Ortak taleplerimize ortaklıkla mücadele
Kadınların sorunlarına çözüm yollarını beraber aradığı bu alanları yurtta kendi katımızdan, üniversitede kendi sınıfımızdan başlayarak örmeliyiz.
Fotoğraf: Onur Kavak/Evrensel
İrem TAÇYILDIZ
ODTÜ
Genel seçimler sonrası Yeniden Refah, HÜDA-PAR gibi kadın düşmanı söylemleriyle gündem olan partilerin Meclis’e girmesi, kadınları çokça endişelendiren bir durum olmuştu. Bunun öncesinde de 2021 yılında tek adam iktidarı kadınların mücadelesi sonucu kazanılan İstanbul Sözleşmesi’nden Türkiye’nin çekildiğini duyurmuştu. Bu kararla kadınların yaşamını saldırıya açık hâle getiren iktidar, kadınların haklarını seçim pazarlığı konusu etmiş; bu saldırıların bir adımı olarak gerici, kadın düşmanı ittifaklar kurmaktan geri durmamıştı.
Bugünse kadınların haklarına, hayatlarına yönelik saldırılar son bulmaksızın devam ediyor. Her alanda kadının ikincil konumunun “böyle gelip böyle gideceği”, kadınların toplum içerisindeki rolünün değişmeyeceği ve olması gerekenin de bu olduğu propagandası yapılmaya devam ediyor. Eğitimden medyaya, sağlıktan akademiye bu değişmezlik ve kabullenme zorunluluğu anlatılıyor. Çeşitli televizyon dizileri, programlar aracılığıyla kadına yönelik şiddet, kadın cinayetleri normalleştiriliyor ve hatta kimi zaman romantize ediliyor. Kadına yönelik şiddetin kendisi, toplum nezdindeki vahşeti yok edilmeye çalışılıyor. Bu kuşatma karşısında kadınların bir araya geldiği topluluklara, derneklere, örgütlere sansürler uygulanıyor, kapatma tehditleri sarf ediliyor.
BASKI VE YASAKLAR YALNIZLAŞTIRMANIN ARACI
Böylesi bir iklim içerisinde kadınların mücadeleden uzaklaştığı, mücadele etmekten yorulduğu bir durum bizleri karşılıyor. Kadınlar bir yanıyla mücadeleden vazgeçmek istemiyor ama diğer bir yandan yaptıklarının karşısında haklarına, yaşamına yönelik saldırıların son bulmamasıyla beraber de yılgınlık ve yorgunluk söz konusu oluyor. Aslında saldırılarla, atılan çeşitli adımlarla hedeflenen de tam olarak bu oluyor. Bir yanıyla ideolojik olarak kadının ikincil konumunu elindeki her türlü araçla derinleştiren tek adam iktidarı, diğer bir yandan baskı ve saldırılarla bu ideolojik kuşatmaya kadınları hapsetmeye ve mücadeleden bezdirmeye çalışıyor.
Tüm bunların karşısında bir pozisyon almaya çalışan kadın hareketiyse günümüz açısından davalara, soruşturmalara, tekil tekil bireylerin güvenliğine sıkışmış bir noktada duruyor. Tekil tekil davalara, soruşturmalara odaklanıldığında, böyle meseleler söz konusu olduğunda bir araya gelip sonrasında dağılan bir hareket ortaya çıkıyor. Bu tekillik, her gün gerçekleşen kadınlara yönelik baskı ve saldırılara karşı bir mücadeleyi her gün, düzenli ve sistematik bir biçimde örmeyi ikinci plana atıyor. Diğer bir yandan biz kadınlara karşı yürütülen bu davalardan, soruşturmalardan kazanarak çıkmak, kadınlar yalnızca bu süreçleri değil hayatın her alanında, kampüslerde, sokaklarda mücadeleyi en kitlesel biçimde örgütlediğinde; gücünü gösterdiğinde mümkün oluyor.
FARKLILIKLARIMIZA RAĞMEN BİRLEŞİK BİR MÜCADELE
Kadınların yaşamlarını hedef alan, yaşamları içerisinde güvenliği sağlamak adına adım atmayan ilgili kurumlar, atanmış rektörler, tek adamlar; kadınların sorunlarına, taleplerine kulak tıkayarak kadınların karşısında bir pozisyon alıyor. Kadının ikincil konumda olduğu bu sistemin en azılı temsilcisi tek adam iktidarı, kadın yaşamını hedef alan düzenlemelerle kadın düşmanlığını toplumun her basamağında örgütlüyor. Kampüslerden yurtlara, evlerden sokaklara her alan kadınlar için güvenli bir alan olmaktan çıkıyor. Tek adam iktidarının bu pozisyonu, aslında kadın hareketinin nasıl örgütleneceğine dair ipuçları veriyor. Kadınların sorunları ve talepleri ortakken bunun karşısında yer alan her kimse, hangi kurumsa kadınların olması gereken yer de tam onların karşısı olarak beliriyor. Bu koşullarda kadınların taleplerini kazanmalarının yolu, farklı yaşam görüşlerine sahip olsalar da kendi adlarına çeşitli kararlar alan atanmış rektörlerin, tek adamların ve sistem içerisinde tek adamın fikri uygulayıcılarının karşısında birleşik bir mücadeleyi örgütlemekten geçiyor. Kadınların güvende hissettiği kampüsleri, sınıfları, bölümleri var etmenin yolu da “güvenli yurtlar, güvenli kampüsler, güvenli sokaklar” gibi ortaklaşılan taleplerin etrafında bir araya gelmesi ve sistemin karşısına dikilmesi gerekiyor. Kadınların bir araya geldiği alanlarda taleplerinin gerçekliğe kavuşmasının yollarını beraber tartışarak, kendi adına verilmiş kararlara karşın kendi sözünü güvenle ifade ederek bu alanlardan kendi elleriyle bir mücadeleyi yeşertmesi en acil ihtiyaç olarak karşımıza çıkıyor.
GÜVENLİ KAMPÜS İÇİN SIRA ARKADAŞLARIMIZLA OMUZ OMUZA
Bu ihtiyaç doğrultusunda kampüslerimizde, yurtlarımızda, bölümlerimizde mücadeleyi yeşertecek ve büyütecek böylesi birliktelikleri örgütlemeli ve bu alanları kitleselleştirmek için var gücümüzle çalışmalıyız. Bu birliktelikleri var edecek gücüyse çok uzaklarda değil, ders gördüğümüz amfide, kaldığımız yurtta, yaşadığımız kampüste aramalıyız. Kadınların sorunlarını tartışıp çözüm yollarını beraber aradığı bu alanları yurtta kendi katımızdan, üniversitede kendi sınıfımızdan başlayarak örmeliyiz. Üniversiteli kadınlar olarak güvenli kampüs için, güvenli yurtlar için, güvenli kampüs içi ulaşım için; eşit bir akademi için, sınıf arkadaşımız, sıra arkadaşımız, yurt arkadaşımız olan kadınlarla forumlarda, toplantılarda, buluşmalarda, imza kampanyalarında, yetkili kurumlarla görüşmelerde, mücadele örgütlerinde buluşarak bu birliktelikleri inşa etmeliyiz. Buluştuğumuz toplantılarda, forumlarda tartışarak taleplerimizi nasıl öreceğimizi, mücadeleyi nasıl inşa edeceğimizi tartışmalı ve bu doğrultuda çeşitli işler çıkarmalıyız.
Ancak yalnızca inşa etmek de yetmez, kadınların yaşamına yönelik düzenli ve sistematik bir biçimde gelmeye devam eden baskı, saldırı ve yasaklara karşın yalnızca çeşitli gündemler etrafında değil her gün sistematik ve düzenli bir biçimde bir araya gelen kadın birlikteliklerini kalıcı hâle getirerek sağlayabiliriz. Bu birliktelikleri kalıcı hale getirecek olan birliktelikleri kurmaktaki ısrarımızı, bu birlikteliklerin bir araya gelip mücadeleyi sistematik bir biçimde örmesi hedefi için de sürdürmek olacaktır. Ancak sistematik ve düzenli bir biçimde taleplerimizi örgütlemeye devam ederek gücümüzü biriktirebilir, biz kadınların yaşamını her yandan kuşatan bu sistemin karşısına dikebiliriz.