Evrensel için yeni bir dönem
Evrensel için yeni bir dönem
28 Kasım 2023 11:07
/
Güncelleme: 16:58

Danıştaydaki İstanbul Sözleşmesi davasında hakimden ret kararı iması

Kadın derneklerinin İstanbul Sözleşmesi’nin feshine karşı yaptığı itirazın görüşüldüğü davada Danıştay savcıları İstanbul Sözleşmesi'nden çıkılan kararın iptalini istedi.

Danıştaydaki İstanbul Sözleşmesi davasında hakimden ret kararı iması

Fotoğraf: Damla Kırmızıtaş/Evrensel 

Damla KIRMIZITAŞ
Ankara

İstanbul Sözleşmesi'nden çekilme kararına karşı yürütmenin durdurulması ve kararın iptali talebiyle açılan davalar Danıştay 10. Dairesi'nde görüldü. Görülen diğer davaların gerekçeli kararının Anayasa'ya aykırı olduğunu belirten avukatlar, kararın iptaline yönelik ret kararı veren Danıştay 10. Dairesi heyetinin reddini talep etti.

Duruşmada mütalaa sunan Danıştay savcıları İstanbul Sözleşmesi'nden çıkılan kararın iptalini istedi. Hakim ise taleplerden birini reddederken "Daha sonra bunu bozma sebebi yaparsınız diyerek" kadınların açtığı davayı reddedeceğini ima etti. Gelişmeyi değerlendiren Av. Ceren Kalay, hakimin bu ifadeyle görüşünü açıklamış olduğunu bunun ise ihsas-ı rey olduğunu söyledi.

Antalya Kadın Danışma Merkezi ve Dayanışma Derneği, Kadın Dayanışma Vakfı, Kadının İnsan Hakları Derneği ile Mor Çatı Kadın Sığınağı Vakfı'nın İstanbul Sözleşmesi'nden Cumhurbaşkanı kararıyla çıkılmasına karşı Danıştay'a yaptığı iptal başvurusunun duruşması öncesi kadınlar açıklamada bulundu. Yapılan açıklamada, 20 Mart 2021'de, ilk imzacısı ve tarafı olduğu İstanbul Sözleşmesi'nden bir gece yarısı ve tek adam kararıyla imza çekildiği hatırlatıldı. Sözleşme'nin iç hukukun bir parçası haline geldiği ve sözleşmeden çekilme kararının hukuksuz olduğu vurgulanan açıklamada, "Danıştay'daki onlarca başvurunun bir kısmı geçtiğimiz yıl görüşüldü ve kadınlar iptal istemlerine dair haklı beyanlarını Danıştay salonunda dile getirdiler. Fakat Danıştay 10. Dairesi, bu hukuksuzluğu sürdürmeye kadar vererek, kadınların taleplerini görmezden gelerek, İstanbul Sözleşmesi'nin feshine ilişkin Cumhurbaşkanlığı kararının iptal istemini 2'ye karşı 3 oyla reddetti. Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu ise bu kararı oy çokluğu ile kabul ederek Türkiye'nin İstanbul Sözleşmesi'nden çekilme kararını onayladı.Bu kesinleşmeden aylar sonra, İstanbul Sözleşmesi'ne dair bir gece yarısı alınan hukuksuzkarardan neredeyse 3 yıl sonra, şu ana kadar en az 268 kadının öldürüldüğü 2023 yılının 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü'nden 3 gün sonra bizlerin başvurusu değerlendirilecek" ifadelerine yer verildi.

"MÜCADELEYE DEVAM EDECEĞİZ"

İstanbul Sözleşmesi'nden imza çekmenin ardındaki toplumsal cinsiyet eşitliği karşıtlığının her alana yayıldığı belirtilen açıklamada, "İlk günden bu yana İstanbul Sözleşmesi'nden imza çekmenin kadına yönelik şiddetle mücadeleye siyasi iradi olmadığının açık göstergesi olduğunu dile getiriyoruz. Bu iddiamız ise devletin "şiddete sıfır toleransı" olduğu iddiası ve kendi yasalarımız varken uluslararası sözleşmelere ihtiyaç duymadığımız gerekçesiyle yalanlanıyor. Fakat 6284 sayılı Kanun'a, Medeni Kanun'a, Anayasa'ya yöneltilmiş saldırılar bizlere haklı olduğumuzu bir kez daha gösteriyor. Kadınlara yönelik ayrımcılığı körükleyerek erkeklere hizmet eden yasalara ve karar mekanizmalarına itiraz ediyoruz. Buradayız çünkü kadınların maruz kaldığı ayrımcılık ve şiddetin en çok kendi hayatlarımızdan tanığıyız ve kadınlar lehine bu hukuk düzenini dönüştürmek için mücadeleye her yerde devam edeceğiz" denildi.

Açıklamanın ardından kadınlar duruşma salonuna geçti. Avukatlar söz almaya başladı Avukat Ece Güney, "2 buçuk yıldır dilekçeler sunuyoruz. Bir kararname Anayasayı aşamaz. Sadece yürütmenin yetkisinde uluslararası sözleşmelerimiz belirlenmiştir. Bugünkü uygulamamıza göre anayasanın çizdiği bir şey var. Usulde ve yetkide karar vermek bazından yürütme anlaşma yapamıyorsa, var olandan çıkamaz da. Anayasamızın net çerçevesi kararnameyle genişletilemez. Aksini kabul ettiğinizde tüm uluslararası sözleşmelerden çıkılabilir. Sözleşmeler yürütmenin tasarrufunda değil. Şiddet gören kadınlarımız için buradayız. 6284 yasası tartışmaya açıldı. Haklarımızı kaybediyoruz. Buna dur demeliyiz. Dur demezsek kadınlarımız daha da korumasız olmayacak sadece milletimiz de giderek yoksullaşacak" dedi Avukat Gülsen Taner, "Sözleşme, insan hakları kazanımlarının geri götürülemezliği bakımından bütünlüklü bir mücadele yürütülmesi adına bize kazandırdığı şeyler çok açıktır. Salt söylemler, belli menfaatler ile sözleşmeden çıkılmasının gerekli olduğunu iddia etmenin bir izahı yok. Kararın vicdani tarafını da tarafınıza sunmak isteriz. Usulen kararname anayasaya aykırı olduğunu söylemek gerekir. Usul ve esas itibariyle bu kararnamenin iptal edilmelidir" dedi.

'KORUMA TEDBİRLERİNİ ZOR ALIYORUZ'

Avukat Esra , "Neden çıkıldığı açıklanmamış. Ailevi değerleri hedef alan eşcinselliği normalleştiren bir sözleşme diyor. Bu nedene dayandırılmış. Bu açıklamanın kendisi anayasanın 10.maddesine aykırı. Bu açıklama aynı zamanda bu maddeye paralel olarak özel yaşama saygı ilkesini, ayrımcılık yasağını da ihlal etmektir. Bu açıklama hukuki olmadığı çok açık. Anayasada eşcinselliğin normal olmadığı bir madde de bulunmamaktadır. Hayati tehlike varsa, bir aylık koruma tedbirlerini zor alıyoruz. Bir ay içinde bir şey olmadı denerek ikinci koruma vermiyorlar. Beyan esas olmayacak, kanıt aranacakmış! Beyan kanıttır" dedi. İstanbul Sözleşmesinde hayata geçirilmesi gerekenlerin çoğunluğunun yürürlükteyken gerçekleştirilmediğini söyleyen Esra, "Kadinları koruyacak yasaya, mevzuata ve uygulamaya sahip değiliz. Büyük bir gerilemedeyiz. Yaşam hakkı açısından bu çok önemli" dedi.

'MECLİS FESHETMEKTE, CUMHURBAŞKANI UYGULAMADA YETKİLİ'

Avukat Nagihan Bulut, "Çok sayıda dava açıldı. Bir kısım davalar görüldü. İDDK kararları onayladı. Burada gerekçesini bilmiyormuşuz gibi bulunuyoruz. Sizin kararlarınızı bildiğimiz için huzurlarınızda tekrar tartışmak istedik. Ekonomik, teknik, ticari bir anlaşma değildir. İstanbul Sözleşmesi bir insan hakları sözleşmesidir ve yaşam hakkı olmak üzere pek çok hakkı düzenler. Kanunlardan üste bir statüdedir. Burada açık bir düzenleme varken böyle değerlendirmek fiili ve hukuki bir hatadır. İnsan hakları sözleşmesi Anayasanın 13. maddesinin korumasının altındadır. Ayrıca yetki ve görev gaspı da söz konusu. TBMM sözleşmeyi yapma ya da feshetme konusunda yetkili, Cumhurbaşkanı ise uygulama konusunda yetkili. Yürürlüğüne ilişkin düzenlemeler yapabilir" dedi. Bulut, ret kararı veren heyet üyelerinin reddini talep etti.

HAKLAR AŞINDIRILIYOR

Avukat Şirin Kızılkaya, "Bize koruma sağlıyordu bu sözleşme. Yoksulluk nafakası, 6284 sayılı yasa, Medeni Kanuna yönelik yapılan propagandalar var. Bir sene öncesiyle şu an yapılan aşındırmayı gayet iyi görüyoruz. Eğitim, önleyici, destekleyici düzenlemeleri kullanamıyoruz artık. Sözleşme, sadece eşcinsellik propagandası yapılması nedeniyle kaldırılıyor. Bu tarihi bir yargılama. Bu sözleşme kaldırılırsa diğer kanunların aşındırılması ve belki de ortadan kaldırılması söz konusu" dedi

'TARAFSIZ MAHKEMELERE İHTİYAÇ VAR'

Avukat Lütfiye Baran, "2015'ten sonraki politikalar kadina yönelik şiddeti artırdı. Kadın cinayetleri artmaya başladı. Devlet politikasıyla biz mücadele veren insanlara da saldırılmaya başlandı. Türkiye bu noktaya geldi. Tarafsız, bağımsız mahkemelere ihtiyacımız var. Sizin önyargınız değişmeyecek ve ben korkularımla yaşayacağım. Siz ya cesaretli, vicdanlı, ahlaklı olarak kendi mesleğinizi korursunuz ya da topyekun önümüze gelen tüm haklardan biz vazgeçeceğiz" dedi.

'MAHKEME KENDİ GEREKÇESİNİ YAZMAMIŞ'

Avukat Hülya Gülbahar, "Dilekçelerimizde cumhurbaşkanı kararlarının gerekçesiz olduğunu söyledik. İletişim Başkanlığının mahkemelere gerekçe yazamaz. Mahkeme kendi gerekçesini de yazmamış. Gerekçesiz olduğu için iptal olmalı da demiştik. Neden çıktık bu da belli değil. Amacı belli değil. Bu bize ne sağlayacak, bu da yok. Tam tersi örnekleri var. Pınar Gültekin'in katili sözleşmeden çıkıldığı için teşekkür etti. Her yönüyle iptal edilmesi gerekiyor. Anayasaya saldırıldı bu çıkışla. Buna dair de bir şey söylenmedi hakimler tarafından. Bu sözleşme temel haklara ilişkin bir sözleşme olduğunu anlatıyoruz. Ne kadar acı, bir hukuk devletinde" dedi.

'YARGILAMA FAALİYETİ DEĞİL İDARİ İŞLEM ONAYLAMA'

Avukat Candan Dumrul, "6284 sayılı yasanın maddesi yasanın İstanbul Sözleşmesine dayanarak yaratıldığı belirtiyor. Temel bi çelişki var. Eylem planı uluslararası sözleşmesinin çıkılmasında gerekçe gösterilemez. Burada gerekçe oluşturma çabası hukuka aykırıdır. Çok nezaketli davrandığınızı söylediniz önceki duruşmalarda ama nezaket değil adalet istiyoruz. Yargısal faaliyet yargılama faaliyeti değil idari işlemleri onaylamak anlamına dönüştü artık. Bu bir politik meseledir. Bizim talebimiz mahkemenizin anayasaya uygun işlemi iptal etmesidir. Kararlarınız şöyle bir duygu yaratıyor. Kararını verdi mahkeme biz beyhude çabadayız. 2021 yılındaki öldürülen kadın sayısı 245'ten 2022'de 345'e çıkmışsa kamu yararını düşünmek gerekir" dedi.

'O KADINLARIN GÖZÜNE BEN BAKIYORUM'

Avukat Ceren Kalay Eken, "Yasaların var olması bir şeyi değiştirmiyor uygulamaya baktığımızda. Samimi ve tek vücut olunması halinde bunların önüne geçebiliriz. Çok güçlendiğimizi düşünüyorum. Önceki duruşmadaki kadın değilim. İnancım ve mücadele kararlılığım arttı. Çünkü o kadınların gözüne ben bakıyorum, o duruşmalardan çıkan kadınlara ben sarılıyorum. Sizden de sadece bir dosyaya değil kadınların hayatına dokunmaya; vicdanınızla bakmanızı talep ediyorum" dedi.

HAKİMDEN DAVAYI REDDEDECEĞİ İMASI: BOZMA GEREKÇESİ YAPARSINIZ

Söz alan Mor Çatı Avukatlarından Selin Nakipoğlu, Sözleşme'den çıkılmasının yarattığı kadınlarda yarattığı tahribatlara ilişkin sosyal hizmet uzmanlarının tanık olarak dinlenilmesini talep etti. Talebi reddeden Mahkeme Başkanı, "Bunu bozma gerekçesi yaparsınız" diyerek kadınların açtığı davayı reddedeceği imasında bulundu.

Bu beyanların ardından söz verilen Cumhurbaşkanlığı avukatları, kararın hukuka uygun olduğunu ifade etti. Davacı avukatlar tekrar kısa sözler aldı.

Avukat Hülya Gülbahar, “Tarafsız, bağımsız yargı göremiyoruz. Yargı hukuka uygun davranmalı. Ret görüşündeki çoğunluğun davadan çekilmesini istiyoruz. Heyete güveniniz açısından bunu istiyoruz. Davalı Cumhurbaşkanlığıyla mesaisi olan bir üye atandı buraya. Bir oyla kaybettik biz. Bir üye bir üyedir. Organik problemler var. Bu davalari açıldıktan sonra Cumhurbaşkanı bizim duruşma yaptığımız salonda, konferans verdi. Yargı bağımsızlığını etkileyen bir şey. Bu kadar hassas bir konu bağımsızlık. Öncelikle çekilmesini istiyoruz ret kararı verenleri. Üç tane uzmanın konuşmasını talep ediyoruz” dedi.

‘ERDOĞAN’IN ATADIĞI HEYET REDDETTİ’

Avukat Candan Dumrul, “Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın Cumhurbaşkanı Erdoğan'a verdiği yetkilerle sözleşmeden çıkmasının ardından açılan davaları Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın atadığı heyet reddetti. Bu utanç hepimize yeter. Kararın tekrar gözden geçirilmesini, davalarımızın kabulünü talep ediyorum” dedi.

DANIŞTAY SAVCILARI MÜTALAAYI AÇIKLADI, 3. MADDENİN ANAYASAYA AYKIRI OLDUĞUNU BELİRTTİ, KARARIN  İPTALİNİ İSTEDİ

Mütalaasını açıklayan Danıştay savcıları, kararnamedeki 3. maddenin Anayasaya aykırı olması nedeniyle maddeye ilişkin AYM’ye gönderilmesini ve Cumhurbaşkanı kararının iptalini istedi.

"HAKİM REDDEDECEĞİNİ DAVADA SÖYLEDİ!"

Davayı değendiren Avukat Ceren Kalay Eken, “Bugün İstanbul Sözleşmesinden çekilme kararını bu haksız, hukuksuz kararın sahada çalışan dernek ve vakıfların çoğunlukta olduğu,  baro ve kişilerin başvurularına ilişkin davanın duruşmalarını gerçekleştirdik. Reddi hakim talebi oldu çünkü daha önceki kararlarda da imzası olan hakimler ve bizzat başkan bu duruşmada da yer almıştı bu heyette. Kadınlar, kadın avukatlar her zaman olduğu gibi İstanbul Sözleşmesinden çıkılma kararının ne kadar hukuka aykırı olduğu kadar insan hakkı, yaşam hakkı ihlallerine sebep olduğunu tekrar tekrar dile getirdi" dedi.

Mahkeme heyeti başkanının Mor Çatı’nın talebini reddederken söylediklerine dikkat çeken Av. Ceren Kenar, "Mor Çatı'nın talebini reddetti ve  ‘Daha sonra bunu bozma sebebi yaparsınız’ dedi. Bu da ihsası rey dediğimiz yani hakimin aslında görüşünü açıklaması anlamına geliyor. Bunun üzerine tekrar söz verildiğinde davacı taraflar çok haklı olarak hakimin reddi müessesini tekrar talep ettiler. Çünkü açıkça davayı reddedeceğini aslında belirtmiş oldu. Dolayısıyla buna  tepkiliyiz. Başka bir şey beklememek durumunda olmak yana bu dev hukuka aykırılığa rağmen. Öfkeliyiz, üzgünüz. Ama bu mücadeleden her zaman olduğu gibi güçlenerek çıkıyoruz. Bir aradayız. Burada birçok şehirden gelen kadın avukatlar, dernek mensubu kadınlar, kadınlar olarak hep birlikteyiz. Erinde gecinde  sözleşmeyi de haklarımızı da hep olduğu gibi söke söke alacağız” dedi.

İSTANBUL SÖZLEŞMESİ'NDEN VAZGEÇMEYECEĞİZ

Davanın ardından EŞİK tarafından açıklama yapıldı.Açıklamada, "20 Mart 2021'de Resmi Gazete'de yayımlanan, İstanbul Sözleşmesi'nden hukuksuz çıkış kararının ardından; kadınlar, kadın örgütleri, barolar, meslek örgütleri, sendikalar ve siyasi partiler tarafından Danıştay'da 220'den fazla iptal davasıaçıldı. Bu davaların 70'ten fazlası duruşmalı olarak görüldü. 28 Nisan - 23 Haziran 2022 tarihleri arasında yapılan dört duruşmada görüşülen dosyalara, EŞİK Platformu'nun çağrısıyla toplanan 1000'in üzerinde kadın avukatın yetki belgesi sunuldu. Duruşmalara yüzlerce hukukçu ve kadın hakları savunucusu katıldı. Dünya hukuk tarihine geçecek savunmalar yapıldı.Bu duruşmaların ardından Danıştay 10. Dairesi, 19 Temmuz 2022 tarihinde 2'ye karşı 3 hâkimin oyu ile duruşmaları yapılan davaları reddetti ve Sözleşme'den çekilme kararını "hukuka uygun" buldu. Yapılan temyiz başvuruları da Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu (DİDDK) tarafından reddedilerek Cumhurbaşkanı'nın kararı "hukuka uygun" bulundu. Bu kararlarla, Anayasa ve ilgili yasalar ülkenin üst mahkemelerinden biri tarafından da açıkça ihlal edilmiş oldu" denildi.

İstanbul Sözleşmesi davaları açıldıktan sonra, ilk incelemeyi yapan heyetten 2 üye değiştirildiği belirtilen açıklamada şu ifadelere yer verildi: "Yerlerine biri eski AKP'li belediye hukuk müşaviri olan iki üye atandı. Bu iki üye başkanla birlikte İstanbul Sözleşmesi aleyhine karar verdi. Davalar sürerken "davalı" sıfatını taşıyan Cumhurbaşkanı, Danıştay'ı ziyaret etti. Duruşmalarının yapıldığı Danıştay Konferans Salonu'nda, Danıştay hakim ve savcılarının dinleyici olarak katıldığı bir konuşma yaptı. Davalar sürerken Danıştay'a, Davalı Cumhurbaşkanı bir ve Hâkimler ve Savcılar Kurulu (HSK) üç yeni hakim atadı. Bu yolla hakimler üzerindeki iktidar otoritesi daha da pekiştirildi. Davalar sürerken Davalı Cumhurbaşkanı, Danıştay'ın temyiz mercii olan İdari Dava Daireleri Kurulu'nun (DİDDK) yapısına da müdahale etti. DİDDK üyelerinin görev süresi, 28 Haziran 2022'de yayınlanan Hakimler ve Savcılar Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun ile 31 Aralık 2022'den 31 Aralık 2026'ya dek uzatıldı. İstanbul Sözleşmesi ile ilgili yürütmenin durdurulması talebini bu Kurul reddetmişti. Bu görev süresi uzatımı ile, Danıştay 10. Daire'nin kararını temyiz mercii olarak inceleyecek ve son sözü söyleyecek olan DİDDK'nın, Cumhurbaşkanlığı'nın Sözleşme'den çıkış işlemini onaylayan mevcut yapısı korundu ve temyiz itirazlarımızın reddedilmesi garantilenmiş oldu. Hayatlarımız, haklarımız ve hayallerimiz üzerinden siyaset yapılmasına izin vermeyeceğiz. İstanbul Sözleşmesi'nden vazgeçmeyeceğiz" denildi.

DURUŞMA ÖNCESİ AÇIKLAMALAR...

Kadınlar duruşma öncesinde de Danıştay binası önünde açıklamada bulunmuştu. Yapılan açıklamada, 20 Mart 2021'de, ilk imzacısı ve tarafı olduğu İstanbul Sözleşmesi'nden bir gece yarısı ve tek adam kararıyla imza çekildiği hatırlatıldı. Sözleşme'nin iç hukukun bir parçası haline geldiği ve sözleşmeden çekilme kararının hukuksuz olduğu vurgulanan açıklamada, "Danıştay'daki onlarca başvurunun bir kısmı geçtiğimiz yıl görüşüldü ve kadınlar iptal istemlerine dair haklı beyanlarını Danıştay salonunda dile getirdiler. Fakat Danıştay 10. Dairesi, bu hukuksuzluğu sürdürmeye kadar vererek, kadınların taleplerini görmezden gelerek, İstanbul Sözleşmesi'nin feshine ilişkin Cumhurbaşkanlığı kararının iptal istemini 2'ye karşı 3 oyla reddetti.Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu ise bu kararı oy çokluğu ile kabul ederek Türkiye'nin İstanbul Sözleşmesi'nden çekilme kararını onayladı.Bu kesinleşmeden aylar sonra, İstanbul Sözleşmesi'ne dair bir gece yarısı alınan hukuksuzkarardan neredeyse 3 yıl sonra, şu ana kadar en az 268 kadının öldürüldüğü 2023 yılının 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü'nden 3 gün sonra bizlerin başvurusu değerlendirilecek" ifadelerine yer verildi.

“MÜCADELEYE DEVAM EDECEĞİZ”

İstanbul Sözleşmesi'nden imza çekmenin ardındaki toplumsal cinsiyet eşitliği karşıtlığının her alana yayıldığı belirtilen açıklamada, "İlk günden bu yana İstanbul Sözleşmesi'nden imza çekmenin kadına yönelik şiddetle mücadeleye siyasi iradi olmadığının açık göstergesi olduğunu dile getiriyoruz. Bu iddiamız ise devletin "şiddete sıfır toleransı" olduğu iddiası ve kendi yasalarımız varken uluslararası sözleşmelere ihtiyaç duymadığımız gerekçesiyle yalanlanıyor. Fakat 6284 sayılı Kanun'a, Medeni Kanun'a, Anayasa'ya yöneltilmiş saldırılar bizlere haklı olduğumuzu bir kez daha gösteriyor. Kadınlara yönelik ayrımcılığı körükleyerek erkeklere hizmet eden yasalara ve karar mekanizmalarına itiraz ediyoruz. Buradayız çünkü kadınların maruz kaldığı ayrımcılık ve şiddetin en çok kendi hayatlarımızdan tanığıyız ve kadınlar lehine bu hukuk düzenini dönüştürmek için mücadeleye her yerde devam edeceğiz" denildi.

(Ankara/EVRENSEL)

Evrensel'i Takip Et