Stajyer eczacının mektubu: Aldığımız maaşla hâlâ öğrenci gibi yurtta yaşıyoruz
Yeni mezun bir eczacı olarak yardımcı eczacı maaşımla tek başıma eve çıkamıyorum. Bu yüzden yurda yerleştim. Kaldığım yurtta benim gibi eve çıkamadığı için öğrenciden çok çalışanlar var.
Fotoğraf: DHA
Stajyer Eczacı Merve
Ankara
Ben yeni mezun kadın bir eczacıyım. Okulumun bitmesinin ardından hızlı bir iş arama sürecine girdim. Eczacıların eczane açabilmeleri için bir yıl yardımcı eczacılık yapmaları zorunluluğu var. Bu süre tamamlanmadan eczane açamadığımız için eczanelere çok fazla eczacı başvurmakta ve bu durum birçok meslektaşımın yine meslektaşları tarafından sömürülmesine yol açıyor. Yardımcı eczacılık yapma zorunluluğumuz olduğu için, maaş almadan sadece sigorta karşılığında çalışmak gibi içler acısı teklifler göz önüne alındığında, asgari ücretin biraz üzerinde yapılan maaş teklifleri ise yeni mezunlara bir lütuf gibi sunulmakta. Yardımcı eczacı çalıştırmak zorunda olan eczaneler ise sigortanı yapalım sen işe gelme biz de maaş vermeyelim şeklinde bir yaklaşımda bulunuyor. Bana yapılan ilk teklifler asgari ücretin yarısı fiyata çalışmaktı. Bu konudaki açıklamaları ‘Biz seni çalıştırmaya mecbur değiliz ama meslektaşız bu yüzden seni kırmak da istemiyoruz. Yapabileceğimiz bu’ şeklindeydi. Sadece yemek ücreti alarak çalışan arkadaşlarım var. Devlet tarafından kura ile yapılan atamalarda açılan kadrolar ise yetersiz geliyor. Örneğin 2023 yılının son atamasında eczacılar için yaklaşık 60 kişilik yer açılmış ancak atamaya binlerce kişi başvurmuştu.
ECZANE AÇMAK ZORLAŞTI
Yardımcı eczacılık yapma zorunluluğu bir yana bu süreç bittikten sonra da hemen eczane sahibi olamıyoruz. Türkiye’de eczaneler nüfusa göre açıldığı için ya sıraya girmemiz ya da devir almamız gerekiyor. Sıra ile gelme ihtimali artan kontenjanlar ve yeni açılan fakülteler düşünülünce imkansız bir hal aldı. Tek çıkış yolu olan devir alma ise yaşlı eczacılara gelir kaynağı oldu. Çok fahiş fiyatlara yapılan devirler yeni eczacıların meslek hayatlarına borçlarla başlamasına sebep oluyor. 3 yıl önce Ankara Kızılay’da eczane devir alan bir eczacı arkadaşım hâlâ borç ödüyor. Eczacılığın diğer alanlarında ise üniversitelerde açılmayan veya kişilere özel açılan kadrolar ile akademik alanda önümüz kapatılıyor. Yeni birçok fakülte olmasına rağmen buralarda kadrolara eczacılık mezunları yerleştirilmiyor. Endüstri alanında ise eczacılar nitelikli ucuz iş gücü olarak görülüyor ve hak ettiği ücreti alamıyor. Her seferinde bu işi isteyecek başka insanlar olduğu belirtilip, durumu kabullenmeleri ve sessiz kalmaları bekleniyor.
‘TEK BAŞIMIZA EVE ÇIKAMIYORUZ’
Üniversite okumanın hayat kurtardığı, özellikle kendi alanımla ilgili olarak eczacıların asla işsiz kalmayacağı şeklinde söylemlerin yalan olduğunu gördüm. Bireysel çıkışa yönlendiren propagandaların, öğrencilikte çektiğimiz zorlukların meslek hayatına atıldığımızda olmayacağını, bunların geçici olduğuna dair söylemlerin gerçek olmadığını anladım. Bireysel çıkışın mümkün olmadığını ve mezun olduğumuzda ucuz iş gücü olarak görüldüğümüzü, sömürüldüğümüzü fark ettim. Bireysel kurtuluş bir yana bireysel olarak eve çıkmak bile günümüz koşullarında bir hayal.
‘YURTTA ÖĞRENCİDEN ÇOK ÇALIŞAN VAR’
Ben şu an aldığım maaş ile bir eczacı olarak kaldığım şehirde eve çıkamıyorum. Ailem küçük bir şehirde yaşıyor. Orada iş bulamadığımdan dolayı çalışmak için Ankara’ya geldim. Ev kiralarının asgari ücretten fazla olması sebebiyle kendi başıma eve çıkamıyorum. Eve çıktığım takdirde faturaları ödeyebilecek bir param kalmıyor. Bu sebeple Ankara’ya geldikten sonra bir yurda yerleşmek zorunda kaldım. Burada oda arkadaşımla birlikte eve çıkmayı düşündüğümüzde hem emlakçıya verilecek ücret hem de depozito eklenince, kiranın 3 katı ücret peşin olarak istendi. Aldığımız para ile zor geçinirken bu ücretleri ödeyebilecek bir parayı kenara koyamıyoruz. Depozito ücreti için kredi çeken arkadaşlarımız var. Kaldığım yurtta öğrenciden çok çalışan bulunuyor. Aralarında hemşire, öğretmen, mimar, aşçı gibi çok çeşitli meslek dalları var. Hepimizin mesleği farklı olsa da hepimizin sorunu aynı; aldığımız maaş ile en temel ihtiyacımız olan barınma ihtiyacını gideremeyip hâlâ öğrenci gibi yurtta yaşamak.
Kendi aramızda sohbet ettiğimizde birçok kişi kazandığı parayla temel ihtiyaçlarını zor giderdiğini, zorunlu harcamalardan sonra elinde kalan parayla kültürel veya sosyal bir aktivite yapmakta zorlandığını belirtiyor. Arkadaşları ile görüşeceğinde yemeği yurtta yiyip çıktığını, dışarıda yemek yemeye para ayırmanın kendisi açısından zor olduğunu belirtiyor. Özetle günümüz Türkiye’sinde çalışan bir birey, emeğinin karşılığını alamadığı için, kendini sosyal ve kültürel anlamda geliştirmek bir yana, barınma ihtiyacını bile karşılayamıyor.