07 Aralık 2023 12:54

Kayyum rejimi

Demokritos’un dediği gibi “Hakikat uçurumun dibindedir.” Uçurumun dibinde de olsa hakikatin ışığına iktidarın kayyımları da kayyumları da gölge düşüremez.

Fotoğraf: Sultan Kılıç

Halis Ulaş
Halis Ulaş

Kayyım kelimesi ile ilk karşılaşmam asistanlığımın ilk yıllarına denk gelir. Gönüllü adli psikiyatri rotasyonu için gittiğim Bakırköy Ruh ve Sinir Hastalıkları Hastanesindeki eğitimim sırasında kime vasi tayin edilir, kime yasal danışman atanır arasındaki ince çizgide kayyım kelimesi dağarcığıma dâhil olmuştu. Sözlük anlamı olarak, “Belli bir malın yönetilmesi veya belirli bir işin yapılması için görevlendirilen kişi” şeklinde tanımlanan kayyım kelimesinin eş anlamlısı olarak da “kayyum” sözcüğü önerilmiştir. Böylece Türk Dil Kurumu (TDK) kayyım kelimesini kayyum sözcüğü ile eşitlemiştir.

Her ne kadar TDK kayyım ve kayyum sözcüklerini eşitlemiş olsa da İslami kaynaklar bu iki kelimenin eşit olmadığını söyler. Türkiye Diyanet Vakfı kayyım sözcüğünü TDK gibi “bir işi yerine getiren, üstlenen kimse” şeklinde tanımlarken, kayyum kelimesinin “her şeyin varlığı kendisine bağlı olan, kâinatı idare eden” anlamına gelen Allah’ın doksan dokuz isminden biri olduğuna işaret eder.

Kayyum kelimesinin dilimize girişi yüzlerce yıl öncesine dayansa da ülke siyasetini tarumar etmesi çok da eski değildir. 15 Temmuz 2016 tarihinde gerçekleştirilen darbe girişimi sonrası ilan edilen olağanüstü hâl döneminde iktidar kendisine muhalif olan ya da olabilme potansiyeli taşıyan kamu çalışanlarını ihraç ederken kış lastiği kullanımı ya da işsizlik sigortası gibi ülkede “beka” sorunu yaratabilecek konuları da Kanun Hükmünde Kararnamelerle (KHK) düzenledi. İşte bu KHK’lardan biriyle de “terör örgütü ile iltisakı ve irtibatı” bulunan belediyelere kayyum atama uygulamasını getirdi. 674 sayılı KHK’nın yürürlüğe girmesinin hemen ardından da OHAL’in puslu havasının tekinsiz sözcükleri olan “iltisak” ve “irtibat” gerekçe gösterilerek “Ya Kayyum” nidası ile Kürt nüfusun çoğunlukta olduğu il ve ilçe belediyelerine el konularak belediye başkanları tutuklandı. Böylece sandıkta kaybedilen il ve ilçeler OHAL masasında kazanıldı. O gün bugündür de ülke kayyum rejimi ile yönetilmeye devam ediliyor.     

Kayyum rejiminin son atamasını 30 Kasım 2023 akşamı yaşadık. Türk Tabipleri Birliği (TTB) Merkez Konsey’i mahkeme kararı ile görevden alınarak yerine 5 kişilik bir kayyum heyeti atadı.

Karara şaşırdım mı? Hâlâ bu ülkede olan bitene şaşırıyor olmama şaşırarak, evet şaşırdım.

Peki, bu karar ilk mi ya da son olacak mı? Hayır, 1953 yılında 6023 sayılı yasayla kurulmuş TTB için bu karar ne ilktir ne de son olacaktır. Çünkü TTB kurulduğu günden itibaren bir hakikat anlatıcısıdır. Gerçekleri eğmeden, bükmeden dosdoğru dile getirmiştir ve getirmeye de devam etmektedir. Bu nedenle de kurulduğu günden beri muktedirlerin hedefinde olmuştur.  

Örneğin 1980 yılında TTB Merkez Konsey üyesi diş hekimi Sevinç Özgüner’in evi basılarak öldürülmüştür.  TTB 1980 darbesi sonrası kapatılmış ve Merkez Konsey üyeleri yargılanmıştır. 1984 yılında TTB yeniden açıldıktan sonra ölüm cezasına karşı yaşamı savunduğu için dönemin Merkez Konsey Başkanı Nusret Fişek’in ve Merkez Konsey üyelerinin görevden el çektirilmelerine yönelik dava açılmıştır. 2003 yılında dönemin Sağlık Bakanı Prof. Dr. Recep Akdağ'a hakaret ettiği iddiasıyla Merkez Konsey Başkanı Füsun Sayek’e dava açılmıştır. 2018 yılında TTB yine ölüme karşı yaşamı savunarak  “Savaş Bir Halk Sağlığı Sorunudur” dediği için 11 Merkez Konsey üyesi gözaltına alınmış ve yargılanmıştır. 2022 yılında TTB Merkez Konsey Başkanı adli tıp profesörü Şebnem Korur Fincancı’nın bir televizyon kanalında kendisine sorulan soruya cevaben Türk Silahlı Kuvvetleri’nin Kuzey Irak’ta kimyasal silah kullandığına yönelik iddiaların araştırılması gerektiğini söylemesi üzerine gözaltına alınmış ve tutuklanmıştır.

Demokritos’un dediği gibi “Hakikat uçurumun dibindedir.” Hakikate ulaşabilmek için gerektiğinde düşmeyi göze alarak o uçurumun dibine inebilmek gerekir. Uçurumun dibinde de olsa hakikatin ışığına iktidarın kayyımları da kayyumları da gölge düşüremez. Bu arada aklıma gelmişken belirteyim. Kayyım da kayyum da Arapça kıyamet kelimesinin de türediği kıyam sözcüğünden köken almıştır. Kıyam kelimesinin anlamlarından birinin de “başkaldırı” olduğu düşünüldüğünde her kayyım her kayyum içinde bir başkaldırıyı da barındırır.  

1 Ekim 2020 tarihli yazıma “İyi ki TTB var!” başlığını atmıştım. Bu yazımın da son sözü olsun.

İyi ki TTB var!

Meraklısına not: TTB Merkez Konseyi’nin görevden alındıktan sonra kaleme aldığı “TTB Merkez Konseyi’nden Hekimlere Mektup: Şimdi Meslek Örgütümüze, Değerlerimize ve Haklarımıza Sahip Çıkma Zamanı!” başlıklı bildirisini buradan okuyabilirsiniz.

Reklam
YAZARIN DİĞER YAZILARI