Liselilerin eğitiminde çürük üstüne çürük
Niteliksiz eğitimin ve dudak uçuklatan eğitim giderlerinin katmerlenerek özel eğitim kurumlarının sahiplerinin cebini doldurulduğunu görüyoruz.
Zehranaz KADAYIFÇI
Nehir AKDAĞ
Çankaya/Ankara
Hepinizin bildiği gibi üniversite sınavına hazırlanmak bugün Türkiye gençliği için hayatlarının en stresli senelerinden birisi olarak karşımıza çıkıyor. Sınava hazırlanan iki öğrenci olarak ülkemizdeki sınava hazırlanma sürecine dair değerlendirmelerimizi paylaşmak istedik. Çünkü biliyoruz ki bunları hisseden ve böyle yorumlayan yalnızca bizler değiliz.
Son yıllarda oldukça artan liselerde açık liseye geçme mevzusu hemen herkesin gündemine geliyor. Devlet okullarında eğitimin niteliksizleşmesi, ekonomik zorluklar, sınava hazırlanan öğrencilerin liselerde hedefledikleri üniversiteye ulaşamama korkusu gibi sebepler bir alternatif olarak açık liseye geçip online veya yüz yüze bir şekilde dershaneye gitme seçeneğini daha cazip kılıyor. Tabii açığa geçilebilirse...
Bu yıl MEB açık liselere geçişe dair birçok kriter koydu. Bir öğrencinin açık öğrenime geçebilmesi yaşadığı evde bakıma muhtaç birinin olması veya öğrencinin çalışmasının gerekliliği gibi oldukça uç şartlarla kısıtlandı. Bu da bazı kurumların, öğrencilerin üzerinden kendine bir pay çıkarması hevesiyle “hayalet lise” denilen bir uygulamayla öğrencilerin buralara ücret karşılığında kaydolduğu ancak örgün eğitime katılmadığı bir sisteme zemin hazırladı. MEB’in bu tarz uygulamalara doğrudan zemin hazırlayan politikalarının, içerisinde bulunduğumuz niteliksiz eğitimi ve dudak uçuklatan eğitim giderlerini katmerlendirerek özel eğitim kurumlarının sahiplerinin cebini doldurduğunu görüyoruz.
NİTELİKSİZLEŞEN VE PAHALILAŞAN EĞİTİM
Karşımıza çıkan en büyük sebepse devlet okullarında nitelikli eğitim verilmemesi, derslerin aksaması, deneme sınavlarının yapılmıyor oluşu ve yapılanların da ücretli oluşu oluyor. Kaynak kitap fiyatlarının da her geçen gün arttığını düşünürsek öğrenciler etüt ve dershanelere mecbur bırakılıyor. Bunların yanı sıra özellikle son zamanlarda oldukça popülerleşen, görece ekonomik açıdan daha uygun olan, “Doping Hafıza” gibi platformlar karşımıza çıkıyor. Dershanelere bütçesi yetmeyen öğrencilerin Doping Hafıza gibi uygulamalara yönelmesinin sebeplerinden en çok öne çıkanı “hem evden çalışmış olurum hem de ulaşım ve yemek masrafım olmaz” mantığı oluyor. Artık arkadaşlarımız dershanelere de bütçe yetmeyince online dershanelere yöneliyor. Hepimiz mutlaka bir kere görmüşüzdür bu platformların reklamlarını, gün geçtikçe bu gibi platformların artması eğitimin ne kadar niteliksizleştirildiğinin ve pahalılaştırıldığının bir göstergesidir.
Öğrencilerin önüne her geçen gün dünkünden daha içi boş bir eğitim sunuluyor. Ezbere dayalı, sınava odaklı bir eğitime zorlanıyoruz. Biz üniversitelere sınavsız giriş talep ederken sınavı ancak dershaneye giderek ya da online platformlarda hazırlanarak kazanabiliyoruz. Biz parasız eğitim talep ederken onlar parası olmayanın üniversite okumasını bile engelliyor. MEB’in nitelikli olarak saydığı okullarda bile öğrenciler, dershanelere veya özel derslere ihtiyaç duyuyorlar. Bu da sistemin ne kadar çürümüş olduğunu gösteriyor bizlere.
PARASIZ, BİLİMSEL, DEMOKRATİK EĞİTİM İÇİN BU SENE DE HAYKIRIYORUZ!
Eğitim sisteminin ezbere dayalı, okullarda verilen eğitimin öğrenciye gerçekten bilgi vermek değil de sınavı kazandırmaya yönelik olması bizleri okul ortamından daha da soyutluyor aslında. Bizler liselerde bilimsel bir eğitimden ve müfredattan oldukça uzak olan eğitim alırken sınavlar bilgimizi ölçmeye değil de ezber yeteneğimizi ölçmeye odaklanıyor, ilgi alanlarımız ve yeteneklerimiz doğrultusunda eğitim almıyoruz ve eşitsiz ortamda hazırlandığımız sınavlarda lise eğitimi de yalnızca bize anlatılanların sınavlarda nasıl sorulacağından ibaret oluyor. Hayat sınavlardan ibaret olduğunda da bizlerin kendi ilgi alanlarına yönelmeye, yeni ilgi alanları keşfetmeye, sosyalleşip sanatsal ve sosyal aktivitelerde bulunmaya ne vakti ne de imkânı kalıyor. Üniversitede ne okuyacağımızı dahi düşünemiyoruz belki. Çünkü bugüne dek ilgi alanlarımızı, ileride ne yapmak istediğimizi bilmeden ve keşfetmeden bir sınava hazırlanıyoruz. Hâl böyle olunca da gelecek kaygımız daha çok artıyor.
2024’e girdiğimizde sorunlarımız azalmaktan çok uzak ama biz bugüne kadar taleplerimizin karşılığını hep mücadelemizle aldık. Bundan sonra da öyle olacak. Çünkü ortaklaştığımız sorunlara ancak birlikte mücadele ederek çözüm bulabiliriz. Giderek daha da piyasalaşan ve bilimsellikten uzaklaşan bu eğitim sistemi karşısında gençler olarak fırsat eşitsizliğinin son bulmasını istiyoruz. Ekonomik krizle birlikte eğitim masrafları katlanırken bu gelecek kaygısıyla yaşamak istemiyoruz. Demokratik bir eğitim için fikirlerimizin susturulmadığı, örgün eğitimin öğrencilerin ihtiyaçlarına ve taleplerine uygun olarak düzenlendiği ve en önemlisi müfredatımızın bilimselleşmesi için bir kez daha “Parasız, Bilimsel, Demokratik Eğitim!” talebimizle haykırıyoruz.