Özak Tekstil işçisi kadınların var olma mücadelesi: Direnişle güneşi gördük
Özak işçisi kadınlar anlattı: Diğer fabrikalar da bizi bekliyor. Çünkü biz kazanırsak diğer yerlere de yayılacak. Diğer fabrikalardan da ulaşıp desteğini sunan işçiler var.
Fotoğraf: Ekmek ve Gül
Elif Ekin SALTIK
İstanbul
“Bir dakikada bir pantolon üretiyoruz, bir saatte 60 pantolon, tüm ürünler yurt dışına gidiyor, bir pantolon 49 avroya satılıyor. Hepimiz asgari ücrete çalışıyoruz.” Bu sözler Özak işçisi Funda’ya ait.
Funda’nın söylediklerine göre Özak Tekstil işçileri 7,2 dakika çalışmalarıyla bir aylık ücretlerine denk gelecek kadar pantolon üretmiş oluyorlar. Yani işçi çalıştığı 7 dakikada bir aylık ücretine denk pantolon üretmiş oluyor.
Hatta daha da çarpıcı hale getirelim bu hesabı. Günlük alacağı ücret miktarında ürünü işçi, bir dakikanın çeyreğinde, 15 saniyede üretmiş oluyor. “Bu kadar üretiyorsunuz, sizin Levi’s pantolonunuz var mı?” sorumuza gülerek yanıt veriyorlar: “Olabilir mi öyle bir şey?”
Funda Bakış ve Seher Gülel, neredeyse 1 aydır direnişte olan Özak Tekstil işçileri. Seher’in işten atılmasıyla fitil ateşlenmiş, işçiler direniş kararı almıştı. Bir yayına katılmak için BİRTEK-SEN Başkanı Mehmet Türkmen’le birlikte İstanbul’dalar. Ekmek ve Gül ekibi olarak buluşuyoruz onlarla. Yüz yüze gelmek, direnişten öncesi ve sonrası değişenleri onlardan dinlemek bizim için heyecan verici. Patronundan valisine, kolluğundan devletine tüm mekanizmalar Özak Tekstil işçilerinin karşısında dururken işçiler sendikalarıyla birlikte kararlılıkla devam ediyor direnişlerine.
Funda ailesiyle birlikte yaşıyor, 5 yıldır Özak’ta adeta kölelik koşullarında çalıştığını dile getiriyor. Gıda Teknikerliği Bölümü 2. sınıf öğrencisiyken okulu dondurup Özak’ta çalışmaya başlamış. Sebep herkesin tahmin edeceği gibi ekonomik zorluklar. Fabrikada üniversite mezunu olan işçiler olduğunu da söyleyen Funda, ücret nezdinde bunun hiçbir farkı olmadığını da vurguluyor. Ağabeyi de Özak işçisiymiş, işten atılmış, “Tazminatınızı vereceğiz” deyip kağıda imza attırılmış. Sonrası malum, hiçbir hakkını alamamış.
6 YIL GİBİ GEÇEN 6 AY!
Fabrikada kıdemli, kıdemsiz herkesin asgari ücret aldığını söylüyorlar. Kölelik dediğimiz düzende çalıştırılıyor işçiler. Seher’in “6 ay, 6 yıl gibi geldi” sözü o düzenin aynası gibi. Zaten karşı çıktıkları da işte bu kölelik düzeni. Bayılana kadar çalıştırılan kadın işçiler bir de hakarete, tehdide, baskıya maruz kalıyor. Ürettiği ürün kadar bile değeri yok patronun gözünde. “Asla ismimizle hitap edilmez bize, hep hakaretlerle hitap edilir. Dayanılmaz bir şey” diye bir örneğini de veriyor Seher.
Yıllık iznini alabilmek de bir mesele. Funda “Önce ustabaşı, sonra müdür, sonra insan kaynaklarından imza aldıktan sonra güvenliğe teslim edip izine çıkabiliyoruz. En çok da müdürde tıkanıyor. ‘İş var, biliyorsun yoğunluğu’ mazeretiyle yıllık izinler ertelendikçe erteleniyor. İş olmadığı zaman mı var!” diyor. Müdür için “fethedilmesi zor bir kale” yorumunu yapıyor Funda. Her şeyin onda bittiğini vurguluyor.
Normalde “hızlı çalışın” komutlarıyla patronun enselerinde olduğu işçiler denetim zamanları “Yavaş yavaş yapın” ikiyüzlülüğü ile çalıştırılıyorlar. “Her şey denetim bitene kadar” diyorlar. Aynı stres ve kaygı, denetim sonrası devam ediyor. Molalar çok kısa, sohbet etme fırsatı bile bulamadıklarını dile getiriyorlar. Çalışırken sohbet etmek için ağızlarını açsalar hemen yöneticilerin laf edeceğini söylüyorlar.
"DİRENİŞLE KADINLAR KENDİLERİNİ İFADE ETMEYE BAŞLADILAR"
- Direnişle birlikte hayatınızda değişenler neler oldu?
- Direnişle kadınlar çok değişti, çevremiz de çok değişti. Direnişte kadınların önde olması önemli, bizim bölgede bu bir ilk. Çevremizi de değiştiriyoruz. Her halükârda biz kazandık, çünkü değiştik. Kadınların çok baskılandığı bir yerde kadınlar kendilerini ifade edebilmeye, röportajlar vermeye başladılar. Bu bizim için bir kazanım. Şehri de değiştiriyoruz.
- Aileleriniz ne diyor direnişinize, size destek oluyorlar mı?
- Önceden aileler karşı çıkardı. Şimdi destekliyorlar. Bize verilen desteği, haklı oluşumuzu onlar da görüyor çünkü. Onların desteği olmasa çok zor.
Funda “Direnişten önce olsa benim ailem şehirden çıkmama izin vermezdi” diye vurgu yapıyor ve devam ediyor: “Diğer fabrikalar da bizi bekliyor. Çünkü biz kazanırsak diğer yerlere de yayılacak. Diğer fabrikalardan da ulaşıp desteğini sunan işçiler var.” Bu yüzden direnişlerinin tüm güçle engellenmeye çalışıldığının da bilincindeler.
Kadınların hiçbir sosyal hayatı yok. “Hiçbir şey yapamıyoruz. Urfa’da akşam 10 dediniz mi her şey durur zaten. Hayatımız fabrika ev arası” diyen Seher, sabahın en erken saatinden gecenin kör karanlığına kadar çalışmaktan başka bir şey yapmaya fırsat kalmadığını da ifade ediyor ve “Direnişle güneşi gördük biz” benzetmesini yapıyor.
"BİR PATRON NASIL BU KADAR ASKERİ DİKEBİLİYOR KARŞIMIZA?"
Kadın işçiler jandarma müdahalesine de çok öfkeli. Funda, “Türkiye’nin ve dünyanın dört bir yanından bize destek mesajları gelirken, devletin bizim karşımızda olması çok üzücü bir durum. Aslında haklı olanı biliyor ama o haksızlığın karşısında susuyorlar. Haklısın, haksızlığa uğruyorsun, hakkını ararken devlet gelip senin karşında duruyor, bu çok acı bir şey. Tezahürat yapmıyoruz, taş atmıyoruz, herhangi kötü bir şey yapmıyoruz. Sadece hakkımızı arıyoruz, ama bütün güçlerini biz işçilere karşı kullanıyorlar. Biz sadece oturuyorduk, bizi darbettiler. Bize coplarla, biber gazları ile müdahale ettiler. Bu şekilde bir hak ödenmez, bize destek olmaları gerekirken başka insanları koruyorlar. Bir patron, nasıl bu kadar askeri dikebiliyor karşımıza?” diye soruyor ve ekliyor: “Urfa’nın haberi var direnişten, bir belediye başkanının ve AKP’li vekillerin yok.” Gelen dayanışma mesajları ise onları çok motive ediyor, dayanışmanın direnişlerini daha çok güçlendirdiğini vurguluyorlar.