. Daha ücretleri bankaya yatmadan hepsinden neredeyse gelirinin üçte birini alıyor. Görüştüğümüz HABAŞ işçisi de diğer işçiler de bu durumdan memnun değil. Sendikaların sessizliği ise işçilerin sendikacılara tepkili olmasının önemli nedenlerinden biri.

DEMİR ÇELİK, PETROL İSRAİL’E AKIYOR

AKP iktidarı İsrail karşıtı çıtası yüksek konuşmalar yapsa da, en önemli ihraç malı olan demir çelik ve akaryakıt İsrail’e akmaya devam ediyor. Türk demir çeliği İsrail’de yol köprü inşaat gibi altyapı ihtiyaçları için kullanılırken, bu bölgede HABAŞ ve İzmir Demir Çelik başta hemen her fabrika İsrail’e ihracat yapıyor.

Demir ve Demir Dışı Metaller İhracatçıları Birliğinin verilerine göre 2021 yılında Türkiye İsrail’e 2 bin 997 milyar dolar değerinde demir ve demir dışı metaller ihraç etmişken, bu rakam 2022 yılında 3 bin 108 milyar dolara yükseldi. Bunların içinde borular, inşaat aksamı, demir ve çelik, çubuklar, filmaşin, alüminyum ve alüminyumdan eşyalar, profil ağırlıklı kalemleri oluşturuyor. 

Ayrıca İsrail petrol ve akaryakıt ihtiyacının büyük kısmını bu bölgede bulunan Azerbaycan şirketi SOCAR’dan temin ediyor.

EVRENSEL'İNMANŞETİ

BİRİNCİSAYFA
SEFERSELVİ
RTÜK Başkanı “Ülkemizde olumlu olaylar olmuyormuş gibi haber servis ediliyor” deyip ‘yandık’, ‘bittik’ haberleriyle karamsarlık aşılandığını savundu, ceza tehdidinde bulundu.

Evrensel'i Takip Et