19 Şubat 2024 05:00

Kamu işçileri: Eksideyiz, iki ay geriden geliyoruz

İktidar bugün “yerli ve milli” üretim propagandası yaparken üretimin baş rolündeki kamu işçileri, ücretlerinin insanca yaşanılır bir düzeye çekilmesini istiyor.

Fotoğraf: Evrensel

Paylaş

Hilal TOK
Eskişehir

AKP iktidarı genel seçimler öncesinde; yaptığı ‘yerli ve milli’ araba, lokomotif, uçak, savunma sistemleri reklamlarıyla Türkiye’nin şahlandığı bir hayal portre çiziyordu. “Yerli, milli, elektrikli lokomotif raylara indiriliyor” başlıklı haberlerle Türkiye Raylı Sistem Araçları Sanayii AŞ (TÜRASAŞ) işçisiyle iftihar ediliyordu! Demir yol ve savunma işçileri şimdi bu “iftiharın” içinin ne kadar boş olduğunu söylüyor.

İktidar bugün de “yerli ve milli” üretim propagandası yaparken üretimin baş rolündeki kamu işçileri, ücretlerinin insanca yaşanılır bir düzeye çekilmesi için tepkilerini dile getiriyor. “İftihar etmekten, pohpohlanmaktan, oyalanmaktan bıktık” diyen Eskişehir’den demir yolu ve savunma işçileriyle bir masa etrafındayız, TÜRASAŞ Eskişehir’den bir işçi, “Biz ürettik, lokomotife dair sözümüzü tuttuk. Yakında yollara çıkacak. Peki ya bize verilen sözler?​” diye soruyor.

‘MASAYA ÇATAL BIÇAK VURMAK YETMEZ’

TÜRASAŞ’ta yürüyüşler düzenleyen işçilerin eylemleri bir zaman sonra yemekhanede ses çıkarma eylemlerine dönüştü. Zaman zaman da bu ses çıkarma eylemlerine devam ediyorlar. TÜRASAŞ işçisi ses çıkarma eylemlerine ilişkin, “Benim yemekhanede çatal kaşık vurmamın bir anlamı yok. Ben vurdum, şeker fabrikasındaki işçi de vurmaya başladı, o kadar. Bunun bir sonucu yok. Çatal bıçak vurmakla Demiryol-İş’i harekete geçiremedik. Öncesinde sendikaya rağmen yürüyüş yapıyorduk. Sendika sopa yememek için önümüze geçmek zorunda kaldı. Yoksa şubeyi basacaktık” diyor.

‘SOSYAL MEDYA EYLEMLERİYLE Mİ KAZANACAĞIZ?​’

Harb-İş üyesi işçi, eylemlerin sosyal medya platformlarına sıkışmasının bir çözüm getirmeyeceğini düşünüyor. Sendikaların genel merkezlerinin tutumuna tepki gösteren işçi, “Bu vatanı ayakta tutan işçileri aç bırakıyorsunuz. O dediğiniz ‘Beka’ya siz ket vuruyorsunuz. Bizi bu eyleme siz zorluyorsunuz. Bir insana terörist demek eskiden çok büyük hakaretti. Şimdi herkesin ağzında sakız. Sıkışınca teröre sarılıyor. Şimdi Eskişehir ve İstanbul işçileri olarak eylem yaptık, ama ya devamı? Kendi fabrikalarımızda sadece sosyal medyada tweet atarak, ses odası açarak mı tepki göstereceğiz? Ne kadar yeterli olacak bu? Ne kadar çare olacak? Üstelik bu biçim içimizi soğutuyor. Soğumamalı içimiz” diyor.

‘VATAN HAİNİ DİYENLER MAAŞINI NEDEN AÇIKLAMIYOR?​’

Harb-İş üyesi işçi “vatan hainliği” denilerek işçi üzerinde vicdani baskı yapıldığını anlatarak şunu söylüyor: “Böyle olacaksa işçiye hiçbir şey vermeyin hayrına çalışsın. Bizim eylemimize ‘vatan hainliği’ diyen sendika başkanı kaç para maaş alıyor, neden açıklamıyor? Geçen sene sözleşme imzalandığı zaman yanımdaki kıdemli başçavuş ben 24 alırken o 25 alıyordu. Astsubay 16 bin lira maaş alıyordu. Şimdi Astsubay 42 bin lira alıyor, başçavuş 57’ye çıktı. Ben 28 bin lira alıyorum. Harb-İş üyesi iki maaş geriden geliyor. Aşağıdaki adam geberiyor, yukarıdaki saltanat sürüyor. Kanıma dokunuyor.”

‘SENDİKA TÜZÜĞÜNÜ DEĞİŞTİRMELİYİZ’

TÜRASAŞ işçisi de sendikacılara öfkeli temelden değişim olması gerektiğini söylüyor, “Ergün’e istifa ettirmemiz lazım. Ergün bu sendikaların başında olduğu sürece hiçbir şey olmaz. Bizden önce 2011’de birkaç adam alınmış, ondan önce de büyük alım 98’de olmuş. Çoğunun emekliliği gelmiş. 98’lilerin çoğu bizimle yürüdü, dediler ki ‘biz ilk defa yürüyoruz, ilk defa hak arıyoruz böyle’ düşünün 98 nere, 2024 nere. Sendikacıların işi bu da. Ben sendika başkanına eylem yaptıramıyorum. Konfederasyonların tamamen değişmesi lazım. Sendikaya her sene 12 bin lira para ödüyorum. Benim burada 40 yıl çalışmam var.  500 bin lira eder. Benim için 500 bin liralık ne yaptılar?​”

Sendika tüzüğünün değişmesi gerektiğini söyleyen TÜRASAŞ işçisi, “Tüzüklerin demokratikleşmesi, sendikacı maaşlarının düşürülmesi, aidatların düşürülmesi gibi bir sürü şeyi tartışmamız lazım. Sendikalarda şöyle bir sistem var; imza topladın şubeyi olağanüstüye götürdün ama yine aynı eski delegelerle seçim yapabiliyorsun, ne değişecek hayatımızda? Ahmet’i götürdün Kemal’i getirdin ne değişecek hayatımızda? Bir kere bizim sendikaları şu anda hiçbir şekilde denetleme sistemimiz yok. 30 bin üyesi olan bir sendika bugün ortalama ücretten hesapladığında aylık 25 milyon girdi alır. Hiçbir denetleme yok. Hizmet etmemelerinin sebebi de bu. Devlet ‘Sen beni rahat bırak ben de senin hesaplarına karışmayayım’ diyor. Birbirlerinin sırtını kaşıyorlar.”

‘EYLEMLERDEN SONRA FABRİKALARDA BASKI ARTTI’

Fabrikada çekirdek bir mücadeleci grupları olduğunu söylüyor TÜRASAŞ işçisi, bu tartışmaları büyütmek için diğer iş yerlerinin işçilerine sesleniyor, “Sinmeyin, yalnız değilsiniz” diyerek, “Biz bir grup kurduk, sendikaya gerektiğinde tepki vereceğimiz bir kuruluş olmayı tartışıyoruz. Söylentiler var Adapazarı’da işçilerden 2 kişinin tayini çıktı diyorlar Sivas’a. Ergün Atalay’a istifa eyleminden sonra olmuş. Adamların sesi kesildi zaten sonra. Biz de şu an çok büyük bir baskı altındayız. Örgütlenip toplu hareket etmeye başlarsak Demiryol-İş’in kellesini alırız. Bundan kokup işçiyi yolun başında bastırmak için korkutuyorlar. Süreriz sizi Sivas’a diye…” diye konuşuyor. Harb-İş üyesi işçi de baskılardan bahsediyor araya girerek, “MSB’ye bağlı subaylar bile gelip şube başkanlarını sıkıştırıyormuş. Bir taraftan böyle sindirmeye çalışıyorlar işçiyi. Ama işçiler tepkilerini sendikadan istifa ederek de gösteriyor, şubenin delegesi bile istifa etmiş sendikadan diye duyduk. Kendi delegesini dahi tutamıyorlar artık düşünün. Martta yüzde 30’un haricinde ekstra bir şey gelmezse istifalar artacak sendikadan. Ya yönetim devrilecek ya bu sendikada üye kalmayacak” diyor.

‘MÜCADELEMİZ BOŞA DEĞİL’

Kamu işçilerinin talepleri yoğun gündem içinde kayboluyor bazen. İşçiler “Bu mücadelenin küllenmesine izin vermeyelim” derken yaptıkları hiçbir şeyin boşa gitmediğini de söylüyor: “Ben boşa gittiğini düşünmüyorum. Bir sonraki için bir basamak. Bazıları ‘Yapıyoruz yapıyoruz olmuyor’ diyor. Ama öyle değil, birikiyor.” TÜRASAŞ işçisi bu süreçten çıkardıkları sonucu, “Sendika koltuklarına şu cenahın adamı bu cenahın adamını oturtmayacağız. Kendi içimizden adaylarımızı çıkaracağız. Devlet bizi üvey evlat olarak görüyor. Sendikaların içini boşaltmışlar, ama bizim de buna karşı bir adım atmamız lazım. Nasıl yapacağız, nasıl yol alacağız birlikte öğrenmeli, tartışmalı, yol bulmalıyız. Bugün bunu talep olarak ortaya koymanın bile gerisindeyiz. Bu talebi birleştirmeliyiz. Sendikal yapıyı işçilerin yapısı haline getirirsek yarınımızı garantiye almış oluruz” diye anlatıyor. TÜRASAŞ işçisi, kendisine bu süreçten bir sürü sonuç çıkarmış görünüyor. İşçilerin birliğinin neden sağlanamadığına, neden gündem içinde diğer iş kollarından iş yerlerinden destek alamadıklarına dair de, “2015’te metal işçilerinin eylemi vardı, buradan oraya destek için gittim. Bana iş yerinden arkadaşlarım ‘Sen manyaksın, sana rahat yüzü vermezler’ dediler. Arkadaşlarıma anlatamadım, kafamın çalışmamasıyla suçladılar beni. Şimdi kapının önüne bize destek olmaya gelen yok. Gelmez sen zamanında gitmedin çünkü…” diyor.

ÖNCEKİ HABER

Sömürgeci madenciliğin payandası Türkiye Maden-İş: Sömürge sarısı

SONRAKİ HABER

AKP'nin Elbistan adayı Abdullah Yener, adaylıktan çekildi

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa