3 Mart 2024 04:28

Var olan hakka topyekün saldırı

Gamze GÖKOĞLU

Kadınlar olarak bu yılki 8 Mart’ı Anayasa’dan Medeni Kanun’a birçok kazanılmış hakkımıza göz diken hükümetin hedef tahtasında karşılıyoruz. Özellikle son 10 yıldır boşanmanın zorlaştırılması, nafaka ve mal paylaşımı haklarının yok edilmesi, aile danışmanlığı, aile hukukunun dini temele oturtulması gibi farklı zamanlarda gündeme getirilen ve kadınların itirazı ile rafa kaldırılan konulara karşı topyekün bir saldırı ile karşı karşıyayız.

Bugüne gelmeden önce şöyle bir geçmişe bakalım. Evlilik, velayet, ayrılık, mal paylaşımı ve miras gibi birçok konuda düzenlemeleri içeren Medeni Kanun’un kabulünün üzerinden 98 yıl geçti. Medeni Kanun’un kocayı evlilik birliğinin reisi olarak kabul eden, evlilik birliği ve çocuğun velayeti hakkında son karar verme yetkisini erkeğe veren, evli kadının meslek edinmesi ve çalışmasını da kocasının iznine bağlayan, evlilik birliği içinde edinilen mallar yönünden kadınlara ciddi hak kayıpları yaratan maddeleri uzun yıllar kadın hareketinin önemli mücadele alanları oldu.

Yıllar süren mücadeleler sonunda; kadının çalışmasını kocasının iznine bağlayan madde, kadının kişilik haklarını ihlal ettiği ve kadın erkek eşitliğine aykırı olduğu gerekçesiyle 1990 yılında AYM tarafından iptal edildi. 2002 yılına geldiğimizde ise Medeni Kanun’da yapılan düzenleme ile; eşlerin evlilik birliğinde eşit söz hakkına sahip olacağı, velayeti birlikte kullanacakları, evlilik birliği sırasında yasal mal rejimi edinilmiş mallara katılma olarak değiştirilerek evlilik boyunca elde edilen malların eşler arasında eşit paylaşılacağı gibi önemli konularda değişiklikler yapıldı.

Bugün ise kadın erkek arasında gerçek bir eşitliğin sağlanmasına yönelik kazanımlarımızı ilerletmek için değil, var olanı savunmak için pozisyon almaya itilmiş durumdayız. Hükümet cenahından kadın erkek eşitliğini tanımayan, kadınları sadece aile içinde tanımlayan açıklamalar peş peşe gelirken “Ailenin korunmasına” ve “fıtrata” yönelik tehditlere set çekileceği söylemleri ile Anayasa ve Medeni Kanun’da ciddi değişiklikler planlanıyor.

Adalet Bakanlığı tarafından kadın dernekleri ve barolardan kaçırılarak düzenlenen çalıştayların ana gündemlerinin yargılamaların uzunluğu bahane edilerek boşanma ile nafaka ve tazminat taleplerinin ayrı davalar olarak görülmesi, zorunlu aile ara buluculuğunun getirilmesi gibi konulara odaklandığını görüyoruz. Ancak bu öneriler, uzun yargı süreçlerinin önüne geçmeye çözüm olmayacak aksine kadınları daha büyük tehlikelerle karşı karşıya bırakacaktır. Günümüzde şiddet iddiası bulunmayan boşanma dosyasının yok denecek kadar az olduğu da göz önüne alınırsa tehlikelerin ilki; kadınların kaçmak, kurtulmak istedikleri şiddet failleri ile korumasız alanlarda bir başınalığa itilmesi sonucu daha ağır şiddete davetiye çıkarılması olacaktır. İkinci tehlike ise; şeri hukuk kıskacına alınmak istenen kadınlar için zorunlu aile ara buluculuğunun hangi hükümlerle, nasıl yürütüleceği noktasında toplanacaktır.

2015’in mayıs ayında Anayasa Mahkemesi, resmi nikah kıymadan dini nikah kıyan imam ve çiftlere ceza verilmesini öngören TCK maddesinin kaldırılmasına karar verirken aralık 2017’de müftülüklere resmi nikah kıyma yetkisi veren düzenleme Mecliste onaylanarak yürürlüğe girdi.

Tek tek döşedikleri taşlarla yapmak istedikleri bu yol bugün Mecliste şeri hukuk istediğini açıkça belirten milletvekillerinin yankılanan sözlerine, şeriata karşı söylemlerde bulunanlar hakkında halkı kin ve düşmanlığa tahrik etme iddiasıyla açılan soruşturmalara kadar geldi.

Erkeklerin çok eşliliğini savunan, kadınların çalışma hakkını hedefe koyup asıl yerini kocasına hizmet olarak tanımlayan Milletvekili Ali Yüksel’in partisi Yeniden Refah Partisi mart ayı sonunda yapılacak yerel seçime giderken seçim beyannamelerinde de yine “aile dostu politikaları” çerçevesinde ara buluculuk sistemini hayata geçirmenin öncelikleri olduğunu belirterek ailelerin dağılmasını önlemek için tüm imkanlarını seferber edeceklerini duyuruyor.

Kadın erkek eşitliğini tanımayan, kadınları sadece aile içinde tanımlayan hükümet ve kadın haklarının gasbına giden yolda kurmuş olduğu ittifakların; getirmeye çalıştıkları düzen, kadınların güçsüzleştirilmesi, ev içine hapsedilmesi ve kadın emeğinin ucuz iş gücü haline getirilmesi olarak karşımıza çıkıyor.

Haklarımıza yönelik saldırılara tüm imkanlarını seferber edeceklere bizim de sözümüz var: Tek bir hakkımızdan dahi vazgeçmeme kararlılığımız ve inadımızla yürüttüğümüz mücadelede gücümüzün birliğimiz olduğunu biliyoruz. Şimdi önümüzde çığ gibi büyüyen bir saldırı olsa da bu mücadele de bizim sahneye ilk çıkışımız değil. Bugün saldırıya açtığınız haklarımızı nasıl kazandığımız kadınların ve mücadele tarihinin hafızasında yerlerini koruyor.

Şimdi daha çok alanda yan yana gelme zamanı. Bu mücadeleyi hep birlikte büyütelim.

EVRENSEL'İNMANŞETİ

BİRİNCİSAYFA
SEFERSELVİ
İmamoğlu’ndan belediye operasyonlarına tepki: Sandık gelecek, bir kişi gidecek, her şey değişecek.

Evrensel'i Takip Et