Talep barış, sorun açlık; vaat, savaş ve yoksulluk
Geçtiğimiz hafta en dikkat çeken manşetlerimizden biri “Yoksulluk ve savaş vaadi” idi. Doç. Dr. İsmet Akça, yerli-milli propagandası ile süslenen savaş söylemini değerlendirdi.
![Talep barış, sorun açlık; vaat, savaş ve yoksulluk](https://staimg.evrensel.net/upload/dosya/258568.jpg)
Fotoğraf: AA
Cem ŞİMŞEK
Yerel seçime tam bir hafta kaldı. Seçim sathında son düzlüğe girilirken iktidarın seçim meydanlarında sıraladığı vaatler arasında savaş yatırımları ve buna bağlı şiddetlenecek yoksulluk dikkat çekiyor. Özellikle Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan seçim meydanlarında sık sık silahlarla övünüp savaş vaadinde bulunuyor. Geçtiğimiz hafta gazetemizin en dikat çeken manşetlerinden biri bu vaatler üzerine kuruluydu: “Yoksulluk ve savaş vaadi”
Arkadaşımız Birkan Bulut hem yerli-milli propagandası ile süslenen savaş söylemini Doç. Dr. İsmet Akça ile değerlendirdi hem de son yıllarda bütçeden silahlanmaya ayrılan paydaki artışa dikkat çekti.
2023’te Türkiye silah ihracatında 11. sıraya yükseldi. En fazla ihracatı 1 milyar 766 milyon dolarla Erdoğan’ın damadı Selçuk Bayraktar yaptı. 2024’te bütçe giderlerinin 10’da biri askeri yatırımlara ayrıldı. Emeğin milli gelirden aldığı pay ise 10 yılda yüzde 31.7’den yüzde 29.7’ye geriledi.
Doç. Dr. İsmet Akça bu tabloyu “Türkiye, uçak ve gemi üreten bir ülke gibi sunularak siyasal bir reklam malzemesi yapılıyor. Bu propaganda, askeri sanayiye ayrılan kaynakların toplumun dar bir kesimine fayda sağladığı gerçeğini örtme amaçlı” diye değerlendirdi.
BARIŞA VE EKMEĞE AÇIZ
Fatih Polat’ın Diyarbakır izlenimi ise Newroz’a günler, yerel seçimlere iki hafta kala, barışa ve ekmeğe aç bir Diyarbakır tablosuna işaret ediyordu. Polat, barış talebi, yolsuzlukları ayyuka çıkmış olan kayyumlara tepki ve yoksulluğun geldiği boyutun yerel seçimlerin sonucunu etkileyecek temel dinamiklerden olduğunu vurguluyor.
Başta Diyarbakır olmak üzere geçtiğimiz hafta boyunca farklı kentlerde gerçekleştirilen Newroz kutlamalarına yansıyan talepler de bu izlenimi destekler nitelikte. İstanbul’dan Diyarbakır’a Newroz kutlamalarına katılan yüz binlerce yurttaş “Biz buradayız ve barış istiyoruz” dedi
İKTİDAR ZEHİRLİ REÇETE İÇİN SEÇİMİ BEKLEMEDİ
İktidarın seçim meydanlarında çeşitli vaatler sıraladığı günlerde Merkez Bankası uluslararası sermaye ve yerli rantiyenin talepleri doğrultusunda faizi yüzde 45’ten 50’ye çıkardı. Başta ücretli emek olmak üzere tüm halka yönelik hazırlanan “zehirli reçete” kapsamında seçimden sonra yeni vergiler, KDV artışları, ücretlerin daha da ezilmesi, kıdem tazminatı gibi temel haklara saldırılarla artacak bir ekonomik saldırının işaret fişeği atıldı.
Seçimden önce atılan bu adım Erdoğan-Şimşek yönetimi açısından büyük oranda ‘mecburiyet’ anlamına geliyor. Enflasyon ve işsizlik artarken, rezerv yakmasına rağmen dövizi de tutamayan iktidar, taviz konusunda ne kadar kararlı olduğunu gösterdi.
SENDİKA HAKKI İÇİN MÜCADELE EDEN İŞÇİLERE GÖZDAĞI
Haftanın dikkat çeken haberlerinden biri ise Özak direnişini sürdüren BİRTEK-SEN’e kesilen 1.5 milyon liralık cezaydı. Arkadaşımız Murat Uysal’ın haberine göre anayasal sendika seçme hakları ve insanca yaşam için giriştikleri direnişle ülke gündemine giren Özak işçileri üzerinden tüm Türkiye işçi sınıfının sendika hakkını hedef alan Çalışma Bakanlığının cezası aynı zamanda Türkiye tarihi açısından bir ilk olma özelliğini taşıyor. Zira bugüne kadar hep işverenlere dönük ‘Sendika değiştirme baskısı’ iddiasıyla uygulanan ceza ilk kez bir sendikayı hedef aldı. Direniş sürecinde referandum talebi sürekli göz ardı edilen BİRTEK-SEN konuya ilişkin “Bu saldırı, kölelik koşullarına ses çıkaran bütün emekçilere ve onları temsil eden sendikalara yöneliktir” dedi.
SERMAYEYE ORGAN NAKLİ
Gazetemizin bu hafta mercek tuttuğu alanlardan bir diğeri ise sağlıkta özelleştirme politikalarının vardığı boyut oldu. Arkadaşımız Vural Nasuhbeyoğlu’nun haberine göre AKP’nin ‘sağlıkta dönüşüm’ adı altında hayata geçirdiği piyasacı uygulamalar özel hastane sayılarını patlattı. İstanbul’daki 234 hastanenin 164’ü şirketlerin elinde. Türkiye genelinde yüzde 36 olan özel hastane oranı İstanbul’da yüzde 70’e çıkıyor. Kağıthane ve Güngören’de tek bir devlet hastanesi yok. Bu ilçelerin nüfusu ise 715 bin.
BİR KADIN CİNAYETİNİN ANATOMİSİ
Evrensel'in geçtiğimiz haftaki en çarpıcı manşeti ise bir kadın cinayetine dairdi. Arkadaşımız Elif Turgut’un haberi adeta bir kadın cinayetinin anatomisini ortaya koyuyor. Sevilay Karlı cinayeti ihmali, umursamazlığı, kadının değil katilinin beyanının daha itibarlı görüldüğü yargı düzenini, özetle, kadınlara yönelik şiddetin işleyişini ve suç ortaklarını deşifre etti.
Sevilay Karlı 26 Şubat’ta işe giderken, daha önce hakkında uzaklaştırma kararı aldırdığı Ümit Karlı tarafından katledildi. Karlı’nın 9 Ocak’taki şikayetine ilişkin olarak cinayetten önce (15 Şubat) verilen “Kovuşturmaya yer yoktur” kararı ise 26 Şubat’ta adresine tebliğ edildi.
Eski eşi Ümit Karlı’nın hakaret ve tehditlerine maruz kalan, işe giderken takip edilen Karlı, tehditlere dair ses kaydı ile savcılığa şikayette bulunmuştu. Savcılık sunulan delillere rağmen, katil Ümit Karlı’nın “Takip etmedim” beyanına itibar ederek “Kovuşturmaya yer yok” kararı vermişti.
Evrensel'i Takip Et