Evrensel için yeni bir dönem
Evrensel için yeni bir dönem
31 Aralık 2023 04:27

İkinci elden insan manzaraları

Kalıcı yaz saati uygulaması nedeniyle sabah mı yoksa gece mi olduğunu anlamadan yola koyulduk biz de. “Çabuk çabuk” derken, sabahın ayazında apar topar pazarda bulduk kendimizi.

İkinci elden insan manzaraları

Fotoğraf: Gözde Tüzer/Evrensel

Gözde TÜZER
İstanbul

Pazara gitmek bizim ülkemizdeki gibi toplumsal cinsiyet eşitsizliğinin yoğun yaşandığı ülkelerde maalesef kadınlara kalmış durumda. Pazar demek, daha fazla “şey”i daha ucuza alarak ev ekonomisini döndürmek anlamına geliyor zira. “Şey” demişken… Bunun içinde yiyecekten, kıyafete, mutfak ve banyo malzemelerinden, çocuğun ihtiyaçlarına kadar her şeyi bulmak mümkün. Hatta yaşadığı yeri her koşulda güzelleştiren kadınlar, evini daha yaşanır hale getirecek eşyaları da pazarda buluyor.

Tam olarak bu sebeplerle olmasa da; kalıcı yaz saati uygulaması nedeniyle sabah mı yoksa gece mi olduğunu bir türlü anlayamadığımız bir saatte yola koyulduk biz de. “Çabuk çabuk, geç kaldık” derken, sabahın ayazında apar topar pazarda bulduk kendimizi. Havanın henüz aydınlandığı saatlerde (ki saat 09.00 civarına tekabül ediyor) pek çok kadınla beraber “ikinci elcileri” beklemeye başladık. Aklımda “Bu karanlıkta eşyaları nasıl göreceğiz acaba?​” diye düşünürken, pazarcı gelir gelmez tabiri caizse “daldık.” Neden “daldık” dedim? Çünkü pazarın en uç tarafında, üzerinde tente olmadan kurulan ikinci el bölümünde çoğunluğunu kadınların oluşturduğu topluluk “iyi” malzemelerin ilk alanı olmaya çalışıyordu.

Kıyafetlerden perdelere, kumaşlardan çanak çömleğe, oyuncaklardan yapay süslere kadar onlarca eşya kapış kapıştı. Ama bir yandan da herkes birbirini tanıyor, selamlaşıyor, hal hatır soruyordu. Bir ara kendimi o hengameye kaptırmadım değil. Çok beğendiğim vintage bir montu karşımdaki teyzeyle çekiştirmeye başladık. Kazanan ben oldum ve 30 TL’ye satın aldım. 3 porselen çanak, bir mont, çift kişilik pamuk bir nevresim (biraz hırpani de olsa) bir kitap, bir koli bandı ve bir kemere toplam 110 TL verince, neden orada olduğumuzu anladım. Buraya hep gelmeliydik.

"KİLOYLA ALIYORUZ, GETİRİP SATIYORUZ"

Beğendiklerimi aldıktan sonra insanları gözlemlemeye başladım ve satıcı hariç 3 farklı insan profili olduğunu düşündüm. Satıcı açık kasa pikapla geldiğinde bütün herkes başına üşüşmeye başladı. Eğlenceliydi bir yanıyla. Hatta öyle ki pazar tezgahını kurmakta zorlandı bir ara. Tezgah üzerinde kıyafetler, karşı kaldırımda çanak çölek… Tüm bu eşyalar nereden geliyor peki? Satıcıya sorduğumda “Abla biz çuvalla ve kiloyla alıyoruz. Parasını ödüyoruz buraya getiriyoruz” dedi. E geçinebiliyor muydu? “İdare ediyoruz, çok şükür ama tabii bugün kim geçinebiliyor ki biz geçinelim?​”

"ÇOCUĞUMA ALSAM OLUR MU?"

Eşyaları alanlardan birinci grup gerçekten ihtiyaç sahipleriydi ve her hallerinden bunu anlamak mümkündü. O kapışmanın çok da içine girmeden, parasızlığın mı yoksa kişiliğin mi verdiği belli olmayan bir bakışla, kenarda bekliyorlardı. Satıcının yanında durduğum için “Abi çocuğuma alsam olur mu?​” cümlelerini duymam net oldu. Satıcı insaflıydı. Parayı çok da umursamadan verdi eşyaları. Kadının yanına yaklaştım. Biraz sohbet ettik. 28 yaşında, eşi bırakıp gitmiş, ailesi sahip çıkmaya çalışıyormuş “ama 2 çocukla ne mümkün. Anam, babam, ben… Bir de çocuklar olunca hiçbir şey olmuyor.” Adını soruyorum. “Boş ver abla” deyip uzaklaşıyor. İçimde burukluk, gözlerimde nem kalıyor…

ikinci el pazarında alışveriş yapan insanlar ve beyaz örtü serilmiş tezgahlardaki renkli ürünler

Fotoğraf: Gözde Tüzer/Evrensel

PAZARLIKÇILAR SEVİLMİYOR

Bununla beraber pazarlıkçı olan alıcılar da yok değildi. Toplamda aldığı parçalar 200 TL tutarken “50 lira vereyim be abicim” diyenler mesela… Satıcı insan sarrafı olmuş yıllardır. Kimin ihtiyacı olduğunu anlayabiliyordu ve pazarlıkçıları sevmiyordu. Cevapları da ona göreydi: “Alma ablacım o zaman…” Laf atıyorum gülerek: “200 Liradan da 50 liraya inilmez ama…” “Ohooo neler neler oluyor bu mu olmuyor.” İkimiz de gülümsüyoruz. 

10 LİRAYA AL, 100 LİRAYA SAT

İkinci grup ise antikacılardı. Onları tanımak daha da kolaydı. Açıkgözdüler ve ellerine aldıkları malzemelerin ne olduğunu hemen fark ediyorlar. “Vayy bu, buraya nasıl gelmiş?​” sorularını soruyorlardı sık sık. Montu almaya çalıştığım kadın onlardan biriydi. Kocaman bir pazar arabasıyla gelmişti ve içini vintage eşyalarla doldurmuştu çoktan. Sonradan öğrendiğime göre merkezdeki antika dükkanında 10 TL’ye aldığı ürünleri 100 TL’ye satıyormuş. Elbette değerini bilen için güzel bir iş.

"NE VAR BURDA"CILAR

Üçüncü grup ise “benim” gibilerdi. Ben onlara kısaca “Aaaa ne var burda”cılar diyorum. “Aaa bu çok güzelmiş”, “Ucuzmuş gerçekten”, “Bunu alayım ben” cümlelerini en çok kuranlar. Biraz meraklı, biraz hırslı, bulunduğu akıma kapılanlar.

Memlekette paranın değeri pul olup, ikinci ele nur yağınca pek çok kez daha gittim bu tezgahlara. Hepsinde de manzara aynıydı. Ekonomik olarak evini, çoluğunu, çocuğunu geçindirmeye çalışan, çoğunlukla kadınlar her hafta bir araya geliyorlar ikinci elde. Sabahın kör karanlığında kimi çocuğuna eşya alıyor, kimi evini geçindiriyor, kimi geçinmeye çalışıyor.

EVRENSEL'İNMANŞETİ

Cesaret zamanı

Cesaret zamanı

Ucuz emek ve yüksek kâra dayalı çalışma düzeni sendikal yasaklarla sürüyor. Bu düzenin değişmesi için sendikal hak ve özgürlüklerin kazanılması ve bunun için mücadele hayati önemde. Fiili grevleri kazanımla sonuçlanan Birleşik Metal-İş’in Başkanı Özkan Atar, “İşçiler inisiyatifli ve cesur olmalı, bize düşen sinmek değil mücadele etmek” diyor.

Sendikalı işçi oranı: %8,4

TİS kapsamındaki işçi oranı: %4,7

İş cinayetinde ölen sendikalı oranı: %1,9

BİRİNCİSAYFA
SEFERSELVİ
Kara Harp Okulu mezuniyet törenindeki kılıçlı yemin nedeniyle 5 teğmen ordudan ihraç edildi.

Evrensel'i Takip Et