Emekçinin konuta ulaşması imkansızlaştı
Ekonomideki kötü gidişattan dolayı yaşanan konut sorununu konuştuğumuz Şehir Plancısı Yusuf Ekici, sağlıklı konut hakkı için konutun rant aracı olmaktan çıkarılması gerektiğini söyledi
Fotoğraf: Ali Aksoyer/DHA
Ramis SAĞLAM
İzmir
Emekçilerin barınma imkanı her geçen gün daha da zorlaşıyor. Artan döviz kurları, kira bedelleri, doğal afetler sonucu ortaya çıkan yıkımlar milyonlarca kişinin barınma hakkını tehdit ediyor.
Eylül 2022’de “cumhuriyet tarihinin en büyük sosyal konut projesi” olarak tanıtılan projenin açıklanmasının ardından Eski Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanı Murat Kurum, emekçilere yönelik “Biraz eşinden, dostundan borç alarak, biraz ek mesai yaparak bu bedeli karşılayabilir” şeklinde açıklama yapmıştı. Kurum’un “Biraz ek mesai yapın” dediği Türkiye’de 50 saatten fazla çalışanların oranı yüzde 25 iken Ekonomik Kalkınma ve İşbirliği Örgütüne (OECD) dahil olan ülkelerde ise bu rakam yüzde 10 olarak açıklandı.
Kent hakkı, konut ve barınma krizini konuştuğumuz Şehir Plancısı Yusuf Ekici, “Konutu bir yatırım aracı haline getiren uygulamalar barınmayı lükse dönüştürdü” dedi.
"DİSK-AR VERİLERİNE GÖRE İŞÇİLERİN YÜZDE 53.3 KİRACI"
2018 yılında 1603 lira olan asgari ücret, 2019’da 2 bin 20 lira, 2020’de 2 bin 324 lira, 2021’de 2 bin 825 lira, 2022’de ayında 4 bin 253 lira, 2023 ocak ayında 8 bin 506 lira, temmuz ayında ise 11 bin 402 lira iken 2024 yılı ocak ayından itibaren 17 bin 2 liraya ulaştı.
İnşaat maliyet endeksinin 2023 yılı eylül ayında bir önceki aya göre yüzde 2.46 arttığını, bir önceki yılın aynı ayına göre yüzde 67.93 arttığını belirten Şehir Plancısı Yusuf Ekici, Bir önceki aya göre malzeme endeksinin yüzde 3.39, işçilik endeksinin ise yüzde 0.30 arttığını söyledi.
OECD’nin artan güncel kira verilerini değerlendiren Ekici, “OECD verilerine göre dünya ülkeleri arasında artan kira fiyatları sıralamasında Türkiye zirveye oturmuş durumda. Türkiye’ye en yakın ülke konumunda olan Macaristan ile arasında yaklaşık 5 kat fark bulunuyor. İşçiler arasında konut sahibi olanların oranı çok düşük olduğu için işçiler açısından bu durum önemli sorun yaratıyor. DİSK-AR verilerine göre işçilerin yüzde 53.3’ü kiracı, yüzde 42’si ev sahibi yüzde 4.8’i ise ev sahibi değil ancak kira da ödemiyor” dedi.
ALT GELİRDE KONUT SAHİPLİĞİ GERİLİYOR
2006-2021 yılına kadar başta TOKİ olmak üzere kamu ve özel sektör tarafından sürekli konut üretildiğine dikkat çeken Ekici, “Bir biçimde konut üretilmesine rağmen alt gelir grupların 2006 yılındaki konut sahipliği oranı yüzde 59.3 iken bu oran 2021 yılında yüzde 49.4’e düşmüştü. 2020 yılından bu yana yapılan inşaat ve artan nüfusun da ev sahibi olmayanların oranını ortadan kaldırmadığı görülüyor. Durdurulamayan enflasyon ortamında sağlıklı ve güvenli konutlarda yaşamak mümkün görünmüyor” diye konuştu.
KONUT SAYISINI ARTIRMAK SORUNU ÇÖZMEZ
Konut sayısını artırmanın konuta erişim sorununu çözmeyeceğine dikkat çeken Ekici, “Ülkemiz de dahil olmak üzere dünyanın birçok yerinde yapılan çalışmalar bize gösteriyor ki matematiksel artış, barınma sorununun çözümünde etkili rol oynamıyor. Ne yazık ki, güncel durumda idareler tarafından uygulamaya konulan araçlar sorunu daha da büyütüyor” dedi.
‘SAĞLIKLI BARINMA HAKKI İÇİN BARINMA FONU KURULMALI’
Sağlıklı, güvenli ve erişilebilir konut hakkı için bir model olarak “barınma fonu” kurulmasını öneren Ekici, gelir getiren kalemlerden ilçe belediyelerinin de fonun oluşturulmasına katkı sağlaması ve bu sürece dahil edilmesi gerektiğini söyledi.
Kamu kaynaklarına ek olarak, uluslararası fon ve bağışlarla fonun güçlendirilmesi gerektiğine vurgu yapan Ekici, “Fonun harcamaları, gelirleri ve projelerle ilgili bilgilerin düzenli olarak toplumla paylaşılması gerekir. Fonun öncelikli olarak sosyal konut ve öğrenci yurtları inşası gibi barınma ihtiyaçlarını karşılayacak projelerde kullanılması ve depreme dayanıksız yapıların dönüşüm projelerine yönlendirilmesi sorunun aşılmasında önemli bir araç olacaktır” ifadelerini kullandı.
‘KONUT LÜKSE DÖNÜŞTÜ’
Konutu bir yatırım aracı haline getiren uygulamaların, çok temel ve insani bir hak olan barınmanın bir lükse dönüşmesine sebep olduğunu söyleyen Ekici, “Herkesin güvenli, sağlıklı bir konutta yaşamaya hakkı vardır; devlet tüm temel hak ve özgürlükler gibi bu hakkı da korumak ve sağlamakla yükümlüdür. Buradan hareketle konutu bir yatırım aracı haline getiren bütün uygulamaların acilen terk edilmesi gerekmektedir. Bunun için öncelikle devletin sağlıklı ve erişilebilir gerçek sosyal konutlar üretmesi acil bir ihtiyaç olarak önümüzde duruyor. Devletin bu müdahalesi, serbest piyasanın konut alanındaki acımasız ve spekülatif yaptırımlarını dizginleyebilecektir” diye konuştu.
BARINMA HAKKI SORUNUNU ARTIRAN NEDENLER
- Plan kararları: Yerel yönetimlerin ve bakanlıkların mevcut konut stoklarını dikkate almadan ısrarlı bir şekilde onayladıkları plan, plan revizyonu ve plan değişiklikleriyle yoğunluk artışı yapılması
- Mevzuat düzenlemeleri: Mevcut plan kararları ve mevzuatı tamamen kadük bırakan kararnameler, kanun ve yönetmelik değişiklikleri.
- Mevcut konut stoku dikkate alınmadan yapılan artışlar: Mevcut durumu iyileştirmek yerine yeni “sosyal konut” kampanyalarında ısrar edilmesi
- Konut kredileri: İnşaat piyasasını canlandırmak için periyodik şekilde uygun kredilerle konutun bir yatırım aracına dönüştürülmesi
- Konut sahipliği: Artan enflasyon karşısında ekonomik birikimi korumak veya zenginleşmek amacıyla konut alınması ve kiraların arttırılması
- Yabancılara konut satışı: Yabancılara yönelik konut veya arsa satışları konusunda gösterilen kolaylıklar