Dünyada savaş ve şiddet sarmalına 8 Mart umudu
Dünyanın her yerinden kadınların sesinin yükselmesi, dünü ve bugünü birbirine bağlayan mücadele sürecinin görüngüsü...
Fotoğraf: Ali Jadallah/AA
Ela AVA
Yıl 1910. 2. Uluslararası Sosyalist Kadınlar Konferansına 17 ülkeden 100’ü aşkın delege katılmıştı. Dünyanın 17 ülkesinden kadınlar, günün koşullarını konuşmuş ve mücadele şiarı ortaya koymaya çalışmıştı. Konferans, bugün coşkuyla kutladığımız, mücadeleyi yeşerten 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü’nün de vesilesi olmuştu. Dünyanın her yerinden kadınların sesinin yükselmesi, dünü ve bugünü birbirine bağlayan mücadele sürecinin görüngüsü...
Dünyanın, halklar ve özellikle kadınlar için zor bir dönemeçten geçtiğini görüyoruz. Giderek zorlaşan yaşam koşulları, çalışma yaşamının özellikle kadınların bakım yükleri gerekçe gösterilerek esnekleştirilmesi, kadınların birden fazla işte çalışıp yine de geçinememesi tüm dünyada kadınların duyurmaya çalıştığı sorunlar.
İngiltere’de pratisyen hekimler, hükümetle yaşanan maaş zammı anlaşmazlığı üzerine 2024’ün ilk günlerinde greve çıkmıştı. ABD’de Ford işçilerinin eylemleri ve grevleri, Hindistan’da ve Bangladeş’te tekstil, tarım ve farklı iş kollarında kadınların grevleri, İzlanda’da 100 bin kadının ücret eşitliği ve şiddetin önlenmesi için sokağa çıkması, Fransa’da en çok kadınları etkileyecek olan emeklik yaşının arttırılmasına karşı sokakların dolup taşması ve niceleri bir tabloyu ortaya koyuyor.
Dünyanın dört bir yanında sermaye birikimi arayışları sermayedarları harekete geçirdi. Özellikle pandeminin ardından sermaye ve onu koruyan devletler, halkın itirazlarına da bir hal çare bulmaya çalıştı. Emperyalistler arası rekabet ve dünyayı paylaşma mücadelesinin dünyanın en ücra köşelerinde dahi şiddetlenmesi ve dünyanın ötesine doğru genişleme eğilimi, enerji, ham madde ve pazar rekabetinde oluşan kriz; dünyada siyasal krizleri de ortaya serdi. Halkların hoşnutsuzluğu, günden güne sokakta görünür oldu. Emperyalizmin öne sürdüğü kurtuluş planı ise dünyada aşırı sağın öne çıkmasına yol açtı. Ekonomik krizlerin etkilerinden kurtuluşu “Değerlere geri dönme” argümanıyla sık sık gündeme getiren aşırı sağın belirli oranda başarılı oldu.
30 MİLYON AVRUPALI AŞIRI SAĞA OY VERDİ
Son 5 yıl içinde aşırı sağ partilere oy verenlerin sayısı arttı. Rakamlara bakıldığında, en az 30 milyon Avrupalının aşırı sağ partilere oy verdiği görülüyor. Ancak çeşitli ülkelerdeki seçim verileri ve özel anket araştırmalarına bakıldığında, genç kadınlar demokrat olarak görünen partilere oy verirken genç erkekler daha çok sağ partilere oy verme eğiliminde.
Dünyanın farklı bölgelerinde ortaya çıkan politik tartışmaların ekseni, aileyi korumak adı altında kadınların ve LGBTİ’lerin kazanılmış haklarının gasbedilmesi üzerine oturtuldu. Avrupa genelinde aşırı sağ partilere yönelik artan destek, özellikle İtalya’da Giorgio Meloni liderliğindeki Fratelli d’Italia partisinin etkisiyle gündemimize gelmişti. Meloni yukarıda vurguladığımız değerler eksenini, kuşkusuz “Tanrı, vatan, aile” sloganıyla yerine getirmişti. İsviçre’de yapılan seçimlerde Neonazi temelli bir siyasi parti olan İsveç Demokratları, sandıktan ikincilikle çıkmıştı. Hollanda da bu sürecin dışında değildi. Sadece Avrupa değil, kendini “kurtarıcı” diye tanıtan Javier Milei’nin Arjantin’de devlet başkanı seçilmesi, aşırı sağ politikaların dünyada yükselmesi açısından önemli bir dönüm noktası olmuştu. Milei’nin seçim vaatlerinden biri de 2020’de Arjantinli kadınların mücadelesiyle kazandığı kürtaja erişebilme hakkını kaldırmaya yönelikti.
KADINLAR VE LGBTİ’LER HEDEF TAHTASINDA
Kadın ve LGBTİ düşmanı politikaların daha rahat ifade edilir hale gelmesinin sonuçları kendini gösterdi. Kadınlar birçok alanda sesini duyurmaya çalıştı. Seçilen aşırı sağ partilerin bir dahaki dönem Brezilya ve İspanya’da olduğu gibi tekrar seçilmediğine şahit olduk. Brezilya’da halkın mücadelesinin gelişmesiyle seçimi kaybeden Bolsonaro, seçim sonuçlarını kabul etmeyerek askeri darbe çağrısında bulundu ancak kendisi ülkeyi terk etmek zorunda kaldı.
Brezilya’da olduğu gibi emperyalistler ve onlara bağlı kapitalist ülkelerin devletleri, ipleri elde tutmak için yıllarca büyük önem atfettikleri “burjuva demokrasi”sini ezip geçti. İngiltere’de Başbakan Johnson, seçim öncesinde parlamentoyu askıya almaya çalıştı. Fransa’da Macron emeklilik yasasını değiştirirken parlamentoyu devre dışı bıraktı…
SAVAŞ SARMALI EN ÇOK KADINLARI ETKİLEDİ
Bütün bu çatışmanın bir görünümü de dünyada süren savaşlar oldu. Emperyalist ülkeler ve onlara bağımlı olan kapitalist ülkeler, bugüne kadar dünyayı yeniden paylaşmak için dünyada savaşları örgütledi. Savaşın kaçınılmaz sonucu olarak göç etme eğilimi arttı. Savaşın bir parçası olan devletler göçmenleri hedef tahtası haline getirdi.
Şimdi ise son birkaç yıldır Ortadoğu’da -Irak’ta, Suriye’de, Azerbaycan’da- süren savaş süreci nitekim Rusya-Ukrayna savaşının başlamasıyla Avrupa’nın göbeğine kadar çekildi. Bu süreçte şahit olduğumuz İsrail’in Filistin’i işgal süreci ise vahşetin sınırlarını günden güne aşmaya devam ediyor. Filistin halkının yerinden edilmesi, soykırıma uğraması devam ederken bu süreçten en çok etkilenenler kadınlar oldu.
Birleşmiş Milletler raportörleri, İsrail güçlerinin Filistinli kadın ve kız çocuklarına yönelik gözaltılarda, en az 2 Filistinli kadın tutukluya tecavüz edildiği, diğerlerinin ise tecavüz ve cinsel şiddetle tehdit edildiğini bildirmişti. Kadınların bedeninin savaş ganimeti olarak görülmesi, tüm savaş yükünün ötesinde kadınları çaresizliğe sürüklüyor. Dünyayı yeniden paylaşma savaşında en çok kadınlar etkileniyor.
HER ŞEY SERMAYE İÇİN!
Bir taraf ABD-AB devletleri, diğer taraf Çin-Rusya. ABD ve AB’nin koşulsuz şartsız İsrail’in sırtını sıvazlaması, öte yandan Çin ve Rusya emperyalizmine bağlı İran rejimi ve onun ürettiği radikal İslamcı örgütler, Hamas üzerinden kendi çıkarları ve payları için canla başla bu sürece müdahil olmaya çalışıyorlar.
Öte yandan İran’da, Afganistan’da, Azerbaycan’da ve birçok ülkede kadınların hükümet tarafından gördüğü baskı ve işkenceye şahit oluyoruz. Bu süreçlerin hepsini birbirine bağlı olarak gördüğümüzde genel tablo gün yüzüne çıkıyor. Bir yandan dünyada halkları sarıp sarmalayan yoksulluk, onun peşinden yükselen savaş ve eşitsizlik, bunların doğurduğu haddi hesabı olmayan şiddet türleri...
Türkiye’den İtalya’ya, ABD’den Arjantin’e, İran’dan Afganistan’a devletlerin kurmaya çalıştığı denklem aynı: Sermayenin bekası!
MÜCADELE TOHUMLARI YEŞERMEYE DEVAM EDİYOR
Ancak özellikle İsrail’in Filistin halkına uyguladığı soykırım, devletler ve halklar olarak iki cephenin ayrışma çizgisini ortaya koydu. Birçok ülkede devletlerin tutumunun tam tersine, kadınların ön saflarda olduğu binlerce kişi sokağa çıktı. Bu ve bunun gibi birçok eylem, kadınların katılımıyla ve bazılarında kadınların öncülüğüyle mücadelenin sürdüğünü gösterdi.
Şimdi 8 Mart’a giderken tüm dünyada kadınlar bu tabloya karşı sokağa çıkmaya hazırlanıyor,
2. Uluslararası Sosyalist Kadınlar Konferansının ektiği tohumlar yeşermeye devam ediyor.